Sudan savaşının çözümü nedir?

Bana göre en iyi senaryo, Hızlı Destek Kuvvetleri'nin yenilmesi ve bunun, başka ülkelerin de uzun bir süre sıkıntısını çektiği yardımcı ordular ve asayişsizlik olgusunun sona ermesinin başlangıcı olmasıdır

Fotoğraf: Reuters

Hiçbir normal insan savaş istemez ve bugün Sudan'da olanlar da bunun bir istisnası değil.

Bölgemizin birçok başkentinde ve başka yerlerde bizi sarsan çatışma ve yıkım, yerinden edilenlerin ve mültecilerin görüntüleri, bugün, iktidar savaşları, koltuk ve çıkar çatışmalarının bombaları tarafından vurulmadan önce, doğası gereği sakin olan Hartum'da karşımıza çıkıyor.

Savaş artık acı bir gerçeğe dönüşmüş ve 12'inci gününe girmişken soru şu;

Çözüm nedir, savaş nasıl, ne zaman ve hangi biçimde durdurulabilir?

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Uzun sürmeyen 4 kırılgan ateşkesin ardından müzakere masasına oturulmasının, krizi sona erdirmek için anlaşmaya varılmasının önünü açmak amacıyla çatışmaların durdurulması, daha uzun bir ateşkese girilmesi yönünde tekrarlanan çağrılar var.

Öte yandan Sudan Dışişleri Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı, krizin bir "iç mesele" olduğunu ve Hızlı Destek Kuvvetleri liderliğinin bir isyanı olarak ele alındığını açıkladı.

Açıktır ki ordu liderliği, savaşı kendi lehine sonlandırma kudretinden emin görünüyor ve hatta operasyonlarının son aşamasına başladığını müjdelemeye başladı.

Kaldı ki çatışmaların gerilediğine ve sınırlı coğrafi alanlarda yoğunlaştığına dair şimdiden göstergeler var.

Artık en büyük endişe, sokaklarda polis güçlerinin olmayışı nedeniyle görülen asayiş sorunları ve yaygın yağma faaliyetleri.


Gerçek şu ki; çok kan dökülen, devlet kurumlarında ve vatandaşların mülklerinde yaygın tahribata neden olan muharebelerden sonra, ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasında işleri çatışmalar başlamadan önceki haline döndürmeye yönelik herhangi bir girişimin başarılı olması neredeyse imkânsız görünüyor.

İlave olarak çatışmalar, General Abdulfettah el-Burhan ve çevresindekiler tarafından temsil edilen ordu liderliği ile karşı taraftaki Hızlı Destek Kuvvetleri komutanı Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) ve kardeşi Abdurrahim arasındaki her türlü güveni baltaladı.

Bu ilişkiyi düzeltmeye çalışmak gerçek ve kalıcı bir çözüme götürmez, aksine Sudan için bir felaket olur ve gelecekte savaşın daha şiddetli bir şekilde geri dönüşünün bir reçetesi olur.


Sudan dosyasıyla uzun süre ilgilenen ABD'nin eski Afrika Boynuzu Özel Temsilcisi Jeffrey Feltman'ın konuyla ilgili dikkat çekici bir pozisyonu vardı ve bunu 18 Nisan'da, yani çatışmaların patlak vermesinden 3 gün sonra Washington Post'ta yayımlanan yazısında dile getirdi.

Feltman şöyle yazdı:

Sudan halkına, egemen bir devlet olarak Sudan'ın güvenliğine, Sudan'ın komşularının güvenliğine, uluslararası barış ve güvenliğe verilebilecek en büyük zarar, savaşan iki taraf arasında yine uluslararası toplum destekli ve güç paylaşımına dayalı bir uzlaşmaya izin vermektir. En azından şimdi Burhan ve Hamideti'nin reformist olmadıkları ve asla olmayacakları açıkça anlaşılmalıdır.


ABD'nin Afrika İşlerinden Sorumlu eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Tibor Nagy de cumartesi günü Twitter hesabından bir paylaşımda bulunarak Hartum savaşı hakkında şu yorumu yaptı:

Hamideti ve Hızlı Destek Kuvvetleri temelde üniformalı Cancavidlerdir. Yani Darfur'daki soykırımdan sorumlu olanlarla aynı kişilerdir. Hamideti'nin demokrasi ve sivil yönetim için savaştığını düşünenler saftır, kendisi, altın madenleri ve hükmetmek için savaşıyor. Mesele çok da karmaşık değil.


Bu içler acısı durumun ortasında Hızlı Destek Kuvvetleri'nin iki gün önce yayımladığı ve "Şanlı Aralık devrimini tamamlamak için şimdi onun liderliğinde yeni bir devrimin başladığını" söylediği açıklama tam bir ironiydi.

Hızlı Destek Kuvvetleri, Ömer el-Beşir rejimine karşı halk devriminin bastırılmasına katılan güçtü. 2019'da devrimin zirvesinde Hartum'daki oturma eyleminin dağıtılması olayında büyük rol oynadı.

Orada meydana gelen insanları yerlerde sürükleme eylemleri ve ölümlerle suçlandı.Liderliği Ekim 2021'de sivil hükümete yönelik darbeye katıldı.

Tüm bunlardan sonra bugün çıkıp, gençlerin devrimini tamamlamak, demokratik bir sivil rejim inşa etmek için yeni bir devrime öncülük ettiğini iddia ediyor!

Beşir rejimini ve İslamcıları deviren barışçıl bir devrim gerçekleştiren Sudan halkı, Hızlı Destek Kuvvetleri ve liderliğinden devleti yakacak bir savaşın fitilini ateşlemeleri talebinde bulunmadı.

Halk bu sloganlara aldanmıyor, çünkü en başından beri "Ordu kışlaya dönsün, Cancavid dağılsın" sloganı atıyordu.

Hamideti'yi askeri bileşen üzerinde bir baskı kartı olarak kullanmaya çalışmak, sivil demokratik bir geçişi sağlayabileceğini düşünmek bir yanılsamadır.

Kendisini bu rol için uygun yapacak herhangi bir demokratik niteliğe sahip olmamasına ek olarak, kendi adına Hamideti, sivil güçleri ve demokratik geçiş sloganlarını kendi çıkarları, hükmetme emellerine ulaşmak, tamamen kuvvetlerine dayalı nüfuzunu korumak ve ülkenin zenginliklerinden kazanmak için kullanmaya çalışıyordu.

Bu açıdan, kuvvetlerinin orduya entegre edilmesini istemiyordu çünkü bu, nüfuzunun sonu anlamına geliyordu.

Bu sebeple manevralar yapıyor ve oyalıyordu, dahası 30 yıllık İslamcı yönetimin sonucunda yakalandığı siyasileşme hastalığından silahlı kuvvetleri reforme ederek kurtarma bahanesiyle orduyu tasfiye etmeye çalışıyordu.
 


Hızlı Destek Kuvvetleri Komutanlığı, başkenti hızla kontrol altına alıp Burhan'ı ve ordu liderliğini ani bir darbeyle ortadan kaldıracağını sandı.

Muharebelerin ilk günlerinde yayınladığı videolar ve yaptığı açıklamalar bunu kanıtlıyor. Bunun için sürpriz saldırılarını geleneksel darbe ideolojisiyle gerçekleştirdi.

Yani, ordu genel komutanlığı ile ana kuvvetler ve komuta merkezlerinin, havaalanlarının, radyo ve televizyon merkezinin kontrolünü ele geçirdi.

Koordineli hareketleri, mevzilerine yönelik ani bir saldırıyla gafil avlanmış güçlerin hareketleri değildi. Aksine, ordunun gafil avlandığı ve ilk darbeyi aldığı açıktı.

Ordu günlerce süren şiddetli çatışmalardan sonra dengesini yeniden kazanabildi ve ardından Hızlı Destek Kuvvetleri'nin tüm kamplarını ve komuta, ikmal ve iletişim merkezlerini yok ettiği karşı saldırıya geçebildi.

Buradan çıkarılması gereken önemli ders, ne devletin kontrolü dışında herhangi bir silahın varlığına ne de silahlı kuvvetler sistemi dışında bir silahlı gücün varlığına izin verilmesinin mümkün olmadığıdır.

Bu deneyimden sonra Sudanlıların ordunun siyaset batağına sürüklenmemesi gerektiğini öğrenmesi akıllıca olacaktır.

Bunun için de askeri liderlerin, siyaset oyununun nihayetinde güçlerini zayıflattığını, onları düzenli bir profesyonel ordudan siyasi satranç tahtasındaki piyona dönüştürdüğünü fark etmeleri gerekir.

Aynı zamanda siyasetçiler de orduyu siyasi arenaya sürükleme girişimlerinden, çekişme ve anlaşmazlıklarında orduyu bir araç olarak kullanmaktan uzaklaşmalıdır.

Bu anlaşmazlığın bugünkü tezahürlerinden biri de olup bitenlerin ordu içindeki unsurlarıyla koordinasyon içinde eski rejimin kalıntılarının planladığı bir şey olup olmadığı konusundaki kısır tartışmadır.

Eski rejim, Sudan halkı tarafından reddedildi. Ülkeyi yok eden, bölünmesine ve Güneyin ayrılmasına neden olan, "Hızlı Destek Kuvvetleri" olgusunu yaratan 30 yıllık iktidarın ardından halk bu rejime karşı ayaklandı.

Bu halk, o rejimin kalıntılarının hiçbir şekilde geri dönüşünü kabul etmeyecek ve buna karşı direnecektir.

Ama şimdi önemli olan, ülkenin modern tarihindeki en büyük tehdide maruz kaldığı bir zamanda bu muharebelerin ertelenmesidir.

Ordu bu savaşta yenilirse devlet, güvenliğini ve egemenliğini koruyan temel dayanaklarından birini kaybedecek ve Sudan milislerin avı olacaktır.

Her zaman bir kaos ve iç savaş ortamı arayan terör örgütleri için bir üreme alanına, zenginliklerine ve servetine göz dikenler için kolay bir ava dönüşecektir.

Hamideti bir keresinde Sudan halkını, savaş çıkarsa "Hartum binalarını sadece (kediler) mesken tutacak" diyerek tehdit etmişti.

Bana göre en iyi senaryo, Hızlı Destek Kuvvetleri'nin yenilmesi ve bunun, başka ülkelerin de uzun bir süre sıkıntısını çektiği yardımcı ordular ve asayişsizlik olgusunun sona ermesinin başlangıcı olmasıdır.

Bunun dışındaki herhangi bir çözüm, önceki dengesiz durumu yeniden üretecek. Yahut sadece gelecekte yenilenecek bir savaş veya savaşların reçetesi olacak kırılgan bir ateşkes ve çözümler empoze edecek.

Bu savaşlar da Sudan ve bölgesel güvenlik için daha yıkıcı ve daha büyük bir tehdit oluşturacaktır.

Sudan dışındaki birçok kişi bunu görüyor ama içerideki çocuklarından bazıları, bunun siyasi çekişmelerin, seçkinleri arasındaki mücadelelerin, Bizans oyunlarının zayıflattığı ülkenin geleceğine yönelik tehlikesini kavrayamıyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU