Tüm Arap ülkeleri arasında daima ve sonsuza dek en güvenli ülke kabul edilen Sudan'ın iç savaşa sürüklenmesi kesinlikle beklenen bir şey değildi.
Bu büyük ülkenin sakinlik ve istikrarla öne çıktığı ve birçok Arap ülkesinin, özellikle de cumhuriyet rejimlerinin maruz kaldığı depremler ve darbelerin hiçbirine 'daha önce' maruz kalmadığı tüm dünyanın malumu.
Yine bilindiği üzere bazı kardeşler, uykuya dalar dalmaz yeni bir askerî darbe ile yerinden sıçrıyor.
Tüm Arapların gözünde değerli kardeş ülke Suriye'deki durumun gerçeği de buydu.
Güzel Sudan'daki kardeşlerimizle, Sudanlı öğrenci kardeşlerimiz sayesinde tanışmıştık.
Bu öğrenciler, Arapların çoğunun, sahipleri tarafından devrimler olarak nitelendirilen askerî darbeler aşamasında tanık olduğu askerî darbe hastalığına 'çok' erken yakalanan birçok Arap ülkesine yayılmıştı.
Şimdi sorular şunlar:
Acaba Sudan ile güzel ve büyük Sudan halkına ne oldu da askerî darbe kervanına katıldı?
Ne oldu da Hartum, acılı ve çetin tecrübelerden geçtiği bilinen bazı Arap ülkelerinin de yürümüş olduğu dikenli yollarda yürüyor?
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Sahipleri ve sahiplerinin sahipleri tarafından 'devrimler' adıyla sunulan askerî darbe sloganları atmakta uzun bir geçmişe sahip öğrenci hareketinin, şu ya da bu şekilde okullarımıza ve üniversitelerimize bulaştığı bir aşama vardı.
Allah göstermesin ama doğrusu o aşamaya bir dönüş olduğunu görmeye başladık.
Yürekleri sızlatan soru şu:
Güzel, iyi ve büyük Sudan'a ne oldu da Arap ülkelerimizin birçoğuna yıkımdan başka bir getirmeyen o aşamaya döndü?
Bu noktada altını çizmek gerekir ki bu büyük milletin bazı mensupları tüm bunları yaşamış, onlardan geriye kalanlar da yetişen nesilleri tüm bu ölümcül 'virüslerden' uzak durmaları konusunda ısrarla uyarmıştı…
Ancak görünen o ki bu uyarı dikkate alınmamış. Öyle olmasa, şimdi gördüklerimiz ne anlama gelir?
Nitekim herkes geleceğin, geçmişte olan ve şimdiye kadar yaşanandan daha belalı olacağını öngörüyor.
Şüphesiz ki şimdi olanların, güzel Sudan'da gerçekleşmesi beklenmiyordu.
Hızlı Destek Kuvvetleri'ne mensup askerler, ordunun başkent Hartum ile diğer şehir ve bölgelerdeki birçok karargâhına saldırdı ve şiddet birçok mahalleye sıçradı.
Hakikaten de bu güzel ülkede yaşanan bu hadiseler asla beklenmiyordu.
Gerçekten bu sakin ve güzel beldenin, askerî darbe ülkeleri kafilesine katılması uzak bir ihtimaldi.
Bilindiği üzere tüm bunlar yaşanmadan önce halkı, şu an dolaşımda olan bu terimleri kullanmıyordu.
Sanki her şey değişti ve bu ülkede şimdi yaşananlar yaşandı. Her şeye gücü yeten yüce Allah'tan dileğimiz, bu ülke halkının güzel insanlarının işleri toparlayıp vaziyeti, bu korkunç çatlakların hiçbirinin olmadığı eski haline döndürebilmesidir.
Bugün umuyoruz ki kardeş Sudan'da akan bu kanın durdurulması için birçok düzeyde gösterilen Arap çabaları meyve versin, Sudanlı kardeşler sağduyu ve akıl seviyesine ulaşarak Arapların, devam ettiği takdirde yaş veya kuru hiçbir şey bırakmayacak olan iç savaş ve çatışmayı durdurma çağrılarına karşılık versin.
Bu büyük ülkenin, şimdi içinde boğulduğu şeye batmasını kim beklerdi ki! Öyle ya Sudan halkı, şimdi duydukları şeyleri hiç duymamıştı. Sanki bu ülkenin güneşi, artık batıdan doğuyor, doğudan batıyor.
Bu sevgili ve büyük ülkenin yoksulluk, ekonomik gerileme ve güzel Sudan halkının omuzlarına yük olan ekonomik yaptırımların sonuçlarından çektikleri yetmez mi?
İktidar için barışçıl geçiş sürecini ve seçimleri tamamlayıp tüm bu kargaşayı, anlaşmazlıkları ve iktidar savaşlarını bitirecek sivil bir aşamaya geçmenin zamanı gelmedi mi?
Evet, son çatışmalarda da ortaya çıktığı gibi bu geçiş aşamasında gerek sivil ve askerî güçler arasında gerek askerî güçlerin kendi aralarında anlaşmazlıklar ve tutarsızlıklar var.
Ama tüm bunları iç çekişme, öldürme ve ülkeyi yakıp yıkma eylemlerine dönüştürmek doğru değil.
Aksine gereken şey; diyalog, anlayış ve Sudan halkını içinde bulunduğu durumdan kurtaracak uzlaşmalardır.
Merak ediyorum, kafası rahat ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın Twitter hesabında Sudan ordusu ile yine Sudanlı güçleri temsil eden Hızlı destek Kuvvetleri arasındaki şiddetin tırmandığına dair haberlerden ötürü endişelendiğini söyleyerek gösterdiği 'yüce gönüllülüğün' içimizi rahatlatması mı bekleniyordu acaba?
Hay Allah razı olsun! Ne kadar teşekkür etsek az!
Doğrusu, tüm bunlar karşısında sızlayan yüreklerin acısını hafifleten şey, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan Âl-i Suud ile Arapların çoğunun, Sudanlı "kardeşlere" askerî operasyonları derhal durdurma, kendilerine olabildiğince hâkim olma, gerilimden uzak durma, "kardeş" Sudan halkının çıkarını her şeyden üstün tutma ve bu halkın kazanımlarıyla yeteneklerini koruma çağrısı yapmalarıydı.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia