Rakipleri sendelerken Çin küresel rolünü yönetebilecek mi?

Ukrayna deneyiminden sonra, Pekin'in siyasi uygulamalarının gelişimiyle bütünleştiği için, Çin meydan okumasının ekonomik yönünün daha geniş ve kapsamlı bir mücadelenin yalnızca bir parçası olduğu ortaya çıktı

Fotoğraf: Reuters

İster ilgili her ülke isterse büyük siyasi, askeri ve ekonomik ittifaklar açısından olsun Çin'in varlığını, uluslararası siyasi gündemlerin çoğuna artık bir "öncelik" olarak empoze ettiğine şüphe yok.

Bu önemli stratejik gelişmenin tam olarak ne zaman gerçekleştiğini belirlemek önemli değil.

2020'deki son başkanlık seçimleri ile ondan önce 2016'daki başkanlık seçimlerinde olduğu gibi, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki "iki iktidar partisinin" güvenlik ve siyasi önceliklerinin farklı olması bunun için yeterliydi.

O zamanlar, hatırladığımız gibi, eski başkan Donald Trump ve Cumhuriyetçi Partisi, Çin'i ABD'nin rakibi hatta gelecekteki düşmanı görerek Çin tehdidinin altını çizmişlerdi.

Demokratlar ise Vladimir Putin liderliğindeki Rusya'yı hala en tehlikeli rakip olduğunu düşünüyorlardı.

Daha sonra Trump'ın dikkatleri Ruslarla olan ilişkilerinden uzaklaştırmak ve örtbas etmek amacıyla Kovid-19 virüsünden sorumlu tutmak dahil olmak üzere Çin'e meydan okuması tehlikesini kasten abarttığını söyleyenler oldu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ukrayna savaşının ardından Demokrat Parti liderleri, Moskova'nın niyetlerinden şüphe duymaya ve siyasi emellerine karşı temkinli davranmaya devam etmekte haklı olduklarını düşündüler.

Bununla birlikte, eski başkanlarının Moskova ile ilişkilerinin doğasını gizli tutmaya ve bunun ABD ulusal güvenliğine yönelik tehdidini önemsizleştirmeye hevesli Cumhuriyetçiler, hızla Tayvan meselesini ve Pasifik Havzası'nın güvenliğini, Çin'in Tibet ve Sincan-Uygur özerk bölgelerdeki uygulamalarını gündeme getirdiler.

Her halükarda, iki eski komünist süper güçten herhangi birinin ABD'nin tek kutupluluğuna bir meydan okuma teşkil edip etmediği tartışmasının bir anlamı yok.

Çünkü uluslararası siyaset sahnesindeki çeşitli göstergeler, bu tek kutupluluğun ortadan kalktığını demeyelim de çoktan sarsıldığını gösteriyor.

Ayrıca, Pekin ve Moskova, şu anda Washington'un siyasi iradesinde var olduğunu düşündükleri zayıflık ve dış ilişkilerinin yönetiminde en yakın müttefikleriyle bile arasının bozuk olması fırsatını ellerinden kaçıracak değiller.

Birbirini izleyen olaylar ışığında, bu gerçeklik, Batı Avrupa ve Latin Amerika ile Orta ve Uzak Doğu ülkeleri için de geçerli.

Burada Çin ve Rusya'nın Sahra Altı Afrika'daki cüretkar atılımları hiçbir şekilde unutulmuş gibi yapılamaz.

Bu bölge geçen yüzyılın altmışlı yıllarından itibaren (İngiltere ve Fransa liderliğindeki) eski Avrupalı ​​sömürgeci güçler ile yeni sömürgeci güç ABD'nin hakim olduğu devasa bir coğrafi, insani ve ekonomik alandı.

Bu arada oyunun şartlarının değiştiğini ve bununla birlikte geleceğin ileri teknolojisinin değiştiğini de görüyoruz.

Bu durum, Washington'u özellikle dijitalleşmeden bilişim ve yapay zekaya kadar bilimsel araştırmalara ve geleceğin teknolojilerine odaklanmak için geleneksel endüstrilere olan ilgisini azaltmaya sevk etti.

Buna paralel olarak, en azından Çin'in de geleceğin teknolojileri arenasına büyük adımlarla ve daha büyük bir iddiayla girdiğini görüyoruz.

Kovid-19'un yayılmasının ardından Çinli yetkililerin 2020 başlarında uyguladıkları kapanma kararının, Japonya gibi Çin ile rekabet eden ülkelerde bile büyük sanayi tesislerinde işlerin aksamasına yol açtığını hatırlamakla yetinelim.

Çin'den ithal edilen çip, yarı iletken ve yazılım sıkıntısı nedeniyle otomobil üretimi bir süre durdurulmuştu.

Yukarıdakilere tabii ki şu anda önemli bir rol oynayan ve Batılı hükümetler için bir güvenlik endişesi oluşturan Çin'in TikTok uygulaması ekleniyor.

Ancak, Ukrayna deneyiminden sonra, Pekin'in siyasi uygulamalarının gelişimiyle bütünleştiği için, Çin meydan okumasının ekonomik yönünün daha geniş ve kapsamlı bir mücadelenin yalnızca bir parçası olduğu ortaya çıktı.

Bundan dolayı bugün Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in 2013'te açıkladığı ve "İpek Yolu" mirasını hatırlatan, Çin'in Asya'dan Avrupa'ya dünya pazarlarına ve başkentlerine açıldığı koridorlar ve duraklar kurmayı amaçlayan stratejiye bakıldığında siyasi mülahazaları göz ardı etmek faydasızdır.

Kuşak ve Yol projesi veya Yeni İpek Yolu 2015 yılında fiilen doğdu. O tarihten bugüne Pekin, "Kovid-19" ve riskleri ile ekonomi ve geçim üzerindeki sonuçlarını kontrol altına almak için kapanma politikası uyguladığı 2020'nin başında geçici olarak yavaşlayan iddialı bir açılım, genişleme ve "bağlama" yolunda hızlı bir tempoda ilerledi.

Projenin siyasi yönü, şimdi Pekin'in düşüncesine yakın olan veya iddiasından endişe duyan dünya liderlerinin ilgi odağı.

Nitekim dün, Amerika kıtasının ABD'den sonra ikinci, Latin Amerika'nın ise en büyük ülkesi ve (Çin, Hindistan, Rusya ve Güney Afrika ile birlikte) BRICS grubu üyesi Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inácio Lula da Silva Çin'in başkentine resmi bir ziyarette bulundu.

Ondan önce Almanya Şansölyesi Olaf Schultz, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen dahil olmak üzere bir dizi Batılı lider Pekin'e akın etti.

Öte yandan Çin Devlet Başkanı Şi, Moskova'yı ziyaret ederek müttefiki Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüştü.

Bu aktif temaslar, Batı'da aşağıdakiler hakkındaki soru işaretlerinin arttığı bir dengesizlik halinden kaynaklanıyor:

  1. Putin'in Ukrayna'daki savaşına karşı Avrupa ve Atlantik dayanışmasının boyutu.
     
  2. Yaklaşan ABD başkanlık seçimleri için geri sayımın başlamasıyla birlikte Washington'un manevra yapma, caydırma ve karar vermenin yanı sıra müttefiklerin hassasiyetlerini ve endişelerini anlama kapasitesi.
     
  3. Uzun zamandır dış ilişkilerini ekonomik işlemler üzerinden inşa etmekle yetinen Çin'in - Başkan Şi'nin iktidardaki konumunu sağlamlaştırmasının ardından - dış siyasi rolünü güçlendirmedeki başarısı.
     
  4. Bölgesel ve küresel kaygılar arasında halihazırda taktiksel zeminde de olsa Moskova-Pekin ekseninin yeniden sıcaklık kazanması.


Batılı yorumcular, geçtiğimiz günlerde Von der Leyen'in ifade ettiği gibi, Pekin ile sertlik ve kararlılıkla başa çıkma eğilimi ile Çin Başkanının Macron'un sözlerinden çıkarsadığı gibi yatıştırma ve uzlaşma eğilimi arasında Avrupa mevzilerindeki bölünme sahnesi üzerinde uzun uzun durdular.

Öte yandan, Pekin'in karşı cephenin zayıflığına ilişkin algısı, önde gelen Batılı hükümetlerin kendi iç siyasi arenalarında ayrı ayrı çektikleri zorluklar başta olmak üzere başka verilerle de destekleniyor.

Alman hükümeti, bileşenlerinden hiçbirini aşamayacağı bir "koalisyon hükümeti" olmaya devam ediyor.

Fransa Cumhurbaşkanı, emeklilik yaşıyla ilgili sert ve (uzun vadede) çözülmemiş bir savaştan yeni çıktı.

Kamuoyu yoklamalarına göre muhalefetteki İşçi Partisi'nin yüzde 48 ila 50'ye yükselen oyuna karşılık, Muhafazakar İngiliz hükümetinin yerel seçimlerde alacağı destek oranı yaklaşık yüzde 26'ya kadar düştü. Son dönemde Ukrayna savaşı nedeniyle ülkesinin NATO'ya katılma sürecine öncülük eden Finlandiya Başbakanı bile seçimleri kaybederek sahneden çekildi.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU