10 dakikaya sıkıştırılmış muayeneler, malzeme eksikliği, ameliyatlar için gerekli kanın bulunmasındaki zorluklar, sağlık çalışanlarının uğradığı şiddet, uzun süren çalışma saatleri, hekimler göçündeki artış ve daha fazlası...
Hükümet yetkilileri, sağlık sistemiyle övünse de son dönemde sahada farklı bir durum var.
Sorunların ardı arkası kesilmiyor, sistemin aksamasından endişe ediliyor.
Özellikle aile hekimleri, tükenme noktasına geldiklerini belirterek sağlık merkezlerini ayakta tutmanın her geçen gün zorlaştığını kaydediyor.
Aile sağlık merkezleri için ödedikleri (ASM) kira, personel maaşı, elektrik, doğalgaz ve su faturaları gibi kalemler için aldıkları zamların "çok yetersiz" kaldığını, enflasyon karşısında ezildiklerini ve ellerinde kalan parayla geçinemediklerini vurguluyor aile hekimleri.
ASM'lerde çalışan doktorlar gibi aile merkezi çalışanları da darda. Hep birlikte "yaşam savaşı" verdiklerini ifade ediyorlar.
Tepkilerin odağında "teşvik" ve "destek" ödemelerine ilişkin işleyiş var. Bakılan hasta kadar teşvik ödemesi yapılması yanlış bulunuyor. Özellikle deprem bölgesindeki aile hekimleri bu durumdan oldukça muzdarip.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) gündemine taşınarak kabul edilen torba yasanın sağlıkla ilgili düzenlemelerindeki maddeleri, yeni dönemde de çok tartışılacağa benziyor.
Aile Hekimliği Çalışanları Sendikası (AHESEN) Genel Başkanı Dr. Ahmet Kandemir ve Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Taner Balbay ile yaşanan durumu konuştuk.
"Teşvik ve desteğin şartsız şekilde temel hakedişimize eklenmesini istiyoruz"
Birinci basamak koruyucu ve tedavi edici hizmetler için nüfusa kayıtlı hasta sayısının baz alınmasını eleştiren Aile Hekimliği Çalışanları Sendikası (AHESEN) Genel Başkanı Dr. Ahmet Kandemir'e göre öncelikle temel hakedişler şartsız şekilde verilmeli.
Teşviğin tamamının ancak günde 76 hastadan fazlasına bakıldığında alınabildiğini belirten Kandemir, bu durumun her şeyden önce koruyucu hekimliğe ters olduğunu söyledi.
Koruyucu hekimlik yapan birini fazla hasta bakmaya zorlamanın, devlet politikası haline getirilmesinin yanlış olduğunu dile getiren Kanderim, "Aile sağlığı çalışanı arkadaşlara daha da düşük veriliyor" dedi.
"4 bin nüfuslu mahalle, bir aile hekimine kayıtlı" diyen Kandemir, "Bu sayı üzerinden ücret alıyoruz. Bir hekime 4 bin kişi çok fazla, bunu bakanlık da biz de hastalar da biliyoruz. 'Hekim başına düşen hasta sayısını düşürelim, 4 bin hastanın ücretini 3 bin hasta için ödeyelim' dediler. Nüfus düşürme politikası uyguladılar ancak katsayıyı değiştirmediklerinden maaşlar düştü. Teşvik ve desteğin, şartsız şekilde temel hakedişimize verilmesini istiyoruz. Hekim koruyucu sağlık hizmeti yapar" şeklinde konuştu.
"Yeni yasa Anayasa Mahkemesi'nden dönecek"
Aile hekimliğinin sözleşme yasasının bazı maddeleri, Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından iptal edilse de Sağlık Komisyonu, 30 Mart'taki torba yasada aile hekimliği yasasının yeniden düzenlenmesi için konuyu TBMM'ye taşımıştı.
Aile hekimleriyle ilgili konuların kendilerine danışılmadan yapılmasına akıl sır erdiremediklerini söyleyen Ahmet Kandemir'e göre bu yasa, yeni dönemde AYM'den dönecek.
Torba yasayla getirilen yasanın, anayasaya aykırı olduğunu savunan Kandemir, "Alelacele çıkarılan, üzerinde çalışılmayan bir yasa. Bir önceki de böyle olduğundan Anayasa Mahkemesi iptal etmişti. Yeni kanunun da iptal edilmesi gündemde. Bu durum, Sağlık Bakanlığı'nın alelacele, özensiz ve sektörün ihtiyaçlarını göz ardı edecek şekildeki hamlelerini gözler önüne serecek" değerlendirmesinde bulundu.
"Türkiye'ye uygun bir aile hekimliği yasası şart"
Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Taner Balbay da benzer görüşte.
Mevcut yasanın bölük pörçük, içinden çıkılmaz halde olduğunu ileri süren Balbay; aile hekimleri dernekleri federasyonları, tabipler odaları ve sivil toplumun görüşleriyle sil baştan bir yasa istediklerini kaydetti.
Torba yasada aile hekimliğiyle ilgili düzenlemeye itiraz ettiklerini söyleyen Dr. Balbay'a göre hukuk ve etik tanınmayan işleri yapılmak isteniyor.
36. maddeden örnek veren Balbay, hayati olmayan yan etkiler yüzünden hekimlerin belli süreliğine meslekten menedilmek istenmesini, "kabul edilemez" olarak niteledi.
Balbay tepkisini, "İlaçların hayati olmayan yan etkilerinde bile doktorları 15 gün ile 3 yıl arasında meslekten menetmek istediler. İktidar milletvekilleri bu maddeyi komisyondan geri çekti. İçtiğiniz bir ağrı kesicinin bile yan etkileri olabilir. Kötü niyetliler bunu kullanabilir, hekimlere davanın önüne geçilemez. Kimse hastasına müdahale etmek istemez" diyerek sürdürdü.
"Kendi atadıklarını getirmek istiyorlar"
Aile hekimleri olarak aile sağlık çalışanlarıyla sözleşme imzalayarak beraber çalıştıklarına da değinen Dr. Balbay, yeni yasaya göre çalışan personelin hekim tarafından seçilmeyip İl Sağlık Müdürlüğü tarafından atanacak olmasını eleştirdi.
Aile hekimliğinin ekip işi olduğundan hareketle bu uyumun bozulmamasının şart olduğuna kaydeden Balbay, bu maddenin aile hekimliği sisteminin ruhuna aykırı olduğunu iddia etti.
Dr. Balbay, "Atanan kişiyle verimli şekilde çalışılamama riski var. Hem o kişi, hekimi istemeyebilir hem de hekim o çalışanı tercih etmeyebilir. İtirazlara rağmen 'Sağlık Müdürlüğü liste yayınlar ve aile hekimliği, çalışacak kişiyi oradan seçer denildi. Kendi atadıklarını getirmek istiyorlar, bunun açıklaması bu. Daha başarılı sağlık hizmeti uyumlu çalışarak gelir. Sağlık Müdürlüğü'nün atadığı kişiyle çalışma zorunluluğu, sağlıkta verimi düşürür" ifadelerini kullandı.
"Cari gider artışları, günün ekonomik koşullarına göre güncellenmeli"
Enflasyon karşısında "ezildiklerini" kaydeden Balbay, Sağlık Bakanlığı'nın kendilerine 'ceza verirken memur, masraf öderken özel' statüsünde değerlendirdiği gerekçesiyle de şu sözlerle tepki gösterdi:
657 sayılı devlet memurları yasasına göre ceza vermek istiyorlar. Kınama, memuriyetten menetme gibi cezalar da uygun değil ki işlerine geldiğinde özel, işlerine gelmediğinde devlet memursun deniliyor! Cari gider ödeneklerimizin güncellenip artırılması gerekli. Yüzde 30 cari gider artışı yapıldı bize, devlet memurlarındaki gibi ama asgari ücretli 2-3 kişi çalıştırıyoruz ve yüzde 50'yi geçen zam yaptık. Yüzde 300 artan elektrik faturasının yanı sıra su, doğalgaz ödemelerimiz var. Cari giderlerimizin nasıl artırılması gerektiği konuşulmalı. Cari gider artışları, günün ekonomik koşullarına göre güncellenmeli."
Torba yasayla cari giderleri sağlık müdürlüklerine geçirip, aile sağlığı merkezlerinin giderlerini karşılar gibi madde getirilmeye çalışıldığını, bu durumunun iyi niyetli gibi görünse de acil ödemelerde önlerinin tıkanacağını savunan Dr. Taner Balbay, "Elektrik, malzeme ve sarfiyat giderleri için eskiden aylarca bürokratik yazışma, işlem gerekiyordu. Yine o eski, hantal sisteme dönülecek" dedi.
© The Independentturkish