24 Şubat itibarıyla bugün Ukrayna savaşının başlamasının üzerinden bir yıl geçti.
Ukrayna savaşı güçleri, yansımaları ve mevcut ve olası uzantıları ile sadece Avrupa 'stratejik sahnesi' düzeyinde değil, küresel düzeyde de günümüzün ana çatışması haline geldi.
Bu savaşın yansımaları, gerek ekonomik ve toplumsal düzeyde gerekse güvenlik ve siyasi düzeyde olsun, doğrudan çatışmaya taraf olanları diğerlerinden daha fazla etkiliyor.
Gıdadan enerjiye, göçten enflasyona ve durgunluğa kadar çok yönlü krizler ve etki dereceleri söz konusu.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Savaşa dönüşen krizin patlak vermesi, Mart 2014'e uzanıyor. Bu tarihte Rusya, Moskova için stratejik öneminden ötürü Kırım'ı ilhak etti.
Rusya bunu, aslında Rus olan ve "Kruşçev tarafından 1954'te Sovyetler Birliği içindeki Ukrayna'ya verilen" bu bölgenin geri alınması olarak görüyor.
Ancak Ukrayna üzerinden yaşanan Batı-Rusya krizi geçen 10 yıldan daha öncesine dayanıyor.
Yani Rusya'nın tekrar aktif bir uluslararası role bürünmesi, Moskova'nın uluslararası rolünü geri kazanması ve ABD'nin "tek taraflı döneminin" çökmesine uzanıyor.
Söz konusu dönem, diğer şeylerin yanı sıra, Sovyetler Birliği'nin bir parçası olan veya onun nüfuz alanlarından olan birçok ülkenin Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'ne (NATO) dahil edilmesine ve Batı etkisinin Rusya kapılarına kadar gelmesine izin verdi.
Ancak bu artık Moskova için kabul edilemez bir durum. Eski Fransız Büyükelçisi ve Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın diplomatik danışmanı Maurice Gourdault-Montagne, anılarında Cumhurbaşkanı Chirac tarafından Kasım 2006'da Ukrayna krizini çözme olasılığını tartışmak üzere hem Moskova hem de Washington ile temas kurmakla görevlendirildiğinden bahsediyor.
NATO ve Rusya'nın Ukrayna'ya garantili ve karşılıklı bir himaye sağlamasına ve NATO-Rusya Konseyi'nin denetimine dayalı bir çözüm fikrinin ortaya atılmasıyla krizi çözme hatları netleşmeye başlamıştı.
Fransız Büyükelçi'nin söylediği gibi; Cumhurbaşkanı Chirac'ın bu önleyici diplomasinin amacı Rusya'nın kapılarında bir NATO üssüne sahip olmak değil, Ukrayna için bir tür tarafsızlık yaratmaktı.
Büyükelçi, Moskova'nın bu fikre/girişime açıkken, ABD'nin buna kesin bir dille karşı çıktığını ekliyor.
Bu girişim, o dönem iki ana güç arasındaki karşılıklı artan siyasi gerilimle birlikte genel hatları şekillenmeye başlayan gelecek bir savaşı önlemek için kaçırılan en önemli fırsatlardan biriydi.
2004 yılında Rusya, Ukrayna, Fransa ve Almanya'dan oluşan Normandiya Dörtlüsü aracılığıyla girişimlerde bulunuldu.
Bunun ardından Rusya, Ukrayna ve Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Teşkilatı'nın (AGİT) olduğu üçlü temas grubu kuruldu.
Bunların hepsi gerekliliğine ve önemine rağmen Ukrayna üzerindeki çatışmanın tırmanmasıyla bir patlamayı ve savaşı önlemeyi başaramadı.
Rus ve Batı tarafları arasında artan askeri gerilim, NATO'nun güçlü bir şekilde canlanmasına katkıda bulundu.
Uzun bir süre sonra Sovyet düşmanın ardından ortak bir düşmanın çıkması ve Moskova'nın bu rolü üstlenmek üzere geri dönmesi nedeniyle NATO tarafları arasındaki askeri, güvenlik ve siyasi hareketlilik ve koordinasyon bu canlanmanın bir delilidir.
Diğer yandan bu artan gerilim, Rusya'yı geleneksel müttefikleri olan Belarus ve Bağımsız Devletler Topluluğu'na (BDT) üye bazı devletlere yöneltti.
Ancak Batı-Rus kutuplaşması dünyayı sarmadı. 'Küresel Güney' olarak bilinen bölgedeki ana güçler Batı ile ilişkilerine rağmen Batı'nın çizgisiyle tam olarak aynı çizgiyi benimsemediler.
Aksine, iki büyük güce karşı kendi yöntemlerince dengeli bir duruş sergilediler.
Çin Halk Cumhuriyeti, ABD ile çatışmasının tırmanmasına ve Rusya ile ilişkilerinin ve iş birliğinin güçlenmesine rağmen dengeli bir tutum sürdürdü.
Devletlerin toprak bütünlüğüne saygı duyduğunu vurguladı, ki bu, Rusya'nın ilhak politikasına karşı olduğu ve gittikçe kötüye giden çatışmaya siyasi bir çözüm bulmak üzere yakında bir girişim başlatılması anlamına geliyor.
Almanya ile birlikte Fransa devam eden savaşta NATO çerçevesindeki aktif konumlarına rağmen halen siyasi bir çözümü destekliyor.
Devam eden askeri gerilimin, çatışma taraflarındaki mevcut hareketliliğin ve öngörülebilir bir gelecekte çözüm kapısının gözükmemesinin ortasında, şu hatırlanmalıdır ki artan askeri gerilim, tarafların daha sonra müzakere masasına oturmaya hazır olduklarında müzakere ellerini iyileştirmek amacıyla sahada yapılan bir tür müzakeredir.
Araçlar ve taraflar ile çeşitli savaşları içinde barındıran bu bir yıllık savaşın ardından, dünya bugün şu olasılıklarla karşı karşıya:
Birincisi: Uluslararası toplum tarafından tanınmasa da Kıbrıs senaryosu veya fiili taksim olarak bilinen duruma ulaşılması.
Buna göre Rusya'nın ilhak ettiği dört kısmı ile Donbass bölgesi, 1974 krizi ve savaşından doğan Türk Kıbrıs'ı gibi olur.
Çözüm bölünmedir: Bir kısım bağımsızlık ilanı ile yansımalardan doğan bir devlet, diğer kısım Rusya'nın ilhak ettiği bir bölge olur.
Tabii ki her biri, eylemini haklı çıkarmak için tarihe başvurur. Bununla birlikte, çatışan tarafların doğası ve ağırlığının yanı sıra, iki durumun her birinin jeostratejik konumundan ötürü iki durum arasında stratejik bir önem farkı var.
Bu nedenle, zamanla belki kısa bir süreliğine öne çıksa bile bu senaryo ile ilerlemek zor. Zira bu, sürdürülmeye müsait olmayan gergin bir ateşkes senaryosudur.
İkincisi: Coğrafya ve çatışma şiddeti sınırlanan uzun soluklu bir çatışmaya girilmesi.
Bu senaryoda, çatışmanın seyrini belirleyen faktörlere göre zaman zaman tansiyon yükselmeleri ve düşüşleri görülür.
Kontrollü bir çatışma olur. Ancak her iki tarafın tükenmesiyle her an bir patlama yaşanabilir.
Üçüncüsü: İmkanları ve enerjileri tüketen bir çıkmaza girildikten sonra çatışmanın iki tarafının fiili stratejik hedeflerini karşılayacak bir formül aracılığıyla çözüm kapısından girilmesi.
Bu tür bir çözümün en önemli koşulları, Ukrayna'nın toprak bütünlüğü, NATO'ya katılmaması ve Soğuk Savaş sırasındaki Finlandiya politikası gibi bir tür siyasi tarafsızlığa sahip olmasıdır.
Bu, daha önce belirttiğimiz gibi 2006'da Cumhurbaşkanı Chirac tarafından önerilen minvalde uzlaşmaya dayalı bir çözümü sağlamak için ilgili taraflar arasında uluslararası bir çerçevenin oluşturulması şartıyla, Ukrayna'nın daha sonra Avrupa Birliği'ne (AB) katılmasının önünde bir engel teşkil etmez.
Ancak şu bir kesin ki savaşın devam etmesiyle doğru orantılı olarak bütün tarafların ödediği bedelin artmasına ve bu senaryonun tek gerçekçi çözüm haline gelmesine rağmen bu son senaryoya ulaşmak kısa vadede mümkün değil.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia