Otokratlar tek bir kelimeden anlar: Hayır! Hayır ülkemi, özgürlüğümü ve geleceğimi alamayacaksın! Bir imparatorluğu yeniden inşa etmeye çalışan bir diktatör, halkın özgürlük sevgisini asla azaltamayacaktır. Ukrayna, Rusya için asla bir zafer olmayacak. Asla!"
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden, bu sözlerin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin için kullandı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bilindiği gibi Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmek için başlattığı savaşta yarın bir yıl geride kalıyor.
Rusya, 24 Şubat 2022 tarihinde Ukrayna'nın Donbass bölgesindeki Rus azınlığın zulüm gördüğü iddiasıyla Ukrayna'nın birçok bölgesine eşzamanlı saldırı başlatmıştı.
Saldırıdan bu yana Ukrayna'da büyük bir yıkım yaşandı.
Aralarında kadın ve çocukların da olduğu binlerce insan hayatını kaybederken, milyonlarca Ukraynalı göç etmek zorunda kaldı.
Rus lider Vladimir Putin'in önceki gün işgal girişiminin yıldönümünde yaptığı konuşmada savaşın devam edeceğini söyledi.
Bu ada Moskova'nın geri adım atmayacağı savaşın devam edeceğinin sinyali olarak görüldü.
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski'nin kıdemli danışmanlarından Mikhailo Podoljak ise Putin'in ülkenin siyasi ve askeri seçkinlerine yaptığı konuşmanın gerçekle bağını kaybettiğini gösterdiğini savundu.
Podoljak'a göre Rusya çıkmazda ve olabilecek en umutsuz durumda. Ne yaparsa yapsın durumunu daha da kötüleştirecek. Bu hem savaş alanında hem de Rusya içinde kaosun büyüyeceği anlamına geliyor.
Peki, bir yılı geride bırakan Rusya-Ukrayna Savaşı'nda kim ne kazandı ne kaybetti?
Uzmanlar, savaşın bir yıllık bilançosunu Independent Türkçe'ye değerlendirdi.
"Rusya medya gücüyle başarısızlığı başka şekilde yansıtıyor"
Esenyurt Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sait Yılmaz, Rusya'nın savaşı çok kısa sürede kazanacağının hesabını yaptığını, ancak yanlış istihbaratın ortaya çıkmasıyla kuvvetlerini 7 ayrı cepheden Donbass bölgesinde toplayarak büyük kayıplar verdiğini söyledi.
Moskova'nın ülke içindeki medyayı kontrol ettiği için başarısızlığı halka başka bir şekilde yansıttığına dikkati çeken Prof. Dr. Yılmaz, "NATO ve dış düşmanlar savaşıyor gibi gerekçelerle halkı milliyetçi duygularla arkalarında tutmaya çalışıyorlar" dedi.
Savaşın kısa sürede biteceği ve işgal ihtimalinin ortadan kalktığı için Ukrayna cephesinde morallerin yüksek olduğuna değinen Yılmaz'a göre Kiev şu an, acaba Rusya'yı tamamen Ukrayna topraklarından çıkarabilir miyiz arayışı içerisinde.
"Savaşın sonucu ne olursa olsun Rusya kaybedecek"
Gelinen aşamada Rusya'nın savaşı bir an evvel bitirmek istediği ve bunun için 200 bin kişilik ordu hazırlayarak bahar aylarında büyük taarruzla Ukrayna'yı barışa zorlamak istediğine vurgu yapan Yılmaz, "Kiev tarafı ise işgal edilen topraklarını kurtarma peşinde. Tabii burada Batı ile olan iletişimde çok önemli. Savaşın sonucu ne olursa olsun iki taraf için de bir zafer olmayacak. Olmadığı gibi tam bir barış anlaşması da olmayacak" dedi ve devamında şunları kaydetti:
Muhtemelen savaş bölgede donmuş hale gelerek uzun zaman alacak. Bu sürenin sonunda Rusya'ya olan yaptırımlar kalkmayacak. Dolayısıyla savaşın sonucu ne olursa olsun Rusya kaybedecek, çünkü Batı yaptırımları sürekli hale gelecek. Bu değişim ancak Rusya'daki rejimin Batı yanlısı bir rejim ile değişmesiyle mümkün olabilir. Gelinen aşamada Rusya amaçlarına ulaşamadı. Ukrayna'nın da şu an savaşı zaferle sonuçlandıracak bir gücü yok. Bu savaş iki taraf için de bir zafer olmayacak."
"Rusya'ya karanlık bir gelecek görülüyor"
Emekli General Ali Er de Yılmaz ile benzer görüşte. Er'e göre dünya kamuoyunda güvenilir bir devlet olma vasfını kaybeden Rusya zararlı çıkan taraf.
Rusya'nın altına imza atmış olduğu Birleşmiş Milletler sözleşmesinin hükümlerini tanımadığını açıkça ortaya koyduğunu kaydeden Er, "Kaybeden bütün Rus halkıdır. Çünkü gerçekten 21. yüzyılda Rusya'ya karanlık bir gelecek görülüyor" dedi.
Moskova'nın yanı sıra Asya'nın da kaybedenler arasında olduğunu aktaran Er, "Rusya'nın çok geniş coğrafyasında bundan sonra Çin hakimiyeti yükselecektir. Dolayısıyla kazananlara geçersek burada en büyük kazanç sahibi olan Çin'dir. Çin eğer stratejik hata yapıp hedef ve kuvvet prensibi yani ele geçireceğiniz hedefler elinizdeki kuvvetlerle uyumlu olması stratejinin temel prensibiyle bunu dengeli olarak sürdürdüğü sürece Çin, 21. yüzyılın en büyük gücü olma yolunda coğrafi ve kaynaklara da ulaşabilme kapasitesiyle önüne geçilemez bir yükselişin başlangıcı olabilir" ifadelerini kullandı.
"Ukrayna milletleşme sürecini kısa sürede tamamladı"
Kaybetti gibi görünse de bir anlamda Ukrayna'nın kazandığını dile getiren Er, "Çok insan kaybetti ancak Ukrayna milletleşme sürecini çok kısa sürede tamamladı. Bundan sonra kendi kültür ve değerleriyle bir Ukrayna milletin varlığından bahsedebiliriz" dedi ve şunları ekledi:
Avrupa'nın burada kazancı nedir? Dağılma sürecinden sonra çok net bir tehditle karşı karşıya kalınca artık bir arada olmanın zorunluluğunu gördü. ABD ne kazandı diye bakarsak; ABD kazançları Avrupa bazında çok önemli değil, çünkü ABD bir dünya gücü. Dolayısıyla kazançları ve kayıpları Çin'inkiyle karşılaştırmalı ki bunun da emareleri önümüzdeki on yıllarda belli olacak."
"Tüm dünya kaybetti"
Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE) Başkanı Doç. Dr. Güray Alpar ise olmaması gereken bir yıllık savaşta tüm dünyanın kaybettiğini söyledi.
Sorunun barışçıl bir şekilde diplomasiyle çözülmesi gerektiğine değinen Doç. Dr. Alpar, "Burada Avrupa Birliği (AB) kaybedenlerden biri de. AB'nin enerji kaynakları yönünden uyguladığı ambargolar sebebiyle sıkıntıya düştüğünü görüyoruz. Rusya zaten kendisine uygulanan ambargo ve uğradığı askeri kayıplarla en fazla kaybedenler arasında yer alıyor" diye konuştu.
"Barışın tesisi için gerekli adımlar atılmalı"
Ukrayna'nın ise insan kaybı ve göçlerin yanı sıra yakılıp yıkıldığını hatırlatan Alpar, sözlerini şöyle tamamladı:
Savaşın kimseye bir faydasının olmadığını görüyoruz. Hepimiz için önemli olan tarafların bir araya gelerek barışın bir an önce tesis edilmesi için gerekli adımları atmasıdır. Barışın sağlanması enerji ve tahıl sevkiyatının yeniden sağlanması açısından önemlidir. Bu hem ekonomik hem de bölgedeki insanların huzur ve refahı açısından daha uygun olacaktır."
© The Independentturkish