İran… Değişimin habercileri

Rejim için en endişe verici olan şey, protestoların belirli bir yaş grubu veya milliyetle sınırlı olmayıp, 1979'da İran'da rejimin kurulmasından bu yana benzeri görülmemiş ve genel bir hareket haline gelmiş olması

Fotoğraf: Reuters

Yarın üçüncü ayına girecek olan İran protesto hareketinin kısa ve orta vadede İran rejiminin doğasında köklü değişiklikler yapması beklenmiyor.

Ancak Mahsa Amini'nin ölümüyle başlayan ve toplumsal bir harekete dönüşen protestolar, toplumun ve devletin nasıl olması gerektiğine dair taleplerini dayatmaya başladı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Iraklı araştırmacı-yazar Haydar el-Hui'nin (Hayder al-Khoei) geçtiğimiz salı günü Washington Post tarafından alıntılanan tweeti, İran toplumunda ortaya çıkan sosyal, kültürel ve politik itaatsizliğin kanıtından başka bir şey değildi.

Rejim için en endişe verici olan şey, protestoların belirli bir yaş grubu veya milliyetle sınırlı olmayıp, 1979'da İran'da rejimin kurulmasından bu yana benzeri görülmemiş ve genel bir hareket haline gelmiş olmasıdır.

Haydar el-Hui'nin İngilizce paylaştığı tweetinin çevirisi şöyle:

Tahran'a yeni indim, bir devrim yaşanıyormuş gibi hissettirmiyor öyle de görünmüyor. Ama çok büyük sosyal ve politik değişimler olduğu açık; Kadınlar sokaklarda başörtüsüz dolaşıyor. Ahlak polisi muhtemelen en azından geçici olarak etkisiz hale getirilecek ve sonsuza dek ortadan kaybolması muhtemeldir.


Washington Post'un atıfta bulunduğu Hui'nin tweetinden anlaşılan, İran'da son iki aydır yaşananların sadece  halk ayaklanması boyutuna bile ulaşmamış bir protesto hareketi olmadığı, ancak hem görünüşte hem de derinlik olarak bir sivil itaatsizlik hali olduğudur.

Böylece İranlı kadınlar, anneler babalar, erkek ve kız kardeşler isyan etti. Bu, aile, akraba, komşu, arkadaş ve dostların katıldığı, rejimi endişelendiren ve zayıflatan ideolojik bir sivil itaatsizlik hareketine benzeyen bir durum oluşturduğu anlamına geliyor.

En tehlikelisi ise, 'Besic' Güçleri, Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) ve İçişleri Bakanlığı unsurlarının ortak güvenlik koordinasyonu başlatılmasından bir hafta sonra, üniversitelerin kordon altına alınması ve rejimin yasalarına karşı isyan eden öğrencileri kontrol altına almak için içlerinde güvenlik ofisleri kurulmasıdır.

Ancak, kesinlikle bu protestoları bitirmeyi başaramadı. Buna ek olarak, İran şehirlerinin sokakları ve meydanları hala hareketli ve gerilim yatağı olmaya devam ediyor.

Bu da protestocular ile rejim arasındaki gerilimin rejimin istikrarını tehdit edebilecek şekilde bir süre devam edeceği anlamına geliyor.


Aslında geçtiğimiz cumartesi gününden bu yana rejim ve protestocular arasındaki gerilim belirleyici aşamaya girdi.

Ancak baskı, istenilen hedeflere ulaşamadı. İranlı kadınları rejimin yasalarına açıkça karşı gelmekten ve sokaklarda başörtülerini çıkarmaktan alıkoyamadı.

İran'daki Kürtler, Araplar ve Beluçlar gibi ezilen azınlıkları geri çekilmeye ve protestoları sonlandırmayı başaramadı.

Azerilerin aktif milliyetçiler olarak devlete katılımını ve protesto hareketine ve merkez ile çevre arasında, yani Tahran'daki merkezi hükümete karşı bölgesel bir isyanın kristalleşmesine katılımlarını sürdürmelerini engelleyemedi.
 


Tahran, İsfahan, Şiraz ve Tebriz gibi büyük şehirlerin mahallelerindeki güvenlik varlığı, protestoların sona ermesine değil, yalnızca protestocuların sayısında azalmaya yol açtı.

Dolayısıyla güvenlik başarısızlığına tepki bu sefer sadece daha fazla baskı ile olmayacak. Nitekim protestoların bu şekilde devam etmesi ve isyana dönüşmesi onu farklı bir yaklaşıma itecek.

Bilakis protestoların devam etmesi ve bu şekilde isyana dönüşmesi onu yurt dışına yönelerek farklı bir yaklaşıma başvurmaya itecek ve eğer buna yaparsa, sosyal yapısında derin bir bunalımla karşılaşacaktır.


Protestolar ikinci ayına girdiğinden beri rejim, yabancı aktörleri kaosun arkasında olmakla suçluyor. Ancak bir haftadır bundan sorumlu yabancıyı cezalandırma fikrini savunuyor. Bunun anlamı baskı başarısız olursa cephe değişebilir.

Azerbaycan'ın Nakş-ı Cihan bölgesi ile bir sınır krizi, Kuzey Irak'a yönelik saldırılar ve komşu bir ülkenin cezalandırma olasılığından bahsetmek, kararın sonuçları ne olursa olsun, krizi yurtdışına taşımak için son bir girişimdir.

Buna göre İran içi isyana doğru gidiyor, rejim ise krizi ülke sınırlarının dışına iterek krizi atlatmaya çalışıyor.

Öte yandan yakın ve uzak ülkeler, sert seçim dönüşümleri ve ittifakları yaşarken müdahale etme fırsatı bulabilir.

Özellikle bu konuda atılacak herhangi bir adım veya içeride yaşananlar, bir değişimin veya bir isyanın başlangıcının habercisi olabilecektir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia

Şarku'l Avsat 

DAHA FAZLA HABER OKU