ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi: Temel çelişkiler

Burada ulusal irade, herkesin farkında olduğu gib narsist pragmatik vizyonlara karşı zafer kazandı. Bu, bir kutbun batışının ve ilahi bilgelikten kaçışın stratejisi mi?

Fotoğraf: Erin Schaff/New York Times

Beyaz Saray, 12 Ekim'de yeni bir Ulusal Güvenlik Stratejisi çıkardı. Bu strateji, Biden yönetimi dönemi için türünün ilk örneğini temsil ediyor.

Ulusal Güvenlik Stratejisi (National Security Strategy), Amerika Birleşik Devletleri hükümetinin yürütme organının düzenli olarak Kongre için hazırladığı, ülkenin ana ulusal güvenlik endişelerini ve yönetimin gelecekte bunlarla nasıl başa çıkmayı planladığını özetleyen bir belgedir.

Genellikle detaylara girilmeyen bu belgelerin uygulanması, destekleyici belgelerde yer alan ayrıntılı talimatlara dayanmaktadır.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Kongre'nin talep ettiği yeni belge, Biden'in şu ana kadarki politikalarıyla uyumlu görünüyor.

Trump yönetimi sırasında yükselen izolasyonist tutumlar ortadan kalkarken, ABD'nin "istisnai liderlik ve dağdaki şehir olarak seçilmişlik" vizyonunun geri döndüğü açıkça görülüyor.

Ulusal Güvenlik Stratejisinin ilk okuması, en azından teorik olarak, neo-muhafazakar akım için ikna edici bir dönüş gibi.

Bu da ABD hegemonyasını ve egemenliğini dünya üzerinde mümkün olduğunca genişletmeyi amaçlayan yenilenmiş bir girişim yoluyla yapılıyor.

Bunun bir yolu da özellikle de belgede "önümüzdeki on yıl içinde etkin bir şekilde rekabet etme" diye sözü edilen konuda geniş ve kapsamlı ittifaklar kurulmasıdır.

Belgenin kelime dağarcığı, özgürlük ve demokrasi değerlerine ulaşmak ve dünyayı daha açık olmaya teşvik etmek için 10 yıllık bir mücadeleyi hedefleyen saf bir Amerika fikrine kadar uzanıyor.

Fakat belgenin ruhundaki ilk temel çelişki, Başkan Biden'in yazdığı önsözün satırlarına yansıyor.

Doğrusunu isterseniz, bunun Amerikan derin devletinin aklıyla yazıldığını, neredeyse mutlak gerçeğe sahip olma iddiasına yaklaştığını söyleyebilirsiniz.

Örneğin belgede şu satırlar yer alıyor:

Dünyanın genelinde, Amerikan liderliğine duyulan ihtiyaç her zamankinden daha fazladır. ABD bugün, uluslararası sistemin geleceğini şekillendirmek için stratejik bir rekabetin ortasındadır.


İçtenlikle soru sormak, cevap aramak demektir:

Dünyanın Amerikan liderliğine ihtiyacına kim karar verdi?

Uluslararası bir oylama mı yapıldı?

Yoksa bu bir Amerikan yanılgısı mıdır?

Kısaca ve önyargısız söylemek gerekirse, Washington'ın küresel kutupluluğu koruma yolunda verdiği tek taraflı savaş iki stratejik eksene dayanıyor gibi görünüyor.

İlki, perde arkasındaki ABD'li karar vericilere göre yalnızca Washington için değil, özgür ve açık uluslararası düzen için bir tehdit unsuru olarak değerlendirilen Rusya ile ilgilidir.

ABD'nin stratejisinden anlaşıldığı gibi, "Rusya, Ukrayna'ya karşı acımasız savaşının gösterdiği üzere bugünün uluslararası sisteminin temel yasalarını pervasızca ihlal etmektedir."

Bir diğeri, belgenin uluslararası düzeni yeniden şekillendirmede tek rakip olarak gördüğü Çin'le ve onun bu amacı gerçekleştirmek için ekonomik, diplomatik, askeri ve teknolojik olarak artan gücüyle ilgilidir.


Strateji yazarları, dünya çapında barış ruhunun oluşmasında Amerikan rolünün önemini vurgulamaya çalıştılar.

Örneğin: "Washington, dünya çapında tırmanış ve gerilimlerin azaltılmasını, anlaşmazlıkların barışçıl çözümünü desteklediğini, blok oluşmasına karşı çıktığını" beyan ediyor.

Bu sözlerin doğruluktan bir payı var mı?

Pratik uygulama ve gerçek gerçeklik bize meselenin tamamen farklı olduğunu ve inanmayanların yüzünü Rus-Ukrayna krizine çevirmesi gerektiğini söylüyor.

ABD, "Çar" Putin'i ağır hezimete uğratmak amacıyla ateşe benzin dökmeye devam ediyor.

Şayet nükleer bir çatışma korkusu olmasaydı "Sam Amca"nın askerleri bugün Ukrayna topraklarında olurdu ve sonrasında da Rusya'ya giderdi.

Ancak Moskova, Bağdat veya Mogadişu değil.


Bloklara gelince Avustralya ile Pasifik Okyanusu'nun sularında AUKUS gibi askeri bloklar kurmaya çalışan Biden'in Washington'ıydı.

Ardından da "Demokrasiler İttifakı" ile kamufle olan "Quad" adıyla bilinen dörtlü ittifakı kurdu.

Herkes bunun uluslararası sahnenin militarizasyonu için bir kılıf olduğunun farkında.

Bu iki bloğun en büyük ortak paydası, Rusya ile bir an önce yüzleşmek ve sonrasında Çin'le yüzleşmeye hazırlanmaktır.


ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi'ne derinlemesine bir bakış, bizi şu bariz sonuca götürür:

ABD, dünyanın tartışmalı meselelerini ve çatışmalarını, uluslararası bağlamlara el koymak ve bunları çözme gücüne sahip olduğunu göstermek için kullanıyor.

Kapalı kapıların ardındaki gerçek ise, ABD'lilerin bu krizleri kendi çıkarları için kullandıklarıdır. Buna inanmayan bugün Avrupa'da yaşananlara bakabilir.

Avrupa halkları Sam Amca'nın -faturası dört katına çıkarılan- gazından yoksun kalırken; Washington, Avrupa'yı Kremlin silahlarının önüne attı.

Winston Churchill'in dediği gibi ABD her zaman doğru olanı yapar, fakat dünyayı kaosa sürükleyen onlarca belki de yüzlerce başarısızlıktan sonra.
 


Biden'in "özgür, açık ve müreffeh bir dünya vizyonumuzu paylaşmayanlar" diyerek nitelediği kimselerin heveslerine geleceği bırakmayacak bir ABD hakkındaki sözlerindeki üstünlükçü ton bizi şu soruyu sormaya itiyor:

Washington, çağdaş dünyanın dümenini gerçekten çevirebilir mi?

Biden'in güç ve hedef bakımından hiçbir ülkenin liderlikte ABD'ye yetişemeyeceği hususunda dile getirdiği inanç ile şu iki sahnede kendini gösteren gerçeklik arasında derin bir paradoks var gibi görünüyor:

Birincisi, Solomon Adaları'nda gerçekleşti. Washington, Çin ile yüzleşmesinde onu kendisine bir dayanak noktası haline getirmekte başarısız oldu.

İkincisi, petrol üretimini halklarının ekonomik çıkarlarıyla uyumlu bir şekilde azaltmaya çalışan "OPEC Plus" ülkelerinin durumudur.

Burada ulusal irade, herkesin farkında olduğu gib narsist pragmatik vizyonlara karşı zafer kazandı.

Bu, bir kutbun batışının ve ilahi bilgelikten kaçışın stratejisi mi?

Biz bu günleri insanlar arasında döndürür dururuz.

(Âl-i İmrân Suresi 140)

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia

Şarku'l Avsat 

DAHA FAZLA HABER OKU