Geçtiğimiz günlerde izlediğim "Hitler's Circle of Evil" isimli belgesel Hitler'in yakın çevresindeki Nazi liderleri arasında süregiden güç ve iktidar mücadelelerini gözler önüne sererken faşist liderin çevresindeki dar çemberle birlikte Almanya'nın kontrolünü nasıl da ele geçirdiğini çarpıcı bir biçimde anlatıyor.
Söz konusu belgesel bana modern siyaset biliminin temellerini atan Fransız düşünür ve siyasetçi Étienne de La Boétie'nin (1 Kasım 1530 -18 Ağustos 1563) bir eserini hatırlattı: Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev.
Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim, La Boétie aynı zamanda Denemeler'ini hayranlıkla okuduğum Montaigne'in en yakın dostu olarak bilinmektedir.
Evet, siyasal düşünceler tarihinde siyasetin hükmeden hükmedilen arasındaki ilişki çerçevesinde ve daha çok da hükmeden perspektifinden ele alındığını biliyoruz.
Örneğin, Eski Yunan dünyasında gerek Platon gerekse de Aristoteles siyaset felsefesinin o en bilinen, deyim yerindeyse klasik sorularından birine, yani, "Kim yönetmeli?" sorusuna yanıt aramıştı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
İşte La Boétie tam da bu noktada pek çok düşünürden ayrılmaktadır; çünkü o yönetenden, yani hükmedenden çok hükmedilenin iradesini anlamaya ve açıklamaya çalıştı.
Öte yanda, La Boétie'nin eserinde dikkat çeken hususlardan biri tiran ve tiranlık ifadelerini sıklıkla kullanmasıdır.
Yalnız La Boétie tiran sözcüğüne bilinen anlamını, örneğin Platon'un ve Aristoteles'in tek kişinin keyfi yönetimi olarak kavradığı anlamı yüklemez.
Yani La Boétie'nin gözünde tiran, tek kişinin iktidarını devam ettirebilmek için, kimseye güvenemediğinden devamlı şiddet uygulayarak kendi güvenliğini sağlayan, keyfi tercihlerinin kölesi olmuş bir "siyasal" aktör değildir.
Dahası La Boétie'nin tiranı çeşitli yöntem ve araçlarla iktidarının meşruluğunu sağlayan bir yönetendir. Tıpkı Hitler'in yaptığı gibi.
Aksi durumda yönetilenlerin, yani hükmedilenlerin gönüllü kulluğundan söz etmemiz mümkün olmazdı.
Sonuçta, Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev'de La Boétie'nin işaret ettiği tiran, aslında egemeni, tiranlık ise kurumsallaşmış merkezi güçlü bir iktidarı ifade eder.
Söylev'de Hitler ve çevresindeki çemberi çağrıştıran ifadeler ise şunlardır:
Tiranı koruyanlar atlı insan bölükleri, yaya sürücüleri ya da silahlar değildir. İlk bakışta inanmak istenmez, fakat gerçektir: Tirana destek olan ve tüm ülkeyi kulluk altında tutan hep dört ya da beş kişidir. Bu beş altı kişi onun zevklerinin tedarikçisi ve yağmaladıklarının ortağıdır. Bu altı kişinin de çıkar sağladıkları altı yüz kişisi vardır. Altı kişi tirana ne yapıyorsa, bu altı yüz kişi altı kişiye böyle davranır. Bu altı yüz kişi, buyrukları altında altı bin kişiyi tutar.
(…) Bunlardan sonra gelenler çok daha kalabalıktır. Kısacası hemen hemen özgürlükten hoşlanan insanlar kadar, tiranlığın onlara faydalı göründüğü insanlar da vardır. Böylece tiran, uyruklarını birbirlerine kırdırarak onları kulları haline dönüştürür.
Öyle görünüyor ki gönüllü kul olma süreci güç ve iktidar istenci uğruna, diğer bir ifadeyle güç ve iktidardan payına düşeni almak amacıyla dar bir çemberde başlamaktadır.
Ardından da söz konusu çember halka halka genişlemektedir.
İnsanlığın yakın tarihinde tanıklık ettiği Hitler ve yakın çevresi ile başlayıp ardından Alman halkının büyük bir kesimine yayılan gönüllü kulluk süreci La Boétie'nin düşüncelerini doğrular niteliktedir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish