Ahmet Güneştekin'in Gâvur Mahallesi sergisi, 3 Kasım 2022 - 5 Mart 2022 tarihleri arasında İzmir Kültürpark'ta açılacak.
İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Güneştekin Vakfı işbirliği ile açılacak olan sergi, sanatçının mübadele ana teması çerçevesinde göç ve yerinden edilmelerin tarihine odaklanan farklı disiplinlerin çalışmalarını bir araya topluyor. Şener Özmen'in Küratörlüğünü üstlendiği sergide tamamen mekana özgü büyük boyutlu enstalasyonları ve video işleriyle birlikte metal formları taşla tamamladığı heykel çalışmaları sergilenecek.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Gâvur Mahallesi sergisi "belirli bir tanım üzerinden genellenmiş grupları sosyal, kültürel, mekânsal veya etnik olarak birbirlerinden ayrılıp farklı siyasetlere tabi tutulmaları" anlamına gelen mübadelenin altındaki düşünceyi sorguluyor. Ege coğrafyasının iki yakasında da insanların geçmiş bağlarını koparan ve başka bir yerde yeni bir hayat kurmaya zorlayan mübadeleyi yirminci yüzyıla damgasını vuran, git gide dünyaya yayılmış olan zorunlu göçlerle ilişkilendirip çok katmanlı bir anlam ağı yaratarak geçmişin hayaletlerinin tüm dünyaya musallat olma biçimlerini açığa çıkarıyor.
Mevcut bağlam, olayları açıklayabilecek bir lisana veya kelime dağarcığına sahip olmadığında, yaşanmış bir travma nasıl anlatılır? Güneştekin'in başlangıç noktası tam olarak burası. Hâkim olan dil geçmiş anlatımın karşısına, bu anlatımın dışladığı unsurlara, birbirine zıt fakat aynı zamanda diyaloğa açık bir dil üretmeye çalışan bir anlatıyı ortaya koymak. Tanık edilmiş şimdiki zamana ilişkin travmatik geçmişi görmenin güçlü bir araç olarak nesneleri kullandığı fotoğraflarda tarihsel anlatının referans alanını geniş tutmak.
"Bir yere yerleşmek uzun zaman alır"
Gâvur Mahallesi sergisi yayımlanan metinde şöyle tanımlanıyor:
Güneştekin’in kırılgan ama sımsıkı yerleştirilmiş nesneleri izleyeni şimdide tutarken geçmişi hatırlatarak geleceğe doğru iter. Belirli bir zaman ve uzamda olağan kullanımıyla var olmuş bir nesne, sanatçının eserlerinde şimdide ve gelecekte aynı kullanımıyla artık var olmayan bir yokluğu gösterir. Köklerinden kopup gelen nesneler insanlar arasındaki ilişkilerin ve bağların yerini almış göstergelerdir. Sanatçının ele aldığı bu yokluk durumunda bir mevcudiyet vardır ve bu mevcudiyet anıların, yaşanmışlıkların hatırlatıcısı olmasından gelir.
Mekâna özgü enstalasyonlar eşyalarıyla vücut bulan bir insan kalabalığı ortaya çıkar. Hayatın şeylerini bir arada tutan bavullar, sandıklar, anıların hayali var oluşlarını somutlaştıran ayakkabılar, yok edilmiş ya da çürümeye bırakılmış, zamanın onarılmaz şekilde aşındırdığı yıkıntıları çağıran soyut taşlar, yer değiştirmiş ya da kaybolmuş bir bedensel varoluşu gösterir. Tekinsiz şekilde yerinden edilmenin habercisi olan, çok uzaklara gitmeye zorlanmış her nesne, içinde taşıdığı tarihi aynı ağırlığı ile taşımaya devam eder. Bir yere yerleşmek uzun zaman alır, esasında kökler başka bir yere ait olunca, inşa edilen hiçbir şey tam olarak yerleşemez. Ege’nin her iki yakasında yerinden yurdundan edilen, coğrafi kökenlerini kimliklerinin bir işareti olarak gören insanlar için Yunancayı Ortodoks olmakla ve Türkçeyi Müslüman olmakla eşitleyen düşünce deneyimleriyle örtüşmez. Yine de yüzyıllardır iç içe geçmiş, karmaşıklaşmış dillerin ve inançların yer aldığı bu coğrafi ve kültürel alanın bütünüyle ayrıştırılabileceği tahayyül edilir.
"Ayrıntılarda farklılık gösterseler de Türkiye ve Yunanistan arasındaki mübadele ortak düşünceyi paylaşıyor"
“Ayrıntılarda farklılık gösterse de teoride ve pratikte farklı grupların geçmişlerine ve kökenlerine yönelik olmasıyla, Yunanistan ve Türkiye arasındaki mübadele, benzeri çağdaş uygulamalarla ortak bir düşünceyi paylaşıyor: Kategorik bir yorumlamayla insan bedenlerinin mekân açısından yeniden düzenlenmesi. Güneştekin bu yaklaşımı yaşadığımız yüzyılın ayrımcı politikalarıyla ilişkilendiriyor. Mübadelenin tezahürüne kültürel mirasın ötesinden bakarak nerede doğup büyüdüğüne bakılmaksızın uygulanan köken ataması üzerine düşünmek gerektiğini belirtiyor. Mübadelenin başkalığın düzenlenmesindeki etkilerini düşünürken ona dayalı politikaların nasıl uygulandığına da bakıyor. Margosyan’ın Gâvur Mahallesi adlı kitabıyla aynı adı taşıyan sergi bu düşünceleri izleyerek kültürel çeşitliliği vurgularken aynı coğrafyadan insanların, yirminci yüzyılın uluslararası düzeninde etnik sınırları tanımlayan dinden daha derin bağları paylaştığını söylüyor.”
Güneştekin mübadele ve sonrasında gerçekleşen tüm kitlesel yerinden edilmelerde olduğu gibi göç ve mülteci sorunlarıyla ayrıştırıcı uygulamaların toplumları küçümseyen yönünün uluslarası dalgalarla daha görünür hale geldiğini düşünüyor.
Gâvur Mahallesi farklı hümânizm biçimleriyle ilgilenerek, insan olmanın tarihsel, kültürel ve politik olarak çok yönlü etkilerini anlama olanağı sunuyor.
Güneştekin Vakfı’nın sergi programının ilk projesi olan Gâvur Mahallesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Hitit Marble, Medicalpoint, Eminoğlu SBV ve İzmir Art’ın katkılarıyla gerçekleşecek. Sergiye Güneştekin Vakfı’nın yayımlayacağı kapsamlı bir kitap eşlik ediyor.
Independent Türkçe