Organize suç örgütü lideri Sedat Peker, yaklaşık 1,5 yıldır yayınladığı videolar ve paylaştığı tweetlerle çeşitli iddiaları gündeme getiriyor.
Peker'in son iddiası, eski Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu, AK Parti Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu, Cumhurbaşkanı Danışmanı Serkan Taranoğlu ve iş insanı Mine Tozlu Sineren arasındaki rüşvet pazarlığına yönelik oldu.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Rüşvet ağında yer aldığı ileri sürülen iş insanı Mine Tozlu Sineren, katıldığı televizyon programında iddiaları doğruladı.
Ardından Cumhurbaşkanı Danışmanı Serkan Taranoğlu görevinden istifa etti.
Ali Fuat Taşkesenlioğlu ve kardeşi Zehra Taşkesenlioğlu birer açıklama yaparak iddialara yönelik üstü kapalı da olsa cevaplar verdi.
Peker'in gündemi belirleyen iddialarının ardından, muhalefetteki partilerin temsilcileri suç duyurularında bulundu.
Soruşturma geç mi kaldı?
Suç duyurularının yanı sıra, özellikle sosyal medyada, cumhuriyet savcılarının Peker'in iddialarıyla ilgili re'sen soruşturma başlatması gerektiğine ve geç kalındığına yönelik bir tartışma var.
Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı iken Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) kumpasıyla görevden alınıp hapse atılan İlhan Cihaner'le, Peker'in iddialarıyla ilgili savcıların neden harekete geçmediğini ve nasıl harekete geçebileceğini konuştuk.
"Suç izlenimi varsa savcı bunu soruşturmak zorunda"
Cihaner, Türk yargı sisteminde kovuşturma ve soruşturma mecburiyeti ilkelerinin olduğunu, cumhuriyet savcılarının kamu düzenini bozan bir durum ortaya çıktığında soruşturma yapması ve yeterli delil varsa iddianame yazması gerektiğini söyledi.
Bir suç olduğu izleniminin oluşması halinde cumhuriyet savcısının bunu soruşturmaya başlaması gerektiğini ifade eden Cihaner, "Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 160. maddesi bunu emreder. Cumhuriyet savcısının çok fazla yetkisi var. Hem adli kolluğu kullanabilir hem de diğer kamu kurumlarından bilgi isteyebilir. Başka bir cumhuriyet savcısına talimat yazabilir. Herkes cumhuriyet savcısının taleplerini karşılamak zorunda" dedi.
"Bakanla ilgili suç iddiasında hareket yok, HDP'li vekillerin fezlekeleri TBMM'de"
Milletvekili dokunulmazlığı gibi izne bağlı istisnai durumlarda savcılık makamının hareket alanının kısıtlandığını aktaran Cihaner, bir bakanla ilgili suç iddialarının olduğunu ancak bunun araştırılmadığına dikkati çekti. Cihaner, "Cumhuriyet savcılıkları HDP'li vekillerle ilgili fezlekeleri gönderebiliyor ama diğer suçlarda harekete geçilmiyor" yorumunda bulundu.
Savcılıkların bağımsız bir şekilde soruşturma yapabilmesinin önündeki en büyük engelin yargıdaki kadrolaşma olduğunu da sözlerine ekleyen Cihaner, "Türkiye, Fetullahçıların yargıya hakim olduğu dönemde ciddi travmalar yaşadı. Bugün yaşananların alt yapısı, o travmalara karşı durmak için yapılanlarla oluşturuldu. Kritik yerlere kendi ajandalarına uygun, politik angajmanı olan kişiler getirildi" ifadelerini kullandı.
"Savcı ısrar ederse dosyadan el çektiriliyor"
Başsavcılık makamının da bu kadrolaşmaya uygun organize edildiğine değinen Cihaner, savcılıkların büro olarak çalışmaya başladığını belirterek, şöyle konuştu:
Önceleri, uzmanlaşma olduğu için hoşa gitti ama soruşturma bürolarına alanında uzmanlaşmış kişileri getirmek yerine, daha çok siyasi iktidarla uyumlu savcılar getirildi. Eskiden cumhuriyet savcısı, iddianameyi ya da takipsizlik kararını kendisi yazardı. İddianame mahkemeye giderdi. Ama şimdi bir iddianame veya takipsizlik kararı önce ilgili başsavcı vekilinin onayına gidiyor. Hele hele kamuoyunun dikkatini çeken bir dosyada savcı başsavcıyla aynı fikirde değilse onay alınamıyor. Savcı ısrar ederse, dosyadan el çektiriliyor.
"Savcılar, başsavcıların memuru oldu"
Savcıların, eskiden olduğu gibi soruşturmasını tamamlayıp iddianame hazırlayarak mahkemeye doğrudan gidemediğini vurgulayan Cihaner, "Mesela bir savcı rüşvet suçunu tespit ettiyse ama başsavcı aynı fikirde değilse reddediliyor. Başsavcıların, savcılar üzerinde çok yetkisi var. Savcılar, başsavcıların memuru oldu. İktidarı ilgilendiren bir konuda soruşturma yapan bir savcı, ertesi gün kendisini başka bir yere sürülmüş olarak görürse, bu durum diğer savcılar için de örnek teşkil ediyor. HSK'nın yapısı da savcıların rahat hareket edebilmesinin önünde bir engel. Hakim ve savcıların arkasında güçlü bir toplumsal destek olması da gerekir" değerlendirmesinde bulundu.
"Bazı hakim ve savcılar kendilerini iktidarın yargı mensubu olarak görüyor"
Türkiye'deki yargı kültürünün de çok değişip dönüştüğüne işaret eden Cihaner, geçmişte kamuoyu araştırmalarında yargı mensuplarının kendisini devlet memuru olarak gördüğünü ancak son süreçte bazı hakim ve savcıların kendisini iktidarın yargı mensubu olarak görmeye başladığını savundu.
Cihaner, Peker'in iddiaları hakkında re'sen soruşturma başlatılmamasının, savcılar üzerindeki baskılardan dolayı olduğunu ifade ederek, "Re'sen soruşturma yapılmıyor mu? Tabii ki yapılıyor. Mesela şarkıcı Gülşen'le ilgili re'sen soruşturma başlatıldı. Ama ucu iktidara değen bir re'sen soruşturma mümkün değil" dedi.
"Soruşturma başlatılıp yetkisizlikle ilgili yargı çevresine gönderilebilir"
Cihaner, Peker'in iddialarında çok sayıda kentte işlenen suçlardan bahsedildiğini ifade etti.
Her savcının re'sen soruşturma başlatma yetkisinin olmadığını ancak iddialarda bahsi geçen illerdeki savcıların başta kendi kentinde olmak üzere tüm iddiaları soruşturabileceğini hatırlatan Cihaner, soruşturmada yetki tartışmasının ikincil husus olduğunu kaydetti.
İlhan Cihaner, savcıların hangi yolla soruşturmayı genişletebileceğini şu sözlerle dile getirdi:
Yetki ikincil husustur. Bir savcı re'sen soruşturma başlatıp, ilk adımları atıp yetkisizlikle olayı ilgili yargı çevresine gönderir. Sedat Peker'in iddiaları, çok fazla kentin başsavcılığını ilgilendiriyor. Elazığ'da bir genç kadının ölümüyle ilgili, Erzurum'da bir kafede rüşvet pazarlığıyla ilgili, Muğla'da marinayla ilgili iddialar vardı. Esas olan suç iddiasının soruşturulmasıdır. Yetki tartışması suç iddiasının soruşturulmasına engel olmamalıdır.
© The Independentturkish