Üst düzey bir Fransız kaynağı ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'a çok yakın isimlerden biri, "Emmanuel Macron'un, ABD ve Çin başta olmak üzere bir dizi ülkenin lehine olacak şekilde dünya üzerindeki nüfuz alanlarından çoğunu kaybeden ülkesi için bugün büyük kazanımlar elde etmesini sağlayacak İran'a açılan bir fırsat penceresi bulunduğuna ilişkin kesin bir kanaate sahip olduğunu" söyledi.
Bunun en azı, Çin'den sonra Fransa'nın da nasibini alacağı yaptırımların kaldırılmasının ardından İran'ın rehabilite edilmesidir.
Bunun nedeni, Macron'un kurduğu ve seçilmesinden sonra altı yıl daha sürecek cumhurbaşkanlığı süresince devam edecek olan iyi ilişkilerdir.
Fransa'nın hem Viyana'da hem de Viyana dışında, gerek kulislerde gerekse alenen İran ile ABD arasında çözümler bulmak ve engelleri kaldırmak için daima inisiyatif almasının sebebi budur.
Fransız kaynak, Cumhurbaşkanı Macron'un, "Avrupa'nın, Ukrayna işgali nedeniyle Rusya'dan gaz ve petrol ithalatına sınır koyma ya da tamamen durdurma kararında başarılı olmasının tek yolunun İran'dan enerji kaynakları edinmek olduğuna inandığını" söylüyor.
Fransız diplomatik çevreleri, İran'la nükleer anlaşmaya varmada karar sahibi ilgili tüm ülkelerdeki faaliyetlerini de artırdı.
Fransız kaynak, Avrupa'nın her hâlükârda sert bir kış geçireceğini ve halk öfkesi dalgası ile karşı karşıya kalacağını fakat İran'dan enerji temin etmesi durumunda bunun söneceğini belirtti.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Fransa'nın bu tutumu, belki de Rus gazının ve petrolünün azalmasının veya askıya alınmasının endüstri ve tüm üretim araçları üzerindeki etkisinden endişe duyan Avrupa Birliği'nin (AB) tüm üye devletlerini temsil ediyor.
Enerji fiyatlarındaki artış enflasyon oranının yaklaşık yüzde 10'a yükselmesine neden oldu.
Ayrıca bir çözüm bulunamaması durumunda gelecek yılın ortasında yüzde 22'nin üzerine çıkması bekleniyor.
Bu, Avrupa ekonomisini felaket sonuçlar verecek bir kısır döngüye sokacak olan fiyat artışını telafi etmek için işçi sınıfının gelirleri artırma talepleri ile daha da kötüleşecek.
Almanya Başbakanı Olaf Scholz'un France 24'e verdiği demeçte, İran ile Viyana'da bir anlaşmaya varılmasının ertelenemeyeceğini söylemesinin nedeni budur.
İran dini liderine yakınlığıyla bilinen Keyhan gazetesinin pazartesi günü bu bağlamda yazdığı şeyler dikkat çekici.
İran'ın müzakere heyeti, ne pahasına olursa olsun dünya güçleriyle 2015 nükleer anlaşmasını yeniden canlandırmak için acele ederek, kaotik bir anlaşmaya ulaşılmaması talebinde bulundu.
Çünkü İran İslam Cumhuriyeti, ABD ve Batı'ya göre "üstün bir konumda".
Gazetenin haberinde şu ifadelere yer verildi:
Bu yıl petrol fiyatları neredeyse iki katına çıktı. ABD petrol rezervleri son kırk yılın en düşük seviyesini gördü. Avrupa'nın gelecek birkaç ay içinde buza, karanlık ve kıtlık çağlarına dönmesi bekleniyor. Bu nedenle İran petrolünün piyasaya geri dönmesine umutsuzca ihtiyacı var.
ABD'nin Irak'ı işgal edip İran'a devretmesi ve şimdi de Rusya ile Ukrayna arasında diplomatik bir çözüm aramak yerine Avrupa'ya Rus doğalgazını boykot etmesi çağrısında bulunması garip.
Ayrıca İran'la nükleer anlaşmayı canlandırmaya hazırlanıyor ve böylece İran'a beklediği birçok hediyeyi veriyor.
Washington'ın Tahran'a vereceği en büyük hediye, soğukta ölmekten korkan Avrupa'dır.
Bu nedenle pazarını İran gazına açmayı tercih ediyor ve değişmeyen rejimin yaptığı her şeye göz yumuyor. Batılı bir kaynak bana şöyle dedi:
Basitçe söylemek gerekirse, ele alınması gereken o kadar çok küresel kriz var ki, nükleer dosya dışındaki krizler her ne kadar devam etse bile, İran'ın nükleer programını geride bırakmak çok daha iyi olur.
Her halükarda belki de en büyük gizem, Rusya'nın Viyana'da bir anlaşmaya varılmasından yana olan tutumudur.
Çünkü yaptırımların kaldırılması ve İran gazının ve petrolünün ihracatına izin verilmesi çıkarlarına zarar veriyor.
Ayrıca Putin'in Ukrayna'yı destekleyen Avrupalılara karşı kullandığı enerji silahının etkinliğini sınırlıyor.
Putin'i nükleer anlaşmayı desteklemeye motive eden şey nedir?
Bu sorunun cevabı, Rusya'nın İslam Cumhuriyeti ile imzaladığı sözleşmelerde yatıyor.
Bu kapsamda silahlanma, askeri teçhizat, yedek parça, inşaat, koruma vs. alanlarındaki sözleşmelerin ardından toplam tutar ikiye katlanarak 8 milyar dolara çıkacak.
Bu nedenle, İran'a yönelik yaptırımların kaldırılması ve bankalardaki varlıklarının serbest bırakılması Rusya'nın çıkarına olacak.
Çünkü İran, sözleşmeler kapsamında Rusya'ya ödeme yapacak ve Avrupa'dan gelen petrol ve gaz gelirlerinin tazminine katkıda bulunacak.
Çin'in tutumu da Rusya'nınkine benziyor. Viyana'da bir anlaşmaya varılması konusunda fazlaca hevesli.
Çin'den İran'a yapılan ihracat 2021 sonunda 21 milyar doları aştı. Bu tutar nakit olarak değil, çoğu konusu petrol olan sözleşmelerle ödendi.
Bu nedenle Çin, altyapısını iyileştirmeye ve genişletmeye yönelik projelerine katkıda bulunmasının yanında döviz elde etmek için İran'ın parasının serbest bırakılmasını sağlayacak bir anlaşmaya varılmasını destekliyor.
Ayrıca İran'ın geçen yılın mart ayında Çin ile 25 yıllık bir iş birliği anlaşması imzaladığı biliniyor.
Diğer taraftan ABD, İran nükleer programının durdurulması, yüzde 60'ı aşan zenginleştirilmiş uranyumu teslim etmesi, tüm uranyum zenginleştirme merkezlerini Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) müfettişlerine açması yönündeki taleplerinden taviz vermedi.
İran tüm bunları kabul etti ve gelecekteki ABD yönetimlerinin anlaşmayı ihlal etmemesi yönündeki talebinden vazgeçti.
Ayrıca ülkelerin ve uluslararası şirketlerin Devrim Muhafızları'na bağlı şirketlerle ve kurumlarla iş yapmasının engellediğini bilmesine rağmen, terör listelerinde tutulması yönündeki ABD'nin ısrarına itiraz etmedi.
ABD Başkanı Joe Biden'in İran ile Demokrat Parti'nin yüzünü ak edecek bir anlaşmaya varmak, Temsilciler Meclisi ve Senato için 8 Kasım'da yapılacak ara seçimlerden önce konumunu güçlendirmek istediği biliniyor.
Ancak Biden yönetiminin İran'a çeyrek trilyon dolardan fazla bir miktar vermek üzere olduğunu söyleyenler var.
Bu, anlaşmanın Ortadoğu'nun yarısına terör kapılarını açacağı anlamına geliyor. Çünkü anlaşma rejimin nükleer emellerini sınırlandırmayacak ve rejimin fonladığı terör grupları bundan istifade edecek.
Geriye İran'ın nükleer gücü konusunda endişeleri olan İsrail kalıyor. Anlaşmayı kabul etmeden önce nükleer programın durdurulduğundan ve İran'ın taahhütlerinin doğruluğundan emin olmak için her şeyi yapacak.
Zenginleştirilmiş uranyumu teslim eder ve nükleer programını durdurursa, İsrail için İran sorunu ortadan kalkacak.
Bu, dolaylı olarak Arap Körfezi ülkelerini rahatlatacak. Üst düzey bir ABD'li yetkili, Kapsamlı Ortak Eylem Planı'nın (KOEP) yeniden canlandırılması ile ilgili şunları söyledi:
Bu anlaşma İran'ın çok sınırlı seviyelerin üstünde uranyum zenginleştirmesini ve depolamasını yasaklıyor. Depoladığı yüzde 20 ve yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş uranyumdan hiçbirine sahip olmasına izin verilmeyecek.
Fordo Nükleer Tesisi'ndeki gibi binlerce gelişmiş santrifüjü durdurulacak ve kaldırılacak. İran'ın uranyum zenginleştirmesine yönelik katı kısıtlamalar, en az altı ay içinde ortadan kaldırılacağı anlamına geliyor.
İran'ın plütonyum bazlı bir nükleer silah yapma arzusunun da -yeniden işleme ve reaktörün yeniden tasarımı yasağının bir sonucu olarak- önüne geçilecek.
UAEA bugüne kadar müzakere edilen en kapsamlı denetim sistemini yeniden uygulayabilecek ve İran'ın gizlice nükleer silah peşinde koşma çabalarını tespit edebilecek.
Bu uluslararası durum, büyük çoğunlukla belirsiz bir süre boyunca varlığını sürdürecek.
Muhalif güçlerin inancının aksine İran'ın uzantıları bir endişe kaynağı değil.
Aksine İsrail'in nüfuzunu sürdürmesine ve kontrolünü genişletmesine uygun bir şekilde çöküş, yoksulluk ve kayıp halinin yaratılmasına katkıda bulunuyor.
Bazı zavallılar Hizbullah ve diğer İran uzantılarının İsrail için varoluşsal bir tehdit oluşturduğuna inanıyorlar.
Anlaşmayla ilgilenen Araplar, görevlerinin sona erdiğini ve İran'ın çıkarlarının tüm meselelere ağır bastığını anlayacaktır.
Evet, siyasette ilkeler değil, çıkarlar vardır. Kan ve ölüm fetvaları cumhuriyeti İran, muhalefet ve direniş çağrısı yapanların omuzlarında yükseliyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu