Halkların Demokratik Partisi (HDP) - Halklar ve İnançlar Komisyonu, Alevilere Eşit Yurttaşlık Hakkı adlı bir broşürle söz konusu taleple ilgili görüşlerini açıkladı.
Broşürde en dikkat çekici nokta 'nasıl bir Alevilik' meselesinden ziyade, "özneler arasında özne" bakış açısıyla ayırım yapmadan mevcut Alevi dinamiklerin hukukunu savunma, haklarını kazanma mücadelesi ile kendini sınırlayışı idi.
HDP MYK Üyesi ve Halklar ve İnançlar Komisyonu'nun eş sözcüsü Turgut Öker ile bir röportaj gerçekleştirdik.
Okuyalım…
Celalettin Can: Alevi sorunu en genelinde demokratik hak ve özgürlükler sorunu, Alevilerin kendilerini özgürce ifade edebilme, örgütlenebilme hakları diyebiliriz. Broşürünüzde de buna tekabül eden bir kavrama, 'eşit yurttaşlık' kavramına merkezi bir rol vermişsiniz. Neden Eşit Yurttaşlık, açıklasanız?
Turgut Öker: Aleviler evrensel anlamda bir eşit hak talebinde bulunmaktadır. Demokratik bir ülkede toplumlar hangi haklara sahipse, Aleviler de bu temel haklarını yurttaşlık bağlamında aynı derecede talep etmektedir. Örneğin 'Alevilerin anayasal olarak varlığının resmen tanınması' bu anlamda bir başlangıçtır.
Eşit yurttaşlığın inşası için temel taleplerimizi şu şekilde sıralayabilirim:
Kamuda işe alımlarda veya genel olarak kamu işlerinde Alevilere ayrımcılık yapılmamasını,
Eğitim sisteminin laik, demokratik, anadilde ve özgürlükçü olmasını,
Diyanet dayatmasından vazgeçilip, inançların sivil hayata bırakılmasını,
Alevi inanç merkezlerinin Alevilere iade edilmesini,
Alevilerin kutsal günlerinin tanınıp resmî tatil ilan edilmesini,
Alevilerin yaşam alanlarının korunmasını,
Alevilere uygulanan katliamlarla yüzleşilmesini,
Anadilde ibadet hakkının korunmasını talep ediyoruz ve bu hakları kazanmanın mücadelesini veriyoruz.
- Bildiğiniz gibi Alevilik cemevinde sadece birtakım inanç ritüellerini yerine getirmek olayı değildir. Alevilik aynı zamanda bir düşünce akımı; modern bir yaşam biçimi, hak ve adil bir düzenin savunusudur. Bu bağlamda eşit yurttaşlık talebi tek başına Alevi sorununu çözümü için yeterli olurmu?
Bozuk düzende sağlam çark olmaz. Türkiye özgürlükçü laik bir hukuk devletine dönüşmeden Alevilerin de sorunları çözülmez. Bunun için öncelikle köklü bir toplumsal dönüşüm şarttır. Çok dilli, çok uluslu bir düşünce esas alınmadıkça, Türk-İslam sentezinin tekçi dayatmaları içinde tabi ki tek başına Alevilerin de sorunlarının çözülmesi mümkün değildir. Bu nedenle çok kültürlü demokratik bir ülke idealiyle eşit yurttaşlık talebimizi dile getirmekteyiz.
- Biliyoruz ki Aleviler Cumhuriyet dönemine Osmanlı dönemine izafeten daha olumlu yaklaşırlar. Bunun temel bir nedeni halifeliğin ve saltanatın kaldırılmasıyla kendilerine yönelik baskı ve katliamların son bulacağı, devletin daha demokratik bir niteliğe evrileceği beklentisiydi. Öte yandan bu beklentinin karşılanmadığı bir yana, Hz. Ali ve Mustafa Kemal'in resimlerinin üstelik Alevi inanç kurumlarında hala yan yana asılmasını nasıl okumalıyız?
Osmanlı'da yüzyıllarca katliamlara maruz kalan Alevilerin Osmanlı sonrası ortaya çıkan Cumhuriyete yönelmeyi bir kurtuluş olarak görmesi, içinde bulundukları sürecin getirdiği bir gerçekliktir. Fakat Alevilerin Cumhuriyet sonrası eşit haklara kavuşmaması ise bizim bizatihi örgütlenme gerekçemizdir. Osmanlı sonrası kurulan sistem de Alevileri görmezden gelmiş, kendi kontrolü altına almak için elinden geleni yapmış, Dersim gibi ciddi katliamlarla Osmanlıdan devraldığı katliamcı devlet geleneğini devam ettirmiştir.
Bizim görüşümüz inanç alanında hiçbir siyasi sembolün olmaması ve sadece inançla ilgili sembollerin olması gerektiğidir. Bu anlamda inanç kurumlarında siyasi sembollere yer verilmesini doğru bulmuyoruz.
- Broşürde 'Alevilere uygulanan katliamlarla yüzleşme yapılmalı' başlığı altında 'Koçgiri, Dersim, Sivas (1978) Malatya, Maraş, Çorum, Madımak, Gazi' katliamlarını salt Alevi katliamı olarak sıralamışsınız. Katledilenlerin ezici çoğunluğunun Alevi olması, bu katliamların salt alevi katliamı olarak nitelenmesini doğrular mı? 1
Alevi öğretisi insan merkezlidir. Alevi inancı ve yolunu sürenler meselelerine veya katliamlarına ulusal kimlik esasına göre bakmazlar. Bu anlamda katliamlara maruz kalan Aleviler ulusal kimliklerine göre sınıflandırılmamıştır. Aynı şekilde bir siyasi parti de toplumsal sorunlara, hitap ettiği belli bir inanç toplumunun bütününü ele alarak yaklaşır. Alevilere yönelik hazırlanan bu broşürde de Alevi katliamlarının genel çerçevesi ile ele alınması doğaldır.
- Bakış açınız anlaşıldı. Broşürde geçtiği gibi 'Sosyal Demokrat olduğunu iddia eden partiler, neden 'Alevileri oy deposu bakımından çantada keklik görüyor ve temel hak ve özgürlükler sorununu çözmüyor?'
100 yıllık Cumhuriyet sürecinde Alevilerin hiçbir sorunu çözülmedi ise, aynı siyasi geleneğin bundan sonra da kendi doğalında çözmesini beklemek gerçekçi bir yaklaşım olmaz. Aksi takdirde bu 100 yıllık bir inkâr olmazdı.
Sizin tabirinizle Alevileri "çantada keklik" olarak gören partilerin bu kayıtsızlığının nedeni; Alevileri kendilerinden başka bir siyasi alternatifin olmadığına inandırmalarıydı. Biz HDP olarak siyaset arenasında birçok ezberi bozduğumuz gibi Alevi toplumuna yıllarca dikte edilen bu alternatifsizlik ezberini de bozduk.
HDP nezdinde artık Alevilerin tüm hak taleplerini birinci ağızdan, parlamentoda ve sahada gür bir sesle dile getiren bir siyasi irade söz konusudur.
- Broşürde ifade edildiği gibi 'Belediyeler Alevilerin sistemden kaynaklı sorunlarına çözüm üretmiyor.' Siz nasıl bir çözüm üretiyorsunuz? Bu konuda HDP belediyelerinin tutumu ne oldu ve ne olacak?
Öncelikle Alevi sorununun çözüm yeri parlamentodur. Bu sorun parlamentoda tartışılıp anayasal bir garanti altında çözüm bulmadıkça, belediyelerin tek başına yapabilecekleri maalesef kısmi yardımlardan öteye geçemez.
Bu anlamda kayyumlar öncesi HDP belediyelerinin Alevi toplumuna hizmet boyutunda önemli destekleri oldu. Fakat belediyelerin yapabilecekleri belirli sınırlar içerisinde olur. Bizim amacımız belediyelerimizin veya genel olarak Alevi toplumunun bize ya da başka birilerine bağlı kılmaktan öteye gitmeyecek geçici çözümlerle sınırlanmak değildir.
Biz eşit yurttaşlığın bir gereği olarak; Alevi toplumunun anayasal olarak garantilenen hak ve kazanımlarını elde etmeleri için sonuna kadar yanlarındayız.
- Broşürde geçen 'İnanç Hizmetleri Başkanlığı' ya da 'İnanç Hizmetleri Başkanlığı/Kurulu' tüm inanç temsilcilerinin yer aldığı bir meclisle yönetilmelidir" önermesi evet, Avrupa'da da var olmakla birlikte bu memleket için yeni bir şey. Ve burası Türkiye… Nasıl hayatiyet bulacak?
Bizim Alevi toplumu olarak Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kaldırılması talebimiz yıllardır var. Fakat Diyanet sonrasına dair "İnanç Hizmetleri Kurulu'nun oluşturulması ile ciddi bir çözüm önerisinin de sunulması bir ilktir.
Bizim önerdiğimiz inançların birbirleri üzerinde herhangi bir tahakküm uygulamadığı bu kurumsal sistem Avrupa'da (Fransız devriminden sonra) yaklaşık 300 yıldır uygulanmaktadır. Nihayetinde farklı inanç sistemlerinin kendi içlerindeki ilişkileri düzenlemesini sağlayacak bir kuruma ihtiyaç vardır. Bunları denetleyen bir mekanizmanın da olması kaçınılmazdır. Bizim önerimiz de tam olarak bunu sağlamaktadır.
- Broşürde ifade edilen "Hak yolu, Ehli Haklar" Yaresenler, Kakailer denilen, Mezopotamya'da ortaya çıkan aynı inanç yapılarıdır. Daha ziyade de Kürt etnik menşelidir. Kürtçe dil ve lehçelere sahiptir. İslamlaşmayan, onlara direnen inanç gruplarıdır. Bunlar da inanç-öğreti geleneğiyle Alevilik genel şemsiyesi içindedir, diye biliyorum. İlişkisinin kuruluş mantığını sizin bakışınızdan açıklasanız?
Balkanlar'dan Mezopotamya'ya hatta yakın yüzyılda Güney Amerika'ya kadar uzanan, birçok farklı etnik kökenden tüm dünyaya yayılan bir Alevi gerçekliği söz konusudur. Bulundukları coğrafyaya göre isimleri değişmiştir. Fakat aynı inanç şemsiyesi içerisinde sadece adları farklıdır.
İran ve Irak yerelinde isimleri Ehli-Hak (Yaresan), Kakai, Şabek olarak tanımlanan Alevi topluluklar da ağırlıklı olarak Kürt ulusundan olmak üzere, içlerinde çeşitli etnik yapıları barındıran canlarımızdır.
- Bitirirken "Özgürlükçü laiklik" üzerine bir cümle...
Türkiye'de hiçbir zaman ne laiklik ne de inanç özgürlüğü sağlanmıştır. Evrensel düzeyde herkesin inancını özgürce yaşayabileceği, bir inancın diğerine tahakküm kuramayacağı bir ülke için özgürlükçü laiklik esas alınmalıdır. Demokratik ülkelerde örneklerini ziyadesiyle görmek mümkündür.
Teşekkürler Turgut Öker …
1. Koçgiri sosyal inanç tabanı ağırlıkla Alevidir ama açık Kürdi haklarını talep ediyor ve eziliyor. Dersim halkının bir isyanı yok, ama devletin Alevi inancı yanı sıra esasen Kürtlüğü tasfiyeye dayalı Türkçü kırım politikasının kurbanı oluyor. Maraş, Çorum ve 70'li yılların diğer katliamlarını da sadece birer alevi katliamı olarak değerlendirmek açıklayıcı olmuyor. Katliamları salt Alevilikle sınırlamanın doğruluğu yanlışlığı bir yana, katliamların Sol/Alevi, Kürt Alevi' ve Kürt boyutunun tasfiye edilmesi politikalarını karartma ihtimalini küçümsememek gerekir ki, bunun önerilen 'Yüzleşme' önerisini daralmasına da yol açabileceği muhtemeldir.
Biyografi: Turgut Öker, 4 Mayıs 1960'ta Sivas Yıldızeli'nde doğdu. Baba adı Mustafa, anne adı Meryem'dir. Orhan Gazi Lisesini bitirdi. Almanya'da Lüneburg Yüksek okuluna devam etti. Almanya'da gençlik merkezlerinde sosyal danışman ve yönetici olarak çalıştı. Hamburg Alevi Kültür Merkezi Başkanlığı, Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF) Genel Sekreterliği, AABF Genel Başkanlığı, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) Genel Başkanlığı görevlerinde bulundu. Turgut Öker, 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde Halkların Demokratik Partisi'nden 15. Dönem İstanbul Milletvekili seçilerek TBMM'de yasama çalışmalarına katıldı. Almanca bilen Öker, 2 çocuk babasıdır. 2016 yılında, Maraş Katliamının 37. yılında yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı'na hakaret ettiği iddiası ile yargılanan Turgut Öker'e 2017 yılındaki karar duruşmasında verilen 11 ay 20 günlük Cezası ertelendi. Halen HDP MYK üyesi ve Halklar ve İnançlar Komisyonu Eş Sözcüsü…
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish