Sürücüsüz araba ya da pilotsuz uçaklar sizlere şaşırtıcı gelebilir. Çağırdığınızda kendiliğinden gelen ve siz kahvenizi içerken, kendiliğinden giden bir arabaya binebileceksiniz.
Uçakta yapılan anonslarda pilotlar isimlerini söyleyip, iyi yolculuk dileklerini söylerken, bunun yerine pilotsuz bir uçakta robotun sesini duymak da ilginç gelebilir.
Sürücüsüz araçlar ne zaman hayatımıza girecek?
Pilotsuz uçaklara binmeyi düşünür müsünüz? Nasıl güvenilir şekilde uçulacak?
Türkiye'de görmemiz mümkün olacak mı?
Bu alandaki son gelişmeleri, Eatron'un CEO'su olan Dr. Umut Genç ve Airbus'ın Silikon Vadisi'ndeki inovasyon merkezinden Dr. Oktay Arslan anlattı.
Sürücüsüz araçların seviyeleri 5 aşamadan oluşuyor. İlk aşama olan seviye 1 gaz ve freni kontrol ediyor. Seviye 2'de otonom yazılım hem öndeki arabayı takip ediyor hem de direksiyonu kontrol ediyor.
Seviye 2'de sorumluluk halen sürücüdedir, seviye 3'te ise sorumluluk araçta yani şirkette oluyor ve sürekli yola bakmanıza gerek yok. Seviye 4'de ise, belli bölgelerde ve semtlerde araç bütün sürüşü kendi yapıyor, yolcular için hiçbir sorun yok. Seviye 5 ise, her yerde her zaman tamamen tam otonom sürüş anlamına geliyor.
"Artık cep telefonundan bir uygulama üzerinden, sürücüsüz aracı çağırabiliyorsunuz"
Sürücüsüz araçlardan seviye 4 olan robotaksi çalışmalarının sürdüğünü belirten Eatron'un CEO'su olan Dr. Umut Genç, "Çalışmalar Amerika'da hızlandı. Belli başlı çok iyi fonlanan, çok büyük bütçe ile çalışan, start-uplar var. Bu start-uplar artık güvenlik şoförü olmadan, sürücüsüz araç testine başladılar. Özellikle San Francisco merkezinde artık cep telefonundan bir uygulama üzerinden, sürücüsüz aracı yani robotaksiyi çağırabiliyorsunuz. İçeride bir güvenlik sürücüsü de yok. A noktasından B noktasına gidebiliyorsunuz. Ama bu denemeler hala güvenlik endişeleri olduğundan dolayı, çok sınırlı oluyor. Bunun Londra'da, Paris'te denemeleri geçip görünmesi 4-5 yılı alacak. Çin'de de çalışmalar var" dedi.
"5 yıla kadar gezerken bu tip robotaksiler karşımıza çıkacak"
Seviye ikiden üçe doğru çalışmaların devam ettiğini kaydeden Genç, şu bilgileri verdi:
Birçok binek araç üreticisi seviye 3'e getirmeye çalışıyor. Bazı premium seviye 3 araçları, Almanya, Japonya ya da Amerika'da bir ya da iki yıla kadar göreceğiz. Seviye 2 de çok yaygınlaştı. Otobanda aracın direksiyonunu, hızlanmasını ve yavaşlamasını yazılım kontrol ediyor, siz sürekli yolu gözlüyorsunuz. Bunlar da standart olacak ve hayatımıza girecek. Otomatik sürücüsüz araçlarda denemeler yoğun bir şekilde sürüyor. Bu konuda çalışan start-up sayısı azaldı ama bütçeleri büyüdü. Yani daha az sayıda start-up, daha çok deneme yapıyor. Tahmin ediyorum 5 yıla kadar gezerken bu tip robotaksiler karşımıza çıkacak.
"Ülkemizde bütçelerimiz daha limiti olduğu için çok büyük bütçeleri verebilen firmaların ya da start-upların etrafında dönüyor"
İstanbul'da seviye 2 ve seviye iki buçuk çalışmaları yaptıklarını söyleyen Genç, "Burada daha çok sürücü destek çalışmalarımızı yaptık. Burada ağır ticari araçlarda çalışan firmalarımız var. Otobüslerin otomasyonu üzerine çalışanlar var. Burada çalışmalar ilerliyor ama, ülkemizde tabii bütçelerimiz daha limiti olduğu için artık otonomi işi, çok büyük bütçeleri verebilen firmaların ya da start-upların etrafında dönüyor. Ama gözüken dört ya da beş yıl içinde sürücüsüz araçları hayatımızda daha fazla görmeye başlayacağımız. Ülkemize gelmesi 2030'ları bulacak. Ama 2025'ten sonra dünyanın büyük şehirlerinde bunları göreceğimizi düşünüyorum" şeklinde anlattı.
"Pek çok araç elektrikli olacak şekilde tasarlanıyor"
Arabalarda hala elimiz direksiyonda, ayağımız frende durmaya devam edecek. Pilotsuz uçaklarla uçabileceğimizin gerçekten mümkün olup olmadığını Airbus'ın Silikon Vadisi'ndeki inovasyon merkezinden Dr. Oktay Arslan, "Günümüzde otonom uçuş teknolojileri alanında çok fazla yatırımlar yapılıyor. Birçok start-up ve büyük firma farklı uygulamalar için araç tasarlamaya çalışıyorlar. Bu uçan araçları genelde birkaç kategoriye ayırmak mümkün, ilki yolcu taşıyan uçan araçlar, ikincisi kargo taşıyan uçan araçlar. Yolcu taşıyan uçan araçları da kendi içinde 2 alt gruba ayırmak mümkün. Bunlardan birincisi uçan taksiler, ikincisi de büyük yolcu uçakları. Uygulama ne olursa olsun, günümüzde bu araçlarda yeni teknolojilerin kullanılması isteniyor. Benim gördüğüm en önemli yenilikler iki farklı alanda yapılıyor. Bunlardan ilki otonomi yazılımlarının geliştirilmesi. İkincisi yeni tahrik sistemlerin uygulanması. Pek çok araç elektrikli olacak şekilde tasarlanıyor. Bu mesela aslından büyük yeniliklerden bir tanesi" ifadelerini kullandı.
"Otonom uçuş teknolojileri pilot sayısını ilk etapta 2'den 1'e indirmeye çalışıyor"
"Bu geliştirilen araçlar belirli iş kollarında para kazanmak için tasarlanıyor" diyen Arslan, "İş modellerinin başarılı olması için genelde otonomi seviyelerinin yüksek olması tercih ediliyor. Yani bu araçları tasarlarken insan faktörünü biraz azaltmaya çalışıyorlar. Örneğin, uçan taksi hizmeti veren bir firmanız var. Uçan taksiler genelde kısa mesafede 15 - 30 dakikalık uçuşlar için tasarlanıyor. Bu araçlar sayesinde para kazanmak istiyorsanız bu araçların kendi başına otonom bir şekilde pilotsuz uçabilmesi gerekiyor. Bu araçları geliştirirken yaşanan teknolojik zorluklardan bir tanesi. Diğer bir uygulama da bence yolcu uçakları ile ilgili. Yolcu uçakları tabii biraz daha fazla güvenlik gerektirdiği için, yani çok fazla sayıda yolcu olduğu için, ilk hedef bu uçakları tam otonom, pilotsuz uçurabilmek yerine pilot sayısını azaltmaya yönelik çalışmalar yapılıyor. Yasalar gereği büyük yolcu uçaklarında birden fazla pilot bulunması lazım günümüzde. Otonom uçuş teknolojileri bu pilot sayısını mesela ilk etapta 2'den 1'e indirmeye çalışıyor. Siz daha az sayıda pilotla uçabilen uçakları satın aldığınız zaman, eğer bir havayolu firmasıysanız, ciddi kâr sağlayabilirsiniz. Bu da size o sektörde ticari gelir, ticari başarı açısından avantaj sağlayabilir" şeklinde bilgi verdi.
"Havacılık uçuş güvenliği açısından yüksek standartlara sahip olmakla bilinir"
Uçaklarda otopilot ve otoiniş teknolojilerinin olduğunu hatırlatan Arslan, şunları söyledi:
Otopilot seyir aşamasında, otoiniş de ILS gibi konumlandırma sistemlerine sahip havaalanlarında kullanılmaktadır. Bunlar çok iyi test edilmiş güvenli sistemlerdir. Bizim geliştirdiğimiz otonomi yazılımları sıfırdan geliştirilmek yerine var olan bu güvenli sistemlerin üzerine ekleniyor. Otonomi yazılımları için güvenli testleri yaparken, en çok zaman harcadığımız kısım olağan dışı durumlarda güvenli uçuş davranışlarını incelemek. Havacılık uçuş güvenliği açısından yüksek standartlara sahip olmakla bilinir. Geliştirilen her yazılım için gerek simülasyon ortamında gerekse sahada çok uzun saatler test yaparız. Bütün bunların dışında bu yazılımlar firma dışındaki bir kurum tarafından yürütülen sertifikasyon sürecinden geçer. Geliştirdiğimiz yazılımları bu kurumlardan onay almadan ticari uçuşlarda kullanmamız mümkün değildir. Çok uzun süre kapsayıcı testler yaparak ve sertifikasyon sürecindeki sıkı denetimlerden geçerek güvenli uçuş teknolojilerini geliştirmenin mümkün olacağını düşünüyorum.
"Bir uçağı daha ucuz bir maliyetli hale getirebiliyorsanız bu da müşterilere daha ucuz bilet olarak yansıyabilir"
Bu otonomi teknolojilerinin amacının pilotları tamamen devreden çıkarmak olmadığına dikkati çeken Arslan, "Onların işini elinden almak değil. Biliyorsunuz, pilotların uçaklarda uçağın yönetimi ile ilgili uçağı uçurmak dışında pek çok farklı görevleri var. Otonomi yazılımları bu görevlerden sadece uçağı uçurmak ile ilgili olan kısmı otomatik hale getirmeye çalışıyor. Bence bu araçların en büyük avantajı eğer uçakta bir pilot varsa onun görev yükünü hafifletmek. Ben bu tarz araçların daha az maliyetle çalışır hale geleceğine inanıyorum. Bu da belki havayolu firmasına ticari anlamda bir avantaj sağlayabilir. Eğer bir uçağı siz daha ucuz bir maliyetle operasyonel hale getirebiliyorsanız bu da belki dolaylı olarak müşterilere daha ucuz bilet olarak yansıyabilir" şeklinde konuştu.
"Para ve yetişmiş insan gücü olursa, memleketteki mühendislerin bu araçları tasarlayabilecek donanımda olduğunu düşünüyorum"
Türkiye'de bazı uçan taksi araçları geliştirildiğini söyleyen Arslan, "Cezeri bu araçlardan bir tanesi, yani basından duyduğum kadarıyla. Bir de AirCar firmasının geliştirdiği bazı uçan araç tasarımları var. Bu tür yüksek teknoloji projelerini yürütmek için genelde benim gördüğüm 2 şeye ihtiyaç duyulur. Birincisi para, ikincisi de yetişmiş insan gücü. Bunları sağladığınız takdirde memleketteki mühendislerin bu araçları tasarlayabilecek donanımda olduğunu düşünüyorum. Bu sadece işin teknoloji geliştirme kısmıydı. Diyelim bu uçakları bu araçları geliştirdiniz. Bundan sonraki aşama bunlardan para kazanmak ticari gelir elde etmek. Bu da artık iş insanlarının iş kurma yeteneklerine bağlı. Bu ikisi sağlandığı takdirde bence Türkiye'de bu araçları görmek mümkün" yorumunda bulundu.
© The Independentturkish