HES’ler, dere ıslahları, taş ocakları, maden projeleri, yeşil yol gibi projelerin tehdidiyle karşı karşıya olan Karadeniz’de şimdi de kafes balıkçılığı projeleri tartışma konusu oldu.
Son bir yılda Hopa’dan Sinop’a kadar sahil kentlerinin neredeyse tamamında kafes balıkçılığı projeleri gündeme gelmeye başladı.
Rize’nin Fındıklı, Artvin’in Hopa ve Arhavi ilçelerinde yapımı planlanan kafes balıkçılığı projelerine başta balıkçılar olmak üzere yöredeki yurttaşlar tepki gösteriyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Fındıklı’da HES karşıtı mücadelenin önde gelen isimlerinden Mehmet Gürkan’a göre sahil yoluyla beraber balıkların beslenme alanları yok ediliyor.
“Ardeşen’de kovulan Süryan Su Ürünleri şirketi, en yakın ve en temiz yer olan Fındıklı sahillerine geldi” diyen Gürkan, “Fındıklı’nın Mekiskir Limanı’nın az ilerisinde batıya doğru Gurupit’in altında en temiz yerde Sürsan şirketi şu anda ÇED başvuru dosyasını hazırladı, bakanlıktan ÇED ile ilgili toplantı için gün ve tarih beklemekteyiz” açıklamasını yaptı.
“Yüzme alanlarına kafes kurulmak isteniyor”
Fındıklı’daki bir yüzme alanında kafes balıkçılığı yapılmak istendiğini söyleyen Mehmet Gürkan, “Bir şirket gelecek insanların yüzme alanını yok edecek, parasına para katacak” diyerek tepki gösteriyor.
Denizin de bir ekosistemi olduğunu hatırlatan Gürkan şöyle devam ediyor:
Bir balığın denizde kısa sürede yetişebilmesi için tonlarca yem atılacaktır.
Bu yemlerin yüzde 20 - yüzde 30’unu balıklar yiyor, diğer kalanlar dibe çöküyor.
O arada diğer balıklar; hamsisi, istavriti, palamutu vs. o yemlerden beslenecek.
Verdikleri yemlerle alakalı çok şey söyleniyor. Kimyasal yemler, GDO’lu yemler hatta antibiyotik verildiği söyleniyor.
Bunlar dibe çöktüğünde azot ve asit çıkaracak, denizin kirlenmesine sebep olacak.Marmara’da bu sene yaşadığımız müsilajın aynısını Karadeniz’de yaşanacak.
“HES’leri durdurduk kafesi de durduracağız”
“Bir şirket para kazanacak ama aynı zamanda kirliliğini yerel halk çekecek, yerel halk denize giremeyecek, derelerden bizi uzaklaştırdıkları gibi denizlerden de bizi uzaklaştıracaklar” diyen Mehmet Gürkan, yaklaşık bir ay önce Fındıklı’da “Kafes Balıkçılığına Hayır” diye bir yürütme kurulduğunu söyledi:
Üç tane liman başkanı, bir tane sahil muhtarlarımızdan, bir de kent konseyinden bir arkadaşımız kafes balıkçılığına karşı mücadeleyi örgütlemeye çalışıyor.
Fındıklı halkı 24 tane HES projesini yaptırtmadı, şimdi de kafes balıkçılığına karşı mücadeleyi örgütlüyoruz, yaptırtmayacağız.
Karadenizli balıkçılar: Nerede av sahamız varsa, kafesler orada
Fındıklı’da balıkçılık yapan Osman Zeki Özbulut ise Rize Gündoğdu’da yapılan kafeslerden kaynaklı oradaki balıkçıların zarar gördüklerini söylüyor.
O bölgedeki iletişime geçtikleri balıkçıların “Aman bu kafesi yaptırmayın” dediğini ifade eden Özbulut, “Biz 25-30-40 kulaçlarda avcılık yaparız. Mezgit, barbun, istavrit, kalkan, palamut… Bu bölgelerde avlıyoruz, tam da kafesleri bu bölgelere koyuyorlar. Nerede av sahamız varsa, kafesler orada” ifadelerini kullanıyor.
Kafeslerin 500 metre yakınına yaklaşılmasının yasayla yasaklandığını söyleyen Özbulut, “Özellikle de hareketli ağla avladığımız, akıntıda sürüklenen palamut avcılığı tamamen bitecektir” diyor.
“Denizi tapuluyorlar”
Özbulut, projelerle alakalı balıkçılara herhangi bir bilgilendirme yapılmadığı, yöredeki kooperatiflerden fikir alınmadığını belirtiyor.
“Onlar kafeslerin olduğu yeri adeta tapulamış oluyorlar. Denizin tapusu olmaz. Herkesindir deniz” diyen balıkçı, 40 tane kafesin 90 dönüm yeri işgal ettiğini söylüyor.
Özbulut’un aktardığına göre diğer balıklar da yemden nedeniyle kafes bölgesine toplanacak, o nedenle oraya da ağ atılamayacak.
“O zaman balıkçılık tamamen bitecek” diyen Osman Zeki Özbulut, kafes balıkçılığında daha çok somon yetiştirildiği bilgisini veriyor:
Bizim okyanuslardan gelip derelere giren somonlardan farklı somon tabii.
Geçen sene Trabzon-Giresun arasında bir kafes patladı.
Emekli bir arkadaşım derede avlamış, eve götürdüğünde karnından 12 tane kırmızı benekli alabalık çıktığını söyledi. Çünkü çok iştahlı bir balık. Denizi etkilediği gibi dereyi de etkiliyor.
Ne kadar kollarsan kolla, balık kaçtığında direkt dereye gidiyor, ufak balıkları tüketiyor.
Arhavi’de ÇED toplantısı yaptırılmadı
Arhavi’de halkın katılımıyla gerçekleşmesi planlanan kafes balıkçılığı projesi çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) toplantısına balıkçılar tepki göstermiş, bunun üzerine şirket ve bakanlık yetkilileri, “toplantının yapılmadığına” dair tutanak tutmuştu.
Meri Danışmanlık şirketi tarafından yapılmak istenilen kafes balıkçılığı projesinin ÇED toplantısında, Arhavi Belediyesi ve Arhavi Su Ürünleri Kooperatifi projeye neden karşı olduklarını belirten dilekçeleri de yetkililere sundular.
Arhavi Su Ürünleri Kooperatifi’ne göre yapılması planlanan kafes balıkçılığı projesi ile avlanma sahası olan bölge, özel firmalara tahsis edilecek. Bu da amatör ve profesyonel olarak balıkçılık yapan yöre halkını mağdur edecek.
Arhavi Belediyesi’nden meclis kararı: Vatandaşlarımız denize giremeyecek
Arhavi Belediyesi ise kafes balıkçılığına karşı belediye meclis kararı aldı. Kararda şu ifadeler yer aldı:
İlçemiz açıklarında halen yürütülen kafes balıkçılığı ile Aşağı Hacılar mahallesi açıklarında yapılması düşünülen kafes balıkçılığı projesinin bu sahil bandında yaklaşık 250 küçük kıyı balıkçının avlak sahalarını bertaraf edeceği ve ileride bu kafes balıkçılığının etrafa yayacağı koku nedeniyle vatandaşlarımızın denize giremeyecek olmaları nedeniyle, bu projelerin hayata geçmemesi için Arhavi Belediyesi olarak Arhavi Su Ürünleri Kooperatifi’ne her türlü desteğin verilmesine oy birliği ile karar verildi.
Arhavi Belediye Başkan Yardımcısı Engin Erkan, kafes balıkçılığıyla alakalı yaptırılmayan “halkın katılım toplantısı” sonrası Independent Türkçe’ye açıklamalarda bulundu:
Sahillerimizde kafes balıkçılığı yapılmasını istemiyoruz. Yapılan yerlerdeki örnekleri biliyoruz.
Balıkçılık yapıp hayatını idame ettiren küçük balıkçılar var, denize giren halkımız var.
Bu imkanların halkımızın elinden alınmasını istemiyoruz. Bunu da meclis kararı ile zaten karara bağladık.
Bu konuda halkımızla birlikte tüm siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, kanaat önderleri bu toplantının yapılmasını kabul etmediler.Bize verecekleri hiçbir olumlu bilgi olduğunu düşünmüyoruz. Çünkü artısını eksisini iyi biliyoruz.
“Karadeniz’de bir balığımız kaldı onu da elimizden alacaklar”
Abu Su Ürünleri şirketi tarafından Hopa Çamlıköy (Peronit) sahili önünde de kafes balıkçılığı yapılması planlanıyor.
Hopa Çamlıköy muhtarı Erkan Bülbül de kendilerinin projeyle alakalı önceden bilgi verilmediğini söylüyor.
“Sadece ben değil köy halkı bunu istemiyor" diyen Bülbül şöyle devam etti:
Ege’de kafes balıkçılığı yapmışlar. Beş yıl son ne yüzme ne gezme olmamış.
Sonrasında üç kilometre açığa almışlar, çünkü zararları görülmüş.
Çevreye zararı olan bir şeyi Hopa’ya getirmişler.
Köy halkı buna karşı ayaklanmış ben de muhtar olarak karşıyım.Zaten ben de balıkçılık yapıyorum. Bugün Fener dediğimiz yerin açığına kafes balıkçılığı yapılınca kimse yanaşamayacak.
Kafese yanlışlıkla zarar gelse bu vatandaşa ödetilecek. Biz zaten bittik, zaten balıkçılık bitti, bundan sonra nerede balık üreteceğiz nerede yiyeceğiz.
Karadeniz’de bir balığımız vardı onu da elimizden alacaklar.
“Şirketler gizli kapaklı yapmak istiyor”
Hopa Sugören Avcılar ve Balıkçılar Derneği Başkanı Seyfi Yazıcıoğlu ise kafes balıkçılığı ile denizin kirletileceğini yineleyerek şunları söyledi:
Denizlerimizin sadece birilerinin servetine servet katmak amacıyla kirletilmesine müsaade emiyoruz. Bunun kirliliği kanıtlanmış durumda.
Bizim de denizlerimiz kirlensin istemiyoruz. Yöre balıkçılarının kafes balıkçılığından etkileneceği açıktır.
Projeyle alakalı duyuruların da düzgün yapılmadığını belirten Yazıcıoğlu, “ÇED toplantısı oluyor son gün son saat haberimiz oluyor. Şirketler işlerini kolay yürütüyor. Vatandaşların olumsuz isteğine rağmen kamuoyu oluşturuyorlar, gizli kapaklı bu işi geçirmeye çalışıyorlar. Biz de sonuna karşı mücadele edeceğiz, gücümüz yettiği kadar, yasal sınırlar kapsamında bu işe karşı çıkacağız” dedi.
Şirketlerin bölgeye gelip vatandaşın nabzını ölçtüğünü söyleyen Seyfi Yazıcıoğlu, “İnsanların bunu istemediğini gördükleri halde tekrar tekrar geldiler. Bunun bir şekilde gizli kapaklı yürütüleceğinden endişe ediyoruz” ifadelerini kullandı.
“Kafeslere bırakılan yemler, GDO’lu olabilir”
Independent Türkçe’ye konuşan Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Murat Kapıkıran, kafes balıkçılığını kısaca şöyle açıklıyor: Denizde veya tatlı sularda kafesin içinde bir balık türünün dışardan yemlenerek, yemeklik ağırlığa ulaştırılması faaliyeti.
Yemin kalitesinin çok önemli olduğunu vurgulayan Kapıkıran, “Bugün tavuk yemleri için ithalatlarda GDO’lu mısır ve soyaları hepimiz biliyoruz. Bunlar balık yemlerinde de kullanılıyor. Yemde kullanılan mısır çeşitlerinin neredeyse tamamı GDO’lu” açıklamasını yapıyor.
GDO’lu yemi tüketen bir hayvanda nasıl bir etkisi olacağının bugünden bilinmediğini belirten Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı, “Bu konuyla alakalı da araştırma da yaptırılmıyor veya yapılan araştırmalar tamamlanamıyor. Satın alınıyor, korkutuluyor bu araştırmayı yapanlar” dedi.
“Atılan yemlerin bir kısmı çöküyor, bir anda balık popülasyonu artıp, oksijen azalıyor”
Murat Kapıkıran’ın açıklamasına göre kafes balıkçılığının en önemli etkisi, bulundukları mikro ekolojik yapıyı ve habitatı olumsuz etkilemeleri.
Atılan yemin yaklaşık yüzde 20’sinin kafesin altına gittiğini söyleyen Kapıkıran, şu açıklamayı yaptı:
Suda homojen bir dağılımla yaşayan doğal flora ve fauna bundan çok etkileniyor. Çünkü bu yemleme sonucunda besin tuzları, azot ve fosfor özellikle çok artmaya başlıyor.
Bunların artmasıyla da mikro organizma faaliyeti artıyor, dolayısıyla oksijen tüketimi artıyor.
Denizlerde de baraj göllerinde de kafes balıkçılığının en büyük handikaplarından biri de bu.
Aşağı düşen yemlerle diğer tüm balık türlerinin de yemlenmeye başladığını hatırlatan Kapıkıran, “Yemlenme faaliyeti sonucunda o homojenite bozuluyor. Yani bir bölgede hiçbir balık popülasyonu yokken, orada haliyle farklı patojen canlılar gelişmeye başlıyor, balıklar onları da tüketiyorlar, yani o homojenite de bozuluyor” dedi.
“Yayılmacı türler o bölgedeki diğer balık türleri azalabilir”
Denizde lokal olarak beslenme noktaları oluşmaya başladığını vurgulayan Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı, “Bu, doğada bir yere yemleme yaparak yaban hayvanlarının orada yemlenmesini sağlamak gibi. Bunu yaptığınızda doğal beslenme zincirini bozmuş oluyorsunuz. Dolayısıyla çeşitli sorunlar başlıyor” diye konuştu:
Bir bölgede olmayan bir balık cinsini, o kafeste yetiştirmek için o bölgeye getirdiğinizde; kafesten kaçmayalar veya kafes hasarıyla yayılmalar sonucu eğer yayılmacı bir türse o bölgedeki diğer balık türlerinin azalmasına sebep olabiliyor.
“Antibiyotikler diğer balıklara da sirayet ediyor”
Kafeslerin içerisindeki yoğun yaşam dolayısıyla hastalıklı parazitlerin de oluşabileceğini söyleyen Murat Kapıkıran, “Onunla mücadele ederken kullanılan kimyasallar ve antibiyotikler, kafes dışındaki alana da sirayet ediyor. Uzun dönemli, aynı noktada yapılan kafesçilik çevresinde ciddi kimyasal birikimlere neden olup, diğer balıkları da olumsuz etkiliyor. Doğal olarak onu avlayıp yiyeni de hatta yem olarak kullanıldığında diğer hayvanları da olumsuz etkiliyor” diye konuştu.
Yanlış avcılık ve denizlerin kirlenmesi nedeniyle balıkçılığın zaten azaldığını hatırlatan Kapıkıran, “Şu anda Türkiye’de bile yüzde 40 avcılık yüzde 60 yetiştiricilikle, yani tatlı sular da dahil, kafesçilikle sağlanıyor” dedi ve bu durumun dünyada da hızla ilerlediğini aktardı.
Kapıkıran’ın açıklamasına göre 2050’de yüzde 70 yetiştiricilik, yüzde 30 oranında balıkçılık olacağı tahmin ediliyor.
Kafese yaklaşamayan balıkçıların geçinmekte zorluk yaşayacağını belirten Murat Kapıkıran, “Tabii en önemli etkileri; ekosistemde bozulmaya neden olması, biyoçeşitliliğin azalmasına neden olması ve iklim değişikliği ile zaten sıcaklıkları artan suların, lokal olarak ısınmasına sebep olması” diye konuştu.
Çözüm: Kooperatifçilik
Independent Türkçe’ye konuşan Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı, denizlerdeki kafes balıkçılığı gibi HES ve baraj göletlerinde de kafes projelerinin hızlandığına dikkat çekti.
Kapıkıran’a göre yüksek kâr amaçlı şirket faaliyetlerinden çok, daha sosyal ve toplumsal duyarlılıkla çalışan kooperatifleri öne çıkarmak gerekiyor.
Bir şirketin kafes balıkçılığına ruhsat vermek yerine o bölgedeki halkın örgütlenip balıkçılık kooperatifi kurmasının gerekliliğine vurgu yapan ziraat mühendisi, “Hem balık popülasyonlarının dengeli tutması hem orada doğal şartları ve doğal yapıyı koruyarak balık üretiminin yapılmasını sağlamak gerekiyor” dedi.
© The Independentturkish