Yasadışı bahis işi yapan "bankamatikçi" sistemin işleyişini anlattı: Her bankamatiğin sahibi, her mahallenin bir bahis çetesi var

Kaçak bahis işi yapan gençlerden biri olan H.K, sadece İstanbul'da kendisi gibi bu işi yapan kişi sayısının 1000 civarında olduğunu söyledi. Mahallelere kadar yayılmış ve kendi aralarında bölgeleri paylaşmış onlarca yasadışı bahis çetesinden bahsetti

Fotoğraf: Twitter

İstanbul, Şişli, Rumeli Caddesi'nde o her zamanki kalabalık var. Ambulans sirenlerinin sesi çiçekçi kadınların bağırtısına karışmış.

Ama kalabalığın içinde koşturan bir genç herkesten daha telaşlı, çünkü cebinde bir tomar para var.

Arkasına takılan bir adamdan şüphelenmiş. Hem parayı bir an önce sisteme yatırma, hem de adamdan kurtarma telaşında.

Bankamatik sırasına girdiğinde ilk arkasına baktı, adamı göremedi. Belki de kendi kendine kuruntu yaptı, sivil polis olabileceğini düşündü.

Telefonunu çıkardı, sistemi açtı. Sonra da cebindeki bir tomar parayı çıkardı ve parmakları hızlı hızlı çalışmaya başladı.

Üstünde artık ilk günlerin acemiliği yok ama o telaşı üstünden halen atamadı.

Halen bu işi yapıp yapmaması gerektiğinden emin değil... Eğer bir yakalanırsa bütün hayatı mahvolabilir ama mecbur.

Annesi "İşsizlikten saçların dökülmeye başladı" dediği gün evden dışarı fırlamış, haftalar önce kendisine "Kaçak bahis işi yapar mısın?" diyen abisinin yanına gitmişti. 

Independent Türkçe için kaçak bahis işi yapan o gençlerden birisiyle konuştum.

Bu işi İstanbul Şişli'de yapan ancak Gazi Mahallesi'nde yaşayan H.K, sistemin işleyişini ve şahit olduklarını anlattı. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Sedat Peker'in iddiaları, Halil Falyalı'nın öldürülmesi sonra yasadışı bahis basında daha fazla yer bulmaya başladı, ancak sokağın hafızası daha eskiyi gösteriyor.

Kamuoyunun yeni yeni 'baron' olarak tanıdığı isimler şehrin yoksul mahallelerinde 'büyük abiler' olarak çoktan isim yapmıştı.

Mesela 2016 yılında yapılan "Handikap operasyonu"nda yasadışı bahis çetesi kurma suçundan tutuklanan Veysel Şahin, operasyondan çok önce de alt kademe çalışanlar olan 'bankamatikçiler' tarafından bile zaten "Veysel abi" olarak tanınıyordu.

Benim bu haber için bilgi aldığım yasadığı bahis işi yapan kişiler istisna durumlar hariç, birbirlerinin bile gerçek isimlerini bilmiyor, o yüzden bu tanınırlık insana ilginç gelebiliyor.

Zira ortada Türkiye'nin büyük şehirlerini yoksul mahallelerden başlayarak ahtapot gibi sarmış bir yasadışı bahis ağı, isimsiz yüzlerce çalışanları ve artık herkesin tanıdığı 'büyük abiler' var. 


Öldürülen Halil Falyalı'nın ortağı olan Veysel Şahin tanınmasının yanında, sevilen bir isim olarak da anılıyor.

Sebebi de yönettiği bahis şirketlerinin 'çalışanlarına' diğer şirketlerden daha iyi imkanlar sağlamaları, daha iyi para vermeleri, cezaevine girdiklerinde ailelerine maaş bağlanması; hatta havalar soğuduğunda herkesin kışlık mont alması için kasadan bir miktar para almalarına izin verilmesi... Her şirket "bankamatikçi" olarak tabir edilen çalışanlarına farklı imkanlar sunuyor. 
 

t.jpg
Fotoğraf: Twitter

 

Peki, "bankamatikçiler" nasıl çalışıyor, sistem parasal yönden nasıl işliyor?

Kısaca anlatmak gerekirse; yurt dışı merkezli bahis çeteleri para transferini sağlamak için kullandığı banka hesaplarını genelde işsiz kişiler üzerine açıyor ya da bu kişilere birkaç bankadan hesap açtırıyor.

İnternette yapacağınız basit bir aramayla bahis çetelerinin bu banka kartı arayışını kolayca görebilirsiniz.

Bahis oynamak isteyen kişi bu hesaplara bahis siteleri üzerinden online bankacılık sistemi aracılığıyla para yatırıyor.

Parayı çeken bankamatikçi merkeze başka bir hesap üzerinden parayı gönderiyor ya da üzerinde biriktirdiği parayı her mesai sonunda 'toplayıcı' denilen çete üyelerine elden teslim ederek ulaştırıyor.

Her mahallede genelde bir toplayıcı bulunuyor. Paralar haftalık olarak bir ana toplayıcıda birikiyor.

Yasadışı bahis baskınlarında görülen ev dolu paralar işte bu toplayıcıların haftalık olarak biriktirdikleri paralardan oluşuyor. 
 

pxb.jpg
Fotoğraf: Pixabay

 

"Aslında hiç de kolay para değil..."

Bütün bu transfer işlemleri 'panel' denilen bir sistem üzerinden bankamatikçilerin kullandıkları cep telefonlarından gerçekleşiyor.

Panel sistemi QR kod ile çalışıyor, bu bankamatikçinin bankamatiklerde hızlı işlem yapmasını da sağlıyor, bankamatikçiler şifre ya da kimlik bilgisi girmeden para yatırıp çekebiliyor.

H.K. isimli genç bankamatikçilerin kendi cep telefonlarının dışında bu iş için özel bir cep telefonu daha kullandıklarını söyledi.

Yasadışı bahis işi için kullanılan bu telefonlar olası bir yakalanma anına karşı saniyeler içinde formatlanabilecek modellerden seçiliyor.

Bu telefonlarda 'panel' dışında bir de slack uygulaması yüklü bulunuyor. Bütün haberleşme slack üzerinden ve kod isimlerle yapılıyor. 


Sistemi anlatan H.K. bu ayrıntıları söyledikten sonra "Aslında hiç de kolay para değil..." dedi ve kendilerine göre işin zorluğunu şu sözlerle anlatmaya devam etti:

Bütün bu işlemi günde en az 200 kez yapıyoruz. Kolay değil, ben ilk başladığımda koşturmaktan 15 günde 5 kilo vermiştim. Her işlemi her bankamatikten yapamıyoruz. Müşteriler farklı farlı bankalarda işlem yapıyor. Oradan oraya koşturuyoruz. Biraz geç kalırsak müşteri işlemi iptal ediyor. Hadi yetiştin diyelim, bankamatikte sıra olabiliyor. Günde 10 defa gidip geldiğinde bankamatikte dikkat çekebiliyorsun, 'acelem var' diyecek halin yok. Zaten olduğunca az görünür olman lazım, bankamatiklerin boş anını kollaman lazım. Yakınında polis de olabiliyor, o zaman mecbur uzaklaşıyorsun. Müşteri işlemi iptal ediyor, müdürlerden azarı yiyorsun.


- Hep aynı bölgede mi çalışıyorsun?

Evet, ben son 8 aydır aynı bölgede Şişli taraflarında çalışıyorum. Rahat olduğum yerler de var, mecbur olmadıkça gitmediğim bankamatikler de var. Dediğim durumlardan dolayı tek bir bölgede sabit olsam dahi çok fazla dikkat çekmemeye çalışıyorum, gün içinde yer değiştiriyorum.

Rahat olduğum yerler var, orada yaşayanlar pek sesini çıkarmıyor. Bazı yerlerde esnafla aram iyi oluyor. Mesela bir bankamatiğin yanında hep gittiğim bir kafe var, sürekli çayımı orada içiyorum, yemeğimi orada yiyorum. O da sesini çıkarmıyor, başkasının çıkarmasın da izin vermiyor.

Ama bazı bankamatiklerde sıkıntı çıkıyor. Bazen tek seferde arka arkaya 20 işlem aldığımız oluyor, özellikle maç günleri geldikçe geliyor. O zaman 15 dakika bankamatik başından ayrılmadığımız oluyor, mecbur... İnsanlar ofluyor pufluyor, bir yerden sonra da zaten orada yaşayan insanlar ne iş yaptığımızı anlıyor.


- Müdürleriniz işlem yapamadığınızda, bir sorun olduğunda size nasıl tepki gösteriyor?

Günlük olarak hep bir sayının üstünde işlem yapıyorsan sesini çıkarmaz. Ama hem işlem sayın az hem de sürekli işlem kaçırıyorsan kızarlar, devam ederse bir yerden sonra sistemden atarlar.

Günde 150-200 arası işlem yapan bir eleman iyi sayılıyor, 250-300'lere geliyorsa çok iyi çalışan demektir. Ama o sayılara ulaşmak zor, durmadan koşturman lazım.


-Kaç saat çalışıyorsunuz?

9 saat çalışıyoruz. Ben gece çalışıyorum, bir de sabah çalışanlar var. Gece çalışmak daha zor... Sokaklar boş olduğu için daha çabuk dikkat çekiyorsun, kafanı sokacak yer yok. Bekçiler var. Başına bir iş gelse ortada kalıyorsun, biz de gasp olabiliriz.


- Sen hiç gasp edildin mi ya da gaspa uğrayan arkadaşın oldu mu?

Ben olmadım ama olan arkadaşım oldu. Yine bu işi yapanlar gasp etti.


- Nasıl yani?

Bu işi daha önceden yapıp bırakmış olanlar ya da atılmış olanlardan da çeteleşenler oldu.

Kimin ne iş yaptığını biliyorlar haliyle, üzerimizde yüklü para olduğunu da biliyorlar. Takip ediyorlar, bıçağı bankamatikte sırtına dayayıp gasp ediyorlar. 


- Sizinkiler bunları tanıyor, sonuçta işin eskileri... peşlerine düşmüyorlar mı?

Burası biraz karışık, o yapanların içinde genelde bir tane numunelik dokunulmaz oluyor. Burasını pek açamıyorum, ama siz anlamışsınızdır.

O dokunulmazlarla eskiler beraber çalışınca bizim müdürler de sadece 'uzak durun, dikkat edin' falan diyor.

Ama tabi kaptırdığın para ya da kaptırdığın telefonu parası senden çıkıyor. 


- O kadar risk alıyorsunuz, şirket kendi elemanının parasını neden karşılamıyor?

Karşılamıyor, 'kaptırmayacaksın' diyor. Kimse kimseye güvenmiyor, aslında parayı kaptırdığına inanmıyor da olabilir. Sonuçta güvenlik kamerasından bizi izlemiyorlar.

Başka şeylerden de senden para kesilebiyor. Mesela ben bir keresinden yanlış kişiye para attım, o para da benden kesildi.


-İşin başka hangi riskleri var?

Polise yakalanabilirsin. 


- Şirket o zaman ne yapıyor?

Karakola avukat gönderiyor. Aslında polis de şirketin avukat gönderdiğini biliyor.

Eğer sadece üstünde parayla yakalandıysan genelde bırakıyorlar, ama panel açık yakalandıysan tutuklanabilirsin.


- Sen hiç yakalandın mı? Ya da tutuklanan arkadaşın oldu mu? Onların başına ne geliyor?

Ben hiç yakalanmadım. Yakalanan arkadaşlarım oldu. Bazıları gözaltına alındı bırakıldı, bazıları tutuklandı.

Ama tutuklanan çok olmuyor. Tutuklananlara da şirket sahip çıkıyor. Yani benim çalıştığım şirket, tutuklanan kişinin ailesine maaşını çıkana kadar vermeye devam ediyor.

Genelde 3 ay yatıp çıkıyorsun. Diğer şirketlerde nasıl oluyor bilmiyorum.
 

px.jpeg
Fotoğraf: Pixabay

 

- Diğer şirketlerde çalışan tanıdığın var mı?

Var, ister istemez çalıştığın bölgeden tanıyorsun. Bu işi yapan bir bankamatiğe gittiğinde kimin bu işi yaptığını gördüğünde hemen anlar.

Arkadaş derken tanıdık kişiler, kimse kimsenin ismini bilmiyor.


- Sen de kod isim mi kullanıyorsun? Kimse bilmiyor mu ismini?

Evet, herkes kod isim kullanıyor. Çok çok samimi olduğun, güvendiğin kimse yoksa birinin ismini öğrenemezsin. Kimse söylemez, sadece referansın bilir.


- Referansın kim?

Sana referans olan kişi sayesinde işe başlıyorsun. Şirkete senin güvenilir olduğundan bahsediyor. Bir hata yaparsan bütün sorumluluğu referansın alır.

Herkese işe girerken bir çalışan referans oluyor, yoksa giremezsin. Ben para çalıp kaçarsam referansım sorumlu olur, parayı şirkete o öder.


"Her bankamatiğin sahibi, her mahallenin bir bahis çetesi var"

- Referans olmadan işe girmek mümkün değil mi?

Artık çok zor, hatta imkansız. Zaten bu işi yapmak için sırada bekleyenler var, artık şirketlerin eleman bulması da kolay.

Her şirket için de ayrı referans gerekiyor. Yani hangi şirkette bu işi yapacaksan oradan referans bulman lazım, oradan birinin sana kefil olması lazım.

Diğer şirketlerden bahsediyorduk, laf dağıldı. İşin bir zorluğu da bu, çok şirket var...

Artık her bankamatiğin sahibi var, her mahallede bir bahis çetesi var. Kafana göre gidip 'ben şu bankamatikte istediğim gibi çalışayım' demek zor, yapamazsın. Çoğu yerin sahibi var. 


- İşe yeni başlayanlar nasıl yapıyor peki?

Kendi grubundan insanların yanında çalışırsın. Her bölgenin sahibi var. Git hadi mesela kafana göre bir yerde işlem yap. Bir yerden sonra oranın bankamatikçisi seni bulur, 'hadi kardeşim ilerle' der.

Gezerek motosikletle, arabayla yapanlar var. Onlara kırk yılda bir olduğu için bir şey demezler. Ama sen başkanın yerine sürekli dadanırsan, dayak yersin. 


- Şirket burada size yardımcı olmuyor mu?

Olduğu olur, kavga çıkmasın diye araya girer. Ama bir yere kadar, her seferinde posta yiyorsan zaten 'sen bu işi yapamıyorsun' der.

Bir de zaten sırf bu yüzden işe alan şirketler var. 'Tamam, gel çalış, ama şu bölgeye gir' diyorlar.

O bölgede başkalarının olduğu sana posta koyacağı belli. Göze alıyorsan giriyorsun, ona göre de fazla para veriyor.


"5 bin liraya yapan da var, 15 bin liraya da..."

- Bir şirketin bir bölgede kaç adamı var? Ya da bir mahallede bu işi toplam kaç kişi yapıyordur?

Benim çalıştığım bölgede bu işi yapan 3 şirket biliyorum. Her şirketin en az 10 adamı var.

İlçeler mahalle mahalle paylaşılıyor, aslında bankamatikler üzerinden paylaşılıyor. Benim tahminim bu işi İstanbul'da yapan sadece 1000 kişi vardır.

Eskiye göre talep arttı, artık yapmayan isteyenler sırada bekliyor. Referans bulmak zor, millet referans oldun diye yalvarıyor.


- Bu kadar risk alıyorsunuz, kaç para kazanıyorsunuz?

Bizim şirket orta halli, ben 8 bin lira alıyorum. Bazı şirketlerin değişiyor. Daha büyük şirketler var, işlem başına prim veriyor.

İyi işlem yapıp şimdinin parasıyla aylık 15 bin lira kazananlar var. Ama daha az alanlar da var. 5 bin liraya işi yapan da biliyorum, mecburlar. Bazı şirketler de iyice kullanıyor.


- Öyle çok çok büyük paralardan söz etmiyoruz o zaman?

Biz alt kademe çalışanız; bizim için öyle... Üstlerdekiler müdürler, toplayıcılar öyle. Sıfırdan başlayıp nadir de olsa müdür olanlar da var. Onların villalarda oturduğunu, iyi yaşadığını duyuyoruz.


- Müdürleri tanıyor musun? Üstlerden birisiyle hiç tanıştın mı?

Yok, sadece seslerini duydum. İsimlerini de bilmiyoruz, kimse gerçek ismini kullanmıyor.

Sadece toplayıcıyı görüyorum. Onla da öyle bir muhabbetimiz yok. Bizim şirkette böyle, çoğu yerde böyle ama bazı yerlerde farklı oluyormuş. Daha rahat hareket edenler var.

Bazı şirketlerde çalışanlar müdürlerini görüyor, beraber yemek yiyenler de var. Gerçi müdürler de alt elaman sayılır, bize göre yukarıda.

Asıl patronlara yakın olan kimseyi tanımadım, sadece isimlerini duyuyordu. "İşin başında bu abi var" diyorlardı. Zaten onlara yakın olanlar Kıbrıs'a gidiyor, bir yerden sonra merkezden çalışmaya başlıyor. 


- Sen neden bu işe başladın? Bu işi yapanlar genelde nasıl insanlar?

Ben işsizdim. Başka iş bulamadım, bulduğum işlerde de asgari ücrete yakın para veriyorlar. Ailemi geçindirmem gerekiyordu, öyle başladım. 

Her yaştan, her yerden insan var. 60 yaşında bu işi yapan insan da gördüm. Çok nadir olsa da kadınlar da var.

Referansın sağlam olduktan, belli bir işlem sayısını da tutturduktan sonra kimse sana "yapma" demez.

Gençler de var, orta yaşlılar da var. Herkes aşağı yukarı aynı sebeplerden başlıyor.

Karısı kanser hastası olduğu için para lazım olan da var, öyle başlamış. "En fazla 6 ay yapıp bırakırım" diyordu. Sonra devam etti.

Genelde öyle deyip devam ediyorlar. Hem parası diğer işlere göre iyi, çalışma saati de diğer işlere göre az.

Yorucu ama alışınca yapıyorsun. Tek sıkıntısı izin yok. Her gün çalışıyorsun. 
Onun dışında işte her yerden insan var. İnsanları ayrıntılı tanıyamıyorsun ama az çok anlatıyorlar.

İETT şoförü bile gördük bu işi yapan, bir gün arkadaş otobüse biniyor. Denk geliyor, en başta tanımamazlıktan geliyor. Sonra söylüyor böyle böyle diye, "mesaiden sonra yapıyorum" diyor.

Ama genelde gençler daha fazla diyebilirim. Gazi Mahallesi gibi yerlerin gençleri mesela, buradan yapan çok var. 


"Sırada bekleyen çok var, pandemide bile kimse işini bırakmadı"

- Sizi genelde Gazi Mahallesi'nden başka yerlere mi gönderiyorlar? Neden burada yapmıyorsunuz?

Burada çok bankamatik yok. Dedim ya, bazen yarım saat içinde 3 farklı bankamatikten çekim yapman gerekiyor. Onun için daha zengin semtlere, merkezlere gidiyoruz...

Ama artık eskisi gibi kolay değil, iş bulmak referans bulmak zor. Benim başladığım zaman böyle değildi. İş bulmak kolaydı, şimdi çok sırada bekleyen var.

Pandemide bile kimse işini bırakmadı. Sokağı çıkma yasağında sokaklar bomboşken bile çalıştık. 


- Çalışmak istemezsen ne oluyor?

Çalışmak istemezsen hemen güle güle derler, sistemden çıkarırlar. O saatten sonra sana referans olan kişiye de güven azalır.

Zaten bundan iş bulmak zor, kimse kimseye kolay kolay referans da olmuyor. Birine referans olursun, para çalar gider. Senden alırlar. Ya da senin üzerinden bulurlar, söylememe şansın yok.


- Hiç şahit oldun mu böyle şeylere?

Oldum. Birisi kasadan para çalıyormuş. Ayrıntısını anlatamam ama şirketten attılar. Bir daha başka bir şirkette çalışması zor.

İşte bahsettiğim gasp çetelerini bu atılanlar kuruyor. Başka çaresi kalmayınca bizi gasp etmeye çalışıyorlar...


"Önlenemez bir suç imparatorluğu..."

H.K. gibi gençlerin sayısı giderek artıyor, kendisinin de söylediği gibi artık bu işi yapmak için sırada bekleyen, referans arayan binlerce genç var.

Yasadışı bahis İstanbul, İzmir ve Ankara gibi büyükşehirlerin yanında, Anadolu'nun ücra kasabalarına kadar yayıldı.

Her futbol sezonu başladığında yapılan operasyonların caydırıcı olmadığını da görüyoruz.

Konuyu yakından takip eden gazeteci Cengiz Erdinç'e gittikçe büyüyen yasadışı bahis ağını sorduğumuzda organize suçun kurumsallaşmasından bahsetti:

Yasadışı bahis ve kumar, dönen nakit para üzerinden organize suç zincirini tepeden yukarıyla doğru besliyor. Buna mafyanın yeni yakıtı gibi bakabiliriz, müşteri bol, haraç toplamak ya da uyuşturucu satışı gibi riski yüksek değil. Barkodlar ve telefon numaraları üzerinden işleyen para trafiğini ancak belli algoritmalar geliştirerek, sistemin bütününe bakarak izleyebilirsiniz, bu pratikte imkânsız gibi. Zaten devletin de böyle bir isteği olmadığı açık.
 

Cengiz Erdinç.png
Cengiz Erdinç

 

"Bu aslında tabanda örgütlenen bir istihdam biçimi ve klasik mafya faaliyetlerine göre daha adil işleyen, hesabı kitabı belli bir düzen" diyen Cengiz Erdinç, "Gereğinde müdahale eden silahlı güç de var. Fakat organize suçun bu düzeyde kurumsallaşması, kara paranın bu akışı tehlikeli ve bugünden geleceğe ciddi bir tehdit" şeklinde konuştu.

Erdinç, son olarak "Bahiste 'öğrenen' bu organizasyonlar gasp, haraç ve uyuşturucu gibi zaten kontrol edilmesi güç faaliyetleri ve ilişkileri, çok daha başka bir seviyeye, önlenemez bir organize suç imparatorluğuna yükseltecektir" ifadeleriyle sözlerini tamamladı.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU