Türkiye'nin yakından tanıdığı Almanya'nın yeni Kültür ve Medya Bakanı Claudia Roth'un renkli yaşamı

Claudia Roth, tiyatro ve müzik alanındaki çalışmalarından siyasi kariyerinde Türkiye’yle kurduğu ilişkilere kadar etkin ve sıradışı bir politikacı

Alman siyasetçi Claudia Roth'un tiyatro ve müzik alanlarından siyasete uzanan bir kariyeri var (Instagram/@claudiaroth_official)

Almanya'da 26 Eylül'de gerçekleşen federal seçimlerin ardından kurulan koalisyon hükümetinde Kültür ve Medyadan Sorumlu Devlet Bakanı olan Claudia Roth, Türkiye için tanıdık bir isim.

66 yaşındaki siyasetçi, 1990'lardan bu yana Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) üyeliği sürecindeki temasları başta olmak üzere hükümetle gerek eleştirel gerek destekleyici bir çizgide kurduğu ilişkileriyle de Türk basınında sık sık gündem oldu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Siyasal kariyeri boyunca hep Türkiye'yle yakın bir ilişki içinde bulunan Roth'un hayatından öne çıkan noktaları derledik.

Baden-Württemberg eyaletindeki Ulm kasabasında 1955'te dünyaya gelen Roth, 1970'lerde Bavyera eyaletinin Memmingen kasabasındaki tiyatroda sanat yönetmenliği eğitimi aldıktan sonra, Kuzey Ren-Vestfalya eyaletindeki Dortmund şehrinde yer alan devlet tiyatrosunda çalıştı.

Rock grubu menajeri

Daha sonra 1985'e kadar siyasi şarkılarıyla tanınan solcu rock grubu Ton Steine Scherben'ın menajerliğini de yapan Roth, aynı dönemde düzenlenen seçim kampanyalarında Batı Almanya'daki Yeşiller Partisi (şimdiki adıyla Birlik 90/Yeşiller) üyeleriyle de tanışmaya başladı. 1985'te grubun menajerliğini bırakarak partinin Alman Federal Meclisi'ndeki (Bundestag) basın sözcülüğünü üstlendi.

Böylelikle siyaset sahnesine adım atan Roth, 1989'da Batı Almanya'da düzenlenen Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Yeşiller'den parlamento üyesi olarak seçildi. Roth daha sonra 1994-1998 arasında Avrupa Parlamentosu'ndaki Yeşiller Grubu'nun başkanlığını yaptı. Alman siyasetçi bu dönemde Türkiye'nin AB üyelik sürecini denetleyen Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu'nda da yer aldı.
 

instagram-roth2.jpg
1985'te Yeşiller'in basın sözcülüğünü üstlendiğinde Roth'un bu alanda hiçbir tecrübesi bulunmuyordu (Instagram/@claudiaroth_official)


Roth, Almanya'daki 1998 seçimlerindeyse Birlik 90/Yeşiller üyesi olarak Federal Meclis'e girdi. Burada Avrupa Birliği İşleri Komitesi ve Alman Federal Meclisi İçişleri'ndeki çalışmalarının yanı sıra o yıl yeni kurulan İnsan Hakları ve İnsani Yardım Komitesi'nin de başına geçti. 2001'deyse Roth, Fritz Kuhn'la birlikte Birlik 90/Yeşiller Eş Başkanı olarak görev yaptı.

2002'deki seçimlerde yine Federal Meclis'e giren Alman siyasetçi, Dış İlişkiler Komitesi'yle Kültür ve Medya İşleri Komitesi'ndeki görevlerine ek olarak Türkiye-Almanya Parlamentolar Arası Dostluk Grubu'nun başkanlığını yaptı. 2004-2008 arasında Reinhard Bütikofer'la, ondan sonra da 2013'e kadar Cem Özdemir'le birlikte yeniden Birlik 90/Yeşiller'de Eş Başkan oldu.  

2013'te Roth, aynı partiden Katrin Göring-Eckardt'ın yerine geçerek Almanya Federal Meclisi Başkanvekillerinden biri oldu.

Hakaret davası ve tazminat

Roth, Britanyalı Parlamenter Pauline Green ve Fransız Parlamenter Catherine Lalumiere'le birlikte 1995'te Türkiye'ye geldiğinde, dönemin DYP'li Devlet Bakanı Ayvaz Gökdemir kendilerine "fahişe" diye hakaret etti. Bunun üzerine Alman siyasetçi Gökdemir'e tazminat davası açtı ve 2001'de davadan kazandığı 15 bin Alman Markı'nı Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı'na bağışladı.

AB'ye "imtiyazlı ortaklık" eleştirisi

Alman siyasetçi, özellikle Türkiye'nin AB üyeliği görüşmelerinde önemli bir rol oynadı. Dönemin Yeşiller Partisi Eş Başkanı Roth, AB-Türkiye görüşmeleri çerçevesinde 2004'te idam cezasının kaldırılması ve televizyon yayınlarında Kürtçenin kullanılmasına izin verilmesi gibi gelişmeleri olumlu karşıladığını söyledi.

Roth, 2004'te Almanya'nın başkenti Berlin'de Heinrich Böll Vakfı'nın düzenlediği bir toplantıdaki konuşmasında, AB'de Türkiye'nin üyelik sürecine karşı çıkanları ve "imtiyazlı ortaklık" önerenleri eleştirmişti.
 

roth-afp.jpg
Roth siyasi kariyerinde farklı görevler yaptığı Yeşiller Partisi'nden hiç ayrılmadı (AFP)


Türkiye'nin AB üyeliği sürecinde gündeme gelen "imtiyazlı ortaklık", 2004'te dönemin Almanya Başbakanı Gerhard Schröder'in Türkiye'nin üyelik girişimlerine destek veren politikalarını eleştiren, ana muhalefetteki Hıristiyan Birlik'in lideri Angela Merkel ve Türkiye'nin üyeliğine karşı çıkanlarca desteklenen bir öneriydi. Merkel'ın, bu dönemde "imtiyazlı ortaklık" için Türkiye'ye baskı yapılması amacıyla diğer AB üyesi ülkelerin liderlerine mektup gönderdiği de gündeme gelmişti.

Buna göre öneride Türkiye'nin AB'deki temel karar mekanizmalarında söz hakkı bulunmayacak şekilde, kısıtlı biçimde AB üyesi olarak kabul edilmesi öngörülüyordu. Merkel'ın bu yöndeki teklifini dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan net şekilde reddetmiş ve tek seçeneğin tam üyelik olduğunu söylemişti.

"Milliyetçilik artıyor; PKK silah bırakmalı"

AB müzakereleri sırasında Türkiye'yi sık sık ziyaret eden Roth, 2006'da Erdoğan'la yaptığı görüşmenin ardından ülkede milliyetçiliğin arttığına ve bunun üyelik sürecine olumsuz yansıyabileceğine dikkat çekerek "Türkiye'deki atmosferle bağlantılı ciddi şekilde endişe duyuyorum" dedi.

Roth, o dönemde artan terör olaylarının AB müzakerelerini zorlaştırdığını ve AB içinde Türkiye'nin üyeliğine karşı çıkanların bu durumdan istifade etmeye çalıştığını belirterek "PKK derhal ateşkese geri dönmeli ve silahları da koşulsuz bırakmalıdır" diye konuştu.  
 

instagram-roth.jpg
Alman siyasetçi, İstanbul Sözleşmesi'ne destek için Almanya'da düzenlenen protestolara katıldığı gibi sosyal medyadan da kadın hakları savunucularına destek oldu (Instagram/@claudiaroth_official)


Alman siyasetçi, ülkesinin Türkiye'nin AB'ye giriş sürecini desteklemesi gerektiğini, aksinin Türkiye'deki milliyetçiliğin daha da artmasına yol açabileceğini savunarak "Bu alanda hepimizin Türkiye için ‘Siz Müslümansınız bize ait değilsiniz' şeklinde bir yaklaşıma değil, desteğe ve dayanışma tabanlı eleştirilere ihtiyacımız var" ifadelerini kullandı.

"Avrupa, Türkiye'ye karşı ukala"

Roth, 2007'de İstanbul'da Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu'nun (TÜRKKONFED) düzenlediği sempozyumdaki açıklamalarında, yine Türkiye'nin AB üyeliği sürecine destek verdiğini belirterek Avrupa'nın tutumunu eleştirdi.

Roth, buradaki konuşmasında Türkiye'deki kadınların seçme ve seçilme hakkını birçok Avrupa ülkesinden daha önce elde ettiğine dikkat çekerek, bu durumun Avrupa'da bilinmediğini söyledi ve "Avrupa Türkiye'ye karşı çok ukala ve burnu büyük davranıyor. Avrupa'da Türkiye aleyhine konuşanlar önce kendilerine bakmalı Türkiye'de çok güzel ilerlemeler oluyor" dedi.

Öte yandan Roth, TBMM'deki kadın milletvekili sayısını eleştirerek bunu Erdoğan ve bazı hükümet temsilcileriyle görüşmesine rağmen tatmin edici cevaplar alamadığını belirtip, "Türkiye'de kadın milletvekili kotasının yüzde 50 olması gerekiyor" ifadelerini kullandı. Siyasetçi, kadınların işgücüne katılımının artması gerektiğini ve pozitif ayrımcılık uygulanmasının önemini de vurguladı. 

 "Döner cinayetleri" eleştirisi

Almanya'da 2000-2007 arasında 8 Türk göçmenin, bir Yunan göçmenin ve bir Alman polisinin, Nasyonal Sosyalist Yeraltı (Nationalsozialistischer Untergrund -NSU) adlı radikal neonazi örgütü üyeleri tarafından öldürülmesi dünya gündemine oturmuştu.

Alman basınında "döner cinayetleri" (Döner-Morde) olarak da adlandırılan ırkçı olaylar uluslararası kamuoyunu şoke ederken, Roth da olaylara ilişkin açıklamasında "Cinayetler demokrasimiz için bir deprem" yorumunda bulundu. "Döner cinayetleri" ifadesini de eleştiren Roth, "Burada döner değil, insanlar öldürüldü" diye konuştu.
 

roth-ap.jpg
Roth, Türkiye'nin AB müzakerelerinde ve Avrupa siyasetiyle ilgili temaslarında önemli isimlerdendi (AP)


NSU'nun yıllarca tespit edilememesinde polis ve iç istihbarat teşkilatının hataları ve ajanların rolü Almanya'da ciddi siyasi tartışmalar yaratırken, Roth güvenlik birimlerini radikal sağ tehdidi görmezden gelmekle eleştirdi. Siyasetçi, geçmişteki birçok radikal sağcı suçun adli kayıtlara başka nitelikteki suçlar olarak işlendiğini, bu eylemlerin ırkçı amaçlarının güvenlik birimleri tarafından yeterince ortaya konmadığını savundu.

2010 Anayasa referandumuna destek

Roth, 2010'da yapılan Anayasa değişikliği referandumundan yüzde 42,12'ye karşı yüzde 57,88'le çıkan "Evet" kararını da destekledi. Buna rağmen Alman siyasetçi, insan hakları ve azınlıklarla ilgili başlıklarda Türkiye'nin ciddi reformlara gitmesi gerektiğini söyleyerek "AB müzakere sürecinin fiilen durması Avrupa için büyük zarar olur" ifadelerini kullandı.

Roth, Entelköy Efeköy'e Karşı'da

Özellikle Türkiye'nin AB üyeliği sürecindeki rolü nedeniyle Türkiye'de sık sık adı geçen Roth, 2011'de Yüksel Aksu'nun çektiği Entelköy Efeköy'e Karşı'da rol aldı.

Filmde Aydın'ın Söke ilçesindeki Doğanbey köyüne yerleşen çevrecilerin, burada inşa edilmesi planlanan termik santrali engelleme çabalarında köy sakinleriyle yaşadıkları diyalog ve olaylar anlatılıyor.
 


2006'daki Dondurmam Gaymak'la Oscar'da En İyi Yabancı Film dalında aday adayı olan Aksu'nun filminde Roth, gerçek hayattaki görevini canlandırarak Entelköy'ü ziyaret edip köy halkıyla görüşen Yeşiller Partisi Eş Başkanı'nı oynadı.
 

entelköy-efeköye-karşı-imdb.jpg
Roth'un yer aldığı Entelköy Efeköy'e Karşı'nın yönetmeni Yüksel Aksu, 2015'te de Cem Yılmaz'ın başrolde oynadığı İftarlık Gazoz'u çekmişti (IMDB)


Türk basınına yaptığı açıklamada filmde rol almaktan onur duyduğunu söyleyen Roth, "Unuttuğumuz değerleri hatırlatan ve insanlığın doğayla ilişkisini yeniden sorgulamaya yol açacak bu filmin tüm dünyaya önemli bir mesaj vereceğini düşünüyorum" dedi.

"Gezi olayları savaş gibiydi"

Roth, 2013'teki Gezi olaylarında da İstanbul'daki protestolara katıldı. Polis, Taksim Meydanı'nda düzenlenen gösterilerde Divan Otel'in önünde ve içinde toplanan protestoculara biber gazıyla müdahale ettiğinde, Roth da gazdan etkilenenler arasındaydı.

Divan Otel'e sığınan Roth, 16 Haziran 2013'te Alman haber ajansı DPA'ya açıklamasında, "Savaş gibi. Sokaklarda herkesi kovalıyorlar ve nişan alarak göz yaşartıcı bomba kullanıyorlar" dedi. Roth, Alman haber kanalı Welt'e verdiği açıklamadaysa "Zehirlenmiş gibi hissettim" diyerek, otelin içinde kurulan küçük sağlık merkezinde tedavi gördüğünü, burada birçok yaralı kişiyle ve sağlık görevlileriyle karşılaştığını anlattı. Roth bir gün sonra yine Taksim Meydanı'na giriş yapmaya çalıştığında, bu sefer polis girişini engelledi.
 

roth-twitter-marcus-schwarze.jpg
Gezi olayları sırasında polisin kullandığı biber gazından etkilenen Roth, Divan Oteli'nde tedavi görmüştü (Twitter/@MarcusSchwarze)


18 Şubat 2020'deyse Roth, Gezi Davası'yla ilgili açıklamalarında iş insanı Osman Kavala ve "Büyükada Davası" sanıklarından Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Onursal Başkanı Taner Kılıç'a destek verdiğini söyledi.

DPA'ya konuşan Roth, davayı "Demokrasi yönünde verdiği sözlerden çoktan vazgeçen bir otokratın intikam hamlesi" olarak değerlendirdi ve Almanya'nın Türkiye'ye silah ve teçhizat satışını durdurmasını talep etti.

Soma maden faciası ve Köln konuşması

Roth'un AK Parti hükümetiyle ilişkisinde özellikle Gezi olaylarından sonra bir değişim yaşandığı görülüyor.

13 Mayıs 2014'te Türkiye, Manisa'nın Soma ilçesindeki kömür madeninde çıkan yangın nedeniyle 301 madencinin hayatını yitirmesiyle sarsıldı. O sırada Arnavutluk'taki görüşmelerini iptal ederek Soma'ya giden Erdoğan, basın açıklaması yaptıktan sonra bir grup yurttaş tarafından protesto edildi. Bunun ardından İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere ülkenin farklı yerlerinde gösteriler düzenlendi.

Alman basını da maden faciasını ve protestoları yakından takip etti. Erdoğan, 24 Mayıs'ta Almanya'nın Köln şehrine, AK Parti'ye yakınlığıyla bilinen Avrupa Türk Demokratlar Birliği UETD'nin 10. kuruluş yıldönümü etkinliğine katıldı.

Erdoğan, Almanya'nın önde gelen haber dergilerinden Der Spiegel'ın Soma'daki bir madencinin "Cehenneme git Erdoğan" şeklindeki sözlerini başlığına taşımasını sert sözlerle eleştirerek, Alman medyasının çeşitli fırsatlarda Türkiye'deki iktidarı zayıflatmak için çaba gösterdiğini savundu.

Roth ise buna tepki göstererek "korkularının gerçek olduğunu" söyledi ve Erdoğan'ın sözleriyle "özgürlükçü demokrasinin temel prensiplerini hiçe saydığını ve elinde imkan olsa yurtdışındaki medyayı da kontrolü altına alacağını ispatladığını" öne sürdü.

"IŞİD, İstanbul'da yaz kampı yapıyor"

Roth, hükümetin IŞİD'le mücadelesinde de eleştirel bir tavır takındı. Hükümetin gerekli tedbirleri almadığı ve örgüte göz yumduğunu savunan Roth, 2014'te Alman televizyon kanalı ZDF'e yaptığı açıklamalarda, "Erdoğan hükümeti Türkiye'den Suriye'ye silah geçişine engel olmadı. IŞİD'in şimdiye kadar açık biçimde petrol satmasına engel olmadı. NATO müttefiki Türkiye'nin inandırıcı bir politika izlemesine ihtiyaç duyuyoruz. Almanya'nın da bu noktada siyasi baskı uygulaması gerekiyor" dedi.
 


Alman siyasetçi ayrıca hükümet tarafından "Türkiye'den Suriye'ye silah gitmesine, tanınmış IŞİD savaşçılarının Türkiye'deki hastanelerde tedavi edilmesine engel olunmadığını, IŞİD'in İstanbul'da bir yaz kampı yapmasına izin verildiğini" de savundu. Roth, aynı dönemde verdiği başka bir söyleşideyse NATO'ya Türkiye'nin IŞİD'e göz yummasına karşı adım atması çağrısında bulundu.

"Alman parlamentosuna kırmızı kart gösterildi"

2017'de Almanya, İncirlik Üssü'nde görev yapan askerlerinin geri çekilmesini tartışırken, dönemin Federal Meclis Başkan Yardımcısı Roth liderliğine bir heyet Türkiye'ye ziyarete gelmeyi planlıyordu.

Heyetin muhalefet partileri, sivil toplum kuruluşları ve medya temsilcileriyle, 16 Nisan 2017'de gerçekleştirilen ve "Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine" geçilmesine karar verilen referandumla ilgili görüşmek istediği belirtilmişti. Fakat Türkiye heyete, TBMM'ye girmelerine izin verilmeyeceğini ve kendilerine koruma tahsis edilmeyeceğini söyleyince, ziyaret iptal edildi.

Roth, olaya ilişkin açıklamasında "Bu durum siyasi diyalogun fiilen reddedildiği, Alman parlamentosuna kırmızı kart gösterildiği anlamına gelir" dedi.

Ölüm tehdidi

2019'da Almanya'da Yeşiller Partisi'nin Türk kökenli milletvekili Cem Özdemir'le Roth, radikal sağcı bir grup tarafından ölüm tehdidi mesajı aldı.

ABD merkezli Nükleer Silah Bölüğü (Atomwaffen Division) örgütünün Almanya'daki kolu, iki siyasetçiye "Şu sıralarda sizi nasıl ve ne zaman öldüreceğimizi planlıyoruz. Bir sonraki kamuya açık etkinlikte mi veya biz sizi ikamet ettiğiniz yerde mi yakalarız?" yazan bir mesaj gönderdi.
 

roth-özdemir-afp.jpg

Roth'un birlikte çalıştığı Türk kökenli Alman siyasetçi Cem Özdemir, yeni hükümette Gıda ve Tarım Bakanı olarak görev yapacak (AFP)


Olaya dair açıklamasında Roth, "Tehdit bu kez Cem'e ve bana yönelik olabilir ancak bu tehdit, yerel siyasetçilere ve sivil topluma, Yahudilere ve Müslümanlara, sanatçılara ve göçmen kökenlilere karşı yapılan yıldırma girişimleri arasında yer alıyor" dedi.

"Erdoğan'a baskı artmalı"

Roth, Aralık 2020'deyse dernek yöneticilerinin, İçişleri Bakanlığı'nca görevden alınarak, yerlerine kayyum atanmasının önünü açtığı gerekçesiyle muhalefet partilerinden tepki toplayan ''Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi''ni de eleştirdi.

Alman siyasetçi, karara ilişkin açıklamasında "Almanya'nın ve AB'nin, bu otokratik rotaya daha fazla tahammül etmeyeceklerini gösteren güçlü bir sinyalin, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a verilmesinin zamanı çoktan geldi" dedi.
 

roth-igor-levitt-instagram.jpg
Rusya doğumlu Alman piyanist Igor Levit'e, 2021'de Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (Institute für Auslandsbeziehungen) Kültürler İçin Diyalog ödülünü Roth takdim etmişti (Instagram/@claudiaroth_official)


Düzenlemenin "eleştirel sesleri susturmayı" amaçladığını savunan Roth, bunun "Türk toplumunun ve siyasetinin, otokratik dönüştürülme sürecinde bir kilometre taşı" olduğunu iddia etti.

Persona non grata krizi

Erdoğan'ın, Ekim 2021'de iş insanı Osman Kavala'nın serbest bırakılması için ortak bildiri yayımlayan 10 ülkenin büyükelçilerinin "istenmeyen kişi" (persona non grata) ilan edilmesine yönelik talimat verdiğini söylemesi hem yerel basında hem de Batı medyasında geniş yankı uyandırdı.

Aralarında Almanya'nın Ankara Büyükelçisi Jürgen Schulz'un da bulunduğu yetkililerle ilgili açıklamalara tepki gösteren Roth ise Türkiye'ye yaptırım uygulanmasını talep ederek "Erdoğan'ın kendisini eleştirenlere karşı vicdansız tutumu hiçbir engel tanımıyor" dedi

Artık Almanya'nın Kültür ve Medyadan Sorumlu Devlet Bakanı pozisyonunda görev yapan Roth'un Türkiye'yle gelecekte kuracağı ilişkilerin nasıl olacağı henüz belli değil. Fakat Türk siyasetiyle içli dışlı olan Roth'un hükümetle temaslarının belirleyici temaları büyük ihtimalle insan hakları, toplumsal düzenlemeler ve AB'yle ilişkiler olacak.



Yararlanılan Kaynaklar: Guardian, Der Spiegel, Bayern Kurier, FocusBianet, AB.gov, Cumhuriyet, Amerika'nın Sesi, Deutsche Welle, Haber Türk, AA, NTV, Dünya, Rudaw, Sputnik, Wikipedia

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU