Tarih, insanın sürekli olarak başkalarını boyun eğdirme ihtiyacına tanık oldu. Bugün gördüğümüz modern yönetim biliminin bile temelini oluşturan bir gerçekten söz ediyoruz. Ancak, şirketler aradıkları çalışanı bulmakta zorlandıkça bu durum hızla değişmektedir.
Kurduğumuz bütün ilişkilerin içerisinde ya yönetici ya da yönetilen olarak yer alırız. Örneğin; öğrenciler, derse giren öğretim üyesinin kurallarına göre davranmak zorundadır, öğretim üyeleri bir bölüm başkanının yönetimi altındadır, bölüm başkanları dekanın, dekanlar rektörün, rektör YÖK'ün, YÖK MEB'in, MEB hükümetin.
İş dünyası da yöneten ve yönetilen zincirine tabidir. Yönetilenlerin, yöneticiler tarafından konulan kurallara uyması ile bir uyum, ölçü sağlanmaktadır. Kuruluşlar ne kadar düz olursa olsun hiyerarşik olacak şekilde tasarlanmıştır.
Bu tasarımda bazı insanlara, başkalarına liderlik, kontrol etme hakkı verilmektedir. Her zaman sizi denetleyecek, gözden geçirecek ve mümkün olduğunca itaatkâr bir şekilde belirtilen yolu izlemenizi sağlayacak biri olmaktadır.
Neden? Çizgiyi aşan herkesi gözden geçirmek, başka bir yere yerleştirmek veya işten çıkarmak için. Aslında bu şekilde yönetim, hepimizin bildiği gibi tamamen komuta ve kontrol ile ilgilidir.
Oysa insanlar uzunca bir zamandır komuta ve kontrol zincirine tabi olmadan işlerini yapabildiklerini görmektedir.
Sendikaların iş yeri demokrasisindeki yeri nedir?
Sendikalar, birçok ülkede iş yeri demokrasisinin teorik olarak desteklenmesinde ve somut yönetiminde önemli bir rol oynamıştır. Ancak bugün işler farklı görünmektedir.
İş ortamında demokrasi örnekleri olsa da hiyerarşik örgütlenme biçimleri baskın olmaya devam etmekte ve örgütsel demokrasi medyada, kamusal yaşamda çok az ilgi görmektedir.
İşyeri demokrasisinin düşüşü kısmen sendikacılığın düşüşüne bağlıdır ve kesinlikle ekonomik üretim sisteminin dönüşümleriyle ilgilidir. Sendikalaşma prevalansındaki bu düşüşe çeşitli faktörler katkıda bulunmaktadır.
Mesela ekonomilerin bileşimi değişti. Büyüyen sektörler değişti. Büyüme, yüksek teknoloji ve hizmet sektörüne kaydı. Artık daha fazla insan, sendikalaşma oranlarının daha düşük olduğu hizmet endüstrilerinde çalışmaya başladı.
Sendika yoğunluğu tarihsel olarak imalat ve kamu sektöründe yoğunlaşsa da geçmişe göre imalat işlerindeki işçilerin sayısı azalmaya başladı. Sendika üyeliği, sendikalaşma oranı yüksek endüstriler içinde de düştü.
Yeterince biliniyor mu?
İşyeri demokrasisi, her özel şirketin demokratik bir organizasyona dönüşmesine yönelik eski bir fikirdir.
1960'larda, seçkin bir azınlığın yukarıdan aşağıya karar vermesinin, çalışanlara yönelik önyargılı kararlar alınmasına yol açtığına dair bir fikirden doğmuştur. İşyeri demokrasisi, zaman zaman su yüzüne çıksa da hala çok az bilinmektedir.
Peki özel şirketleri demokratikleştirmek adaletin gereği midir?
Bu soru, şirketlerin toplumdaki rolü hakkında daha geniş bir tartışmanın parçası olarak, mali krizlerin ardından hep ilgi görmüştür.
İş yeri demokrasisi nedir?
İşyeri demokrasisi, iş yeri nde demokratik yöntemlerin uygulanmasıdır. Oy kullanma, referandum ve kamuoyu tartışması gibi demokratik ilkelerin iş yerinde uygulanmasını sağlayacak yolları bulmaktır. Veya başka bir deyişle, işyeri demokrasisi, çalışanların kendilerini "sahip" gibi hissetmesidir.
İşyeri demokrasisi uygulamaları, şirketteki herkesin oylarının esasen aynı ağırlığı taşıdığı şekilde tam ölçekli olabileceği gibi yalnızca işin belirli bir alanı veya departmanı için geçerli olabilecek şekilde daha küçük girişimlere kadar çok çeşitlidir.
Örneğin bir işletmenin çalışanlara uzaktan çalışıp çalışmama konusunda oy vermelerinin sağlanmasıyla, iş yeri karar alma organlarına katılımlarını artırmakla ilgilidir.
Avantajları nelerdir?
Araştırmalar demokratik işyerlerinin daha güvenli, daha adil ve daha sürdürülebilir olduğunu göstermektedir. Çalışan bağlılığında ve dolayısıyla üretkenlikte bir artış sağlamaktadır.
Grup olarak karar almanın yenilikçi, işbirlikçi fikir üretme sürecine faydaları görülmektedir. İş yerinde demokrasi, hiçbir çalışanın geride kalmaması için iş dünyasının yeşil ve dijital dönüşümünü şekillendirmek için gereklidir. Aynı zamanda toplumdaki demokratik davranışı daha geniş çapta pekiştirir.
Dezavantajları nelerdir?
Tıkanmış karar verme süreçlerini, çoğunluğun zorbalığını, demokratik olarak yetkilendirilmiş gücün keyfi, kontrolsüz davranacağı gibi endişeleri gösterebiliriz.
Demokratik bir iş yerine dönüşmek için ne yapmalı?
Şeffaf olmak, tüm çalışanları görüşlerini sunmaya teşvik etmek, anket yapmak, takım kararları verirken oylamak, yaşadığımız dünya gri olduğundan siyah ve beyaz katı politikalardan uzak durmak, özgürlük demokrasi ile el ele gider; iş bittiği sürece çalışanlara biraz özgürlük vermekten korkmamak, sorumlulukları devretmek demokrasinin bir parçasıdır; bu nedenle çalışanlara düzgün bir şekilde yetki vermek, her departmana adil ve eşit davranmak, şirketin her seviyesindeki insanlarla diyalog başlatmak.
Bir işletme iş yeri demokrasisi kurmaya çalışırken, unutulmaması gereken en önemli şey, çalışanların insan olduğu ve kendilerine bu şekilde davranılmayı sevdikleridir.
Belirli özgürlüklere sahip olmak, seslerini duyurmak, bir şeyin parçası olduklarını görmek ve şirketin onlara ihtiyacı olduğunu hissetmek isterler.
İşyeri demokrasisi, bizim için çok uzak gibi görünse de yakında gerçek olacak. Yönetmeye hazır olursak kazanmaya da hazır oluruz.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish