4 Haziran'da, yani Hong Kong'un zanlıları iade konusunda yasa değişikliğine karşı 2 milyon kişi sokağa dökülmeden birkaç gün önce, Victoria Park'taki gece nöbetine 180 bin kadar yurttaş katıldı.
1989’da Tiananmen Meydanı'nda kalabalığı dağıtmak ve demokratik Çin çağrısını hükümsüz kılmak için Çin Komünist Partisi (ÇKP) liderlerinin kanlı emriyle gerçekleşen katliamı anma töreni yapıldı. Olayın üzerinden 30 yıl geçmiş olsa bile bu etkinlik, gerek yerli gerekse yabancı gençleri ve yaşlıları cezbetmeye devam ediyor.
Bir araya gelen topluluk, halkın bitmek tükenmek bilmeyen demokrasi ve özgürlük arayışını resmetmekle kalmıyor, aynı zamanda, statüsü potansiyel olarak zayıflasa ve egemenliği 1984’te imzalanan Çin-Britanya Ortak Bildirisi kapsamında 1997'de İngiltere'den Çin'e aktarılmış olsa bile Hong Kong’un hala özgür bir şehir konumunda olduğunu da sembolize ediyor.
Batılı pek çok devlet, ülkenin siyasi dönüşümünü ekonomik işbirliği yoluyla kolaylaştırmayı umarak, katliamdan kısa bir süre sonra Çin’le ticarete kaldıkları yerden devam etti. ÇKP'nin yeni nesil liderlerinin rejimin muhafazasında daha sarsılmaz bir tutum takınmasıyla birlikte halk da bu stratejinin işe yaramadığını fark etti.
Böylelikle, iade yasa tasarısı yalnızca birkaç hafta önce Hong Kong gündemine geldiğinde, Hong Kong'u Çin'den ayıran en temel değer olan hukukun egemenliği ilkesi, özerkliğe karşı açıkça bir tehdit olarak görüldü. Bu durum Hong Kongluların gözünde, ÇKP'nin Hong Kong'un egemenliğini üstlenmesinden sonra yerel halka ve denizaşırı yatırımcılara bölgenin ekonomik refahını güvence altına alma adına 1980'lerde verilen siyasi vaatlerin çöktüğüne işaret ediyordu.
Tek devlet iki sistem prensibinin un ufak olmasına tepki gösteren 2 milyon kişi sokaklara döküldü; farklı siyasi gruplar, sınıflar ve yaşlardan insanların oluşturduğu bu kalabalık, yönetim tarafından yeniden çizilen kırmızı çizgiyi hep birlikte geri püskürttü. Hong Kong Özel İdari Bölge Baş Yöneticisi Carrie Lam'ın yasa tasarısının askıya alındığını açıklamasına karşın, sonuçtan memnun olmayan çok sayıda Hong Kong sakini, şimdi daha köklü bir değişimi ateşlemek için daha fazla eylemde bulunulmasını talep ediyor.
Protestocular kitlesel seferberlik hedeflerinin hala sonuçlanmadığına inanıyor. Baş Yönetici’yi istifaya zorlamadılar, siyasi soruşturmadan hala muafiyet kazanamadılar, yetkilileri, eylemlerini “isyan” sınıfından çıkarıp “gösteri” olarak yeniden adlandırması konusunda zorlamadılar ve protestocuların yaralanmasına neden olan, 150 göz yaşartıcı bomba, sayısız plastik mermi, 20 plastik mermi saçtığı için polisin sorumlu tutulması amacıyla yönetime hala baskılar sürüyor.
Protestocular artık hükümete olan tüm inançlarını yitirdi. Hükümetin yönetmeye ehil olduğunu reddediyor ve yönetimden gelen tüm tekliflerde yapılacak siyasi manevrayı gözetliyorlar. Hükümete güven azalıyor; polis vahşeti ve protestoları bastırmak için başvurulan otoriter idare, bir madalyonun iki yüzünü teşkil ediyor.
Bu durum, bizi son yılların demokratik hareketlerine götürüyor. ÇKP hükümetinin 5 yıl önce demokratik reform olasılığını tuzla buz etmesi, neredeyse üç ay boyunca sokakları işgal eden Şemsiye Hareketi'nin ortaya çıkışını tetiklemişti. Her ne kadar birçok genç bu vesileyle politikleşmiş olsa da kazanılan ivme, iktidardaki rejimin yarı-bağımsız mahkemeyi kendi kaderini tayin ilkesi taraftarı ve bağımsızlık yanlısı yeni seçilmiş 6 milletvekilinin yetkilerini ellerinden almaya ve biz dahil ön saflardaki birçok aktivisti hapse atmaya zorlamasıyla birlikte kaybedilmiş oldu. İade yasası değişikliği korkusu, Hong Kong halkının şikayetleri arasında buzdağının sadece görünen kısmını teşkil ediyor.
Yurttaşlar ayrıca, İngiliz hükümeti ve ÇKP rejimi tarafından tanımlanan işlevsel kentin ötesine geçmeyi umarak, ekonomik alternatifler arıyor. Bir zamanlar Hong Kong halkı, Asya Kaplanları denen 4 ekonomiden biri olan ve daha sonra turizmdeki patlamayla birlikte küresel bir finans kentine dönüşen, güçlü ve ihracata yönelik bir sanayi kenti yaratmanın gururunu paylaşıyordu.
Ne var ki egemenliğin devrinden yaklaşık 22 yıl sonra, iş dünyasının seçkinleri, yerel bürokratlar ve ÇKP liderlerinin oluşturduğu; demokratik reform, aşırı çalışma saatlerinin düzenlenmesi ve kapsamlı emeklilik sistemine karşı çıkan bir koalisyon hükümeti durumu iyice kötüleştirdi. Dahası gıdada ve suda Çin’e bağımlılığın yanı sıra mağaza zincirlerinin çok yüksek sayıda Çinli turist çekmesi ve yerel medya, arsa ve konut edinmede Çin’den sınırsız sermaye kabul etmesi, Hong Kong’un kırılganlığına karşı dikkati epey diri tutuyor.
Politik gerileme ve ekonomik erozyon, Hong Kong'u homojen endüstriler, otosansür uygulayan basın ve üniversiteler, dengesi bozulmuş toplumsal ve araziyle ilgili politikalar ve karşılanamaz konut fiyatlarıyla birlikte daha da yaşanmaz bir şehre dönüştürüyor. Çin'e ne kadar bel bağlarsak, Hong Kong halkının uzun vadede seçim reformu için talepte bulunması için gereken pazarlık payı da o kadar azalıyor. Dört bir yanda yaşanan bozulma, Hong Konglu ve Çinli yetkililerin duydukları aşırı özgüvenin ve kibrin artmasına da yol açıyor. İade yasa tasarısı, maruz kaldıkları güç zehirlenmesinin örneklerinden sadece biri.
Hong Kong’daki mücadele, özgür ve eşit bir dünya için verilen mücadelenin bir parçasıdır; toplulukların eşitlik, işbirliği, canlılık ve demokrasiyle bir arada var olma özlemidir. Böyle bir rüyayı gerçekleştirmek için çıkış noktası, Hong Kong'un hukukun egemenliği hakkını savunmak ve iade yasa tasarısını defetmek olmalıdır.
Ancak uzun vadeli umutlarımız, iktidarı halka devretmenin yanı sıra çeşitli yönetim ve toplum kademelerinde seçime dayalı gerçek demokrasiyi uygulama konusunda ÇKP'ye baskı yapmamıza dayanıyor. Demokratik bir Hong Kong'un, daha demokratik bir Çin'e yol açabileceğini aklımızından çıkarmamalıyız. İstikrarlı bir siyasete ve sağlıklı bir ekonomiye sahip, dünyanın yükselen süper gücü, dünyayı daha iyi bir yer haline getirmede rol oynayabilir.
Hong Kong halkı, taleplerini iade yasa tasarısından, uluslararası toplumun ortaklaşa onaylaması gereken ve uzun süredir unutulmuş bir vaat olan tek devlet iki sistem prensibini savunma ve bu konuda reforma gitmeye yönlendirmek için mücadeleye hazır. Haziran ayı sonlarında düzenlenecek G20 zirvesinde, halklar ve dünya liderleri için daha iyi -ve Hong Kong'daki kötü durumu görmezden gelemeyecek- bir dünya vizyonunu dile getirmeleri için sahne kurulmuş olacak.
Joshua Wong ve Alex Chow, Hong Kong'da demokrasi yanlısı bir protesto grubu olan Şemsiye Hareketi’nin liderleridir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://www.independent.co.uk/voices
Independent Türkçe için çeviren: Kerim Çelik
© The Independent