Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “Modern olmak, ille de dünyanın sanayileşmiş zengin toplumlarında karşımıza çıkan bir tutum olmayabilir. Bazen Wall Street’te verilen bir karar dünyanın en barbar kararı olabilir. Milyonlarca insanın hayatını doğrudan etkileyen, zengini daha çok zengin, fakiri daha çok fakirleştiren bir karara dönüşebilir” dedi.
Kalın, Hitit Üniversitesince Ethem Erkoç Konferans Salonu'nda düzenlenen "Barbar, modern, medeni: Çağın anlamı üzerine düşünmek" konulu söyleşide, modernitenin özgür birey ile rasyonel toplum inşa etmeyi hedeflediğini, özgür bireyin ise anlamdan, erdemden uzak olduğunu söyledi.
Modernitenin özgür bireyin zorbalık yapmaksızın karşı tarafı ikna ederek, belli konularda mutabık kalarak sorunlarını çözeceği, özgürleşip üzerindeki vesayet yapılarından kurtularak üretken, verimli bir sosyoekonomik yapı kurup dünyaya barış ve huzur getirmeyi vadettiğini anlatan Kalın, şöyle devam etti:
"Gerçekliğin bundan çok farklı olduğunu gördük. Zamanla aydınlanmanın o yüksek ideallerinden uzaklaşmış bir dünya çıktı karşımıza. Avrupa emperyalizmi, Avrupa merkezcilik ve bununla beraber gelen yıkım, son 200 yıldır dünyamıza çok büyük maliyetler ödetti. İki dünya savaşı, insanlık tarihinin gördüğü en kanlı savaşlar oldu. Etkilerini bugün hala gördüğümüz iki dünya savaşı. Burada kullanılan teknolojileri hafife almamak lazım. Bugün dünyamızda karşı karşıya kaldığımız salgınlar, biyolojik savaşların, kimyasal silahların, kitle imha silahlarının temelleri maalesef bu dünya savaşlarında atıldı. Savaş ekonomisi dediğimiz korkunç bir ekonomi ortaya çıktı. Bugün bazı biyologlar dünyadaki bu tür büyük salgınların, en son Kovid-19’u yaşadık, bundan sonra artarak devam edeceği öngörüsünde bulunuyor. Bunun da temel sebebi dünyanın giderek daha toksik, daha radyoaktif hale gelmesi. İcat ettiğimiz, kullandığımız teknolojilerle, radyoaktif dalgalarla, atıklarla dünyanın dengesi o kadar çok bozuldu ki artık bundan sonra bu tür salgınlar çok daha büyük ve köklü şekilde insanlığın başına musallat olmaya devam edecek"
"Özünüzü gür yapan, yani cevherinizi güçlendiren şeyi yapabildiğiniz oranda özgürsünüz"
'Çağdaş, modern, ilerleyen dünya' diye takdim edilen dünyanın karanlık bir tarihinin olduğunu vurgulayan Kalın, üzerindeki her tür vesayetten kurtulmuş bir özgür bireyin ortaya çıkıp çıkmadığının, çıktıysa kurduğu rasyonel toplumun gerçekten tarihte hayata geçip geçmediğinin sorgulanması gerektiğini söyledi.
Batılı düşünürlerin, 'bireyin özgürleşmesi' derken insanın yeryüzündeki serüvenine istikamet kazandırmış tarih, din, gelenek, aile gibi yapıları ortadan kaldırmayı savunduğunu belirten Kalın, şunları ifade etti:
Bunun yerine tamamen akli ilkelere dayalı, bireyin kendi özgür akli melekelerini ortaya koyduğu yapıların yönlendirdiği bir insan anlayışından bahsediyorlardı. Batılı düşünürlere göre özgürleşmek demek bir anlamda tarihin, geleneğin, dinin, metafiziğin yükünden kurtulmak anlamına geliyordu. Özgür olmak demek, her tür sınırlardan kurtulmak ve insanın aklına ya da nefsine hoş gelen her şeyi istediği gibi yapabilmesi demek değildir. Belli bir istikamete doğru giderken siz aklınızı ve erdeminizi, ahlakınızı kullandığınız ölçüde özgürleşebilirsiniz. O yüzden Türkçe'de özgürlük kelimesi 'özü gür' olmakla türetilmiştir. Özgür olmak, insanın özünün gür olması demektir. Özünüzü gür yapan, yani sizin aslınızı, cevherinizi güçlendiren şeyi yapabildiğiniz oranda özgürsünüz. Aklınıza gelen her şeyi yapmak demek, özgürlük demek değildir. Bu ancak insanın özgürlüğünü hoyratça kullanması ve tüketmesi anlamına gelir. Özgür olmak demek aynı zamanda vazgeçmek demek. Yaptığınız tercih çerçevesinde bir hedefe odaklanmak ve belli şeylerden de vazgeçmek anlamına geliyor. Çünkü özgür insanın aklı ve iradesiyle kendini gerçekleştirme eylemidir.
Kalın, modernitenin öne sürdüğü özgürlük-anlam ikileminin aksine insanın anlamı, erdemi ortadan kaldırmadan özgür olabileceğini vurguladı.
Modernitenin insana özgürlük, seçme hakkı verdiğini ancak olası bir anlam krizinde sorumluluğu kişiye bıraktığını dile getiren Kalın, "Modernitede kişinin tercihlerinden sonra hayatında anlam krizi, tatminsizlik, hiçlik duygusu varsa, yokluk hayatını tanımlayan ana kavram haline geldiyse, bunun sorumluluğunu kişiye bırakıyor. Dolayısıyla modern düşüncede özgürlükle anlam arasında ters ilişki ortaya çıkıyor. Özgür olacaksanız anlamdan, anlamlı bir hayat yaşamak istiyorsanız özgürlüklerinizden vazgeçiyorsunuz. Bunun bir sahte ikilem olduğunu söylememin sebebi şu; aslında bizim geleneğimiz özgürlüklerimizden vazgeçmeden anlamlı bir hayat yaşamanın mümkün olduğunu söylüyor. Aynı anda hem anlamlı hem de özgür bir hayat yaşayabiliriz. Bilim devriminden itibaren evrenin zati bir anlamının bulunmadığı, anlamı insan zihninin üretip ona atfettiği bir çerçeve olduğu fikri var. Aleme baktığım zaman kendi zatında anlamlı olan bir şey değil ancak benim zihnimin anlamlandırdığı bir yapıyı görüyorum. Dolayısıyla anlam modernitenin tanımladığı özgür bireyin inşa ettiği bir şey haline geliyor. Bu da sorgulanması gereken önemli iddialardan biri. Bazı sorular soru olarak önemlidir. Doğru soruları sormak, tefekkür yolculuğunun en önemli adımıdır. Benim cevaplarım sizi tatmin ederse ne güzel ama kendi cevaplarınızı bulmak için uğraşın" dedi.
Kalın, söyleşinin konu başlıklarından "modern olmak" ile ilgili de "Modern olmak, ille de dünyanın sanayileşmiş zengin toplumlarında karşımıza çıkan bir tutum olmayabilir. Bazen Wall Street’te verilen bir karar dünyanın en barbar kararı olabilir. Milyonlarca insanın hayatını doğrudan etkileyen, zengini daha çok zengin, fakiri daha çok fakirleştiren bir karara dönüşebilir. Yahut Afrika’nın bir köyünde, Anadolu’nun bir mezrasında Asya’nın bir yaylasında sıradan bir köylünün tabiatla, çevreyle, diğer insanlarla kurduğu ilişki o anın en medeni, en rasyonel, en erdemli davranışı olabilir. O yüzden bunu maddi, fiziki, kalkınmışlık, gelişmişlik seviyelerinden bağımsız ve bunların ötesinde düşündüğümüzde medenilik de bir duruşu, bir tutumu, bir tarzı ifade eder. Bu bireyden topluma, kendi kişisel serüvenimizden, sahip olduğumuz toplumsal, siyasal rollere kadar her alanda karşımıza çıkan bir imtihandır, sınamadır, meydan okumadır. Umarım hepimiz bu sınavda başarılı oluruz" ifadelerini kullandı.
"Unvanlar arızlardır. Asıl olan cevherdir, insanın özüdür"
Kalın, söyleşinin soru cevap bölümünde ise kendi unvanlarını kullanmamayı tercih ettiğini, unvanların idari anlamlar içerdiğini düşündüğünü dile getirdi.
Unvanların gelip geçici olduğunu söyleyen Kalın, şunları kaydetti:
Unvanlar arızlardır. Asıl olan cevherdir, insanın özüdür. Bazen bu unvanlar insanın asli kimliğini perdeler. O perdelerin arkasına saklanmak yerine insanın kendi özünü gerçekleştirmek için gayret içinde olması gerekir. Fikrin gücü ikna kabiliyetindedir. Unvanlar üzerinden ‘ben falancayım’ diye statü dayatırsanız, orada bir fikir zenginliği olmaz. O yüzden ben bu unvanları kullanmamayı tercih ediyorum. Buraya da yazmışsınız, sağ olun ama lüzumsuz uzamış. Asıl olan bizim kim olduğumuz. Ben bazen bir akademizm tehlikesi görüyorum, unvan kullanarak fikrini kabul ettirme çabası. Hayır, hepimiz öğreniyoruz. Haftada bir gün ders veriyorum. Ders vermemin en önemli sebebi, talebe olmaktan vazgeçmek istemeyişim. 'Ben prof oldum, ben oldum artık. Benim öğrenecek yeni bir şeyim kalmadı'... Sokrates haklı. Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir. İnsan yaşı ilerledikçe daha çok anlıyor bu sözü.
Kalın, yoğun iş temposu içinde beden ve zihin sağlığını, motivasyonunu nasıl koruduğu yönündeki soruya şöyle yanıt verdi:
Her güne 'Bugün daha iyisini yapabilirim' diye başlıyorum. Bu benim kendime tavsiyem. Diyelim ki çok önemli bir ziyaret gerçekleştirdik, bir diplomatik krizi çözdük veya ülkemiz için şunu gerçekleştirdik, 'Oh tamam bitti' demiyoruz asla. 'Bugün daha iyisini yapabiliriz' diyorum. Çünkü insan kendi başarısını sömürmemeli, istismar etmemeli. Tam tersine, 'Daha fazlasını yaparım' diyerek yoluna devam etmeli. İnsanı motive edecek şey bu. Başkalarının yaptıkları üzerinden motive olabilirsiniz elbette ama oraya nefis karışabilir. 'Rekabet, kıskançlık, ben ondan daha fazla yaptım'. Onun yerine siz kendi yolunuzda yürüyün, kendinizle yarışın. O zaman kimseyle kavga etmeden yolunuza devam edersiniz. Klişe bir laf ama en iyi film henüz çekilmedi, en iyi beste henüz yapılmadı. Bu motivasyon olmalı.
Kalın, daha sonra Çorum Belediyesince inşa edilen Çorumlu Obası Gençlik Kampı'nda gençlerle akşam yemeği yedi.
Söyleşiye Vali Mustafa Çiftçi, AK Parti Çorum Milletvekili Erol Kavuncu, Çorum Belediye Başkanı Halil İbrahim Aşgın ve Hitit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Osman Öztürk de katıldı.
AA