​Amin Maalouf’un Mısırlı yanı

Tıpkı Batı’daki birçok yazar gibi Amin Maalouf da “Afrikalı Leo” adlı kitabından başlayarak birçok dile çevrilen kitaplarıyla dünyaya açıldı

Amin Maalouf / Fotoğraf: AraGeek

Onun araştırmaları ve hayal gücüyle kahramanlarının tükenmez tek kaynağı; insandır. Bu sıradan kahramanları da aile fertlerinde buluyor.

Babası, amcaları ve büyükbabasını destansı bir anlatıyla öykülerinin kahramanları yaparak dönemleri, göçleri, büyük ve küçük tarihi, devletleri ve bireyleri anlatıyor.

Maalouf’un “Tanios Kayası” “Yolların Başlangıcı” “Ölümcül Kimlikler” ve “Doğu'dan Uzakta” gibi kitaplarının hepsi otobiyografidir.

Ünlü romancı son kitabı “Boğulan Medeniyetler (Le Naufrage des civilisations)” adlı kitabında ise bu kez ailenin daha önce hiç okunmamış olan kısmının kimliklerini inceliyor.

Maalouf, önceki eserlerinde Lübnan Dağı’ndaki küçük bir köyden Küba'ya, Kuzey Amerika'ya, İngiltere'ye ve diğer birçok bölgeye göç eden atalarının hikayelerini anlatıyordu.

Şubat 1949 doğumlu yazar, şimdi de Mısır’ın izlerini taşıyan anne köklerini kaleme alıyor.

Ruchdi Maalouf adlı “editörle” evlenen Edile el-Ghusein’e göre “vatan” Mısırdı. Ancak evladına rahat bir çocukluk yaşatmak için Mısır'ın ihtişamıyla Beyrut’u karşılaştırıldığında ülkesine ve modern toplumuna geri dönmesi gerekiyordu.

Ancak Amin’in Mısır’daki çocukluk günleri uzun sürmedi. Tüccar olan el-Ghusein ailesi, Mısır’daki devrim, sosyalizm ve milliyetçiliğe yabancılık hissettiler. Fakat aile göç vatanı Lübnan’da da yabancılaşmışlardı ve bu onların son göç tecrübesi olmayacaktı.

Lübnan'daki savaş, binlerce insanı yerlerinden etmişti. Amin'in babasının yakınındaki bir patlamada ölmesinin ardından annesi daha önce göç eden oğlunun yanına gitti.

Amin Maalouf, Boğulan Medeniyetler kitabında üslubu, detaycılığı ve güzel ruhuyla okuyucularına Mısır’daki kimlik çatışmalarını aktarıyor.

Burjuva sınıfından olan ailesinin dönemin Mısır Başbakanı Cemal Abdünnasır’dan nasıl etkilendiğini ve nasıl solcu bir gence dönüştüğünü, annesi ve ailesine olan sevgisiyle “ülkeyi kaybeden” adama karşı hisleri ve nihayet Kahire’deki evi satması arasındaki çatışmaları anlatıyor.

Maalouf kaleme aldığı her satırda, kendisini ülkeden ülkeye, kıtadan kıtaya alıp götüren bu akımları gözlemliyor, tanık oluyor ve tasvir ediyor.

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Şarku'l Avsat'tan Independent Türkçe için çeviren: Seda Demiröz

DAHA FAZLA HABER OKU