Sadece düşmanlarınız tarafından işlenen savaş suçlarına karşı çıkarsanız, savaş suçlarına gerçekten karşı çıkmış olmazsınız. Birçok uzmanın Gazze'deki çatışmada hem Hamas'ın hem de İsrail'in savaş suçlarına karıştığı yönündeki tezleri karşısında bu fikirle mücadele edilmesi gerekiyor.
Hamas'ın Tel Aviv'i bombalamasını kınarken, aynı nedenle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'dan ateşkesi kabul etmesini ve masum insanları öldüren operasyonları durdurmasını talep etmemiz gerekmez mi?
ABD, 1948'de kurulduğunda İsrail'i tanıyan ilk ülkeydi. Ayrıca Demokratların ve Cumhuriyetçilerin on yıllardır üzerinde uzlaştıkları nadir durumlardan biri de Tel Aviv'e destek vermektir.
Eski ABD Başkanı Barack Obama göreve geldikten kısa bir süre sonra şunu yazdı:
ABD ile İsrail arasındaki derin dostluk bağları her zaman olduğu gibi güçlü kalmaya devam edecek ve sarsılmayacaktır.
Ancak Netanyahu'nun Gazze'deki ateşkese direnmesiyle bu bağlar bugün sarsılıyor. Bu durum akıllara şu soruyu getirmektedir:
ABD, çok sayıda çocuğu öldüren, 17 hastane ve kliniğe zarar veren ve 72 bin kişiyi evlerinden kaçmak zorunda bırakan bu yıkım yağmurlarını neden destekliyor?
ABD Başkanı Joe Biden, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin ateşkes çağrısı yapmasını engelledi.
Görünüşe göre özel diplomasi yoluyla açık bir kınamadan ok daha fazlasını başarabileceğine inanıyor.
Biden 2010'da şu sözü sarf etmişti:
ABD ile İsrail arasında mesafe olmadığı herkes tarafından bilindiği zaman Ortadoğu'da ilerleme gerçekleşir.
Ne yazık ki bu 'ilerlemeyi' fark etmek zor. Netanyahu, yerleşimcilerin alanını genişletmek ve iki devletli çözüm için umutları yok etmek için Amerikan örtüsünü kullanıyor.
Ülke içerisindeki aşırılık yanlılarının eylemlerine göz yumuyor. İsrail'de 'Araplara Ölüm' gibi isimlerle "WhatsApp" üzerinden 100'den fazla yeni sohbet grubu kuruldu. Bu gruplarda Filistinlilere yönelik şiddet teşvik ediliyor.
Netanyahu, Gazze'yi bombalayarak ve İsrail Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin'in "iç savaş" olarak tanımladığı sokak çatışmalarını ateşlemektedir.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
ABD'li bazı gençler, İsrail'in yükselişini 'radikal ve aşırılık yanlısı' olarak görüyor. Cesur bir demokrasi olarak değil, baskıcı bir askeri güç olarak ona bakıyorlar.
Onlara en çok dehşet veren şey, İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün 'apartheid suçları' olarak tanımladığı suçlardır.
Netanyahu, ABD'den her iki partinin verdiği desteği baltaladı.
İsrail'in, güçlü bir demokrasiye sahip olduğunu zanneden ve Arap vatandaşlarına belki de komşularından daha fazla haklar verdiğini düşünen pek çok kişi var.
Ayrıca işgal altındaki topraklarda sistematik olarak Filistinlilere karşı ayrımcılık yapan, onlara oy hakkı vermeyen ve onları devamlı kontrol edebileceğine, topraklarına ve suyuna el koyabileceğine inanan başka bir İsrail de var.
İsrail'in Gazze politikasının savunucuları, eski İsrail'in binalarını yıkmadan önce insanları uyardığına ve Hamas'ın aksine mümkün olan en fazla sayıda sivili öldürmeye çalışmadığına dikkat çekiyorlar.
Bütün bunlar doğrudur. Ancak ABD, "Hamas'tan daha iyi" olarak tanımlamaktan daha yüksek ahlaki değerlere sahip müttefikler edinmeyi istemelidir.
Gazze'nin yıkılması Netanyahu'ya siyasi olarak yarar sağlarken, kendisinin stratejik bir amacı varmış gibi görünmemektedir, hatta Hamas'a yardım ettiği de söylenebilir.
İsrail merkezli Haaretz'in editörlerinden Aluf Benn, söz konusu operasyonların, İsrail'in bugüne kadarki en başarısız ve aynı zamanda faydasız operasyonu olduğunu söyledi.
Senatör Bernie Sanders ve Senatör Jon Ossoff, Netanyahu'ya karşı çıkarak Kongre'de liderlik ettikleri için selamlanmalıdır.
Burada her iki adamın Yahudi olduğunu belirtmekte fayda var. Öte taraftan bugün Netanyahu'nun politikalarının en güçlü destekçileri 'Amerikan Yahudileri' değil, beyaz Hıristiyanlardır.
Pew Araştırma Merkezi'nin geçen yıl yayımladığı araştırma, ABD'deki genç Yahudilerin üçte birinden azının Netanyahu'yu iyi veya mükemmel olarak değerlendirdiğini ve ayrıca sadece dörtte birinin İsrail'i boykot için hazırlanan bir belgeye karşı çıktığını gösteriyor.
Geçenlerde kaleme aldığım bir köşe yazısında, İsrail gibi zengin bir ülkeye neden yılda 3,8 milyar dolar askeri yardım sağlandığını sordum.
Çünkü bu para, örneğin fakir ülkelerdeki insanları Kovid-19'a karşı aşılamak gibi daha iyi bir işte kullanılabilir.
Kendimi bir eleştiri seline hazırladım. Bana yöneltilen bazı meşru eleştiriler vardı, fakat beni etkileyen şey benimle aynı fikirde olanların sayısının fazla olmasıydı.
Son olarak, ABD'nin İsrail'e yardım için dayatma önerisi antisemitizm suçlamalarını gündeme getiriyor ve bunun gerçek gerçek bir endişe kaynağı olduğu doğrudur.
Tıpkı Yahudi düşmanlarının bu mücadeleyi nefreti teşvik etmek için kullanmaması gerektiği gibi, İsrail destekçileri de Tel Aviv'in eylemlerini doğru eleştirilerden gizlemek için antisemitizmi kullanmamalıdır.
İran'ın nükleer programını kınamak İslam'a düşmanlık olmadığı gibi, beyaz milliyetçiliğine göz yumduğu için Trump'ı suçlamak, Hıristiyanlığa karşı çıkmak değildir.
Aynı şekilde İsrail'i potansiyel savaş suçları nedeniyle eleştirmek de anti-semitizm gibi bir şey değildir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil
© The Independentturkish