Ekonomi kuramlarının, bir ülkenin merkez bankası başkanının iki yılda üç kez değişmesinden daha fazla açıklayamadığı bir durum varsa o da bir ülkenin merkez bankası başkanının dört buçuk ayda iki kez değişmesi.
Dört buçuk ay önce olduğu gibi yine bir cumayı cumartesiye bağlayan gece yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararı'yla, bağımsızlığı yasayla güvence altına alınmış Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın Başkanı görevden alındı.
6 Kasım'da Resmi Gazete'de yayımlanan kararla Murat Uysal'ın yerine gelen eski Maliye Bakanı Naci Ağbal'ın görevi, 20 Mart itibariyle sonlandı.
TCMB Başkanlığı'na, bir dönem Halk Bankası'nda Genel Müdür Yardımcılığı ve AK Parti'den Bayburt Milletvekilliği yapan Şahap Kavcıoğlu getirildi.
Ağbal döneminde politika faizi 875 baz puan yükseldi
Ağbal'ın son olarak 18 Mart'ta başkanlık ettiği Para Politikası Kurulu'ndan 200 baz puan faiz artırımı kararı çıkmış ve politika faizi yüzde 19'a kadar yükselmişti. Böylelikle Ağbal'ın göreve gelmesinden bu yana gerçekleşen beş toplantıda toplam 875 baz puan faiz artırımı gerçekleşti.
6 Temmuz 2019'da yine sürpriz şekilde görevden alınan Murat Çetinkaya döneminde yüzde 24 seviyesine kadar çıkan politika faizi, Murat Uysal'ın 16 aylık görevinde yüzde 10,25'e kadar çekilmişti.
Türk Lirası bu sürede yüzde 46 kaybetmiş, Dolar/TL kuru ise dolar karşısında 6 Kasım'da 8 lira 51 kuruşla tarihin en yüksek seviyesine çıkmıştı. 6 Kasım haftası 41 milyar 914 milyon dolar olan brüt döviz rezervleri, 12 Mart ile sona eren haftada 52 milyar 664 milyon dolar seviyesinde kaydedildi.
Yeni Başkan düşük faizden yana
Yüksek faiz politikası da düşük faiz politikası da izlense koltuk değişikliğine gidilen Merkez Bankası'nda yeni Başkan Şahap Kavcıoğlu'nun düşük faizden yana olduğu biliniyor.
Zira hâlihazırda Marmara Üniversitesi öğretin üyesi olan Kavcıoğlu, Yeni Şafak Gazetesi'nde 9 Şubat'ta yayımlanan yazısında TCMB'nin yüksek faiz politikasında ısrar etmemesi gerektiğini söylüyordu.
"Dünyada faizler sıfıra yakınken bizde faiz artışına gitmek ekonomik sorunları çözmeyecektir" diyen Kavcıoğlu, "Aksine, ilerleyen dönemlerde sorunları daha da derinleştirecektir. Çünkü, faiz artışları dolaylı olarak enflasyonun artmasına yol açacaktır" değerlendirmesini yapmıştı.
Yabancının gözünden…
Şimdi herkesin aklında bir soru var: Bundan sonrasında güven nasıl toparlanacak?
TCMB'deki sürpriz değişiklik öncesinde Türkiye piyasalarına güvende önemli bir gösterge olan borsadaki yabancı yatırımcı payı yüzde 44,74'e kadar gerilemiş ve verinin tutulmaya başladığı 2004'ten bu yana en düşük seviyeyi görmüştü.
2001'den bu yana varlık yönetimi hizmeti sunan BlueBay Asset Management'ın kıdemli stratejisti Timothy Ash, Independent Türkçe'ye yaptığı açıklamada, Ağbal dönemini şöyle değerlendirdi:
Naci Ağbal'ın muhteşem bir iş çıkarırken görevden alınması hayal kırıklığı. Kendisi bir profesyoneldi ve kararları güvenilirdi. Türkiye'ye yanılmıyorsam 15 milyar doların üzerinde nakit girişi sağlayan yabancı yatırımcılar Ağbal'a güveniyordu. Onun yöneticiliği sırasında lira yüzde 18 yükseldi, uygulanan politika çalışıyordu. Erdoğan hangi akla hizmet onu kovdu? Çok ilginç bir hareket.
İnsanların yeni başkan Şahap Kavcıoğlu'nu tanımadığını ancak köşesinde aktardığı para politikasıyla ilgili kararların endişe verici olduğunu söyleyen Ash, "Bu görev için gerçekten yeterli mi? Faiz oranları ve enflasyon arasındaki ilişkiye dair yorumları yanlış ve hiçbir kanıta dayanmıyor" dedi.
Kıdemli ekonomiste göre bu sürpriz kararın ardından yabancıların, Türkiye'deki pozisyonlarını satması ve dolarizasyonun artması endişesi var. Zira insanlar, enflasyon ve döviz trendi konusunda endişeli.
"TCMB'nin sınırlı döviz rezervi olduğunu biliyoruz ve Merkez Bankası faizleri artırmazsa lira, şiddetli şekilde baskı altına girebilir" diyen Ash, önemli bir uyarıda bulundu:
Bana göre, kamu bankaları, sınırlı cephaneleri olmasına rağmen gelecek hafta Türk Lirası'nı savunmaya çalışabilir. Dolayısıyla insanlar arasında sermaye kontrolleri konusunda endişe başlayabilir.
"'Ne pahasına olursa olsun ekonomiyi canlandıracağız' politikası geri dönüyor"
Hollanda'nın en büyük ikinci bankası Rabobank'ın Gelişmekte Olan Ülkeler Kıdemli Döviz Stratejisti Piotr Matys de Timothy Ash gibi Naci Ağbal'ın başarılı bir görev süresi geçirdiğini anlattı:
Başkan Ağbal, görev süresi boyunca, lirayı istikrara kavuşturmak ve enflasyonun bozulan görünümünü engellemek için politika faizini toplamda 875 baz puan artırıp yüzde 19'a çıkardı, Merkez Bankası'nın kredibilitesini restore etti.
En son yapılan 200 baz puanlık artış, piyasalar tarafından kabul görmüş ve yansıması Türk Lirası'nın haftayı daha sağlam bitirmesiyle kendini göstermişti. Ancak belli ki bu, düşük faiz taraftarı Cumhurbaşkanı Erdoğan için çok fazlaydı.
Erdoğan'ın alışılmışın dışındaki (ortodoks olmayan) "faiz enflasyonun sebebidir" görüşünü paylaştığı bilinen Kavcıoğlu'nun ise piyasalar tarafından şöyle yorumlanması muhtemel: Türkiye'nin negatif reel faize sahip olması için enflasyon fazla yüksek. Bu hesaba katılmadan, "ne pahasına olursa olsun ekonomiyi canlandıracağız" politikasına geri dönülüyor.
Önemli olan sorunun "Başkan Kavcıoğlu'nıun, selefinin kasımdan bu yana yaptığı 875 baz puan faiz artışını hangi hızla tersine çevireceği" olduğunu söyleyen Matys'e göre en son yapılan 200 baz puanlık artış, bir sonraki Merkez Bankası Para Politikası Kurulu'nda geri alınabilir.
Böyle bir kararın piyasalar tarafından iyi karşılanmayacağını söyleyen Piotr Matys, enflasyonist riskler nedeniyle negatif bir reaksiyonun tetiklenmesinin de muhtemel olduğunu aktardı.
Matys, Independent Türkçe'ye yaptığı açıklamada "Bu nedenle eğer Kavcıoğlu, gelecek aylarda faiz oranlarını düşürmeye başlayacaksa, liranın sert şekilde değer kaybetmesini engellemek için farklı enstrümanları kullanması gerekebilir" dedi ve ekledi:
Hâlihazırda Türkiye'nin döviz rezervlerinin tükendiği ve lirayı destekleyemediği gözönünde bulundurulursa, faiz indirimlerini dengeleyecek bir dizi ortodoks olmayan önlemlerin açıklanacağını düşünmek daha ihtiyatlı olacaktır.
Bunun yanısıra Naci Ağbal'ın aniden görevden alınmasıyla sersemlemiş olan yabancı yatırımcılar arasında Türkiye'nin itibarı düşürecek. Gelecek günlerde TL'nin değer kaybetmesiyle Ağbal'ın Türk Lirası'nı istikrara kavuşturmak için gösterdiği başarılı çaba paramparça olabilir.
Rusya merkezli yatırım bankası Renaissance Capital'in Küresel Baş Ekonomisti Charles Robertson ise piyasanın ilk başta bu karara negatif tepki vereceğini söyledi.
Independent Türkçe'ye konuşan Robertson, enflasyon yanlısı bir politikanın izlenmesiyle, insanların kendilerini enflasyondan korumaya çalışacağını, dolayısıyla döviz, emlak ve hisse senedinde kalmayı tercih edeceklerini söyledi. Robertson'a göre bu durum, lira bazında hisse senedi piyasasına bir miktar yardımcı olabilir.
"Ancak dolar ve euro bazında Türkiye'nin iyiye gitmesi sürpriz olur" diyen Charles Robertson, "Çok yazık çünkü Türkiye'nin gelecek aylarda pek çok yabancı yatırımcı çekmesi gibi bir şansı vardı. Görevden alınan Naci Ağbal zeki bir adamdı ve Türkiye'nin kredibilitesini artırıyordu. Ancak bu artık kayboldu ve Erdoğan, başkan olduğu sürece de muhtemelen böyle devam edecek" diye konuştu.
Türkiye ekonomisinin büyüme hızının Çin'i dahi geçtiği 2017 senesinde Charles Robertson, Bloomberg'e yaptığı açıklamada, bu durumun iyi sonuçlanmayacağını öngörmüş ve bir yıldan az bir süre sonra Türk Lirası tarihi kaybını yaşamış ve borç balonu büyümüştü.
Robertson, 5 Mart'ta Bloomberg'e verdiği son röportajda ise benzer bir "yükseliş-çöküş" döngüsünde olunduğunu söylemişti.
Yılın ikinci yarısında faiz indirimlerinin başlayacağı yönünde tahmin yürüten Robertson, bunun 2022'de güçlü kredi büyümesine yol açacağını ifade etmişti. Charles Robertson, 2023'teki başkanlık seçimleri sonrası ise yeni bir çöküşün yaşabileceğini aktarmıştı.
"Pek çok defa Erdoğan'ın bir şey yapması konusunda ikna olduğunu gördük. Ancak her seferinde bunun maliyeti büyüdü ve kazanımı daha kısa ömürlü oldu" diyen Robertson, 2023 seçimlerine doğru Türkiye'nin yeniden kredi-büyüme modeline döneceğini söylemişti.
Bloomberg'e verdiği bu röportajı 20 Mart'ta Twitter hesabından paylaşan Robertson "Erdoğan'ın ortalığı iki yılda dağıtacağını bekliyordum, iki haftada değil" yorumunu yaptı.
Londra merkezli ekonomik araştırma danışmanlığı şirketi Capital Economics'in gelişmekte olan piyasalar analisti Jason Tuvey, Ağbal'ın görevden alınmasının yeni bir döviz krizi riskini artırdığını söyledi.
"Erdoğan'ın bu hamlesi, Türkiye'de tüm gücün onda olduğu konusundaki şüpheyi çok aza indirdi" diyen Tuvey, bu durumun faiz indirimleriyle sonuçlanacağını aktardı.
Enflasyon probleminin kötüleşeceğini aktaran Tuvey, Türkiye'nin darmadağın bir ödemeler dengesi krizine doğru ilerlediğini sözlerine ekledi. Tuvey ayrıca "Bütçe açığındaki büyüme ve çok yüksek döviz yükümlülükleri Türkiye'nin finansal sistemi için risk oluşturuyor" dedi.
Yabancı yaklaşık 10 milyar dolarlık hisse almıştı
Hem ulusal hem de uluslararası piyasa tarafından tecrübesine güvenilen bir isim olan Ağbal'ın gelişi ile hem hisse senedi hem tahvil piyasasında da hareketlilik yaşanmıştı.
2020'nin ilk haftasında 32,2 milyar dolar olan yurt dışı yerleşiklerin hisse senedi stoku, 6 Kasım haftasında 19,7 milyar dolara kadar gerilemişti. Şubat ortasına kadar hisse senedi alım hızı artmış ve bu değer, 31 milyar dolara kadar çıkmıştı. Son açıklanan 12 Mart haftası itibarıyla yurt dışında yerleşik kişilerin hisse senedi stoku, 29 milyar 154 milyon dolar.
Tahvil piyasasında ise yurt dışındaki yatırımcının elinde tuttuğu devlet iç borçlanma senedi (DİBS) stoku 9 milyar 604 milyon dolar. Bu değer, 2020 başında 15,4 milyar dolar, kasımın ilk haftasında 4,9 milyar dolardı. Yani 11 ayda yabancı, 10 milyar doları aşkın tahvil satmıştı.
Kasımdan itibaren tahvil alımları da hızlandı; 19 Şubat haftasında yurt dışında yerleşik kişilerin DİBS stoku, 10 milyar 474 milyon dolardı. Daha sonra yeniden tahvil satışına geçildi.
Yıllardır Türkiye ve pek çok gelişmekte olan ülkeyi yakından takip eden yabancı ekonomistlere göre başarılı bir Naci Ağbal döneminden sonra gelen bu beklenmedik hamle, ileride enflasyon, ödemeler dengesi ve döviz borçları konusunda çok sorun yaratacak.
© The Independentturkish