Ortadoğu'da 10 hafta

İran'daki cumhurbaşkanlığı seçimleri ve Tahran'da yeni bir yönetimin oluşturmasıyla geçecek karışık bir dönemden önce, tüm tarafları memnun edecek bir anlaşma için var olan sürenin 10 haftayı geçmediği açık

Fotoğraf: BBC

İranlıların gözden kaçırdığı şey, korona sonrası dünyanın artık ülkelere dış meselelerle ilgilenmek konusunda çok alan tanımadığıdır.

ABD bile salgının yüklerine, geride bıraktığı ve iç gündeme en yüksek düzeyde yatırım yapılmasını gerektiren sağlık, sosyal ve ekonomik zorluklara boyun eğmiş durumda.

Bu anlamda İran, Tahran ile yeni bir anlaşmaya varma konusunda ciddi bir kararlılık gösteren ABD Başkanı Joe Biden yönetimiyle anlaşma fırsatını kaybetme riskine giriyor denebilir.

Nitekim ABD yönetiminin görüş alışverişinde bulunmak ve ilerlemenin yolları konusundaki anlayışları netleştirmek için Avrupalılar aracılığıyla Mollalar rejimiyle dolaylı temaslar başlatması, bu konudaki ciddiyetine işaret ediyor. 

Yine de İran, Biden'ın 20 Ocak'ta Beyaz Saray'a çıkmasından bu yana 2015 nükleer anlaşmasının taahhütlerine geri dönmeden önce yaptırımların tamamen kaldırılmasında ısrar ederek siyasi gerilimi artırmayı seçti.

Bölgedeki vekillerini -bilhassa Irak ve Yemen'de- Washington'ın Irak'taki çıkarlarını ve bölgedeki Suudi Arabistan ve İsrail gibi müttefiklerinin çıkarlarını hedef almaya kışkırtarak sahada da tansiyonu yükseltmeyi tercih etti.

İran için bu tansiyon, Tahran yönetiminin eski ABD başkanı Donald Trump'ın statüsü ve itibarında açtığı yaralarla dolu durumunu iyileştirmenin ve onarmanın bir yolu gibi görünüyor.

Ne var ki bu durum aynı zamanda yeni bir anlaşmaya varmak için mevcut olan dar fırsatı da doğrudan tüketiyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


Geçtiğimiz haftalar içinde biriken veriler, hesaplarda yanlış olasılığının, hızlı bir anlaşmaya varma ivmesinin boşuna harcanması ihtimalinin, rasyonellik ve menfaat hesaplarının kazanma şansından daha yüksek olduğunu göstermesine rağmen meselelerin yönünü tahmin etmek için henüz çok erken.

Peki, nedir bu veriler?

1- İran ile yapılacak herhangi bir anlaşmanın, Washington'ın Ortadoğu'daki ortaklarıyla tam bir anlayış ve koordinasyon içinde, balistik füzeler ve İran'ın bölgedeki mezhep milislere verdiği destek dosyalarına ilişkin belirli uzlaşıları kapsayacağı sabit bir hale geldi. Biden yönetimi nükleer anlaşmaya geri dönüp, daha sonra bundan yola çıkarak "füzeler" ve "milisler" başlıklarını içeren daha geniş bir ek anlaşmaya ulaşmak isterken, bu seçeneğin şansı ve popülaritesi Washington'da bile gittikçe azalıyor. 70 Cumhuriyetçi ve 70 Demokrat üye geçen Salı günü ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken'a gönderdikleri bir mektupta, Biden yönetimine İran ile tek paket ve yukarıdaki başlıkları içeren daha geniş ve daha katı bir anlaşma müzakere etme çağrısı yaptı.


2- Washington, İran'ın sahadaki ve özellikle de Irak'taki provokasyonlarına yanıt olarak Trump yönetiminin tarzıyla iki mesaj gönderdi. İlk mesaj, Irak'ta konuşlanmış Amerikan kuvvetlerini hedef alan son füze saldırılarına cevaben, Suriye'nin doğusunda İran'a bağlı Iraklı milislere yönelik hava saldırısı düzenlemek ile hayat buldu. İkincisi, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın İran Devrim Muhafızları'nın iki müfettişine İran'daki 2019 ve 2020 protestolarına katılan tutuklulara karşı "ağır insan hakları ihlallerine karıştıkları için" yaptırım uygulayacağı açıklamasıyla somutlaştı.


3-  Washington, İran ile anlaşma şansını tamamen ortadan kaldıracak herhangi bir şey yapmaktan çekinmesine rağmen İran'ı gerimi artırmasından dolayı ödüllendirmemeye de bağlı kalıyor. Bu bağlamda ABD yönetimi, iki tarafın 2015 nükleer anlaşmasının taahhütlerine geri dönmesine ilişkin görüşmelere katılmaya İran'ı ikna etmek için tek taraflı teşvikler sunmayacağını açıkça belirtti. ABD Dışişleri Bakanlığı, Tahran nükleer yükümlülüklerini yerine getirene kadar Güney Kore'nin bloke etmiş olduğu 7 milyar dolarlık mal varlığının bir kısmını İran'a ödemensine karşı çıktı. Seul, İran'ın Güney Kore bandıralı bir gemiyi rehin almasından sonra, öncelikle ABD ile görüştükten ve onayını aldıktan sonra İran'ın bankalarında bloke edilmiş dolar rezervinden yaklaşık 1 milyar doları transfer edebileceğini açıklamıştı.


4- Washington, Irak ve Güney Kore dosyalarında İran'ın sahadaki şantajına boyun eğmeye karşı çıktığı gibi, özellikle Washington'da aktif olan İran lobisinin siyasi şantajına da boyun eğmiyor. İran lobisi, büyük olasılıkla radikal akımın kazanacağı gelecek cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce Hasan Ruhani hükümeti ile anlaşma konusunda hızlı davranmazsa "reformcular fırsatını" kaybedeceğine dikkat çekerek Washington'a şantaj yapıyor.


Bu bağlamda Biden yönetimi, haziran ayında yapılacak İran cumhurbaşkanlığı seçimlerinin, "ABD yönetiminin nükleer müzakerelerde nasıl ilerleneceğine ilişkin karar verme sürecinde etkili bir faktör olmadığını" alenen açıklama görevini bizzat ABD'nin İran Özel Temsilcisi Robert Malley'e verdi. Malley "Görüşmelerin ilerleme hızı ABD'nin ulusal güvenlik çıkarlarını savunma konusundaki tutarlılığımıza göre belirlenecek" dedi. Ayrıca bunun "İşleri İran seçimlerine göre aceleye getirmeyecek veya yavaşlatmayacakları" anlamına geldiğini kaydetti.


5- Başkan Biden yönetimi ve ortakları arasında İran ile nükleer anlaşmanın geleceği hakkında görüşmelerin başlamasıyla birlikte Washington da gözlerini ortaklarının kırmızı çizgilerine çevirdi. Washington, Eski başkan Barack Obama'nın yönetiminin yaptığı gibi İran ile anlaşması durumunda Washington, bu güçlerin ulusal güvenliklerinin belirleyicilerine göre benimseyecekleri özel seçeneklerle tek başlarına devam etmeye ne kadar hazır olduklarını kestirmeye çalışıyor.


Bu bağlamda, Amerikan Wall Street Journal gazetesi, İsrail'in Suriye'ye büyük olasılıkla petrol ve silah taşıyan en az 12 İran gemisini deniz mayınları ile hedef aldığını ortaya çıkardı.

Bu, Ortadoğu'daki gerginlik düzeyinin, İran'ın istikrarsızlaştırıcı davranışlarına yönelik ciddi ve sıkı kontroller olmadığında dizginlerin nasıl elden kaçabileceği ve geniş çaplı bir savaşa doğru kayabileceğinin son göstergesidir.


Biden yönetimi, nükleer anlaşmaya dönmeyi samimiyetle istiyor. Çünkü bu, Ortadoğu'daki gerilimi hafifletmek için bildiği tek yol. Ancak Washington'ın başlangıç ​​noktası olarak gördüğünü İran son durak olarak görüyor.

Washington'ın kabul edilebilir bir siyasi çözüm olarak sınıflandırdığını da bölge ülkeleri daha önce denenmiş ve yalnızca İran'ın zorbalaşması ve değiştirmek yerine davranışlarında diretmesiyle sonuçlanmış bir deneyim olarak görüyorlar.


Bu, iyi niyetlerin yeterli olmadığı, özellikle İran tarafında birçok stratejik ve pratik hesabın etik hesaplarla karıştığı bir krizdir.

İran'daki cumhurbaşkanlığı seçimleri ve Tahran'da yeni bir yönetimin oluşturmasıyla geçecek karışık bir dönemden önce, tüm tarafları memnun edecek bir anlaşma için var olan sürenin 10 haftayı geçmediği açık.

Elbette yaklaşık bir hafta sonra yapılması planlanan İsrail genel seçimleri ve bu dosyaya yansımaları da dikkate alınmalı.

Son derece tehlikeli olan bu 10 hafta, ABD'nin Ortadoğu'daki dış politika mirasının büyük bir kısmını şimdiden tayin edecek.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU