Sokağa çıkma yasağı insanlarda nasıl etkilere neden oldu?

Covid-19 ile mücadele için alınan önlemler arasında psikolojik olarak belki de en ağır olanı karantina sürecinde hareketsizlik, sosyal izolasyonun fiziksel ve ruh sağlığına etkisi merak ediliyor

Fotoğraf: AA

Covid-19 ile mücadele için alınan önlemler arasında psikolojik olarak belki de en ağır olanı karantina sürecinde hareketsizlik, sosyal izolasyonun fiziksel ve ruh sağlığına etkisi merak ediliyor.

Bu alanda yapılan iki farklı araştırma ile ilgili bilim insanları Independent Türkçe’ye konuştular.

Northeastern Üniversitesi’nden Asst. Prof. Dr. Bilge Erten ve arkadaşlarının American Economic Journal: Applied Economics’ten revizyon kararı alan araştırma[1] sonucuna göre, sokağa çıkma yasağına nüfusun büyük çoğunluğunun riayet ettiğini ve politikanın başarılı bir şekilde uygulandığını gösteriyor.

Stresli yaşam olaylarının, ruh sağlığımız üzerindeki etkilerinin şizofreniye yatkınlık oluşturan genlerden ve önceden maruz kalınan çevresel etkilerden ne derece etkilediği üzerine yaptığı araştırma JAMA Psychiatry Dergisi’nde[2] yayınlanan Maastricht Üniversitesi ve Yale Üniversitesi Psikiyatri Bölümlerinden Doç. Dr. Sinan Gülöksüz, "Çocukluk çağındaki travma gelecekte şizofreni gibi psikiyatrik hastalıklara yatkınlığı artırabiliyor" diyor.

Bilge Erten.jpg
Prof. Dr. Bilge Erten​​​​​​​

 

"65 yaşın biraz üzerinde olduğu için sokağa çıkma yasağına takılan nüfus, 65 yaşının hemen hemen altındaki gruba göre yüzde 45 daha az dışarıda vakit geçirmiş"

Dr. Bilge Erten çalışması hakkında şunları söyledi: "65 yaş ve üstü nüfus için getirilen sokağa çıkma yasağının devam ettiği Mayıs sonu ve Haziran başında Türkiye genelinde 59 ve 70 yaş aralığında ve kentlerde yaşayan iki bine yakın kişiyle telefon görüşmeleri yaptık.  Bu görüşmelerde somatik olmayan depresyon semptomlarına yani, konsantrasyon güçlüğü, intihar düşüncesi gibi ve somatik depresyon semptomlarına yani hazımsızlık, baş ağrısına dair sorular içeren bir anket uyguladık.  Sokağa çıkma yasağından 65 yaşından birkaç ay daha genç olduğu için etkilenmemiş nüfus ile 65 yaşının hemen üzerinde olduğu için iki buçuk aya yakın karantinada kalmış nüfusu karşılaştırdık.   65 yaşın biraz üzerinde olduğu için sokağa çıkma yasağına takılan nüfus, 65 yaşının hemen hemen altındaki gruba göre yüzde 45 daha az dışarıda vakit geçirmiş."

 

"Karantinanın uykusuzluk, iştahsızlık, hayata karşı ilgisizlik, korku ve yalnızlık gibi olumsuz ruh hallerini tetiklediğini görüyoruz"

"Yaş nedeniyle sokağa çıkma yasağına takılanların hiç dışarıya çıkmamış olma ihtimalleri yasağa dahil olmayan gruba kıyasla bir buçuk kat daha fazla" diyen Erten, "Bu sonuçlar bize sokağa çıkma yasağına nüfusun büyük çoğunluğunun riayet ettiğini ve politikanın başarılı bir şekilde uygulandığını gösteriyor. Beyan edilen depresyon belirtilerine beklediğimiz gibi ev tecridi yaşayan grupta çok daha sık rastlanıyor. Karantinanın uykusuzluk, iştahsızlık, hayata karşı ilgisizlik, korku ve yalnızlık gibi olumsuz ruh hallerini tetiklediğini görüyoruz. Bunun yanında yine olumsuz ruh haline bağlı baş ağrısı, el titremesi, hazımsızlık gibi fiziksel göstergelerin de arttığını buluyoruz. Somatik ve somatik olmayan depresyon endeksleriyle özetlediğimiz değerlerin tümünde çok belirgin artışlar var. Karantinanın yüksek risk grubu yaşlı nüfusun ruh sağlığını belirgin bir şekilde kötü etkilediğini ortaya koyuyor" şeklinde konuşuyor.

Sinan Gülöksüz (1).jpg
Sinan Gülöksüz / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Karantina politikalarının görece yüksek bir ruh sağlığı maliyetinin olduğunu ortaya koyuyor"

Depresyon semptomlarındaki artışı tetikleyen en güçlü unsurların sosyal izolasyon, arkadaş ya da akrabalarla görüşmeme ve fiziksel hareketsizlik olduğunu ortaya koyduklarını belirten Erten, "Bu sonuçlara göre ekonomik belirsizlik ve aile içi gerginlik gibi nedenler, pandemi sürecinde gelişen depresyon üzerinde diğer etkenler kadar etkili değil. Araştırmamız genel olarak karantina politikalarının görece yüksek bir ruh sağlığı maliyetinin olduğunu ortaya koyuyor. Ortaya çıkan bu olumsuzluğu azaltıcı politikaların geliştirilmesi gerekli" diyor.

"Bir psikiyatrik hastalığa yatkınlık varsa, üzerine de stresli yaşam olayları eklenince, ruh sağlığının daha çok etkilenebilir"

"Çalışmamızı, Hollanda’da halen yürütülen, 9 yılı aşkın süredir toplumda rastgele seçilen yaklaşık 6 bin 600 bireyin ayrıntılı tekrarlayan takiplerini araştırmamız yaptık" diyen Hollanda Maastricht Üniversitesi ve Amerika Yale Üniversitesi Psikiyatri Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Sinan Gülöksüz, sözlerini şöyle sürdürdü: "Çalışmamızdaki bireylerin verileri COVID-19 öncesi toplanmıştı. Araştırmamız halen sürdüğü için gelecekteki takiplerde COVID-19’un izlerini de araştırma fırsatımız olacak. Bir psikiyatrik hastalığa yatkınlık varsa, üzerine de stresli yaşam olayları eklenince, ruh sağlığının daha çok etkilenebilir. Aynı şekilde özellikle çocukluk ve gençlik çağındaki çevresel faktörlere maruz kalma daha fazla olması durumunda ruh sağlığımızı daha fazla etkileyeceğini düşünüyoruz. Çevresel faktörler arasında, okulda zorbalığa uğramak, esrar kullanımı gibi durumlar arasında örnek verilebilir. Çocukluk çağındaki travma gelecekte psikiyatrik hastalıklara yatkınlığı artırabilir"   

Sinan Gülöksüz (2).jpg
Sinan Gülöksüz / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Çevresel faktörleri daha çok anlamaya ihtiyaç var"

COVID-19 pandemisinin gerek sağlık kaygıları gerek sosyal izolasyon ve yalnızlık gerekse ekonomik etkileri nedeniyle çok önemli bir stresli yaşam olayı olduğuna dikkat çeken Gülöksüz, "Ancak ruh sağlığı üzerindeki etkileri kişiden kişiye farklılık gösteriyor, kimileri çok fazla kimileri çok az etkilenebiliyor. İyi bir kayıtlama ve modelleme ile gelecekte böyle bir durumla karşılaşıldığında toplumdaki risk altındaki grupları belirlemek ve önlemler almak mümkün olabilir. Sadece böyle bir durumla karşılaşıldığında değil, riskli gruplar benzer şekilde belirlenerek toplum düzeyinde ruh sağlığını iyileştirmeye yönelik koruyucu önlemler alınabilir. Ruh sağlığı araştırmalarındaki en büyük zorluk, ruhsal iyilik halinin genetik ve çevresel faktörlerin etkisinde kalıyor. Birçok ruh sağlığı problemi için tetikleyici bir faktör olan stresli yaşam olaylarının, toplumda ruh sağlığı üzerine etkilerini inceledik.  Bulgularımız toplumdaki ruhsal iyilik halini saptayabilmek ve ruhsal dayanıklılığı toplum düzeyinde artırabilmek için genetik risk modellerini çevresel faktörlerle desteklemeye ihtiyacımız olduğunu gösteriyor.  Bu bağlamda, klinisyenler, çevresel faktörlere maruziyet geçmişini ve yakın zamandaki yaşam olaylarını daha iyi kayıtlayarak elektronik sağlık kayıt sisteminin işlevselliğini çok az bir yük ile önemli ölçüde artırabilirler."

 

[1] https://docs.google.com/viewer?a=v&pid=sites&srcid=ZGVmYXVsdGRvbWFpbnxlcnRlbmJpbGdlfGd4OjU0YzEwM2ZiY2IzMjliZTA&urp=gmail_link&gxids=7628

[2] Pries L,…, Guloksuz S. Association of Recent Stressful Life Events With Mental and Physical Health in the Context of Genomic and Exposomic Liability for Schizophrenia. JAMA Psychiatry. Published online August 12, 2020. doi:10.1001/jamapsychiatry.2020.2304

https://jamanetwork.com/journals/jamapsychiatry/article-abstract/2769485

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU