Fırat'ın kıyısındaki Irak'ın Nasıriye kenti, zor günlere tanık oluyor. Halkı, hükümet ve güvenlik güçlerinin nasıl başa çıkmaları gerektiği konusunda bocaladıkları barışçıl gösterilerle temel haklarını talep ediyorlar.
Güneydeki Nasıriye, 2019'dan bu yana "Ekim Devrimi" protestolarının en önemli merkezi kabul ediliyor.
Milislerin düzenlediği suikastlar, silahlı çatışmalar, güvenlik güçlerinin kovuşturmaları ve Kovid-19 salgını korkularına rağmen eylemciler, protesto hareketini canlı tutma çabasıyla büyük fedakarlıklarda bulundu.
Barışçıl protestocular, herhangi bir ülkede vatandaşların hakkı olan basit haklar talep ediyorlar; temel hizmetlerin sağlanması, ülkedeki yabancı müdahalelerin önlenmesi, ülkedeki yaygın yolsuzluğa son verilmesi.
Geçen haftaki çatışmaların doruğunda silahlı kuvvetlerin açtığı ateş sonucu en az 7 silahsız genç öldürüldü ve onlarcası yaralandı.
Gösterilere müdahaleleri kötü yönetmekten, kalabalık yönetimi politikalarında güvenli ve barışçıl yollar benimseyememekten, gerçek kurşun kullanılmasını engelleyememekten, silahsız göstericilerin öldürülüp yaralanmalarına engel olamamaktan, şehrin istikrarını garanti edecek güvenlik önlemleri alamamaktan mustarip olan hükümete geniş çaplı eleştiriler yöneltildi.
Irak İnsan Hakları Komisyonu üyesi Ali el Bayati, "Nasiriye'de durum kontrolden çıktı, kan akıyor ama hükümet sadece seyrediyor" dedi.
Aslında hükümet sadece seyretmiyor, bir kez daha çaresiz görünüyor. Ne var ki bu çaresizlik, protestocuların öldürülmesinden silahlı kuvvetler sorumlu olduğunda hiçbir şekilde haklı gösterilemez.
Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi, Zikar Valisi Nazım Veyili'yi görevden alıp yerine Ulusal Güvenlik Servisi Başkanı Abdulgani el Esedi'yi atayarak durumu sakinleştirmeye çalıştı.
Esedi'nin geçmişte milislere karşı tutumlarından dolayı bu seçim bazılarını rahatlasa da, bazı aktivistler kendilerini hedef alan güvenlik sisteminin bir parçası olduğu için bu seçime karşı çıktı.
Aktivistler bir yıldan daha uzun bir süredir benimsedikleri taviz vermeme ve hükümetin önerilerini reddetme tutumu bağlamında bu atamayı da reddettiler.
Aslında aktivistler ve protestocular, meselelerin özüne değinmeyen yüzeysel değişiklikleri reddetme hakkına sahip, zira yolsuzları ve protestocuları öldürmekten sorumlu kişilerden hesap sormadan il meclis başkanını değiştirmek hiçbir şeyi çözmez.
Diğer yandan hükümete, geç de olsa reformlar yapmaya çalışırken bir şans verilmeli.
Ekim ayındaki seçimlerin yaklaşmasıyla birlikte protesto hareketinin, aleyhindeki çekincelere rağmen enerjisini seçimlere katılmasını sağlayacak siyasi bir yaklaşıma dönüştürmesi gerekiyor.
Irak'ta bugün değişim, seçim sürecini sekteye uğratan yolsuzluklar ve dışlamalara rağmen seçim sandıklarından geçiyor.
Ekim Hareketi silahsız halkın güç kaynağıdır ve aynı zamanda silahların yönettiği bir atmosferde ve genç aktivist figürlere karşı pusuda bekleyen milisler için zayıf bir noktadır.
Denklem zor, çünkü aktivistler değişim istiyor, ancak mevcut sistemin uygulamalarının bir kısmını kabul etmeden değişim gerçekleşemez.
Aktivistlikten bir parti üyeliğine geçiş hiçbir ülkede, özellikle de siyasi süreçle bağlantılı idari ve mali yozlaşma faktörleri nedeniyle Irak'ta kolay değil.
Politikacılara ve partilere yönelik güven eksikliği nedeniyle siyasi aktivist statüsünden belirli bir partide istikrarlı bir politikacı statüsüne geçiş yapmak, hakkında herhangi bir yolsuzluk suçlaması bulunmasa bile kişinin insanların kendisine güveninin önemli bir yüzdesini kaybetmesi anlamına geliyor.
Bu, yolsuzluğun belirli bir sistemde veya yönetimde yayıldığında, her şeyi bozan bir olguya dönüştüğünde yol açtığı en belirgin sorunlardan biridir.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bugün Irak'ta önemli bir model var, o da Iraklı eczacı ve aktivist Alaa er-Rikabi liderliğindeki "İmdad Hareketi"nin doğuşu.
Rikabi, Ekim 2019'dan bu yana Nasıriye'deki önde gelen aktivistlerden biri ve seçimlere katılmak için yapısal olarak bir siyasi partiye yakın İmdad adını verdiği bir hareket oluşturmaya karar verdi.
Rikabi seçimlere katılacağını açıkladıktan sonra Nasıriye'deki protestolara katıldığında protestocuların bir bölümü, seçimlere katılmak istediği için protesto hareketini temsil etmediğini söyleyerek kendisinden meydanı terk etmesini istediler.
Bir bölümü de güvenlik güçlerinin kurşunlarına maruz kalmaması için ayrılmasını talep ettiler.
Bu bölünme sosyal medyaya da taşındı. Bazıları "Alaa Rikabi beni temsil ediyor" sloganını destekleyen, bazıları da "Alaa Rikabi beni temsil etmiyor" sloganını destekleyen paylaşımlarda bulundu.
Elbette protesto hareketine muhalif sosyal medya orduları da kaosu büyütmek ve protestocuları daha da bölmek için "Alaa Rikabi beni temsil etmiyor" sloganını desteklediler.
Protesto hareketinden çıkarak seçimlere aday olanlar adeta boş bir halkanın içinde dönüp duruyorlar.
Aday olarak siyasi sürecin içinden değişikliği sağlamayı amaçlıyorlar, ancak bu aynı zamanda siyasi eylem karşıtlığını benimseyen ve bu duyguyu körükleyen taraflar arasında güvenilirliklerini bir miktarda da olsa kaybetmelerine neden oluyor.
Aslında seçimlere aday olmak için güvenli ve adil bir atmosfer sağlamak amacıyla başlangıç noktası, hukukun üstünlüğünü, seçmen ve adayların güvenliğini sağlamak ve silahları kontrol altına almak olmalı.
Ama Irak'ta işler bu yönde ilerlemiyor, aksine güvenlik artmak yerine kötüleşiyor. Alaa Rikabi gibi figürler, seçimlerde aday olmaya karar verdiklerinde hayatlarını ve popülerliklerini tehlikeye atıyorlar ve bu nedenle barışçıl yollarla ve uzun vadede değişim isteyen herhangi bir tarafın desteğini hak ediyorlar.
Nasıriye'deki huzursuzluk, Ur antik kentine ev sahipliği yaptığı için kendisini de ziyaret etmesi beklenen Papa Francis'in Irak'a yapacağı ziyaretten günler önce yoğunlaşıyor.
Nasıriye'nin tarihi tüm insanlığa dokunuyor, çünkü Hz. İbrahim Nasıriye'de doğdu. Uluslararası medyadan 400'den fazla gazetecinin takip etmesi beklenen ziyaret sırasında Papa'nın yapacağı açıklamaları, orada yaşadıkları acılara dair yapacağı konuşmayı Iraklılar yakından izleyecek.
Papa'nın Nasıriye'nin tarihi ve geçmişinden bahsetmesi beklenirken, aynı zamanda gerek Papa gerekse dünya, tarihin Nasıriye'nin bugününü ve geleceğini dikkatle kaydedeceğinin farkında olmalıdır.
Zira temel hak talepleri herkesin hemfikir olduğu gibi bir haktır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu
© The Independentturkish