Türk futbolunu medya mı yönetiyor, kulüp başkanları medyadan ne kadar etkileniyor?

Ali Koç'un "Biz sosyal medya ya da gazetelere göre hareket etseydik pek çok değişiklikler yapmamız gerekirdi" sözleri, medyanın futbol üzerindeki etkisini akla getirdi. Spor yazarları Güven Taner ve Attila Gökçe, Independent Türkçe için yorumladı

Fotoğraf: AA

Süper Lig'in 27. haftasında oynanan Trabzonspor-Fenerbahçe maçının ardından sarı-lacivertli kulübün başkanı Ali Koç'un yazılı ve sosyal medyanın kulüpler üzerindeki etkisiyle ilgili sözleri, tartışma konusu oldu.

Başkan Koç, maçın ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, geçen haftalarda alınan kötü sonuçların ardından sıkça eleştirilen teknik direktör Erol Bulut'a sahip çıkarak, şu ifadeleri kullandı:

Fenerbahçe'de hoca olmak çok zordur. Bir günde getirir, bir günde götürürler. Bizim işimiz kenetlenmek, aile ortamını sağlayabilmek. Biz sosyal medyaya göre ya da gazetede yazanlara göre hareket etseydik pek çok değişiklikler yapmamız gerekirdi bugüne kadar.

Koç'un sözleri, geçmişte kulüplerde yapılan değişimleri akıllara getirdi.

Geçen sezona Phillip Cocu yönetiminde başlayan sarı-lacivertli ekipte alınan kötü sonuçların ardından sosyal medyada Ersun Yanal ve Aykut Kocaman isimleri telaffuz edilmişti.

Her ne kadar değişim ihtiyacı gerekli olsa da Cocu'nun gönderilişinin ardından Yanal'ın takımın başına getirilmesi, taraftarların sosyal medyada kopardığı fırtınaya bağlandı.

Benzer iddialar Galatasaray için de gündeme geldi.

2018'de takımdan ayrılan Bafetimbi Gomis'in ardından her transfer dönemine damga vuran santrafor konusu, yazılı, görsel ve sosyal medyada en çok dile getirilenlerin başında geliyordu.

Gomis'in boşluğunu aradan geçen sürede Mustafa Muhammed ile doldurmayı başaran Galatasaray'da Fransız futbolcu sonrası yapılan forvet transferleri ve harcanan paralar dikkat çekti.

Ali Koç'un açıklamalarıyla akıllara gelen "Türk futbolunu medya mı yönetiyor" sorusunu, Türk spor basınının duayen isimleri Attila Gökçe ve Güven Taner, Independent Türkçe için yorumladı.

 

Attila Gökçe-Twitter.jpg
Attila Gökçe / Fotoğraf: Twitter

 

Attila Gökçe: Gazeteciler önerir, yol gösterir, ağır şekilde eleştirir ama taraf olamaz 

Spor yazarı Gökçe, "Yazılı basında çalışan, radyolarda meslek olarak bu işi icra eden, televizyonlarda yorum ve sunuculuk yapan, haber ve röportaj hazırlayanlar yani profesyonel gazeteciler konvansiyonel medyayı temsil eder" diyerek, şunları kaydetti:

Ötelerden beri konvansiyonel medya, köşe yazılarıyla, programlardaki yorumlarıyla, verdikleri haberlerle spor dünyasını yansıtmaya çalışırlar. Bazı yazarlar biraz taraftar gruplarını hareketlendirmek için 'top trend' konu olmak için bazen sivri çıkışlar yapabilirler. Dünyanın her yerinde böyledir. Ben bunu tam anlamıyla ve olabildiği kadarıyla özgürlük alanı olarak yorumluyorum. Profesyoneller bu işi yapabilir. Ama şimdi medya deyince sosyal medya anlaşılıyor. Bence Ali Koç'un üzerinde durduğu konu da burası. Gazetelerle ilgili kısmına çok katılmıyorum. Çünkü gazeteciler önerir, yol gösterir, ağır şekilde eleştirir ama bir taraf olarak 'Mehmet'i alma Ahmet'i al' ya da 'Bu adamın burada ne işi var', 'O teknik direktör bu işi bilmiyor' gibi tavırları olamaz. Ama eleştirileri yansıtırlar. 

Kulüp yöneticileri, başkanlar ve teknik direktörleri rahatsız eden ikinci konunun "sosyal medya" olduğunu belirten Gökçe, şöyle konuştu:

Sosyal medyada kendilerine statü bulan, karşılaştırıldığı zaman tweette yazdığı bir cümlenin altını dolduramayacak çok insanın olduğu, hakaret, horlama, aşağılama gibi unsurların yoğunlaştığı mesajlarla bir hareket alanı yaratılması. Bu da sosyal medya üzerinden geçimlerini sağlayan, medya sektörünün reklamdan tutun da birçok alanında yatırım yapan insanların hoşuna gidiyor. Sosyal medya ile konvansiyonel medyayı birbirinden ayırıyorum. O insanları çağırıp, 'Şöyle bir mesaj atmışsın, ne demek istedin? Üç paragrafla anlat' desen üç cümle yazamayacak insanlar. Çünkü onlar hayatı slogan olarak öğreniyorlar. Kural bilmeden penaltı niye verilmedi diyorlar.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Tribünleri dolduramayan taraftarların sosyal medyada varlık gösterdiğine inanıyorlar"

Ali Koç, Mustafa Cengiz, Ahmet Nur Çebi, Ahmet Ağaoğlu gibi isimlerin hem iş hayatlarında hem de özel yaşamlarında toplumda her insanın kıskanarak baktığı statülere sahip insanlar olduklarını belirten Gökçe, şu değerlendirmeyi yaptı:

Görevin getirdiği bütün yükü cesaretle taşıyan, çözüm arayan ve çözüm üreten insanlar. Kusura bakmasınlar ama onların bu birikim ve özverilerine karşılık bir zayıf noktaları var: Sosyal medyadan çok etkileniyorlar. Tribünleri dolduramayan taraftarların sosyal medyada varlık gösterdiğine inanıyorlar... Oysa peşinizden bir sürü slogan atarak gelen kitlelere elinizi kaldırıp, 'Bir dakika, burada biz varız. Kulübü biz yönetiyoruz. Kendinize gelin. Ne istediğinizi biliyor musunuz?' demeleri lazım. Diyemiyorlar. 

Fenerbahçe Başkanı Ali Koç'un şikayetinin burada haklı olduğunu söyleyen Gökçe, "Ama Ali Koç da dahil hepsi de sosyal medyanın etkisi altında kalıyorlar. Hangi yönden kaldıkları tartışılır. Mesela eski dönemlerde Galatasaray'ın sosyal medya rüzgarına kendisini çok kaptırdığını biliyoruz" şeklinde görüş belirtti.

"Taraftar bu konuda kendisini görevli, nöbetçi, müfettiş ya da yargıç yerine koyuyor"

Türkiye'de son dönemlerde sosyal medyanın da sıkça kullanılmasıyla taraftar tepkileri yoğun şekilde görülmeye başlandı.

Hemen hemen her maç öncesi ve sonrası, hakem atamalarının duyurulmasıyla tüm taraflardan tepki gösteriliyor ve sosyal medyada fırtına kopartılıyor.

Gökçe, ortaya çıkan bu durumu şu sözlerle açıkladı:

Taraftar bu konuda kendisini görevli, nöbetçi, müfettiş ya da yargıç yerine koyuyor. Ve ondan bir statü elde ettiğini zannediyor. Şimdi her hakemin istatistiğini incelediğiniz zaman sarı-kırmızı kartı çok 'Vay korkulacak adam' deniyor. Hayır! Kuralları uyguluyor adam. Önüne gelen hareketleri o kurallar çerçevesinde değerlendiriyor. Bu kararları alırken hata yapması da söz konusu olabilir. Bakın kötü hakem, kötü antrenör, kötü doktor yoktur, kötü tanı vardır.  Kötü hakem kararı vardır. Antrenörün o maçta uyguladığı yetersiz taktik vardır. Bu hakemleri, antrenörleri, doktorları, gazetecileri kötü diye damgalamak, kategorize etmek hiç kimsenin haddine değildir. Ne benim, ne sizin, ne sosyal medya fenomenlerinin haddinedir. Bu artık oyun oldu. Toplum oyunla ciddiyeti, tepkiyle analizi ayıramıyor.

 

Güven Taner - Twitter1.jpg

Güven Taner / Fotoğraf: Twitter

 

Güven Taner: Sosyal medya dediğiniz, toplumun sesidir bir bakıma, bazen o sese de kulak vermek gerekir

"Sosyal medya ve medya kulüp yöneticilerini ne derece etkileyebilir" sorusunu yönelttiğim spor medyasının duayen isimlerinden Güven Taner, şu cevabı verdi: 

Önce Fenerbahçe Kulübü Başkanı Ali Koç’un sözlerini doğru değerlendirmek gerekir. Ben, 'Beni sosyal medya da medya da yönetmiyor, dedi' diye algılıyorum. Buradan çıkar isek medyanın kulüp yöneticilerinin yönetim anlayışını etkilemediğini görürüz. Ama deneyimlerimiz de belgeler ki kimi yöneticiler medyanın etkisi altında kalmışlardır. Özetle medyadan etkilenen yönetici de etkilenmeyen, kendi işini kendine göre yapan yönetici de vardır.

Geçtiğimiz dönemlerde sık sık dile getirilen ve sosyal medya baskısıyla yapıldığı iddia edilen Cocu-Ersun Yanal değişimi ile Galatasaray'ın Diagne transferini de sordum Taner'e.

"Eğer o transferler gerçekten sosyal medya etkisi ile yapıldı ise, sosyal medyanın yöneticiler üzerinde etkisi vardır" diyen Taner, sözlerini şöyle sürdürdü:

Sosyal medya dediğiniz, toplumun sesidir bir bakıma. Ama toplumun bir kesiminin sesidir. Bazen o sese de kulak vermek gerekir. Bu sesin doğru olma olasılığı da vardır. Yönetici o doğruluğa inanırsa sosyal medya görüşü doğrultusunda bir uygulama yapabilir. Ayrıca yönetici kendine güveni olmayan, iyi bilmeyen türden ise doğru-yanlış her şeyden etkilenir!

Sosyal medyanın toplumun bir bölümünün anlayışını yansıttığını dile getiren Taner, şu değerlendirmeyi yaptı:

Ülkemizdeki taraftarlık kültürü spor kültürü ile bire bir örtüşmez. Bizdeki taraftarlık hep kendine yontar. Çıkarlarını kollar. Tabii bütünüyle değil, genellikle… Hoşgörü, kendini karşısındakinin yerine koyma yoktur. Daha doğrusu vardır ama kıttır… Bu nedenle çıkarına olmayan her şeye karşı olurlar, yaygarasını koparırlar.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU