Kritik ve hassas anlar!

"Arap sahnesi artık en iyi dönemini yaşıyor ve bir tür 'yeni Arapçılık' doğuruyor"

Fotoğraf: Timothy A. Clary/AFP

Milletlerin ve halkların hayatında kaderlerin çarpışmasının bir gerçek olduğu, gelecek ihtimallerinin karanlıklaştığı, şimdiki zamanın ise belirsiz ve kestirilmesinin zor, karışık ve ayırt edilmesinin çetin olduğu hassas ve kritik anlar vardır.

Aksa Tufanı'ndan bu yana yaşananlar, Filistinliler ile İsrailliler arasındaki kronik çatışmanın patlak vermesi ile birlikte Arap coğrafyasını bir sınav aşamasına soktu.

Zira çatışma daha sonra ikili olmaktan çıkıp İran ile İsrail arasındaki çatışmalar ile bölgesel bir hal aldı.

Ardından ABD'nin Joe Biden döneminde İsrail'den hiçbir yardımı esirgememesi, Başkan Trump döneminde ise yanan ateşe körükle gidip Gazze'deki Filistinlilerin hem Mısır'a hem de Ürdün'e taşınmasını önermesi ile birlikte uluslararası boyuta taşındı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Arap sahnesi artık en iyi dönemini yaşıyor ve bir tür "yeni Arapçılık" doğuruyor.

Yeni Arapçılık öncelikle Amerikan önerisine, Gazze'nin halkının gitmesini gerektirmeden nasıl yeniden inşa edileceğini içeren bir karşı Arap önerisiyle karşılık verebilme gücüne sahip.

İkincisi, Araplar ve İsrailliler arasında kapsamlı ve kalıcı bir barışı hedefleyen bir Arap projesine dönüştü.

Araplar artık ABD'nin bir çözüm, bir macera ya da bir emlak anlaşması sunmasını beklemiyor.

Peki, mevcut Arap yöneticiler ve düşünürler nesli, çözümsüz bir çatışmanın ebedi çıkmazından kurtulabilecekler mi?

Cevap evet; Arap dünyasının zorla göç ettirme konusundaki tutumu kararlılığını korurken, aynı zamanda bir alternatif sunmayı planlıyor.

İki Arap araştırmacı -bu satırların yazarı (Kahire) ve siyaset bilimci ve kamuoyu yoklamalarının öncüsü Dr. Halil Şakaki (Ramallah)- ile üçüncü ortakları eski bir yönetici ve kıdemli siyaset bilimci Dr. Shai Feldman (Boston ve Tel Aviv), geçtiğimiz sonbaharda kendilerini barışa ve iki devletli çözüme giden yolu araştırmaya adadılar.

Sonuç, "7 Ekim'den Barışın Sağlanmasına Araplar ve İsrailliler" başlıklı küçük bir kitapçık (105 sayfa) oldu.

Üçlü daha önce, tarihi çatışmanın başlangıcından mevcut çatışma dönemine kadar olan süreci ele alan ve üniversitelerde ders olarak okutulmak üzere "Araplar ve İsrailliler: Çatışma ve Barışı Sağlama" başlıklı kapsamlı bir kitap da yazmıştı.

Bu çalışmaya dayanarak ve tarihsel derslerden yola çıkarak, büyük felaketlerin bazen daha iyi bir geleceğin yolunu açtığı söylenebilir.

Bunun en belirgin örneği II. Dünya Savaşı'dır; bu savaş Birleşmiş Milletler'in, NATO'nun kurulmasını, Japonya'nın pasifleştirilmesini ve ardından Avrupa Birliği'nin kurulmasını sağladı.

Benzer şekilde, 1960'ların sonlarında Laos ve Kamboçya'yı da içine alan Vietnam Savaşı, bir barış dönemini, dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerini bünyesinde barındıran Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği'nin (ASEAN) kuruluşunu beraberinde getirdi.
 


7 Ekim 2023 ve ardından gelen savaşın dehşeti hem Filistinliler hem de İsrailliler için daha iyi bir geleceğe dönüşebilir mi?

Çalışmada, 7 Ekim saldırısına ve ardından gelen savaşa yol açan etkenlerin incelenmesiyle bu olasılık ele alındı.

Şu soruya cevap arandı:

Filistin ile İsrail arasında barış nasıl gerçekleşebilir?


Ayrıca böyle bir barışı gerçekleştirmenin önündeki engeller ele alınıp açıklandı ve bu engellerin nasıl aşılabileceği konusuna da değinildi.

Cevabın başlangıç ​​noktası şuydu:

Birincisi, İsrail ile Hamas arasındaki mevcut çatışma, ancak Filistin-İsrail çatışmasına kapsamlı bir çözüm bulunması bağlamında istikrarlı ve kalıcı bir şekilde sona erebilir.

İkincisi, daha önceki barış girişimlerinin başarısızlığında hem yerel hem de dışsal pek çok etken etkili oldu. Bu nedenle çalışma, barışın önündeki potansiyel engellerin belirlenmesi ve çözülmesine odaklandı.

Üçüncüsü, 7 Ekim'deki Hamas saldırısının dehşetine ve ardından gelen, İsrailliler ile Filistinlilerin görüşlerini sertleştiren savaşa rağmen, şiddetin ilk yılının sonunda, çok sayıda kişi, bölgesel bir savaş gibi daha büyük bir felaketi önleyecek bir çözüme yönelik güçlü bir isteği dillendirmeye başladı.

Dördüncüsü, 7 Ekim olaylarına yol açan olumsuz süreçlere paralel olarak, son 25 yılda Ortadoğu'da Filistin ile İsrail arasında barışı mümkün kılan önemli olumlu gelişmeler de yaşandı.

Son olarak, mevcut savaşı barışa giden bir yola dönüştürmek için dış güçlerin desteğine ihtiyaç duyulmasına rağmen, bilgisizlik ve Araplar ile İsraillilerin birbirlerine karşı göstermeye devam ettikleri karşılıklı sempati ve etkileşim eksikliğini aşmak için iki taraf arasında doğrudan iletişim olmazsa olmazdır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU