Bugün ABD’nin başkenti Washington’da konuşlandırılan silahlı kuvvetlerin Afganistan’da kalan ABD kuvvetlerinden de (sadece 2500 asker) daha fazla olması epey ironik. Ne var ki, seçilmiş Başkan Joe Biden’ın göreve başlaması için geri sayım devam ederken, başkentteki acı gerçek bu.
Bu, gözümüzün önünde hızla değişen bir dünyanın resmi. Değişkenlerini dikkatlice okumalıyız, bu yüzden acele etmemeli, gurur yapmamalı ve görmezden gelmemeliyiz. Dünya değişiyor. Onunla birlikte algılar, zorluklar ve kanaatler de değişiyor. En büyük siyaset okulu olan hayattan bunu öğrendim.
40 yıldan fazla bir süre önce İngiltere’ye geldiğimde, ilk kez bir Batı demokrasisinde iktidar devir teslim sürecini yaşadım. 1978’de Londra’ya ulaştığımda iktidarda İşçi Partisi vardı. Hükümetin başında James Callaghan vardı. Maliye bakanlığı görevini de başarılı politikacı Dennis Healey üstlenmişti. Ünlü muhafazakar lider Richard Butler’ın yanı sıra Callaghan, “İngiltere’nin kendisinden mahrum kaldığı en iyi başbakan” olarak tanımlanabilir.
Özel yöntemleri ve özellikleri ile Callaghan ve Butler’dan her biri, başbakanlık makamından daha büyüklerdi. Belki de bu nedenle meslektaşları, üstlendikleri tüm üst düzey bakanlıklarda başarılı olmalarına rağmen başbakanlık görevini üstlenmelerini desteklemekten kaçındılar. Bu arada Healey, dönemin zor ekonomik koşullarında dünyanın ve insanların konuştuğu bir bakandı. Ne var ki, deneyimi ve manevra yeteneği iki gerçeği görmesini engelledi.
Birincisi, sol kanadın yerel parti liderlikleri ve sendikalar üzerindeki kontrolünü sıkılaştırdığı ve önde gelen "pragmatik" ılımlı partileri marjinalleştirerek kuşattığını göremedi.
İkincisi, Margaret Thatcher ve ideolojisinin şekillendiricisi Sir Keith Joseph liderliğinde Muhafazakar Parti içinde sert popülist akımın yükseldiğini fark edemedi. Modern teknolojiyi kabul etmeyi reddetmek, zaman zaman neden oldukları aksaklıkları ve yaptıkları grevlerin yol açtıkları sorunları umursamamak dahil sendikaların uzlaşmazlığı, demagojiliği ve aşırılıklarına karşı etkili bir popülist savaş açtığını göremedi.
Sonra, sanki bu iki neden yetmezmiş gibi bir de Soğuk Savaş dönemi, İngiliz solunun Sovyetler Birliği karşısında tek taraflı silahsızlanma idealini benimsemesiyle tarihi bir dönüm noktasına yaklaştı. Böylece solculuk, muhafazakar sağcılığın eline kendisini komünizme teslim olmaya hazırlanmakla suçlaması için koz vermiş oldu. Öte yandan, ABD’de de Ronald Reagan liderliğinde sağcı Cumhuriyetçi Parti, Demokrat idealist başkan Jimmy Carter’ı Moskova karşısında zayıf ve kararsız olmakla suçluyordu.
1978’in sonunda 3 aydan biraz daha uzun bir süre boyunca, Ekim 1978’den 1979’un ilk haftasına kadar İngiltere’de hoşnutsuzluk kışı adı verilen döneme tanık oldum. Ancak aslında Soğuk Savaş’ı sona erdirecek ve Sovyetler Birliği'ni ortadan kaldıracak Reagan-Thatcher ittifakı’nın ilk göstergelerine tanık olduğumu tahmin etmemiştim. O zamanlar daha iki sağcı lider de iktidara gelmemişlerdi. 1979 baharında düzenlenen genel seçimlerde İşçi Partisi hükümeti düştü ve Thatcher iktidara geldi. Ardından, kesintisiz 11 yıl boyunca iç ve dış politikada İngiltere’nin çehresini neredeyse tamamen değiştiren köklü değişiklikler gerçekleştirdi.
11 yıl içinde dünün liderleri sıradan insanlara dönüştüler. İlk olarak sendikaların içindeki radikaller tasfiye edildi. Bir sonraki seçimde de onları halkın ruh halini, tarihin aktivizmini ve çıkar ağlarını anlamakta geç kalmış parti içindeki radikaller takip etti. Bu noktada, 1979 yazının başında Londra’ya yaşamak için yerleştiğimde, bir gün ünlü Piccadilly Caddesi’nde yürürken birkaç ay öncesine kadar adı insanların dillerinden düşmeyen, karar sahibi parlak politikacı Dennis Healey ile karşılaştığımı hatırlıyorum. Kalabalığın içinde hiçbir koruma olmadan sıradan bir vatandaş gibi yürüyordu.
İktidarın devir teslimi dersi, Batı demokrasisinin kurumlarıyla ilgili aldığım ilk pratik dersti.
İkinci dersi 1990’da aldım. O dönemde Margaret Thatcher, katı kavramlarına uygun politikalarında ve tarihi halesi sayesinde partinin sahibi olduğu algısında diretiyordu.
O dönemde Muhafazakar Parti içindeki aşırı sağcılık, 1979 ve 1983'te İşçi Partisi içindeki aşırı solculuğun ödediği faturanın ilk taksitini ödedi. Sert sağcı genç politikacıların desteklediği Thatcher'ın aşırılığı; rasyonalist ve uzlaşıcı muhafazakar liderlerin, vahşi özelleştirme, Avrupa’ya karşı açık düşmanlık, İrlanda’da herhangi bir uzlaşıyı engelleme konularındaki muhalefetini ortaya çıkardı. Sonuç olarak, Thatcher, kendisini parti başkanlığından düşürüp yerine John Major’u seçen parti kurumunun güvenini kaybetti.
İkinci ders buydu; demagoji ve popülizm kısa vadede yararlı olabilir, ama uzun vadede Mutenebbi’nin şu harika tanımı gibidir:
Aslanı bir yem olarak kullananlar
Bir de bakarlar ki, aslana yem olmuşlar
Dogmatik ve aşırılık yanlısı politikalar (dini ya da etnik olsun) ve güdüleri harekete geçiren popülizm, kendi kendisinden beslenir ve nihayetinde kendisini tüketir. İşte Başkan Donald Trump'ın başkanlık seçimlerinin dürüstlüğünü kabullenmeyi reddetme konusunda ısrar etmesi, medyanın gücünü hafifsemeye ve (Cumhuriyetçilerin yönettiği eyaletlerde bile) seçim kurullarını, yargı, anayasa ve teknolojinin güvenirliğini sorgulamaya devam etmesiyle son haftalarda şahit olduklarımız da tam olarak budur. Bardağı taşıran damla, radikal, fanatik, demagojik grupları teşvik etmesi ve ABD’de yasa ve anayasanın egemenliğinin kaynağına yürümeye azmettirmesi oldu.
Başkan Trump, birden fazla gösterge kendisini bu yaklaşımından vazgeçmesi gerektiğine dair uyarmasına rağmen, yaklaşımını sürdürdü. Bu göstergelerden bazıları; seçim sonuçlarını sorguladığı eyaletlerin, şüpheli oyları yeniden sayma talebini kabul etmeleri. ABD Ordusu Müşterek Kuvvetler Genelkurmay Başkanı'nın ordunun yalnızca anayasaya sadakat yemini ettiğine yönelik sert sözleri. Yargıçları arasında muhafazakarların çoğunluğu ellerinde tutmalarına ve bilindiği gibi 3’ünü Trump’ın bizzat atamasına rağmen Yüksek Mahkeme’nin tutumudur. Trump’ı destekleyen bazı sağcı medya organları dahi, oyları sayan şirketlerden biri yalan ve iftira suçlamasıyla kendilerine dava açabileceği imasında bulununca seçimlerde hile yapıldığı suçlamalarını hafifletmek zorunda kaldılar.
Ancak, iş meclis binasını (ABD örneğinde Capitol binası) basma noktasına vardığında, bu istisnasız demokratik sistemine değer veren her ülkenin tarihinde olağanüstü bir olay olacaktır. Kaldı ki bu olay, bir de ülkenin lideri ve anayasasının birinci koruyucusu olması gereken başkanın azmettirici açıklamaları ile gerçekleşti.
Bu nedenle, kendilerini ve ailelerini tehdit eden silahlı çetelere rağmen, çok sayıda Cumhuriyetçi politikacı kamusal pozisyonunu değiştirdi. Trump'ı cezalandırmak için yasal gerekçeler olsa da, politikanın, intikam almak isteyenler için bile daha büyük çıkarlar içeren daha gerçekçi ve esnek yaklaşımları vardır.
Kitlelerin sömürüsü olgusundan bu kez alınabilecek en gerçek ve etkin intikam; Cumhuriyetçi Amerikalıların kendilerinin bundan ders almaları, çok geç olmadan partilerini kurtarmak ve içindeki aşırılıkçı cepheleri tasfiye etmek için inisiyatif almaları olacaktır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish