Milyonlarca öğrenci, pandemi nedeniyle aylardır yüz yüze eğitim yapamıyor.
Bir süreliğine gerçekleştirilen hibrit eğitime de vakaların yeniden artması nedeniyle son verildi.
Bu yılın sonuna kadar da durumun böyle devam edeceği kesin.
Eğitim şimdilik Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kurulan sosyal nitelikli eğitsel elektronik içerik sunan Eğitim Bilişim Ağı (EBA) üzerinden uzaktan devam ediyor.
Haftanın belli günlerinde yapılan uzaktan eğitim bazen hafta sonu cumartesi ve pazar günü yapılıyor kimi öğretmenler tarafından.
Hatta sınav grubu öğrenciler için hafta sonu "Sınav Özel" yayını bile yapılıyor.
Bunun müjdesini de geçen günlerde bizatihi Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk verdi.
Bakan Selçuk, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, "Sınav grubu öğrencilerimiz için TRT EBA kanallarında hafta sonları 'Sınav Özel' yayınlarımız var" dedi ve şunları kaydetti:
Sınav grubu öğrencileri için hazırlanan dijital soru paketlerimiz 38 milyon 578 bin 273 kez görüntülendi.
Bakan Selçuk'un bu açıklamasına geçmişte teknolojik cihazların olumsuzluğuna ilişkin yürütülen çabalara dikkati çeken bazı eğitimciler, çocukların MEB eliyle teknoloji bağımlısı haline getirildiği savundu.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
"Çocuklarımız ekran bağımlısı haline getiriliyor" eleştirisi
Yıllardır eğitim konusuyla ilgilenen gazeteci Abbas Güçlü, Bakan Selçuk'un açıklamasını şu sözlerle eleştirdi:
Çocuklarımızı resmen ekran bağımlısı haline getireceğiz. Hem de devlet eliyle! Bir de bununla övünülüyor! MEB, her gün uzaktan eğitim yetmezmiş gibi şimdi de hafta sonları sanal dershane açmış, güya, öğrenciyi sınava hazırlıyor! 20 bin soruluk set hazırlanmış, 38 milyon kez görüntülenmiş!
20 bin soruluk set çalışmasının yaklaşık 39 miliyon kez görüntülenmesi neyin başarısı olabilir? Çocuklar, sadece tıkladılar mı, yoksa indirip soruları çözmeye mi başladılar?
Yüz yüze eğitimin yapılmadığı bir dönemde öğrencilerin uzaktan teknolojik araçlarla eğitimlerini sürdürmeleri onları gerçekten ekran bağımlısı veya teknoloji müptelası yapar mı?
"Uzaktan eğitim, yüz yüze eğitimin yerini tutmaz"
Bu konuda eğitimciler çok farklı görüşlere sahip.
Uzaktan eğitimin, yüz yüze eğitimin yerini tutamayacağını, öğrencilerin ellerindeki teknolojik cihazların daha verimli kullanılması için de zengin ve ilgi çekici içeriklerin hazırlanması konusunda eğitimciler hemfikir.
Eğitimci Turgay Polat, uzaktan eğitim ve "sanal dershane" olayının öncelikle dönemin hassasiyeti göz önünde bulundurularak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
Pandeminin yüz yüze eğitimi yapılamaz hale getirdiğini ifade eden Polat, onun için her türlü kaynağın kullanması gerektiğini belirtti.
Teknolojik kaynakların büyük imkanlar sunduğunu ancak bunun doğru kullanılması gerektiğini ifade eden Polat, "Ancak bu kaynaklara bir mucize olarak bakmamak lazım. Neticede bunların her biri birer araç. Dolayısıyla araç ile amacı birbirine karıştırmadan, sunulan içeriği hedeflemek gerekiyor" dedi.
"Çocuklar oyun sitelerini de çok tıklıyor"
Öğrencilerin sunulan soru setlerini kaç kere indirdiklerinin dikkate alınmaması gerektiğini anımsatan Polat, "Öğrencilerin açtıklarında soruları çözüp çözmediklerine, bir konuyu dinleyip dinlemediklerine ve anlayıp anlamadıklarına odaklanmak daha doğru. Sonuç olarak çocuklar oyun sitelerini de çok tıklıyor. Bu oraların çok başarılı olduğu anlamına gelmez" diye konuştu.
Pandemi döneminde mecbur kalınan dijital kaynakların kullanımında sunulan içeriklere odaklanmanın şart olduğuna vurgu yapan Polat, "Dijital alanda ders işleniyorsa içeriğin mutlak suretle değiştirilmesi gerekiyor. Aksi takdirde istenilen amaç elde edilemez" yorumunda bulundu.
"Çocuklar teknolojik araçları çok seviyor"
"Dijital kaynakları kesinlikle verimli kullanmıyoruz" diyen Poyraz, sözlerini şöyle sürdürdü:
Çünkü öğretmenlerin böyle bir eğitimi yok. Üniversitelerde Bilgisayar Eğitim Teknoloji Bölümleri vardı. 1990'lı yıllarda açılmıştı. Eskiden yaklaşık 50'ye yakın bölüm vardı. Şimdi 17'ye kadar düştü. Buralarda eğitim teknoloğu yetişirdi. Amacı da şuydu: Pandemi dönemi olsun olmasın aslında bizim bir şekilde eğitimde teknoloji kullanımına yoğunlaşmamız gerek. Çünkü, eğitim verdiğimiz çocuklar teknolojiyi çok seviyor. Dolayısıyla bu imkanın iyi kullanılması gerekiyordu. Ancak biz öğretmenlere teknoloji kullanımı eğitimi vermediğimiz için onlar da mecburen günü kurtarmaya çalışıyor. Elinden geldiğince ders anlatmaya gayret ediyorlar. Tabii bu da verimliliği ciddi şekilde düşürüyor.
"Her okulda eğitim teknoloğuna ihtiyaç var"
Türkiye'nin bu konuda yeni çözümler üretmesi gerektiğinin altını çizen Polat, kısa ve uzun vade yapılması gereken hususlar olduğunu söyledi.
"Uzun vadede her okulda eğitim teknoloğuna ihtiyacımız var" ifadesini kullanan Polat, sözlerini şöyle devam etti:
Öğretmenlere eğitim teknolojileri nasıl olmalı, verimli içerik nasıl hazırlamalı, ders içerikleri daha nasıl keyifli ve dikkat çekici hale getirilebilir, ölçme değerlendirme nasıl yapılır konularının ciddi şekilde öğretilmesi lazım. Şu anda devlet olarak sınavları bile yapamıyoruz. Niye yapamıyoruz? Çünkü, sınavları sadece soru sorup kağıda yazdırmaktan ibaret sayıyoruz. Oysa dijital alanda sınav yapmanın, yaptırmanın binlerce çeşit yolları vardır. Dünyada uzaktan eğitimi sürdüren binlerce okul ve üniversite var. Çocukları eğitimden soğutmamak için içerikleri daha sevimli hale getirmemiz lazım. Okulda yapılanların aynısı dijitale kaydırmanın bir faydası yok.
Çocuklar, okullara gittiklerinde telefonlarının toplandığına dikkati çeken Polat, buna son verilmesinin artık görülmüş olması gerektiğini hatırlattı.
"Marttan beri panikle bir şeyler yapılıyor"
"Çocukların telefonları toplandığı için derste dikkat mı artıyor?" diye soran Polat, sözlerini şöyle tamamladı:
Dünyanın birçok yerinde artık çok farklı şeyler yapılıyor. Telefondan ders işleniyor. Telefona gönderilen mesajla öğrenciye parmak kaldırtılıyor. Telefona soru gönderiliyor. Çocuklar bu cihazları sevdiklerine göre, devletin cihazlarla kavga etmeyi bırakıp, bunun yerine onların sevebileceği içerikler sağlamamız lazım. Teknoloji göçmeni dediğimiz bizim neslimizin, teknolojiyi reddederek geldiği noktada, teknolojiyi çok seven bir nesle teknoloji üzerinden eğitim yaptırması gibi bir kaosla karşı karşıyayız. Bu kaosun bedelini ödüyoruz. Eğer yeni neslin ve teknoloji kuşağının taleplerini zamanında anlayabilseydik çocuklarla öğretmenler arasındaki diyalog iyi olacak ve daha iyi içerikler sunmuş olacaktık. Marttan beri panikle bir şey yapıyor ve durumu kurtarmaya çalışıyoruz.
Eğitim-Sen Yükseköğretim ve Eğitim Sekreteri Özgür Bozdoğan da uzaktan eğitimin yüz yüze eğitimin yerini tutamayacağı görüşünde.
Yüz yüze eğitimin çocuklara hem sosyalleşme hem de kendilerine gelecek hazırlama konusunda önemli kaktılar sunduğunu söyleyen Bozdoğan, uzaktan eğitim aracığıyla bu kazanımın verilmesinin şimdilik mümkün olmadığını belirtti.
Uzaktan eğitimin şu anda geçici bir krize karşı alınmış dönemsel bir karar olduğunu vurgulayan Bozdoğan, "Bununla ilgili en büyük sorun, pek çok öğrencinin uzaktan eğitime ulaşmıyor olmasıdır" dedi.
"Ortada devasa bir eşitsizlik sorunu var"
Uzaktan eğitimden yararlanan öğrencilerin yüzde 65'inin de cep telefonlarından bunu takip ettiğini, bunun da pek çok imkanı sunmadığını savunan Bozdoğan, "Çocuklar sadece EBA'a girip uzaktan eğitime katılmış oluyor. 4 milyona yakın öğrenci de EBA'ya hiç giremiyor. Ortada devasa bir eşitsizlik sorunu var. Milli Eğitim Bakanlığı ise bu eşitsizliği bir sorun olarak görüp, bunu ortadan kaldırmak ve mağduriyete son vermek yerine sanki eşitsizlik yokmuş gibi bütün öğrencileri aynı sınavlara tabii tutuyor. En büyük sorun da burasıdır" diye konuştu.
Bu süreçte pek çok kesimden çocukların mağdur olduğunu vurgulayan Bozdoğan, "MEB'in yapacağı sınav çok ciddi sorunlar ve eşitsizlikler yaratacak. Bundan dolayı bakanlığa çağrımız, bu sene herhangi bir şekilde sınav yapılmamasıdır. Öğrenciler notla değerlendirilmemeli. LGS yapılmamalıdır" değerlendirmesinde bulundu.
Bir taraftan ellerinde teknolojik araçların hiç düşmediği çocuklar diğer taraftan ise bunları hiç görmeyen öğrenciler olduğuna dikkati çeken Bozdoğan şunları kaydetti:
Teknolojiye olan bağımlılık, dış dünya ile olan ilişkinin sadece teknolojik araçlarla kuruluyor olması çocukların gelişimi konusunda çok ciddi sorunlar yaratıyor. En azından çocuğun salgınla baş etme, geleceğe dair umutlarını koruma, sosyalleşme, gelişim düzeyine uygun şekilde arkadaşlarıyla zaman geçirememesi büyük problemler oluşturuyor.
"Teknolojik cihazlar bazen düşman bazen de kurtarıcı olarak gösteriliyor"
Türkiye'de teknolojik cihazların bazen kötü gösterildiğini bazen de her şey bunlardan ibaretmiş gibi bir anlayışla hareket edildiğine hatırlatan Bozdoğan, "Bu bir eğitim politikası eksikliği ve bir yaklaşım yanlışlığıdır. Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri, kimi zaman teknolojiyi tamamen bir düşman olarak gördü ve gösterdi, kimi zaman ise tek kurtarıcı olarak gördü. Oysa teknolojik gelişmeler ya da dijitalleşme eğitim yaşantısında yardımcı araçlardır. Bunlar katkı sunacak araçlar olarak kullanılabilirdi. Kullanılması gerekiyordu. Ama bunlar yapılmadı. Uzunca bir süre çocuklar teknolojik cihazlardan uzak tutuldu. Şimdi ise çocuklar teknolojiye bağımlı hale getiriliyor. Bu her iki yaklaşımın sorunlu olduğu görüşündeyiz" değerlendirmesinde bulundu.
"Tam bir bocalama dönemindeyiz" diyen Bozdoğan sözlerini şöyle tamamladı:
Önceki dönem ve şimdiki dönem karşılaştırması yapılarak teknolojinin mutlaka yardımcı bir araç olarak eğitimde kullanılması gerekiyor. Bu anlamda da yeni politikaların geliştirilmesi gerekiyor. Bilimin öngördüğü politikaları temel esas kabul edip ona göre planlama, ölçme ve değerlendirme yapmak gerekiyor. Uzaktan eğitimin pek çok dezavantajlı durumu var. Öğrenenle öğretme kaynakları arasındaki mesafeden dolayı çocukların eğitime yabancılaşması hat safhaya çıkıyor.
© The Independentturkish