AK Parti İstanbul Milletvekili Nevzat Şatıroğlu ve Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu ile 88 milletvekilinin sunduğu "Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklif" 24 ve 25 Kasım'daki Meclis oturumlarında da ana gündem maddesiydi.
Oturumda tartışılan ve 25 Kasım'da yapılan açık oylamayla kabul edilerek yasalaşan maddelerden biri de "fiyat eşitleme mekanizması" ile ilgiliydi.
Fiyat eşitleme mekanizması nedir?
Fiyat eşitleme mekanizması, Türkiye'nin farklı bölgelerinde oluşan maliyet farklarını, tüketiciye yansıtarak tek bir fiyat oluşturma amacını taşıyor.
Elektrik enerjisi dağıtım hizmetlerinin 2004'te özelleştirilmesinden bu yana elektrik dağıtımı, Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.'ye bağlı (TEDAŞ) 21 bölgesel dağıtım şirketi tarafından sağlanıyor.
Kamuya ait elektrik santrallerindeki üretimden Elektrik Üretim Anonim Şirketi (EÜAŞ) sorumluyken, santrallerde üretilen enerjinin yüksek gerilim hatlarıyla şehirlerdeki trafo merkezlerine iletilmesi hizmeti Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi (TEİAŞ) tarafından veriliyor.
21 dağıtım şirketlerine bakıldığında ise örneğin, Başkent Elektrik Dağıtım A.Ş., Ankara, Bartın, Çankırı, Karabük, Kastamonu, Kırıkkale ve Zonguldak illerini içine alan bölgeye hizmet verirken, Fırat Elektrik Dağıtım A.Ş., Elazığ, Malatya, Bingöl ve Tunceli illerini kapsıyor.
Birbirinden farklı özelliklere ve fiziksel büyüklüklere sahip bölgelerde tüketici davranışları da, iş gücü maliyetleri de, arazi koşulları da değişiklik gösterebiliyor. Bunların yanı sıra iletim ve dağıtım şebekelerinde teknik ve teknik olmayan nedenlerle oluşan kayıp ve kaçak elektrik de bir maliyet unsuru olabiliyor.
İletim hatlarından, ısıdan kaynaklı sebepler teknik neden sayılırken, veri girişi hatası, ölçümleme hatası, yasal olmayan yollarla tüketim gibi sebepler teknik olmayan kayıp oranı olarak hesaplanıyor.
Aynı abone grubunda yer alan tüketicilerin, dağıtım bölgeleri arasında fark bulunmaksızın aynı elektrik tarifesinden yararlanması, "ulusal tarife" kavramıyla açıklanıyor.
Ulusal tarife uygulamasıyla, bir bölgeye ait maliyetin belirli bir kısmının diğer bölgeler tarafından karşılanması sağlanıyor.
Yargıtay altı yıl önce "hukuka aykırı" demişti
Avukat Aylin Yıldırım Dindar'ın "Elektrik Piyasasında Abonelik Sözleşmeleri ve Tüketicinin Korunması" başlıklı tezinde açıkladığı şekliyle "düzenlemeye tabi tarifeden yararlanan ve aynı tüketim grubunda yer alan tüm tüketicilere aynı birim fiyat uygulanıyor. Fiyat eşitleme uygulaması temelde, "ulusal tek tarife uygulanması" sebebi ile fiyatın serbestçe belirlenmemesinden kaynaklı olarak fazladan gelir elde eden şirketlerin, bu geliri olması gerekenden az gelir elde eden şirketlere aktarması mantığına dayanıyor."
Örneğin kayıp-kaçak bedeli yüzde 50 olan bir bölgede, yükselen maliyet nedeniyle faturalar da yükseliyor. Fiyat eşitleme mekanizmasıyla o bölgede faturasını ödeyen tüketicilerin korunması ve bölgedeki dağıtım şirketinin zarar etmemesi hedefleniyor. Ancak bu sefer de diğer bölgelerde faturasını düzenli ödeyen tüketici mağdur olabiliyor.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 21 Mayıs 2014 tarihinde aldığı kararla, kayıp-kaçak bedelinin, tüketicilerden tahsil edilemeyeceğini hükmetmiş ve şu ifadeleri kullanmıştı: Elektrik enerjisinin naklî esnasında meydana gelen kayıp ile başka kişiler tarafından hırsızlanmak suretiyle kullanılan elektrik bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmek, hukuk devleti ve adalet düşünceleriyle bağdaşmamaktadır.
Tüketiciye yansıması beş yıl daha sürecek
14 Mart 2013'te kabul edilen "Elektrik Piyasası Kanunu" ile tüketicileri, dağıtım bölgeleri arasındaki maliyet farklılıklarından kaynaklanan fiyat değişkenliklerinden korumak amacıyla ülke genelinde 31 Aralık 2015 tarihine kadar fiyat eşitleme mekanizması uygulanmasına karar verilmiş, bu tarih daha sonra 31 Aralık 2020'ye uzatılmıştı.
Yeni yasa ile birlikte söz konusu süre, 31 Aralık 2025'e kadar uzatıldı. Bu sürenin beş yıla kadar daha uzatılmasında Cumhurbaşkanı yetkili olacak.
Tüketicinin ödediği fazlaysa, şirkete kâr olarak yazılıyor
Independent Türkçe'ye konuşan Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) İstanbul Şube Başkanı Cemil Kocatepe, kayıp-kaçak elektriğin tüketici faturalarına yansıtılmasını, "Nasıl ki köprüden geçmeden para ödüyorsanız, kullanmadığınız elektriğe de ödüyorsunuz" diyerek tanımladı.
Yoksul olan bölgelerdeki dağıtım şirketlerinden, gelir seviyesi yüksek olan bölgelerdeki dağıtım şirketlerine bir gelir aktarımı olmasının bir noktaya kadar doğru olabileceğini söyleyen Kocatepe, "Ancak sorun, dağıtım şirketlerine kayıp kaçak oranını düşürmek için bir süre verilmiş ve bu taahhüde uyulamamış olması. Verilen bu süre sürekli uzatılıyor. Dağıtım şirketleri bunun üzerinden para kazanmaya başlıyor. Hâlbuki cezalandırılması lazım" dedi.
Enerji piyasaları uzmanı Ercüment Camadan ise blogunda yer verdiği yazıda hedefindeki kayıp-kaçak oranının yüzde 10 olan bir şirketin, dağıtım sistemine giren elektriğinin yüzde 10'u kayıp-kaçak kabul edildiğini söyleyerek şu örneği vermişti:
Bu orana denk gelen maliyet kayıp-kaçak maliyeti olarak tüketicilere tahakkuk ettiriliyor. Ulusal tarife uygulaması nedeniyle yirmi bir bölgenin maliyeti ortalama bedel üzerinden tüm tüketicilere paylaştırılıyor.
Bölgedeki fiili oran yüzde 9 olursa şirket aradaki yüzde 1'i kâr hanesine yazıyor. Bölgede filli kayıp-kaçak oranı yüzde 11 olursa şirket hedefin üzerinde kalan yüzde 1'e denk gelen maliyete katlanmak zorunda kalıyor.
Kayıp-kaçak ortalaması dünya genelinde yüzde 5
EMO İstanbul Başkanı Cemil Kocatepe, kayıp-kaçak oranının dünya ortalamasının maksimum yüzde 5-6 civarında olduğunu söyleyerek, "Türkiye'deki kayıp-kaçak oranı hem çok yüksek hem de çok pahalıya mâl oluyor. Santral kurmaktan önce kayıpların azaltılması gerekiyor. "Kaçak elektrik" polisiye bir olaydır. Elektriği yoksullar kullanıyorsa, bu belirlenir, belli bir kilovatsaate kadar ki miktarı ücretsiz verilir" diye konuştu.
Türkiye'de kayıp-kaçak oranı yüzde 15,9'dan yüzde 11 seviyesine geriledi.
24 ve 25 Kasım'daki Meclis oturumlarında Kanun Teklifi'nde yer alan bu maddeye karşı çıkan CHP İzmir Milletvekili Ednan Arslan, "21 elektrik dağıtım bölgesi oluşturulurken yani özelleştirmeler yapılırken ‘Kayıp kaçak oranları yapılacak yatırımlarla azalacak' diyen siz değil miydiniz?" sorusunu yöneltti ve ekledi:
2018 yılında dağıtım sistemine giren enerji miktarı yaklaşık 204 milyar kilovatsaat, dağıtım sistemine tahakkuk eden enerji miktarı yaklaşık 177 milyar kilovatsaat, kayıp kaçak miktarıysa yaklaşık 26,5 milyar yani yüzde 13 gibi bir kayıp kaçak söz konusu bu sistemde.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun (EPDK) Nisan 2019'da yaptığı açıklamaya göre EPDK'nın elektrik dağıtım şirketlerine uyguladığı teşvik sistemi ile elektrikte kayıp-kaçak oranı yüzde 11,8 oldu. Yani dağıtılan her 100 birim elektriğin 12 birimi kayıp ve kaçak.
Söz konusu oran 2013 yılında yüzde 15,9, 2014'te 14,6, 2015'te 14, 2016'da 13,4 ve 2017'de 12,6'ydı.
Meclis'e sunulan kanun teklifinde "Türkiye genelinde kayıp kaçak oranının yüzde 25'lerden yüzde 11'lere kadar düştüğü, bölgesel fiyat farklılıklarının kayıp kaçak oranlarından ziyade bölgelerin yatırım ve işletme ihtiyaçları ile ilişkili olduğu" ifade edildi.
Elektrik enerji tarifelerinde önemli bir paya sahip olan ve teknik ve teknik olmayan kayıplar olarak bilinen kayıp-kaçak miktarının oldukça fazla olduğunu söyleyen Ednan Arslan, "Bu miktarda enerji miktarının bedeli, kullanmadığımız hâlde tüketiciler olarak faturalarımıza yansıtılmaktadır" dedi.
Yalnızca iki şirketin 2020 kayıp-kaçak hedefi, 2018 seviyesinin altında
Türkiye'de 2019'da yüzde 12,37 oranla 24,8 milyon megavat saat kayıp-kaçak olduğunu söyleyen Enerji Piyasaları Uzmanı Ercüment Camadan, hem oranın hem miktarın son dört yıldır düştüğünü aktardı.
"2015'ten 2019'a oran yüzde 16.41'den yüzde 12.37'ye düşmüş durumda. Aynı dönemde kayıp-kaçak 30,7 milyon MWh'ten 24,8 milyon MWh'e iniyor" diyen Camadan, 21 dağıtım şirketi arasında yalnızca iki şirketin 2020 kayıp-kaçak oranı hedefinin 2018'de gerçekleşen oranının üzerinde olduğunu söylüyor.
Bu şirketler Adana, Gaziantep, Hatay, Kilis, Mersin ve Osmaniye illerinin dahil olduğu bu bölge Toroslar Elektrik Dağıtım A.Ş. (2020 hedefi yüzde 11,54) ve yüzde 7,13 hedefine sahip Kayseri ve Civarı Elektrik Türk A.Ş.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Başkanı Mustafa Yılmaz, Mayıs 2019'da yaptığı açıklamada "Önümüzdeki 5 yıl içerisinde kayıp oranlarının yüzde 10'un da altına gelerek, dünya standartlarında bir noktaya ulaşacağını göreceğiz" demişti.
"Her yıl nükleer santralin üretim kapasitesi kadar elektrik kaybediliyor"
Türkiye Elektrik İletim A.Ş.'nin verilerine göre 2019'da elektrik üretimi 291 milyar kilovatsaat, tüketimi ise 290,4 milyar kilovatsaat oldu.
EMO İstanbul Başkanı Cemil Kocatepe, "291 milyar kilovatsaat elektrik, üretildikten sonra yüzde 12'si kayıp ve kaçağa gidiyorsa, yılda yaklaşık 35 milyar kilovatsaati kayboluyor demektir. Bu, kurulması planlanan nükleer santralin üretim kapasitesi kadar hatta daha da fazla olabiliyor" ifadesini kullandı.
2026 yılında tam kapasite üretime geçmesi planlanan Akkuyu Nükleer Santrali'nin ortalama 35 milyar kilovatsaat elektrik üretmesi bekleniyor.
Arslan: 2015'ten bu yana "kayıp-kaçak" miktarı faturalarda yok
2015 yılı sonuna kadar tüketicilerin elektrik borçlarını oluşturan bileşenleri faturalarında ayrı ayrı gördüğünü söyleyen Ednan Arslan, "Faturalarda yer alan kayıp kaçak bedeliyle başlayan, devamında sayaç okuma ve diğer hizmet bedellerine yönelik şikayetlerin artması ve söz konusu bedellerin iadesi için yargı yoluna başvuran tüketici sayının artması üzerine EPDK, 2015 yılında yaptığı mevzuat düzenlemesiyle; perakende enerji bedeli, perakende hizmet bedelinden oluşan iki bileşenin toplamını enerji bedeli adı altında; dağıtım sistemi kullanım bedeli, iletim sistemi kullanım bedeli, kayıp kaçak bedeli ve sayaç okuma bedelinden oluşan dört bileşeni de dağıtım bedeli adı altında faturalara yansıtmaya başladı" dedi ve devam etti:
Bu da yeterli gelmemiş olacak ki 2019 Ağustos ayından itibaren enerji ve dağıtım bedelleri tek kalem hâline getirilerek tüketicilerin fatura üzerindeki denetimleri tamamen ortadan kaldıracak torba fatura dönemine geçilmiştir.
Vatandaş kullandığı elektrik enerjisi bedeli oluşturan ve 2015 yılı sonuna kadar faturasında görebildiği tüm hizmetler için ödeme yapmakta ancak hangi hizmete ne kadar ödediğini görememektedir.
Özellikle kayıp kaçak için tüketiciden tahsil edilen, bedeli vatandaşın dikkatinden kaçırılmak adına sürdürülen uygulama bu hâliyle şeffaflıktan uzak, vatandaşın değil şirketlerin hakkını koruyan bir içerik taşımaktadır.
"Başkasının yaptığı kaçak, benim faturama yansıtılmamalı"
Aynı zamanda elektrik-elektronik mühendisi de olan Ednan Arslan, Independent Türkçe'ye yaptığı açıklamada Türkiye'de var olan kayı-kaçak bedelinin faturalara eşit olarak yansıtıldığını söyleyerek şöyle konuştu:
Dürüst tüketicinin faturasına bu şekilde yansıtılmasının doğru olmadığını düşünüyorum. Yani ben namuslu vatandaş olarak faturamı ödüyorsam kimse bir başkasının yaptığı kaçağı, benim faturama yansıtmamalı.
Ancak ısınma gibi teknik kayıplar elbette ki var. Bu kayıpları en aza indirme işi şirketlerin sorumluluklarındadır. Bu konuda gerekli yatırım yapılmalıdır. Yaptıkları bütün yatırımların parası, zaten vatandaştan tahsil ediliyor. Örneğin bir belediye bir kente yaptığı kaldırımı kendi cebinden değil vatandaşın ödediği vergilerden karşılıyor. Bu dağıtım şirketleri için de böyle.
"Her bölgenin kaçağı, o bölgenin faturalarına yansıtılsın" önerisi
"Kayıp-kaçak hangi bölgedeyse o bölgenin faturalarına yansıtılsın" ifadesinin de yeni bir öneri olduğunu söyleyen Arslan, CHP olarak kayıp-kaçağın faturalara yansıtılmasına tamamen karşı olduklarını belirtti:
Üçüncü şahısların eliyle hırsızlama yoluyla yapılan kaçakların önlenebilir olduğunu düşünüyoruz. Bununla ilgili altyapıyı oluşturmalarını bekliyoruz. Çünkü bu şekilde faturalar düşecek.
Şirket bu ihaleyi aldıysa bu kaçakları da engellemelidir. O zaman hiç faturalandırma yapma. Sürekli veri hatası yap. Bunu da namuslu vatandaşın sırtına yükle. Bu doğru değil.
"Elektriği az kullanan vatandaşa indirimli fatura daha adil bir uygulama"
24 Kasım'da Meclis oturumunda konuşan bir diğer isim de İYİ Parti Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaş'tı. Aynı zamanda elektrik-elektronik mühendisi de olan Altıntaş, "Devletin faturasını ödeyen vatandaşa haksızlık yapmaması, adil davranması gerekmektedir. Bunun için de en başta denetim sıkı olmalıdır" diye konuştu.
Herkese eşit tarife uygulanmasının da adil olmadığını savunan Altıntaş, "Az kullanan vatandaşlara indirimli elektrik verilmesi daha doğru olacaktır, bu daha adil bir uygulamadır. Herkes kendi gelirine göre elektriği kullanır ve neticede maddi sıkıntıları olan insanlarımız da bu sayede biraz tasarruf edebilir. Ayrıca, böyle bir uygulamanın elektrik tüketimini azaltacağı ve tasarruf sağlayacağı da görülmelidir" dedi.
Ayhan Altıntaş, Independent Türkçe'ye yaptığı açıklamada şirketlerin kayıp-kaçak oranını belli bir oranın altında tutturmaları için taahhütleri olduğunu ancak bu orana ulaşamayınca şirketlere özel izinler verildiğini söyledi.
"Müsamaha gösterilince bedelini tüm vatandaşlar ödüyor" diyen Altıntaş, "İhaleyi alan firmaların sorumluluğunu biz yüklenmiş oluyoruz" ifadelerini kullandı.
"Elektrik Üretim A.Ş.'ye yapılan 9 milyar lira indirim faturalara yansımadı"
CHP'li vekil Ednan Arslan da TBMM'deki konuşmasında, Altıntaş'ın açıklamasına paralel olarak şu bilgileri paylaştı:
Elektrik Üretim A.Ş.'nin görevli tedarik şirketlerine satmış olduğu elektrik enerjisinin toplam satış fiyatlarına dönemler itibarıyla göz atarsak zaman zaman fiyatlar artmış, zaman zaman azalmış.
Örneğin, kilovatsaat başına fiyatlar şöyle olmuş: 1 Ekim-31 Aralık 2018'de 17,36 iken bir sonraki çeyrekte 12,63; 1 Ekim-31 Aralık 2019 döneminde 34,86; ondan sonraki -2020'de- birinci çeyrekte 27,56; ikinci çeyrekte 22,83; üçüncü çeyrekte 13,2; dördüncü çeyrekte ise 15,5 kuruş gibi bir paraya satılmış.
EÜAŞ'ın toptan satış fiyatlarında 2019 yılında yaptığı zamlar tedarik şirketleri tarafından tüketici tarifelerine yansıtılmış, 2020 yılı içinde ise salgın dönemi de dikkate alınarak yapılan indirimler, maalesef, tüketiciye yansıtılmamıştır.
Elektrik Üretim AŞ'nin 2020 yılının ilk çeyreğinde 1,09 milyar, ikinci çeyreğinde 1,81 milyar, üçüncü çeyreğinde 3,25 milyar ve dördüncü çeyreğinde 2,91 milyar lira olmak üzere tedarik şirketlerine yaklaşık 9,06 milyar lira indirim yapmıştır ama bu indirim maalesef tüketicinin faturalarına yansımamıştır.
Milletimizin cebinden çıkmıştır, tedarik şirketlerinin bu anlamda cebine girmiştir.
"Şirketlere verilen imtiyazların uzatılmasıyla bu sorun çözülemez"
Yasa teklifiyle ilgili genel bir değerlendirme de yapan İYİ Parti milletvekili Ayhan Altıntaş, "Firmaların, finansal ya da kojonktürel sorunlarını çözmek amacıyla hazırlanmış. Ancak enerji sektöründe paydaşların hepsi firmalar değil" dedi ve devam etti:
Vatandaşlar var, toprak var, tarım var, hava var, su var, doğa var… Bu sadece bizim sorunumuz da değil, tüm dünyanın sorunu. Ancak hükümet, bu sorunu bazı firmaların sorunlarını çözmek, bazılarını ertelemek, bazılarına Kovid salgını bahanesi bulmak için kullanıyor. Verilen imtiyazları uzatarak çözebileceğini zannediyor. Tabii biraz da belki rant kısmı var. Ranttan faydalananlar işlerin uzamasını istiyorlar doğal olarak.
"Elektrik de su faturasında olduğu gibi kademelendirilebilir"
Kayıp-kaçak oranlarının yalnızca ekonomik bir sorun olmadığını, sosyolojik bir boyutu olduğunu da vurgulayan Altıntaş, "İnsanların gücü yoksa, elektrik saatiyle oynayabiliyor. Dolayısıyla başka çözümler düşünülmeli. Örneğin ‘ayda 10 tonun altında su kullanılırsa şu tarife, 30 tona kadar kullanılırsa bu tarife uygulansın' diyoruz. Elektrik de bunu yapmıyoruz. Belki böyle bir tarife ile biraz daha kademelendirerek, geliri düşük olanları desteklemek lazım" dedi.
En fazla kayıp-kaçağın olduğu iller
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun her yıl yayımladığı "Piyasa Gelişim Raporları"nda "kayıp-kaçak" kelimesi son kez 2014'te kullanıldı. 2015'ten itibaren ise "kayıp" kelimesi kullanılmaya devam etti.
Söz konusu rapora göre 2019 yılında yük akışları, sıcaklık ve yatırımlara bağlı olarak oluşan elektrik iletim kayıpları, yüzde 2,15 oranında gerçekleşti. Bu oran, 2018'de yüzde 1,92, 2017'de 2,09, yüzde 2016'da yüzde 2,23, 2015'te yüzde 2,21 ve 2014'te yüzde 2,7'ydi.
Elektriğin dağıtımında ise en yüksek kayıp oranları 2019'da en yüksek yüzde 51,32 ile Dicle, yüzde 47,56 ile Vangölü ve yüzde 21,64 ile Aras bölgelerinde gerçekleşti.
Bu üç dağıtım şirketinin sorumlu olduğu bölgeler, 2018'de de "kayıp-kaçak"ta ilk üçteydi.
Diyarbakır, Şanlıurfa, Batman, Mardin, Siirt ve Şırnak illerine elektrik dağıtım hizmetinden sorumlu Dicle Elektrik A.Ş.'nin kayıp-kaçak oranı 2018'de yüzde 54,94'tü.
Bitlis, Hakkari, Muş illerini kapsayan dağıtım bölgesi Vangölü Elektrik Dağıtım A.Ş.'nin yüzde 49,16; Erzurum, Ağrı, Ardahan, Bayburt, Erzincan, Iğdır, Kars illerini kapsayan dağıtım bölgesi Aras Elektrik Dağıtım A.Ş.'nin yüzde 23,55'ti.
Bu oranlar 2014 yılında sırasıyla yüzde 74, yüzde 61 ve yüzde 26 seviyesinde kaydedilmişti.
Elektrik dağıtımında en düşük kayıp oranına sahip bölge şirketleri ise Trakya (Yüzde 4,49), Sivas, Tokat ve Yozgat illerinin dahil olduğu Çamlıbel Dağıtım A.Ş. (Yüzde 4,75) ve yüzde 4,82 ile Uludağ.
2014'te en düşük kayıp kaçak oranına sahip Trakya'da bu oran yüzde 6,33'tü. Sonra gelen Sakarya'da ise yüzde 6,76.
Kayıp ve kaçakla mücadele için ne yapılmalı?
Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) İstanbul Şube Başkanı Cemil Kocatepe, kayıp ve kaçak elektrikle mücadele için ise şunları söyledi:
Elektrik kontrol edilebilir bir şey. Bir merkezden başka bir merkeze gider ve dağıtım ağları ile dağıtılır.
Siz, elektriği sayaçlarla her yerde sıkıştırabilirsiniz. Her trafoya sayaç koyup buradaki sayaçlarda ölçüm yapabilirsiniz. Zaten sonrasında da her evdeki sayaçtan da takip ediliyor. Buradaki kaçakları yakalayabilirsiniz. Ancak daha fazlası polisiye bir mevzudur.
Kayıp meselesinde ise yatırım gerekiyor. Kabloların yenilenmesi gibi… İzlenen politika, yatırımlarla kayıpların azaltılması, enerji verimliliğinin yükseltimesi yerine teşvik edilen tarzla bu süreler uzatılıyor.
Bazı bölgelerde yatırımlar yapılıyor. 7-8'e kadar düşüren bölgeler var. Ancak bazıları o kadar rahat ki yıllardır hiçbir değişiklik yok.
25 Kasım'daki Meclis konuşmasında elektrik enerjisinde kayıpların, "teknik kayıplar" ve "teknik olmayan" kayıplar olarak ikiye ayrıldığını hatırlatan Arslan, "Teknik kayıpların asgari seviyeye düşürülmesi, dağıtım şirketlerinin işletilmesi sürecinde tesisatın tekniğine uygun olarak periyodik bakımlarının yapılması yeni yatırımların zamanında yapılmasıyla mümkündür" dedi.
Bu yönde yapılan tüm harcamaların da tüketici tarifelerine yansıtıldığını söyleyen Arslan, "Bu nedenle, dağıtım şirketlerinin bu konuda her türlü tedbiri alarak kaynak israfı ve arz güvenliği sıkıntısı yaratmadan gerekli yatırımları zamanında ve tekniğine uygun bir şekilde yapmaları, yapılan yatırımların da kamu idareleri tarafından sağlıklı bir şekilde denetimden geçirilmesi göz ardı edilmeyecek bir zorunluluktur" dedi.
Arslan, teknik olmayan kayıp kaçaklar için ise "kullanıma sunulduğu hâlde tahakkuk işlemi yapılamayan veya bir başka ifadeyle faturalandırılmayan elektrik tüketimlerini içermektedir" açıklamasını yaptı ve ekledi:
Bunlar genellikle yasa dışı elektrik tüketimi, ölçümleme, faturalama ve veri işleme hataları gibi eylemler sonucunda ortaya çıkmaktadır.
Ölçümleme, faturalandırma veyahut da veri işleme gibi hususlar dağıtım veya tedarik şirketlerinin yönetsel zafiyetlerden oluşan tamamen ilgili şirkete ait idari hatalardır.
Yasa dışı elektrik kullanımının önlenmesi ise dağıtım şirketinin sahada gerekli fiziki denetimleri yerine getirmesiyle ve tüketimlerin sağlıklı ölçümüne yönelik yatırımların zamanında ve eksiksiz yapmasıyla mümkündür.
© The Independentturkish