20 yıl önce Dünya, “insanlığın evrendeki tek yuvası” unvanını kaybetti. 2 Kasım 2000’de üç kişi, gezegenin dışında yaşayan ilk insanlar oldu. Amerikalı Astronot William Shepherd ile Rus Kozmonotlar Sergei Krikalev ve Yuri Gidzenko,141 gün boyunca Uluslararası Uzay İstasyonu'nda (UUİ) kaldı. O günden beri istasyon 19 ülkeden 241 bilim insanına ev sahipliği yaptı.
İstasyon, bir yuva olmasının yanında, bilim insanlarına eşsiz bir laboratuvar hizmeti de sundu. NASA'ya göre, istasyonun mikro yerçekimi laboratuvarı 20 yıldır 108'den fazla ülkeden bilim insanı tarafından gerçekleştirilen yaklaşık 3 bin araştırmaya ev sahipliği yaptı. Yani Dünya’dan 408 km yüksekteki istasyonda biyoloji, fizik, astronomi ve hatta tıp alanında birçok keşif gerçekleşti.
Üstelik bunlar arasında birçok çarpıcı keşif yer alıyor. Örneğin uzayda ve haliyle Uluslararası Uzay İstasyonu’nda yapılan ilk patentli icat, bir kahve fincanı oldu. Kasım 2008'de mühendis ve astronot Donald Pettit, çay ve kahvesini açık bir kaptan içmek istedi. Akışkan dinamiğinin büyüsünden yararlanan kimya mühendisi hedefine ulaştı. O zamana kadar astronotlar, tüm içecekleri bir pipet yardımıyla plastik torbadan içiyordu.
Bilim insanları ayrıca, mikroorganizmalardan bitkilere, hayvanlardan insanlara kadar tüm canlıların uzayda nasıl hayatta kalacağını öğrenmek için birçok araştırma yürüttü.
2017'de mürettebat, istasyonda bulunan bir mikrop örneğini aldı ve DNA'sını izole etti. Bunun ardından ilk kez bir örneğin genetiğini, Dünya'ya göndermeden sıralamayı başardı. Bu da araştırmaların çok daha hızlı ve verimli yapılmasına olanak tanıyan ileri bir adım oldu.
Ancak bundan da önce astronotlar çok daha çarpıcı bir başarıya imza attı. Mars gibi uzay görevlerinde astronotların yiyecek bulması için yollar arayan bilim insanları, 2014 yılında ilk uzay bahçesi Veggie'yi UUİ’de kurdu. Ve 10 Ağustos 2015'te NASA astronotları, uzayda yetişen ilk marullarını yedi. Ajansa göre astronotlar, şimdi turp yetiştiriyor.
NASA ayrıca, mikro yerçekiminin insan vücudu üzerindeki etkilerini de yakından izledi. Bu konudaki büyük çalışma, "ikiz çalışması" diye biliniyor. 2015’te başlatılan çalışma, tek yumurta ikizleri olan astronotlar Mark ve Scott Kelly'yle yapıldı. Scott UUİ’de bir yıl geçirirken, Mark dünyada kaldı. Bu süre boyunca bilim insanları, iki kardeşin tüm fizyolojik, moleküler ve bilişsel detayını inceledi. Sürecin sonunda Scott’ın gen ifadesinin bir kısmı değişmiş olsa da diğer her şeyin ikiz kardeşiyle benzer kaldığı görüldü.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
İstasyonun hastalıklarla mücadelede de yardımı dokundu. Hücreleri yerçekiminin etkileri olmadan inceleyen araştırmacılar, Angiex Kanser Terapisi gibi tümör büyümesini önleyebilecek potansiyel kanser tedavilerini test etti. İstasyonda ayrıca, genetik bozukluklar, Alzheimer, Parkinson veya astım gibi hastalıklarla ilgili araştırmalar da yapıldı.
Tüm bunların yanında astronomlar, istasyonu Dünya dışı fenomenleri incelemek ve evrenin sırlarını çözmek için de kullanıyor. Örneğin, 16 Mayıs 2011'de başlatılan Alfa Manyetik Spektrometre - 02 (AMS– 02) adlı proje, evrenin nasıl var olduğunu anlamak için kozmik ışınlar ve kozmik parçacıklara dair veri topluyor. Proje 2017’de, 100 milyardan fazla kozmik parçacıkla ilgili veri toplayarak bir dönüm noktasına ulaştı.
2018’de ise Japonya Uzay Ajansı, MAXI ismi verilen bir X-ray görüntüleme teknolojisi sayesinde gökyüzünde gizemli bir X-ışını kaynağı keşfetti. NASA’nın Nötron yıldızı izleme cihazı NICER, kaynağı hemen araştırmaya başladı ve ikili kara delik sistemi olduğunu saptadı.
Kısacası 1998’de fırlatılan ve bundan iki yıl sonra insanın ulaştığı uzay istasyonundaki 20 yıllık süreç, sayısız araştırma alanına kapı araladı. Üstelik bu, sadece başlangıç. Zira istasyonda görevli bilim insanları, her gün yeni çalışmalar yürütüyor ve akşam olunca “yuva” dedikleri istasyonda uyuyor.
Independent Türkçe, The New York Times, Popular Science