Beyrut’ta yaşanan dehşet verici patlamanın dumanları hâlâ gitmiyor gözümün önünden.
Sizi bilmem ama kendi adıma insanlığın her geçen gün daha derin bir ahmaklığa sürüklendiğini düşünüyorum.
Teknolojinin gelişiyor olması insanlığın akıllandığı anlamına gelmiyor. Tersine, teknoloji geliştikçe cehalet ve ahmaklık daha geniş kitlelere yayılıyor.
Ülke yönetimlerine bile cehalet çörekleniyor.
Cehalet ve ahmaklığın hakim olduğu teknoloji, insanın tahrip gücünü yükseltiyor.
Zira teknoloji kendi başına faydalı ya da zararlı değildir. Onu kullananın niteliği teknolojinin niteliğini belirler.
Misal, atomun parçalanması çok ciddi bir ilerleme olabilecekken, emperyalist dünya egemenliğinin elinde bombaya dönüştü ve tüm dünya nükleer bir felaketin endişesiyle yaşıyor.
Şaka değil, ABD’yi Trump yönetiyor. Pakistan ve Hindistan nükleer faaliyetlerini zaman zaman birbirlerine füze atma tehdidine kadar yükseltiyor.
Muhtemel bir Hindistan-Pakistan savaşında 125 milyon civarında insanın ölebileceğine dair araştırma tahminleri bile yayınlanmıştı geçen sene. İkinci Cihan Harbi’nde ölen insan sayısının iki katından fazla!
Filmler, diziler, edebiyat eserleri artık daha fazla felaket senaryosu anlatıyor.
İnsanın havsalası ancak ‘olabilecek olan’ları alabilir.
Dünyadan kaçış senaryoları düşünülüyor. Çünkü dünya gitgide Titanik’e benziyor.
‘The 100’ dizisini bilenler ne demek istediğimi daha iyi anlayacaktır. Dizi, filika gibi bir uzay istasyonunda dünyanın yeniden yaşanılır bir yer haline gelmesini bekleyen insanların hikayesiyle başlar.
Lakin o dizi bir kurmaca. Titanik’in filikaları vardı ve lüks mevki yolcularından bir kısmı kurtulmayı başardı.
Oysa dünyanın henüz filikaları yok.
Şimdi Türkiye’de ciddi bir iktisadi ve siyasi buhranın hemen eşiğinde olduğumuz için kendi derdimize düşmüş haldeyiz ama aslında tüm bir gezegen tepetaklak gidiyor.
Kuraklık, tarım alanlarının tuzlanarak çoraklaşması, atmosfere karbon salınımı, denizlerdeki aşırı avlanma birer vaka.
Bunların üzerine silahlanma ve savaş tehdidini ekliyoruz. Gezegenin her tarafına patlayıcılar yerleştiriyoruz.
İnsanlar başka insanları öldürebilsin diye silah üretiliyor ve bu iş rasyonelleştiriliyor.
Bu bir ‘iktisadi faaliyet’ olarak kabul görüyor.
Geçen sene itibarıyla dünyada silahlanmaya ayrılan yıllık para 2 trilyon dolar eşiğine kadar yükseldi.
2 trilyon dolar!
Evet, biz insanlık olarak eğitimin ve sağlığın para karşılığı satılmasını ve iktidarların silahlanmaya 2 trilyon dolar harcamasını kabullenecek kadar ahmaklaşmış bir haldeyiz.
Tüm dünyaya yayılan yeni bir ideolojik farkındalık mucizesi yaşayamazsak ya dünyadan kaçabileceğimiz filikalar icat etmemiz, yahut yavaş yavaş kendi mezarlarımızı kazmamız gerekecek.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish