Muğla Barosu’na bağlı avukat Sertuğ Sürenoğlu'na, Cumhurbaşkanlığı korumaları tarafından gözaltına alınarak işkence edildiği öne sürüldü. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nun ağır ifadeler kullanarak eleştirdiği olayla ilgili avukat Sürenoğlu'nun savcılık ve mahkeme ifadelerine Independent Türkçe ulaştı.
Av. Sürenoğlu, Demirören ve Kalyoncu ailelerinin çocuklarının Çırağan Sarayı’ndaki düğünü sırasında, yolun bir bölümünün trafiğe kapatılması nedeniyle meydana gelen trafik sıkışıklığına tepki gösterdi. Bu sırada bölgede bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın korumaları Av. Sürenoğlu’nu gözaltına aldı ve avukatın aktardığına göre, koruma aracına alıp, sarayın bahçesine götürdükten sonra darp etti.
Avukata elleri kelepçeli, gözleri bağlı işkence iddiası
Sürenoğlu savcılık ve tutuklama için sevkedildiği mahkemeye verdiği ifadelerine göre, elleri kelepçelenip gözleri bağlandıktan sonra araç içinde 2 saat boyunca darp edildi. Av. Sürenoğlu savcılık ifadesinde özetle şunları söyledi:
"Dün belediye otobüsü ile Yeniköy'den Beşiktaş'a gidiyordum. Ortaköy’de trafik durdu. Yarım saat kadar trafik hiç kıpırdamayınca herkes otobüsten inmeye başladı. Ben de Ortaköy’den Beşiktaş’a yürümeye koyuldum. Trafik hala açılmamıştı. Birkaç polise sorduğumda düğün olduğu için trafiğin tıkandığını söylediler. Yol boyunca gördüğüm araçlarda Türkiye Futbol Federasyonu (TFF)'nin amblemlerini gördüm ancak Cumhurbaşkanlığı forsu hiçbir araçta yoktu. Yine denk gelen bir polise ‘bir düğün için yol kapanır mı’ diye sordum. Ancak bu sırada polisin yakınında Cumhurbaşkanlığı yakın koruma ekibinden polisler de varmış. Beni önce dışarıda darp ettiler. Daha sonra büyük bir polis aracına koyup Çırağan Sarayına götürdüler. "
"Ben bir avukatım, Cumhurbaşkanına neden hakaret edeyim"
Aracın içinde iki saat boyunca darp edildiğini söyleyen Sürenoğlu şöyle devam etti:
"Bu darpın etkisiyle bana olay tutanağı imzalatıldı. İmza atmasaydım şiddet daha fazla devam edecekti. Bu olaylar sırasında ters kelepçe uygulandı, gözlerim de bağlandı. Hiçbir şekilde hakaret etmedim. Suçlamayı kabul etmiyorum. O civarda Cumhurbaşkanı'nın olduğunu dahi bilmiyordum. Neticede avukatım. Bilsem niye Cumhurbaşkanı'na hakaret edeyim. Böyle bir şey sözkonusu değildir. Olaya tüm bunlar önünde gerçekleştiği için Midyeci Ahmet, işyerindeki müşteriler ve çalışanlar tanıktır."
"Konutu terk etmeme" şartıyla bırakıldı, tutuksuz yargılanacak
Av. Sürenoğlu tutuklama talebiyle mahkemeye sevkedildi. Mahkeme adli kontrol kararıyla avukatı serbest bıraktı.
Barolar tepki gösterdi: Takipçisi olacağız
Aldığı darbeler nedeniyle gözü şişen ve yüzünden yaralanan Sürenoğlu, hastanede tedavi altına alındı. Avukat Sürenoğlu’nun sosyal medyada paylaşılan fotoğrafları üzerine meslektaşları olaya büyük tepki gösterdi. Sürenoğlu’nun bağlı bulunduğu Muğla Barosu olayla ilgili basın açıklaması yaptı. Süren’e polisler tarafından işkence yapıldığı iddia edilen Baro açıklamasında şöyle denildi:
"Meslektaşımız, maruz kaldığı işkence nedeniyle ciddi bir travmaya uğratılmış ve kendisine ayrıca Cumhurbaşkanına hakaret ettiği gerekçesiyle suç isnadında bulunulmuştur. Hiç kimseye ve hiçbir zaman yapılması asla kabul edilmeyecek kötü muamele ve işkence, meslektaşımızın avukat olduğunu bildirmesi ve kimliğiyle ispat etmesine rağmen artarak sürdürülmüştür. Toplumsal gerginliğin ve hukuk tanımazlığın bir örneği olarak tanımladığımız meslektaşımıza yapılan bu insanlık dışı muameleyi şiddetle kınıyor, yapanların adalet önünde hesap vermeleri için konunun yakından takipçisi olacağımızın bilinmesini kamuoyu ile saygıyla paylaşıyoruz.”
TBB Başkanı Feyzioğlu: Bu işin peşini ant olsun, aht olsun ki bırakmam
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu da meslektaşlarının uğradığı kötü muameleyi kınayan ve takipçisi olacaklarını bildiren bir videoyu sosyal medyadan paylaştı. Avukatı darp ettiği öne sürülen ve bu işin peşini bırakmamaya ant için Feyzioğlu, polislere ağır eleştirilerde bulunduğu videoda şu ifadeleri kullandı:
"Bu fotoğrafa herkes iyi baksın, genç bir arkadaş, bir vatandaş, bir avukat ve bir Türk vatandaşı. Bir Türk vatandaşını bu hale getirenler, Türk polisi üniforması giyen üç-beş kabadayı, bellerinde TC devletinin, benim devletimin silahını taşıyan, benim devletimin verdiği kimlik kartını taşıyan, ama polis olmayı becerememiş, çapulcu, kabadayı, çete üyesi, üç-beş tane polisliğe layık olmayan, insanlığa layık olmayan sefil yaratık, ben bu işin peşini bırakmam, and olsun, aht olsun bırakmam…”