Dizelere ve türkülere sığmayan bir halk ozanı: Aşık Veysel

Aşıklık geleneğinin en önemli temsilcilerindendi. “Ben giderim adım kalır, dostlar beni hatırlasın” demişti, öyle de oldu. Aşık Veysel, ölümünün 46. yılında da unutulmadı

1894 Sivas doğumlu Aşık Veysel, çocukluğunda geçirdiği çiçek hastalığı sebebiyle iki gözünü kaybetti. Babasının aldığı bağlamayla hayata tutundu. Halk ozanı, hala dilden dile dolaşan pek çok eserin sahibi

Tam adı Veysel Şatıroğlu olan Aşık Veysel için ölümünün 46. yılında anma törenleri düzenlendi. Doğum yeri Sivas'ın Şarkışla ilçesi Sivrialan köyündeki mezarı başında halk ozanı için dua edildi, mezarına karanfil bırakıldı.

Hayatı pek çok zorluğa sahne olsa da pes etmeyerek türkülere tutunan, bağlaması yoldaşı olan ve türküleriyle geniş kitlelere ulaşan Aşık Veysel, 1973'te karaciğer kanserinden vefat etmişti.

Aşık Veysel Kimdir?

25 Ekim 1894 yılında Sivas’ın Şarkışla ilçesi Sivrialan köyünde doğdu.

Asıl ismi Veysel Şatıroğlu’ydu. 

Aşıklık geleneğinin temsilcilerinden olması nedeniyle Aşık Veysel adıyla tanındı. 

İki kardeşini çiçek hastalığından kaybeden Aşık Veysel’in kendisi de bu hastalığa yakalandı. 

7 yaşındayken önce tek gözünü ardından da diğerini kaybetti.

O günleri şu sözlerle anlattı:

"Çiçeğe yatmadan evvel anam güzel bir entari dikmişti. Onu giyerek beni çok seven Muhsine kadına göstermeye gitmiştim. Beni sevdi. O gün çamurlu bir gündü, eve dönerken ayağım kayarak düştüm. Bir daha kalkamadım. Çiçeğe yakalanmıştım. Çiçek zorlu geldi. Sol gözüme çiçek beyi çıktı. Sağ gözüme de solun zorundan olacak perde indi. O gün bu gündür dünya başıma zindan."

Kör olması sebebiyle akranlarıyla oynayamadığını farkeden babasının oyalanması için Aşık Veysel’e aldığı bağlama, hayatının dönüm noktası oldu. 

Bağlamayla hayat buldu. Çaldığı türküler ve Türk edebiyatına kazandırdığı eserlerle önemli bir halk ozanı haline geldi.

1. Dünya savaşı başlayıp seferberlik ilan edilince, kardeşi ve yakın arkadaşları cepheye gitti. Yalnız kalan Aşık Veysel, o günleri şu sözlerle anlattı:

"Eve girerim yüzüm asık, anam babam halimi bilmez. Ben onlara derdimi dokunmasın diye açamam. Onlar benim kafa tuttuğumu zannederler, bense derdimi dökmekten çekinirim. Öyle ki sazdan bile farır gibi oldum."

Savaş sonrası bir akrabalarının kızıyla evlendirildi. Bir oğulları oldu ancak henüz küçükken yaşamını yitirdi. Eşi kendisini terkedince Aşık veysel kızıyla yaşamını sürdürdü ancak o da vefat etti.

Yaşadığı zorluklara rağmen pes etmedi. Eserlerinde insan sevgisinden hüzne, dinden siyasete, doğadan yaşam sevincine ve aşka pek çok konuya değindi.

Köy enstitülerinde saz hocalığı yaparak Türkiye'yi dolaştı, genç müzikseverlere ilham kaynağı oldu, eserlerini sevenleriyle buluşturdu. 

Çıktığı "uzun ince yol"da, Ahmet Kutsi Tecer'le tanışması hayatının dönüm noktalarından oldu. Sivas'ta Milli Eğitim Müdürü olan edebiyat öğretmeni Tecer, halk ozanının tanınmasını sağlayan yolu açan isimdi.

Yalın diline anlam dolu cümleler yüklemeyi başaran ve bunu Anadolu ezgileriyle buluşturan kelime üstadı pek çok esere imza attı:

Uzun İnce Bir Yoldayım, Anlatamam Derdimi, Arasam Seni Gül İlen, Atatürk'e Ağıt, Beni Hor Görme, Beş Günlük Dünya, Bir Kökte Uzamış, Birlik Destanı, Çiçekler, Cümle Alem Senindir, Derdimi Dökersem Derin Dereye, Dost Çevirmiş Yüzünü Benden, Dost Yolunda, Dostlar Beni Hatırlasın, Dün Gece Yar Eşiğinde, Dünyaya Gelmemde Maksat, Esti Bahar Yeli, Gel Ey Aşık, Gonca Gülün Kokusuna, Gönül Sana Nasihatim, Gözyaşı Armağan, Güzelliğin On Para Etmez, Kahbe Felek, Kara Toprak, Kızılırmak Seni Seni, Küçük Dünyam, Ne Ötersin Dertli Dertli, Necip, Sazım, Seherin Vaktinde, Sekizinci Ayın Yirmi İkisi, Sen Varsın, Şu Geniş Dünyaya ve Yaz Gelsin ve Yıldız onun hala dilden dile dolaşan eserleri arasında...

Şiirleri, 1944'te Deyişler, 1950'de Sazımdan Sesler ve 1970'de çıkan Dostlar Beni Hatırlasın isimli kitaplarında toplandı. 

1973'te akciğer kanserinden vefat etti. 1984'te ise eserleri, Bütün Şiirleri adıyla yeniden yayınlandı.

Ölümünden sonra da unutulmadı. Aşık Veysel adına her yıl Sivas'ın Şarkışla ilçesinde şenlikler düzenlendi. Ölüm yıldönümlerinde mezarı başında ve pek çok kentte anıldı.

 

Aşıklık geleneği nedir?

Yüzyıllardır Anadolu’nun kültürel zenginliği ve çeşitliliğinin bir ifadesi olan bu gelenek, şiiri, müziği ve hikaye anlatımını iç içe barındırır. Geniş kitlelere hitap edilirken etik, estetik gibi değerleri gözardı edilmez. Bu sanatın kendine özgü bir geleneği ve icrası vardır.

DAHA FAZLA HABER OKU