NATO’nun 2030 trendleri

Benan Kepsutlu Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, hafta içinde Atlantik Konseyi ve German Marshall Fund adlı düşünce kuruluşlarıyla birlikte, ittifakın geleceğinin ele alınacağı "NATO 2030" sürecini başlattı. 

Konferansın içeriği, zamanlaması ve verilen mesajlar, Kovid-19 sürecinde ittifak tarafından bazı dersler çıkartıldığını gösteriyor.

Aslında biraz da NATO içindeki eksiklerin itirafları niteliğinde.

2019’un Aralık ayındaki zirvede, üye ülkelerin liderleri kendisinden NATO’yu daha güçlendirmesini istemişlerdi.

Daha o dönem Kovid’in etkisi de hissedilmiyordu ve bu güçlenme talebi askeri mi, siyasi mi yoksa ittifak içindeki ekonomik denklemlere yönelik mi, işte onun cevabı net değildi.

Stoltenberg, “güçlendirme” talebinin ancak NATO'yu askeri olduğu kadar siyasi bir ittifak olarak da güçlendirerek gerçekleştirebileceklerini söylemişti.

Yani üye ülkeler arasındaki diyalogların yanı sıra, sahada da daha aktif olmak gerekiyor demekti bir anlamda bu.

Evet, NATO her zaman olaylara direk müdahil olmuyor; ancak Stoltenberg bu ittifakın açık ve dürüst tartışmalar için önemli bir platform olduğunu söylüyor.

2030 trendlerini belirlerken “bu açık tartışmaların yapılabildiği platform” olma yetisi artık ittifakın kendine çizdiği misyonunda yetersiz kalıyor belli ki. 

Çünkü “NATO’yu kullanmak için ihtiyacımız olan siyasi irade, karar vermek ve gerekli olduğunda ortak güvenliğimiz için harekete geçmek” vurgusu var burada.

Peki şu anda Stoltenberg tarafından “gerekli” görülen ve harekete geçilmesi gereken haller neler? 

2030 trendleri belirlenirken, Kovid-19’un sahada oluşturduğu değişikliklere vurgu yapılıyor.

Bir anlamda NATO’nun siyasi anlamda kendini geliştirmeye ihtiyaç duyduğu alana…

Bu anlamda NATO Genel Sekreteri’nin “mevcut gerginlikler belirginleşti” ifadesi önemli. 

Küresel salgın döneminde de Rusya’nın askeri faaliyetlerine devam etmesi, gerginlik olan tabir edilen faktörlerden biri, -ki Putin ivedilikle tatbikat senaryolarında salgın ihtimallerinin de dahil edilmesi emrini vermişti.

Bir diğeri, DAEŞ’in ve diğer terör örgütlerinin bu süreçte NATO’nun gözünde güçlenmesi.

Çin’in yükselişi de küresel güç dengesini değiştirdiği düşüncesiyle NATO’nun 2030 trendlerinde öncelikleri arasında.

Kovid-19 döneminde tüm bu faktörlerin birlikteliği “yeni normal” süreç olarak tanımlanıyor ve bu “yeni normal”e uyum sağlanması gerektiğine vurgu yapılıyor.

Yani NATO askeri olarak güçlü olmaya devam ederken, diğer taraftan da siyasi olarak birlik olup, küresel bir tutum benimsenme planında.

Bunun sahaya ne şekilde ve ne zaman yansıyacağını kestirmek şimdiden zor; ama hedef belli, 2030.

Siyasi olarak daha etkin olmalıyız derken, Çin ve Rusya için masada yeni planların yapıldığı da belli. 

Satır arasındaki “artık dünyamız daha az güvenli” ifadesi önemli, çünkü akabinde dünyayı “daha güvenli” hale getirmek gerekçesiyle o yeni planlar devreye girebilir. 

Bir de ekleme yapıyor Stoltenberg;

Benim vizyonum NATO'yu baştan yaratmak değil. Hedefim, ittifakı hem askeri hem siyasi hem de küresel anlamda daha güçlü kılmak.


Yani NATO için şimdi hedef 2030 ve onun yeni trendleri.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU