Wil Crisp – The Independent
Shell, açık denizdeki sondaj kulelerinin bir parçası olan 64 beton depolama hücresini deniz tabanına bırakmak istediğini açıkladı.
Ancak her biri 7 olimpik yüzme havuzu büyüklüğündeki bu hücrelerin birçoğunda zehirli yağ ve tortu bulunuyor.
The Independent’ın edindiği bilgiye göre, bu büyük depolar, çevrecilerin içme suyuna sızmasından korktuğu radyoaktif atıklar içeriyor.
Shell bu maddeleri devre dışı bırakmanın en güvenli yolunun deniz tabanında hareketsiz bırakılması gerektiğini savunurken, çevreciler markanın kendi çıkarları için “yetersiz bilgi” verdiğini söyleyerek, buna karşı çıkıyor.
Dünya Doğayı Koruma Vakfı’nda (WWF) Deniz Politikaları Başkanı Dr. Lyndsey Dodds, depoları hareket ettirme işleminde maliyeti ucuzlatmak için başka yöntemlere başvurulduğundan endişelendiğini dile getirdi.
Dodds konuyla ilgili şunları ekledi:
“Beton yapıların zaman içinde deniz dibine çökmesi ve parçalanması için bırakılması önerisi, hidrokarbon içeren depolama aygıtlarının bozulmasıyla kirlenmeye neden olacak. Bu ayrıca radyoaktif maddeleri deniz ortamına bırakacaktır.”
Petrol ve Gaz Kurumu’nun bağımsız yönetim kurulu üyesi Robert Armour ise konuyla ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Sorunun bir kısmı, atıkların bazılarının radyoaktif maddeler içermesi. Derinlerde bir yerlerden yüzeye çıkarılan bu atıkların bulunduğu betonlar kırılgan, betonun içindeki malzemeler ise sıvı ve katı karışımı bir şey. Onları kaldırmak için herhangi bir işlem yapılması gerektiğinde betonların kırılma riski var. Bu çok büyük bir sorun.”
Öte yandan çevreciler, Shell’in radyoaktif madde içeren atıkların yarattığı riski önemsemediğini iddia ediyor.
Greenpeace’e göre, Shell beton tanklardaki radyoaktif materyalleri hesaplamak için az sayıda örnek üzerinden hesaplama yapıyor.
İngiltere’deki Greenpeace’den Baş Bilimci Dr. Doug Parr, “Okyanuslar atık tehdidi ve küresel iklim değişikliğinin etkileri ile karşı karşıya. Onlar kimsenin çöp kovası değil” dedi.
Parr konuyla ilgili şunları söyledi:
“Okyanusa atmaya çalıştığımız maddeler öylece kalmayacak. Er ya da geç bize dönmenin bir yolunu bulacak. Bu maddeler, ham petrol, sondaj atığı ve radyoaktiviteden oluşuyor. Kısacası Shell’in çöpleri… Kimse aşağıda ne kadar kimyasal madde biriktiğinden emin değil. Bu nedenle Kuzey Denizi için risk ne kadar, bilemiyoruz. Ancak Shell’in bu atıklar sayesinde çok para kazandığını biliyoruz. Birazını çevreyi temiz tutmak için harcayabilir.”
Petrol ve gaz endüstrisi sondajlama işlemi sırasında rutin olarak radyoaktiflik oranı yüksek olan atık maddeler meydana getiriyor.
Yukarı çekme esnasında ise uranyum, toryum ve radyum gibi maddelerin partikülleri su yüzeyine çıkıyor.
Bunlar endüstride, “Doğal Yolla Oluşan Radyoaktif Maddeler” adıyla biliniyor ve petrol sahasındaki tankların içinde biriktiriliyor.
Kansere neden olduğu bilinen radyoaktif atıklar soluma ve yutma gibi dış temas yoluyla insan vücuduna girdiğinde ise sağlığımızı önemli ölçüde tehdit ediyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Shell, 2017’de İngiltere hükümetine, radyoaktif atıkların ortadan kaldırılması ile ilgili bir öneri taslağı sundu. Shell, petrol çıkarma işleminden sonra denizi doğal ortamına döndürmeyi gerektiren yasalardan muaf tutulmak istiyor.
Ancak İngiltere’nin ilgili Avrupa mevzuatının uygulanmasını denetleyen komisyonuna sunulan bu belgede, radyoaktif materyalden bahsedilmiyor.
Avrupa makamları Shell’in yaptığı başvuruyu değerlendiriyor.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://www.independent.co.uk/environment
Independent Türkçe için çeviren: Çağla Üren
© The Independent