Uluslararası Af Örgütü başta olmak üzere uluslararası insan hakları örgütleri İran İslam Cumhuriyeti’nin Azerbaycan Türk'ü vatandaşlarının haklarının ihlaline ilişkin bir dizi rapor yayınlamaktadır.
Birkaç gün önce İran’daki Azerbaycan Türklerinin hakları uğruna mücadele eden örgütlerden biri olan “Erk” Azerbaycan İnsan Haklarını Savunma Cemiyeti’nce İngiliz dilinde hazırlanan ve Güney Azerbaycanlı siyasi tutukluları konu alan video görüntü yayınladı.
İran-Azerbaycan insan ve ulusal hakları uğruna mücadele veren siyasi örgütler kimi zamanlarda bu tür bilgiler yayınlıyorlar.
Fakat maalesef, söz konusu mücadele uluslararası örgütlerin ve büyük devletlerin ilgisini çok az çekmektedir.
İran’da ulusal hakları çiğnenen Kürtlere, Araplara, Beluçlara ve bir anlamda Azerbaycanlılara ilgi adeta yok düzeyindedir.
Oysa kendi milli kimlikleri, basit insan hakları uğruna mücadele veren Türklere karşı İran rejiminin baskı ve infazları dur durak bilmiyor.
Bundan dolayı ve insan haklarının savunulması bakımından bu önemli konuya dikkatlerin çekilmesini önemli buluyoruz.
Günümüz dünyasında insan hak ve özgürlükleriyle ilgili durumun hiçbir devletin iç işi olmadığı artık kuşku götürmeyecek biçimde kabul görmektedir.
Hâlihazırda insan haklarının savunulması insanlığın önünde duran aktüel konulardan biri sayılmaktadır.
Çağdaş uluslararası hukuk her bir halka ve ferde anadilini kullanma hakkını veriyor.
Anadili uğruna mücadele uluslararası hukukun bir parçası olup anadilini korumak, muhafaza etmek önemli bir konu olarak dikkat merkezindedir.
UNESCO 1999'da, her şubat ayının 21'nci gününü Dünya Anadili Günü olarak kullanılmasına ilişkin karar almıştır. Uluslararası kurallar bu hakların devletlerce kabul edilmesini de şart koşuyor.
Birleşmiş Milletler Örgütü’nün kabul ettiği Mülki ve Siyasi Haklar Antlaşması’nın birinci bölümünün 1, 3, ve 27'nci fıkraları her bir halkın ve ferdin kendi anadilini kullanma hakkını, ikinci bölümünün 21'nci fıkrası, üçüncü bölümünün 26'ncı fıkrası her türlü ayrımcılığın kanunla yasaklanmasını ortaya koyuyor.
Prensipler aynı zamanda, Dünya İnsan Hakları Antlaşması’nın 2,18,19,20 ve 26'ncı fıkraları ile de tespit edilmiştir.
BM Tüzüğü’nün 55 ve 73(A) fıkralarında sömürü ülkelerine ve onların halklarına bağımsızlık verilmesine ilişkin 1960 Deklarasyonu’nda ve Helsinki Sonuç Bildirgesi’nde de not edilen haklar kendine yer bulmuştur.
İran İslam Cumhuriyeti de dahil olmak üzere, kimi ülkelerde bu hukuksal mesele henüz kendi çözümünü bulamamıştır.
İran’daki vatandaş haklarının yanı sıra milli haklar da çiğnenmektedir.
Şöyle ki, köken olarak Fars olmayan milletlerin “insan hakları” alanındaki sorunları “iki misli ağırdır”.
İran İslam Cumhuriyeti Anayasası'nın devlet diline ilişkin 15'nci fıkrası, “Milletin Hakkı” isimli üçüncü bölümde bulunan 19, 20, 23, 27, 34 ve 48'nci vd. fıkralarında Konseylere ilişkin bölümün 100 ve 103'nci fıkralarında İran halklarının haklarına yer verilmiştir.
Anayasa'nın 15'nci fıkrasında ise şöyle denilmektedir:
İran halkının resmi ortak dili ve çizgisi Fars’tır. Evraklar, yazışmalar, resmi yazılar ve ders kitapları bu dil ve çizgide olmalıdır.
Fakat yerel ve etnik dillerin Farsça'nın yanında kullanılması kitle iletişim araçları ve milli edebiyatın okullarda öğretilmesinde özgürdür.
Görüldüğü üzere bu maddede İran’ın çoklu etnik uluslu bir ülke olması itiraf edilmekte olup, milli edebiyatın öğretilmesi, milli dillerin kitle iletişim araçlarında kullanılması hukuku da not edilmiştir.
Devlet etnik dillerin kullanmasına “izin” vermesine rağmen, anadilde milli edebiyatın öğretimini (kimi istisnalar hariç) hala düzenlenmiş değildir.
Bunun nedeni ise İran'da yaşayan Azerbaycan Türklerinin Şii mezhebine mensup insanlar olduğu için, onların rejim tarafından Farslarla aynı ümmetin temsilcileri sayılarak farklı bir halk olarak görülmemesi, yukarıda not ettiğimiz fıkraların taleplerinin gayrimüslim, Şia olmayan halklar olarak kategorize edilmesiyle temellendiriliyor.
İran İslam Cumhuriyeti'nde yaşayan Ermeniler dışında öteki halklara, özellikle Azerbaycan Türklerine kendi anadillerini kullanma hakkını gerçekleştirme fırsatı hala sunulmamıştır.
İran nüfusunun sayı bakımından önemli kısmını Azerbaycan Türklerinin oluşturmasına rağmen onlar anadili hakkından yararlanamamışlar.
İran İslam Cumhuriyeti Anayasası'nda gayri Fars varlığının, onların dillerinin ve haklarının genel biçimde ve kısıtlı çerçevede de olsa verilmesi anadili ve milli haklar uğruna verdikleri mücadele için hukuki temel oluşturuyor.
Halihazırda İran İslam Cumhuriyeti'nde yaşayan Azerbaycan Türklerinin tüm kesimleri için toplumsal-politik ve kültürel soruna dönüşen anadili meselesi son dönemlerde ülkenin yönetici yapısında da temsil edilen yöneticiler arasında da tartışma konusu haline gelmiştir.
Güney Azerbaycanlıların çeşitli toplumsal, politik ve kültürel güçleri anadilin kullanım haklarının tanınması ve yerine getirilmesi konusunu esas konu olarak öne sürüyorlar.
Milli konuları tek yönlü biçimde uygulamaya çalışan güçlere karşı onlar bu hakların tanınması ve sağlanması yönünde kapsamlı faaliyetler yürütüyorlar.
İran hükümeti hızla siyasileşen milli harekatı zayıflatma amacıyla faaliyetlerini çeşitli alanlarda genişletmiştir.
İktidar milli güçlere karşı infazlardan tutun da sorunun “çözümüne” ilişkin resmi politik hamlelere (anadildeki eğitimin “verilmesi”ne ilişkin vaatler ve “talimatlar”) kadar çeşitli taktiklere el atmaktadır.
Yapılan araştırmalarda ve hazırlanan raporlarda olaylar sırasında binlerce insanın tutuklanmasına, onlarca silahsız protestocunun infaz ekiplerince cezalandırılmasına ilişkin deliller onaylanmıştır.
Yönetimin sadece siyasi değil kültürel alanlardaki baskıları da giderek güçlenmektedir.
İran’da Azerbaycanlıların esasen kendi anadillerinde ders vermelerinden, Azerbaycan kültürüne ilişkin programlar yapmalarından, (örneğin Azerbaycan Türkçesi'nde yazılan kitapların çeşitli kentlerde fuarlarda sergilenmesinden), Azerbaycanlılara karşı “ayrımcılığı” ve “ekonomik bakımdan Azerbaycan bölgelerinin geri planda bırakılmasını” protesto etmelerinden dolayı onlar hapse atılıyor.
Harekatın saflarının genişleyeceğinden korkan İran İslam Cumhuriyeti'nin yönetici eliti Azerbaycan Türkçesi'ndeki yayınları bile yasaklıyorlar.
İran yönetimince ulusal harekatın yönetici ve aktivistlerine karşı yapılan baskılar, tutuklamalar, takipler sürdürülürken kimi durumlarda suikastlar da gerçekleştirmektedir.
Yönetici sınıf İran’da mili-kültürel haklarını isteyen güçlerin gelecekte onlar için tehdit oluşturabileceğini düşünüyor.
Yönetimin baskı ve takiplerinin temelinde yaptırımlar, ABD’den gelen baskılar değil de İran vatandaşı olan Azerbaycan Türklerinin kendi milli haklarını talep etmeleri durmaktadır.
Zira milli hakların talep edilmesi uğruna mücadele, İran için yaptırımlardan da dış baskılardan da daha endişe vericidir.
Bundan dolayı o insanların takibe alınarak “zararsızlaştırılmaları”, hapse atılmaları İran için çok önemlidir.
Halihazırda Güney Azerbaycanlıların, İran İslam Cumhuriyeti yasalarına ve uluslararası belgelere uygun olan ulusal talepleri ve onların mücadeleleri sayesinde Güney Azerbaycan ve İran sınırlarından çıkarak uluslararası kamuoyunu meşgul eden meselelerden, demokrasi ve insan haklarına ilişkin konulardan biri haline gelmiştir.
İran’da sadece Azerbaycanlıların değil genel anlamda insan haklarının ihlaline ilişkin uluslararası örgütlerin bir dizi raporu mevcut olup, örneğin Uluslararası Af Örgütü, İran’da insan haklarının acıklı vaziyeti ve ülkede süregelen kanlı infazlara ilişkin yıllık rapor yayınlamaktadır.
Fakat o belgelerde İran Türklerinin milli ve insani haklarının ihlaline ilişkin çok kısıtlı ve yüzeysel bilgiler sunuluyor.
Uluslararası kurumlar, insan haklarını kendi dış politikasının ana unsuru haline getirmiş bulunan ABD, İngiltere, Almanya gibi dünya güçleri İran’da yaşayan Arap, Beluç, Kürt vs etnik azınlıkların yanında sayı itibariyle İran İslam Cumhuriyeti vatandaşlarının yaklaşık üçte birini oluşturan Türklerin de kaderine kayıtsız kalmamalılar.
İran İslam Cumhuriyeti yönetimi tarafından Güney Azerbaycan halkının milli kimliğine, anadiline karşı ideolojik saldırılar daha seri şekilde sürüyor, politik baskılar azalmıyor.
Devletin ulusal kimlikler alanındaki politikası, o alanda verdiği vaatler ve yapılan çalışmalar sorunun kökünden çözümüne değil o alanda mevcut olan gerilimin zayıflatılmasına yönlendirildiğinden; milli kimlik ve onun ana faktörü, kültürel ve manevi temeli olan etnik dil-Azerbaycan Türkçesi’nin statüsünün güçlendirilmesi ve fonksiyonlarının genişletilmesi uğruna mücadelenin sürdürülmesi kaçınılmaz bir durum olup bundan dolayı baskı ve infazların daha uzun müddet süreceğini söyleyebiliriz.
* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish