Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (TÜRK-İŞ) 33 yıldır düzenli şekilde açıkladığı yoksulluk sınırı verilerine göre, dört kişilik bir ailenin evine en az 7 bin 45 lira girmedikçe bu aile, gıda, konut giderleri, ulaşım, eğitim ve sağlık gibi temel haklardan yoksun, TÜRK-İŞ’in deyimiyle “insan onuruna yaraşır şekilde” yaşam standartlarından uzak kalıyor.
Bu miktar iki yıl önce, yani Aralık 2017’de dört kişilik bir aile için 5 bin 200 liraydı.
Türk Lirası iki yılda dolar karşısında yüzde 56 değer kaybederken, rakamların açıklamaya çalıştığı pahalılığın “simülasyonu” bugün sosyal medyada geniş yer etti.
Twitter’da Yalın isimli bir kullanıcı, takipçilerine “Ülkenin ekonomik durumu ve zamlar nedeniyle geçtiğimiz 1-2 sene içerisinde yapabilirken bu dönemde artık yapamadığınız şeyler var mı, varsa neler?” sorusunu sordu.
Soruya gelen 270’ten fazla cevap insanların, yalnızca mutfak, konut, eğitim gibi ana kalemlerden değil lüks olmayan ancak varlığıyla mutlu eden diğer önemli ihtiyaçlardan da bir hayli fedakârlık yaptığını gösteriyor.
Bunların en başında insanların yakınlarıyla “sosyalleşmesi” geliyor. Birçok Twitter kullanıcısı arkadaşlarıyla buluşmak, sinemaya, tiyatroya gitmek, dışarıda yemek yemek, alkol tüketmek gibi alışkanlıklarını ya tamamen kestiklerini ya da ayda 1 ile sınırlandırdıklarını söylüyor.
Sevdiği peyniri almaktan vazgeçenler, bebeği için yapacağı harcamalarda kalitesiz ürünleri tercih edenler, aylık dergi ya da kitap alma alışkanlığını bitirenler, kira ödeyemedikleri için ailesinin yanına taşınanlar, alacağı montu erteleyenler, kuaföre gitmeyi bırakan kadınlar, hasta olmanın artık “korkulacak” bir şey olması…
“İnsan onuruna yaraşır şekilde yaşam” kavramını genişleten yanıtlardan bazıları şu şekilde:
Doktora gitmeyi ötelemek maalesef. Çünkü ne kadar ödeme çıkar, ilaç ne kadar tutar bilmiyorum. https://t.co/lxV4UGMXef
— Mahşer Midosu(@mevzuelmadegil) January 23, 2020
Gidemiyorum tek duam hasta olmamak çünkü en yakın randevu tarihi 1 ay devlet hastanelerinde, evde beyaz eşya bozulacak diye ödümüz kopuyor, tiyatro opera konser bedava etkinlik veya festival kovalıyoruz, arkadaşlarla dışarı çıkamıyoruz davetleri bir bahane bulup geri çeviriyoruz
— öfffpöffff (@akhyls77) January 22, 2020
Ebeveynlerin en büyük endişelerinin başında ise çocukları geliyor. Son iki yılda yaklaşık yüzde 100 zamlanan bebek bezlerine iki kat daha fazla ödediğini söyleyen de var, çocuklarını okutmak için fabrikadaki işinden sonra temizliğe giden de..
geçen bir veli gelmişti artık tek işle çocuk okutamıyorum fabrikadan sonra temizliğe gitmeye başladım test kitapları çok pahalı oldu gittiğim evlerde kullanmadıklarını alıyorum hayattan bir beklentim de kalmadı tek isteğim çocuk okusun dedi insanları yaşamaktan vazgeçirdiler ya https://t.co/IjxOXin3u5
— Lyudmila (@Saposnikovaa) January 23, 2020
8 aylık hamileyim, son 6 aydır bebek arabası bakıyoruz. Mağazaya giriyoruz, söküyoruz, takıyoruz, evirip çevirip bırakıyoruz. İyi bir şey aşırı pahalı, dandik bir şey almaya da gönül razı değil. Doğumdan sonraya kaldı artık.
— kuru cennet elması (@amanbeanne) January 23, 2020
Çocuk bezi , sütü 2 katı fiyatına çıktı , çocuğuma en ucuzunu almaya başladım alıştığı ürünü degistirdim bu onda cilt sorununa yol açtı. https://t.co/UidUw9OCWy
— Tereza (@tereza_kundera) January 22, 2020
15 gunde 1 traş olmak, en iyi çocuk bezi yerine daha uygun olanına bakmak, daha ucuz diş macununu seçmek, erken kalkıp evde kahvaltı yapmak ya da hiç yapmamak, kombiyi en kısıkta tutmak, deodorant harici kozmetik ürünlerle vedalaşmak, Adidas yerine Lumberjack almak
— ilyuşin (@DersimsporFan) January 22, 2020
Birçok kullanıcı alım güçlerinin düşmesi nedeniyle kitap, dergi satın almak gibi alışkanlıklarını en az indirgerken, hobilerine de ara vermek zorunda kaldığını söylüyor.
Müzikle ve resimle ilgileniyorum eskiden daha çok sıklıkla eskiz defteri bitirip değiştirirken şimdi çizim yaparken 4 kere düşünüyorum ve çok çizmek istediğim bi şey olursa çiziyorum, piyanomun bakımı geldi 2 senedir servis arayamıyorum amfi almak istiyorum ona da param yetmiyor
— Bazlama Salva Özlezbiyenoğlu (@Salvad0rKiziH0t) January 23, 2020
Mesela dolar delirmeden son dakika trompet aldım kendime öğrenmek için, ama susturucusunu alamıyorum, ders zaten alamıyorum. Hayatımda yurt dışına çıkmadım işler böyle giderse 10 sene daha çıkabileceğini sanmıyorum. Öyle dümdüz rutin bir hayatın içine hapsolduk.
— bilivıns (@trakyalordu) January 22, 2020
Yurtdışı kaynaklı alışveriş sitelerinden hobilerimle ilgili alışveriş yapardım. Artık yapmıyorum hem vergi, hem kur farkından dolayı. Arkadaşlarla genelde içki içip,bir şeyler yemeye dışarıda buluşurduk. Artık evde buluşmayı tercih ediyoruz.
— pep (@dthelast) January 22, 2020
Sinema ve özellikle tiyatro etkinliklerimi çok azalttım, keza konserleri de. Dışarda yemek ve içmek, kitap ve ihtiyacım olsa bile kıyafet alımı. Çok severek takip ettiğim bir sanat dergisi 10 liradan 20 liraya çıktığı için alamıyorum, en çok da bu koydu
— kedi kafası (@bkarluk) January 23, 2020
Tiyatroya gidemiyorum. Aliexpressten takı malzemesi alırdım alamıyorum. Bir de yeni gitar lazım ama pahalı. Kısaca tiyatro takı tasarımı ve müzik gibi hobilerimden uzaklastim
— Kumru but şahane züğürt (@SunOf_a_Beach) January 22, 2020
Kaldı ki çevreden aldığın, ''boş iş, para kazanmıyorsan niye yapıyorsun kardeşim, kağıt kalemle oynuyorsun'' tepkileri de iyiden iyiye can sıktığı için insanlarla da diyaloğu kesmeye başladım. Elde kalan; açıkta kalmamak için girilmiş ve bitmeyecek bir üniversite, ve stres..
— meisgraffiti (@meisgraffiti) January 22, 2020
Telefonu yurtdışından ucuz diye almıştım kaydettiremiyorum türkiyeye ayrıca kırık ama yaptıramıyorum. Arkadaş buluşmalarına gitmiyorum evde kalıyorum. Bu durumla birlikte özgüvenim kalmadı. Ailem yüzüme bakıyor bitir artık okulu diye ve ben işsiz kalırsam nolucak bilmiyorum.
— Eje (@depresanhapi) January 22, 2020
Gıda, kıyafet harcamalarında da kesintiye giden birçok kişi, eskiden her hafta gittiği sinema ya da tiyatroyu bazen ayda bire bazen yılda beşe indirdiklerini söylüyor. Vergi artışlarıyla fiyatları fırlayan alkol ise bazen evde üretilirken, tüketimi de yine çoğunlukla evde yapılıyor.
Çok sevdiğim bir peynir var. Tulum peyniri. Kilosu 120 lira olmuş bu sene. Geçen yıl da 86 liraydı. İçim acıyor veremiyorum o kadar para iki senedir almıyorum.
— kedimelegi (@kedimelegi) January 22, 2020
Kızıma kitap alamaz oldum. Her biri 20-30₺
Bir sürü şey var da, bu ikisi bugünlerde çok dokunuyor.
2013 yılında asgari ücrete oranla aldığım maaş ile şimdiki maaş oranım neredeyse ayni. 2015 yine aşağı yukarı böyleydi. Bitmişiz Yalın. Bu çok net. Asgari ücretle geçinen herkesin önünde saygıyla eğiliyorum.
— ihbalci (@ihblc) January 22, 2020
Gelirim asgari ücretin epeyi üstünde. eşime 5 aydır mont/kaban tarzı bir şey bakıyoruz. her gittiğimizde “biraz daha bekleyelim belki fiyatı biraz daha düşer” diyip montu almadan eve geri geliyoruz.
— Missisipi’de Vahşet (@Moniaula) January 22, 2020
Kıyafet alamiyorum, mekanda alkol icemiyorum, psikolojik olarak her alanda yetersiz hissediyorum. Şöyle cevap vermek daha doğru. Yasama sevincim varken, artık yaşama sevincim yok.
— Ömer Barış (@didariihurriyet) January 22, 2020
gece disari cikmak, icki icmek (evde bile pahali) ve ucak bileti sanirim. gece az cok cikiyorum ama her seferinde bir servet harcayarak geri donup ciktigima pisman oluyorum...
— iamnotbasic (@iamnottbasic) January 22, 2020
Evden işe gidiyorum sadece işimden dolayı ailemden arkadaşlarımdan baya uzak kaldım önceden 2 ayda bir arkadaşlarımın yanına giderdim yanlarına gitmek çok büyük lüks oldu almak istediğim herşeyi erteliyorum işe başlarken böyle düşünmemiştim çalışınca biraz değişir sandım
— Magnolya (@Magnolya15) January 22, 2020
Sinemaya max yılda 1 2 kez gidebiliyorum,konser zaten lüks oldu,kıyafet almak da keza aynı şekilde.Dışarı çıktığımda mekanda çaya talim.Bundan 3 4 sene önce keyifle yaptığım hiçbir aktiviteyi yapamıyorum.Sürekli yettireyim telaşı içindeyim.
— katırcı bedri (@colloterrorika) January 22, 2020
Ayakkabı, kıyafet almak. İhtiyaç dahili almamama rağmen para yetişmiyor hiç, bir ayakkabı 500 tlye falan çıktığı için. İndirim dışında hiçbir şeyin alışverişini yapamıyorum. Telefonum/bilgisayarım bozulursa diye anksiyete krizi geçirebilirim.
— Çingen (@CisilBeste) January 22, 2020
yapamadığım değil ama yaptığım takdirde kendimi ahmak gibi hissettiğim için kıyafet anlamında alışverişi bıraktım denebilir. kalitesiz malzemeye fahiş fiyat ödemek istemiyorum
— ruth (@turuncukoku) January 22, 2020
Yiyecek almak bile lüks neredeyse. 1 hafta önce 10 tlye aldığım kaymak 18 tl olmuş almasam da olur diyip bıraktım
— hikikomoribiri (@yumoslukazak) January 23, 2020
Yaşamından mutlu lu insan sayısı çok daha az artık. Ben pazarda insanların 250 gr domates aldığına şahit oldum. Daha ne diyeyim ki?
— Bavê Berken (@mavlay) January 23, 2020
Independent Türkçe