Iraklı resmi makamların deyimiyle ‘3’üncü taraflar’ iki ayı aşkın süredir devam eden protestolara son vermek amacıyla korku kampanyalarını bir araç olarak kullanıyor.
Gözlemciler, Kerbela’da uğradığı suikast sonucu yaşamını yitiren aktivist Fehim et-Tai’nin ölümünü, yönetimin gösterileri sonlandırma kararlılığının göstergesi olarak değerlendirdi.
Irak’ta protestoları bitirmek amacıyla Kerbela, Meysan ve Basra kentlerinde daha önce de benzer suikast ve kaçırma eylemleri yaşandı.
Kerbela’da Tai’ye düzenlenen suikast sonrasında, İhab Cevad el-Vezni isimli aktivist uğradığı silahlı saldırıdan sağ olarak kurtulmayı başardı.
Meysan kentinde de kimliği henüz belirlenemeyen silahlı kişiler Basim ez-Zubeyd isimli aktiviste düzenlediği suikast girişiminden yaralı olarak kurtuldu.
Basra’daki göstericiler de korku kampanyasından payını aldı. Heda isimli kadın aktivist protesto meydanından eve dönüş yolunda kimliği belirsiz kişilerce kaçırıldı.
Aktivistler, tüm bu suikast ve kaçırma eylemlerinin arkasında reform seslerini susturma hedefinin olduğunu belirtiyor.
Reform seslerini susturmak
Independent Arabia’ya konuşan Ömer Settar isimli aktivist, “Gazeteciler ile aktivistlerin aldığı tehditler çok ciddi bir seviyeye ulaştı. Zira artarak devam eden bu tehditler adam öldürme aşamasına geldi. Bu durum birçok kentte yaşandı. Daha önce de Kerbela’da aktivist Fahim et-Tai şehit edildi. Bu tehditlerin hedefi, reform diye bağıran tüm sesleri susturmaktır” dedi.
Settar, “Gazeteciler ve aktivistler günde birçok tehdit alıyor. Bu tehditler genellikle sosyal medya üzerinden siyasiler tarafından fonlanan ‘bilişim orduları’ tarafından dillendiriliyor. Güvenlik güçleri ve hatta yargı, göstericiler için gerekli korumayı sağlamaktan aciz” diye konuştu.
Settar, ilgili yetkililere ‘birçoğu koltuğunu bırakmayan siyasilerden gelen tehditlere’ yönelik gerekli tedbirleri alma çağrısında bulundu.
Söylemleri piyasaya süren bilişim orduları
Gözlemciler, gazetecilere karşı sistematik bir biçimde yürütülen korku kampanyalarıyla, yönetimin söylemlerini piyasaya sürecek olan bilişim ordularına alan açmanın hedeflendiğini ifade ediyor. Zira muhaliflerin sesini bastırmaya çalışan yönetimin, propaganda araçlarıyla gösterilerin çözülmesini amaçladığı belirtiliyor.
Tehditlere maruz kalmamak için isminin açıklanmasını istemeyen bir gazeteci, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada, “Tehditler genellikle çeşitli yollardan ve üstü örtülü bir şekilde yapılıyor ki tehdidi ileten kişi soruşturmaya konu olmasın. Yönetim ve kolları protestoların başlangıcından bu yana korku kampanyaları düzenliyor. Nitekim bir grup gazeteci yaşanan ihlalleri belgelediği gerekçesi ya tehdit edildi ya da hakkında soruşturma açıldı” ifadelerini kullandı.
Korku kampanyalarını izleyecek bir güvenlik birimi
Irak İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, aktivistlere yönelik korku kampanyasının takibi için yeni bir güvenlik biriminin oluşturulması çağrısında bulundu. Komiserlik ayrıca aktivistlerin kaçırılmasıyla ilgili şikâyetlerini yetkili makamlara ilettiğini bildirdi.
Irak İnsan Hakları Yüksek Komiserliği üyesi Ali el-Beyati, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Komiserliğin çalışmaları, iki temel esasa dayanıyor. Birincisi, insan hakları örgütlerinin hangi şartlara göre kurulması gerektiğini belirten Paris Şartı’nda bulunan ilkeler. İkincisi ise 2008’de düzeltilen 53 numaralı İnsan Hakları Yüksek Komiserliği yasası. İkincisi ihlallere karşı nasıl hareket edileceği konusunda yol haritası çiziyor. Komiserliğin çalışmalarının merkezinde ihlalleri gözlemleme ve belgelemenin yanı sıra elde edilen kanıtları şikâyet dosyası olarak savcılığa iletmek bulunuyor”
Komiserlik olarak gösterilerin başından bu yana savcılığa 25 şikayet dosyası teslim ettiklerini söyleyen Beyati, “Irak yargısı soruşturma açma ve suçluları ortaya çıkarmakla sorumludur. Aynı şekilde bütün güvenlik güçleri de halk, kamuoyu ve yargı karşısında sorumludur. Adı demokratik olan bir devletin çatısı altında aktivistlere karşı korkutma meselesinin takibi amacıyla bir güvenlik biriminin kurulmasını talep ediyoruz” ifadelerini kaydetti.
‘Devrimciler’ için toplanma platformu
Gözlemciler ve aktivistler yönetimin protestoları zayıflatmak adına yürüttüğü korku kampanyalarının ters etki yaratarak, meydanlardaki göstericilerin toplanması için bir platforma dönüştüğünü söylüyor.
Bağdat’taki Tahrir Meydanı’nda gösterilere katılan gazeteci Ali Reyyad, açıklamasında, “Yönetim aktivistleri susturma, kaçırma veya öldürmenin protestoları zayıflatacağını düşünüyor. Fakat bu durum devrimcilerin toplanması için bir platforma dönüşüyor. Meydan’da devrimci bir adam açtığı pankartta ‘bir sonraki şehit benim’ diye yazmıştı. Tahrir Meydanı’na her girişimizde aynı sloganları duyuyoruz. Sadece aktivistler normal vatandaşlardan da hayatından emin olan birinin olabileceğini zannetmiyorum. Bunun güvenlik güçleriyle bir ilgisi yok. Bilakis bu durumun güvenlik güçleri içerisinde bir yetki müdahalesiyle bağlantısı var” dedi.
Reyyad, tehdit ve cinayetlerin ‘protestoları daha da güçlendirdiğini’ sözlerine ekledi.
Ölüm mesajları
Irak’ta protesto düzenlenen kentlerin tümünde durum aynı. Zira bu kentlerden kaçırma, tehdit ve ölüm haberleri gelmeye devam etmekte.
Zikar kentinden bir aktivist, bazı suikastların öncesinden tehdit etme ihtiyacı bile görülmediğini belirterek, güvenlik güçlerinin koruma görevini yerine getirmediklerini söyledi.
Zikar’dan hukukçu aktivist Hüseyin el-Gurabi, Independent Arabia’ya yaptığı açıklamada, “Zikar’daki aktivistlere yönelik ciddi tehditler söz konusu. Bazı tehditler doğrudan ölüm mesajları taşıyordu. Göstericilere ait çadırların el yapımı bombayla hedef alındığı ve 1 kişinin şehit düştüğü 11 kişinin yaralandığı saldırı, buna bir örnek teşkil ediyor. Bu tehditler bazen de gizli numaralar üzerinden telefonla yapılırken, son protestolarda olduğu gibi aktivistlerin sosyal medya hesaplarına mesaj olarak da gönderiliyor. Birçok gösterici evinin önünde ses bombasıyla hedef alındı” diye konuştu.
Gurabi, gösterici ve aktivistlerin tehditlerden korunma yollarına ilişkin, “(Zikar vilayet merkezi) Nasıriye’de güvenlik yok. Güvenlik güçleri şimdiye kadar görevini yerine getirmedi. Aktivistler yargıya ve polis merkezlerine şikâyette bulundu ancak yetkili makamlar aktivistleri tehdit edenlere ulaşamadı.
Güvenlik güçleri seyirci kalıyor
Gurabi, güvenlik güçlerinin göstericileri korumadaki rolüne dair şunları söyledi;
“Güvenlik güçleri, uzun bir dönemdir Zikar’da aktivistlerin maruz kaldığı şeylere karşı hiçbir eylemde bulunmadı. 2016’da güvenlik güçlerinin gözleri önünde Dava Partisi binasından çıkan yüzleri maskeli kişilerce saldırıya uğradık ve görgü tanıklarının olmasına rağmen hükümet ve yargı kimseyi suçlu bulmadan davayı kapattı. Ferec el-Bedri isimli aktivist geçen yıl Şuyuh çarşısında insanların gözleri önünde kaçırıldı. Güvenlik yetkilileri konuyla ilgili hiçbir bilgi vermedi ve Bedri’nin akıbeti henüz meçhul. Güvenlik güçlerinin görevini yerine getirmediği ortada. Biz, siyasi elitleri tüm güvenlik teşkilatını kontrol ettiğini düşünüyoruz.”
Kerbela’da dolaylı tehdit
Kerbela, aktivistlerin en çok hedef alındığı kentlerin başında geliyor. Nitekim Muhammed el-Kabi isimli aktivistin evi bombayla hedef alınırken, Doktor Muhenned el-Kabi’nin aracına el yapımı patlayıcı yerleştirildi, İhab el-Vezni’ye yönelik suikast girişimi başarısız oldu, Fahim et-Tai ise uğradığı suikast sonucu yaşamını yitirdi.
Kerbela’dan Samih Basim isimli aktivist, “Güvenlik teşkilatının pozisyonu utanç verici. Herhangi bir soruşturma açtığını duyurmadı. Kerbela’daki aktivistlerin el bombası, silah ve el yapımı patlayıcıyla maruz kaldığı tüm saldırıların ardından ne hükümet ne de yargı bu terör eylemlerine karşı harekete geçti” ifadelerini kullandı.
Independent Arabia’ya konuşan Basim, “Aktivistlerin tasfiye edilmesi, protestolara katılan herkes için dolaylı bir tehdit içeriyor. Bu tehditler kararlılığımızı artırdı milis güçlere meydan okudu” dedi.
Silahlı milis güçler göstericilerle çatışma hattına girdi
Bağdat’taki Sinek Meydanı’nda yapılan katliamdan bu yana silahlı milis güçlerin göstericilerle çatışma hattına girdiği yönündeki kanaat giderek güçleniyor. Gözlemciler, milis güçler ile yönetimdeki partilerin, protestoları bitirmak amacıyla göstericilerle doğrudan çatışma hattına girdiğini düşünüyor.
Irakiye Üniversitesi’nden Medya Profesörü Fadıl el-Bedrani, “Yönetimde çıkarları bulunan silahlı milis ve gruplar, protestoların yapısı ve amaçları açısından etkilendiğini görüyor, bu yüzden gösterileri bir şekilde yok etmeye çalışıyor” dedi.
Independent Arabia’ya verdiği demeçte Bedrani, “Göstericilerin zaferi yani yapılan bazı değişiklikler söz konusu milislerin menfaatlerine darbe vurdu. Silahlı milis ve gruplar da artık protesto hareketinin bir tarafı konumunda. Çünkü geçtiğimiz günlerde Sinek Meydanı’nda yapılan katliamdan bu yana doğrudan çatışma hattına girmeye başladılar. Bu Tahrir Meydanı’nın tamamen tasfiyesini amaçlıyor. Olayın ardından Zikar’da aktivistleri tasfiye eylemleri başladı” ifadelerini kaydetti.
Uluslararası eleştiri
Uluslararası insan hakları örgütler, Irak güvenlik güçlerini gazeteci ve aktivistlere karşı korku, bastırma ve aşırı güç kullanımıyla suçluyor.
Uluslararası Af Örgütü’nden geçen Cuma yapılan açıklamada, keyfi tutuklamaları sert bir dille eleştirildi.
Saldırıların protestocuları yıldırmak ve ürkütme girişimleri çerçevesinde yapıldığına dikkat çeken Uluslararası Af Örgütü, Irak hükümetini acil soruşturma yapmaya ve saldırganları cezalandırmaya çağırdı.
Irak’ta 1 Ekim’den bu yana süren protestolarda 500’e yakın kişi yaşamını yitirdi, 20 bin kişi yaralandı.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Halil Erdoğan