O karanlık sokaktan geçmektense gideceğiniz yere varmak için yolu uzatmayı tercih ediyorsunuz. Minibüste ya da dolmuştaki son yolcu olduğunuzu fark ediyorsunuz. Tenha bir sokakta yürürken arkanızdan gelen ayak seslerini duyuyorsunuz.
Korktuğunu belli etme, çantandaki en sert cismin ne olduğunu hatırlamaya çalış, aniden yaşanabilecek kötü bir durumda koşarak ulaşabileceğin en yakın kalabalık noktayı tespit et…
Bu yazılanlar tanıdık geliyorsa muhtemelen bir kadınsınız. Taciz ve saldırıları savabilmek için kendince çeşitli yöntemler geliştirmiş bir kadın.
Birleşmiş Milletler Kadın Birimi’nin (UN Women) kadına yönelik şiddetle mücadele amacıyla hazırladığı “Ateş Böcekleri Projesi” tam da bu konuda çok bilindik bir gerçeği “haritalandırarak” gözler önüne seriyor; Türkiye’nin hemen hemen her noktasında kadınlar sözlü ve fiziksel tacize uğruyor, sokakta kendini güvende hissetmiyor.
“Otobüs beklerken tacize uğruyorum”
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında “Ateş Böcekleri ile Karanlığı Aydınlat” sloganıyla başlatılan kampanya İnsan Hakları Haftası’na girdiğimiz bu hafta, 10 Aralık itibarıyla sona erdi.
Kamusal alanda kadınların ve kız çocuklarının maruz bırakıldığı şiddete dikkat çekmeyi amaçlayan kampanya kapsamında, kadınların atesbocekleri.info adresindeki interaktif Türkiye haritasına birer ateş böceği bırakarak bulundukları kentlerde kendilerini güvende hissetmedikleri yerleri belirlemeleri istendi.
Yaklaşık 3 bin kadın, sözlü ya da fiziksel tacize uğradıkları, yürümekten korktukları, tehlikeli buldukları karanlık sokakları haritaya bir ateş böceği bırakarak işaretledi. Bu işlem sırasında karşılarına çıkan kutucuğa yazdıkları yorumlarla, yaşananların ne kadar benzer olduğu da adeta gözler önüne serilmiş oldu.
Haritaya bırakılan 700’ü aşkın yorumdan bazıları şöyle:
Caddede otobüs beklerken her gün her saat tacize uğruyorum. Korna çalınıyor, araba yanaşıyor; asla güvende hissetmiyorum.
Evime giderken karanlık bir sokaktan geçmek beni çok korkutuyor. Ayrıca evime giderken 10 dk yürümem gerekiyor ve orada inşaat var. Her yer karanlık. Aydınlatılırsa daha rahat yürüyebilirim.
Akşam saatlerinde burada bulunan çoğu erkek göz hapsine alıyor ve biz kadınlara rahatsız edici bakışlar atıyor.
Bu yolda, trafikte sıkıştıran muhakkak oluyor.
Bu cadde boyu, özellikle sabah erken saatler ve akşam 7’den sonra tacizler fazla oluyor. Kornayla, farla tacizler en hafif olanları. Yanınızda arabayı durdurup içeri almak istiyorlar. İş çıkışı sonrası yollar çok ıssız oluyor, korkuyorum.
Burada uyuşturucudan bayılan veya arabalarda seni sırf taciz etmek için oturan, en kötüsü de seni takip edenleri bulabilirsin.
Burası daima karanlık. Gece geçerken elimizde biber gazı ile korkarak geçiyoruz.
Herkes için tehlikeli. Özellikle turistlerin önlerini seyyarlar kesiyor. Şehrin ortasında tehlikeli, kalabalık bir bölge.
Sürekli arabadan sözlü taciz. Yolda laf atan insanlar. Fabrikalarda çalışan kadınlara sürekli sözlü taciz uygulanıyor.
Burası evimizin bulunduğu yer ve ben akşam eve geliyorken korkudan titreyerek başımı kaldırmadan yürüyorum. Kendi evimin sokağında korkmak istemiyorum.
Yoğunluk İstanbul, Ankara ve İzmir’de, en fazla şikayet “karanlık sokaklara”
Türkiye haritasında ateş böcekleriyle en fazla aydınlatılan illerin başında İstanbul, Ankara ve İzmir geliyor. Şikayetlerin şehir merkezlerinde çoğunlukta olduğu ortaya çıkıyor.
Projenin ardındaki isimlerden Birleşmiş Milletler Kadın Birimi Türkiye Programlar Yöneticisi Zeliha Ünaldı’ya göre harita üzerinde yapılan şikayetlerin başında “karanlık sokaklar” geliyor.
Independent Türkçe’ye konuşan Ünaldı, “Ziyaretçiler işaretledikleri sokaklarda aydınlatmaların yetersiz olduğunu söylüyor. Ayrıca günün farklı saatlerinde tacize uğradığını söyleyen bir çoğunluk da var. Özellikle Türkiye’nin bilindik ve işlek cadde ve meydanlarında, gece ya da gündüz sözlü tacize uğradığını söyleyen kadın sayısı azımsanmayacak durumda” diyor.
Elde edilen bu veriler güvenli şehirler yaratılmasına katkı sağlamayı amaçlayan proje kapsamında yerel yönetimlerle paylaşılacak.
Sonuçları tüm belediyelere iletmeyi hedeflediklerini belirten Ünaldı, halihazırda bu kampanyadan haberdar olan ve verilerin hazırlanmasını bekleyen belediyeler arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Ankara Büyükşehir Belediyesi, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, İstanbul-Beşiktaş Belediyesi, Ankara-Çankaya Belediyesi olduğunu söylüyor.
Kampanyanın, kamusal alandaki güvenlik ve güvenli kentler yaratma konusunda yerel yönetimlere önemli bir veri sağlayacağını ifade eden Ünaldı, “Yerel yönetim ortaklarımızla bu kampanyanın kapsamlı bir şekilde kaynak olarak nasıl kullanılabileceği konusunu önümüzdeki günlerde detaylı olarak görüşeceğiz” diye belirtiyor.
Belediyelerden beklenen somut adımlar
Verilerin paylaşılmasının ardından ilgili belediyelerin katılımıyla bir çalıştay düzenleme planlarının olduğunu söyleyen Ünaldı süreç sonunda atılabilecek somut adımları şöyle sıralıyor:
Kamusal alanlarda güvenliğin sekteye uğramaması için gerekli önlemlerin alınması, karanlık sokakların aydınlatılması, kaldırım, yol gibi mekansal düzenlemelerin erkeklerin yanı sıra kadın ve kız çocukları da düşünülerek tasarlanması konularında belediyelerle işbirliği içinde olmak istiyoruz. Şüphesiz güvenli kentler için tek sorumluluk yerel yönetimlerde değil. Bu kampanyadan elde ettiğimiz pilot verileri diğer ortaklarımızla politikalar ve stratejiler geliştirirken de kullanmayı hedefliyoruz.
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü ise belediyeler açısından bu verilerin yeni olmadığına dikkat çekiyor. Independent Türkçe’ye konuşan Güllü, 2010’da Ankara’da sokakların aydınlatılmasıyla ilgili bir kampanya başlattıklarını hatırlatarak şunları söylüyor:
Dokuz yıl önce, var olan bu sorunları biz bütün yerel yönetimlere taşımaya çalıştık. Yerel yöneticilerin en önemli görevleri birincisi aydınlatılmış sokaklardı, ikincisiyse gece vardiyalarından dönen kadınların ulaşıma erişebilmesiydi. Mesela Ankara için gece saat 10’dan sonra Kızılay’a inebilen hiç araç yoktu. Turizmde, otelde, vardiyada çalışan kadınlar 10’dan evvel bir yerlere ulaşmak zorundaydı.
Güllü, aydınlatılmış sokaklar, sayısı artırılan otobüs durakları, ulaşım saatlerinde yapılacak düzenlemeler için yerel yönetimlerin ayrıca kaynak ayırmaması gerektiğini çünkü bunların halihazırda belediyelerin zorunlu görevi olduğunu vurguluyor.
Büyükşehirlerde toplu taşıma araçlarında yaşanan tacizlere dikkat çekerek otobüs şoförlerine eğitim verilmesine ilişkin de girişimlerde bulunduklarını söyleyen Güllü şu ifadeleri kullanıyor:
Sonuç itibarıyla bu ülkede kadınların kaç çocuk doğuracaklarıyla, kürtaj yaptırıp yaptırmayacaklarıyla ilgilenenler, hayatta kalmalarıyla ilgilenseydi bugün bunlar olmayacaktı. Dün 14 yaşındaki yeğenimin 'Okuldan eve dönerken yürüyeyim mi taksiye mi bineyim?' cümlesine tanıklık ettim. Bu çok acı. Ben bu ülkede hiçbir çocuğun, kız ya da erkek fark etmiyor, sokağa çıkarken kendini güvende hissetmesi için spor öğrenmesini ya da kolluk gibi anne baba takibini yaşayarak bir yaşam sürmesini kabul etmem. Bu nedenle de önlemleri hükümetler almak zorunda.
Canan Güllü, “Korkmayacağız, sadece tedbir alacağız” diyerek, herkese gördükleri karanlık sokakları belediyelere ihbar etmelerini ve kadınlara KADES uygulamasını telefonlarına indirmelerini tavsiye ediyor.
“Gece tek başına yürürken kendini güvende hissediyor musun?”
Ekimde açıklanan Kadın, Barış ve Güvenlik Endeksi, “kadın olmak için en iyi ve en kötü ülkeleri” sıraladı. 167 ülkede kadınların topluma katılımı, güvenlik duygusu ve adalete erişimi gibi ölçütleri baz alan listede Türkiye 114. sıraye yerleşti.
Endeksin “Güvenlik” ayağı için 15 yaş ve üstü kız çocukları ve kadınlara şu soru soruldu; “Yaşadığın şehir ya da bölgede gece tek başına yürürken kendini güvende hissediyor musun?”
Türkiye’de bu soruya olumlu cevap verenlerin oranı 2017’de yüzde 49,9 iken 2019’da yüzde 44,6’ya düştü. Küresel ortalamanın yüzde 63,8 olduğunu belirleyen araştırma ekliyor:
Güvenlik eksikliği kadınların ev dışındaki fırsatlara ulaşmaya yönelik isteklerini sınırlıyor.
Bu fırsatlardan biri kuşkusuz eğitim. Endekse göre eğitim kadınların fırsatlara ulaşması, şiddetten uzaklaşması ve sağlıklı bir yaşam sürebilmeleri için büyük önem taşıyor. 25 yaş ve üstü kadınların toplam eğitim yılı sayısının ortalamasını alan araştırma Türkiye’yi, Orta ve Doğu Avrupa ile Orta Asya bölgelerini içeren 29 ülkenin dahil olduğu grubun en kötüsü ilan ediyor. Buna göre 2017’deki oran yüzde 7,2 iken bu yıl 6,9’a düşmüş durumda. Küresel ortalama ise yüzde 7,6.
Araştırmaya göre Türkiye’de 25 yaş ve üstü kadınların iş gücüne katılım oranı yüzde 30,3 iken bu konudaki küresel ortalama yüzde 65,1 seviyesinde.
Toplumsal cinsiyet eşitliği ve yargı sistemi
Canan Güllü, toplumsal cinsiyet eşitliği kavramının okullarda öğretilmesinin önemine dikkat çekerek, kadına yönelik şiddeti engellemede en önemli konunun ise “yargı” mekanizması olduğunu vurguluyor.
“Adli tıpın raporuyla tecavüzü belirlenenler tahliye ediliyor, beraat ettiriliyor” diyen Güllü, “Sokakta kadınları taciz etmiş ya da evinde kendi çocuğuna istismar uygulamış babayı tutuksuz yargılarsanız, bu memleketin adalet duygusu dağılır. (…) Biz korkmayız, önlemimizi alırız ama biz önlemimizi alırken yasal mevzuatı uygulamayan hükümete de söyleyecek sözler birikir” diye belirtiyor.
“Bugün yaşadıklarımızın geleceğini 10 yıl önceden görmüştük” diyen Güllü sözlerini şöyle sürdürüyor:
Geçen günlerde Kocaeli’ndeki 65 yaşındaki dedenin 'Gözüm sana kayıyor, karşımdan kalk' dediği cümlenin müsebbipleri bugün bunları düşünmeli.
Mağdur kadınlar “Bana önce sosyal medyadan yardım edin” diyor
11 Ekim'de 6 ay önce boşandığı erkek tarafından satırlı saldırıya uğrayarak hayatını kaybeden Ayşe Tuba Arslan’ın 23 kez suç duyurusunda bulunduğu, dilekçesine “Ben ölünce mi bana yardım edeceksiniz?” diye yazdığı ortaya çıkmıştı.
Özellikle kadına yönelik şiddet konusunda sosyal medyanın gücüne şahit olan mağdurlar “sosyal medya adaletine” sığınıyor.
“Bu ülkenin adalet sisteminin güvenilir olması lazım” diyen Güllü şunları söylüyor:
Hukuk açısından kötü bir durum. Kadın, acil yardım hattını arıyor. Aslında derdini anlatsa biz ona hukuki yoldan daha çabuk yardım edeceğiz. 'Hayır, önce bana sosyal medyadan yardım edin' diyor. Bu yanlış, bu ülkenin adalet sisteminin güvenceli olması lazım. Fail bilmeli ki bir kadını 41 yerinden bıçakladığında ömrü billah o hapisten çıkmayacak. Bilmeli ki bu işi düşündüğünde, eyleme geçirdiğinde masa başında oturan hakim 'bıçağı yanında taşıyabilirdi' gibi bir bahaneyle onu beraat ettirmeyecek. Bilmeli ki vahşice boğazını kestiği kadın için bir ömür boyu hapiste ölecek. Ama bunu bilmiyor.
BM Kadın Birimi Türkiye Programlar Yöneticisi Zeliha Ünaldı da sorunun “salgın” haline gelmesinin nedenlerini “cezasızlık, sessizlik, yaftalama ve utanç” olarak sıralıyor. Ünaldı sözlerini şöyle sürdürüyor:
Son yıllarda dünya çapında kadına yönelik şiddet konusunda birtakım ilerlemeler kaydedilse de tüm çabalara rağmen, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet küresel olarak devam ediyor, kadınlar evlerinde, sokakta ve dijital dünyada şiddete maruz kalıyor. Dünyada her üç kadından birinin yaşamlarının bir döneminde, çoğu kez kendi yakını olan birinin fiziksel veya cinsel şiddetine maruz kaldığını ve bazı ülkelerde bu oranın yüzde 70’ler düzeyine çıktığını dikkate alarak, Dünya Sağlık Örgütü 2014’te şiddeti “küresel salgın” ve halk sağlığı krizi olarak nitelemişti.
Belediyeler ne diyor? Ankara: Kadın Dostu Kent adayıyız
Konuya ilişkin Independent Türkçe’ye konuşan Ankara Büyükşehir Belediyesi Kadın ve Aile Hizmet Müdürlüğü Şube Müdürü Şenay Yılmaz, 2017’den bu yana kadına yönelik şiddetle mücadele ulusal eylem planının paydaşı olduklarını belirterek, “Bu kapsamda iki ayrı uygulamaya imza atıldı. Güvenli Durak Uygulaması ve Duraksız Yolculuk Uygulaması” diyor.
İlk uygulamada Ankara genelindeki durakları, parkları ve kız yurtlarını aydınlattıklarını belirten Yılmaz, ikinci uygulamadaysa Özgecan Aslan cinayetinin ardından tüm Ankara’da akşam 19.00’dan sonra kız öğrencileri durak harici yurt önünde indirme uygulamasının başlatıldığını, bu uygulama için tüm EGO şöförlerinin bilgilendirildiğini söylüyor.
“Ateş Böcekleri” projesinden çıkan verileri “kentsel hizmetler hedefine ekleyerek alt faaliyetleri planlayacaklarını” belirten Yılmaz sözlerini şöyle sürdürüyor:
Biz Ankara Büyükşehir Belediyesi olarak Kadın Dostu Kent adayıyız. Kadın Dostu Kentler ise kadınların sağlık, eğitim ve sosyal hizmetlere istihdam olanaklarına kaliteli, kapsamlı kentsel hizmetlere (ulaşım, konut, güvenlik, vb) şiddete maruz kaldıkları takdirde haklarını güvence altına alacak mekanizmalara erişimini ve yerel yönetimlerin planlama ve karar alma süreçlerine katılımını sağlayarak, erkeklerle birlikte kentsel yaşamın tüm alanlarında eşit bir biçimde yer almasını destekleyen kentlerdir. Bu bağlamda kadın dostu kentler, kentin sunduğu ekonomik, sosyal ve siyasi fırsatlardan kentte yaşayan herkesin eşit bir biçimde yararlanabileceği kentlerdir.
Yılmaz, kadınların bir araya gelebilecekleri mekanlar, her mahalleye bir kreş, gündüz bakımevi hizmetleri gibi öncelikleri olduğunu belirterek, “İyi aydınlatılmamış sokaklarla ilgili çalışıyoruz. Uzak noktalara hizmet vermeyen belediye otobüsleri ve bu araçların güvenli olmayışı kadınların en temel haklarından biri olan seyahat özgürlüğünü kısıtlamaktaydı. Otobüs sayısını artırmaya çalışıyoruz. Kadınların bebek arabalarıyla kentin sokaklarını kullanımını kolaylaştırıyoruz” diyor.
Kadınların şiddete uğradıklarında sığınabilecekleri mekanlar, ilgililere ulaşabilecekleri acil destek hatları gibi projelerine dikkat çeken Yılmaz, “6 danışma merkezi ve 3 sığınma evimiz mevcut. Acil şiddet hattımız var. Ücretsiz avukat hizmetine başladık” diye belirtiyor.
İzmir: Şikayetin yoğunlukta olduğu ilçe belediyeleri bilgilendirilecek
Independent Türkçe’ye konuyu değerlendiren İzmir Büyükşehir Belediyesi Sosyal Projeler Dairesi Başkanı Dr. F. Aytuğ Balcıoğlu, “Ateş Böcekleri” projesi kapsamında Gaziemir, Karabağlar ve Konak ilçelerinin haritada yoğunlukla işaretlenmiş olduğunu belirterek, “Belediyemizin ilgili birimleri ve söz konusu ilçe belediyelerimizle bu bilgi paylaşılarak gerekli çalışmalar titizlikle sürdürülecek” diyor.
Belediye otobüslerinin saat 22.00’den sonra kadın yolcuların güzergah dahilinde istediği bölgede durak harici de olsa inebilmeleri yönündeki uygulamanın 2018’den bu yana sürdüğünü belirten Balcıoğlu, sokak güvenliğinin sağlanması için park alanlarının aydınlatılması çalışmalarının sürdüğünü ifade ediyor.
Balcıoğlu bebek arabası kullanan ebeveynler, engelli bireyler için cadde, sokak, hizmet binaları, parklar vb. kamusal alanların herkes için erişilebilir hale getirilmesi amacıyla gerekli saptamalar yapıldığını ve iyileştirme çalışmalarına geçileceğini belirtiyor.
İstanbul: İBB çatısı altında “Cinsel Şiddet Kriz Merkezleri” açılacak
BM Kadın Birimi’nin 25 Kasım’da başlayan ve dünya çapında gerçekleştirdiği “Kadına Yönelik Şiddeti Sona Erdirmek İçin Birleşin - 16 Günlük Aktivizm Kampanyası" finali, dün akşam Kız Kulesi’nde yapıldı. Törene katılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Adalete olan inancın yitirilmesi de şiddet eğilimini besleyen bir unsur” diyor.
Kadına yönelik şiddetin yalnızca dünyanın ekonomik açıdan geri kalmış, demokratik standartları düşük bölgelerinde yaşanmadığını vurgulayan İmamoğlu, “Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerde bile, her üç kadından biri fiziksel ya da cinsel şiddete uğradığını söylüyor. Bütün bunlar bize çok büyük ve çok boyutlu, global bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Bu nedenle, sorunun çözümünde de global bir yaklaşıma, uluslararası bir iş birliğine ve dil birliğine ihtiyaç var” diye belirtiyor.
Konuşmasında İstanbul Sözleşmesi’ne de değinen İmamoğlu, “İstanbul Sözleşmesi, kadınlara yönelik ayrımcılık ve şiddete duyarsız kalmayan, bu yolda mücadele eden herkes için, tüm kurum ve kuruluşlar için bir referans metindir. Elbette tartışılmaz, sorgulanmaz bir metin değildir. Ancak eşitlikçi talepler için bir başlangıç noktasıdır ve önemlidir. Ayrımcılığa ve şiddete karşı uluslararası ölçekte bir eşitlik arayışının ifadesi olan bu sözleşmeyi, aile değerlerimize ve kültürümüze bir saldırı gibi görmek açıkçası kendimize büyük haksızlık olur” diyor.
İstanbul'da her 100 kadından 13’ünün yaşamlarının bir noktasında cinsel şiddette maruz kaldığını belirten İmamoğlu konuşmasında, İBB olarak geliştirecekleri projelere ve detaylarını da yer veriyor:
Sığınak Sonrası Destek Hizmetleri kapsamında ‘Kadın Dayanışma Evi’ni bu ayın sonuna kadar hayata geçirmiş olacağız. (…) Kadınlara yönelik cinsel saldırı ve suçlar gizli kalmayacak. Yıllardır kadın hareketinin talep ettiği ‘Cinsel Şiddet Kriz Merkezleri’ İBB çatısı altında açılacak. Sokak, meydan, park, bahçeler ve diğer kamusal alan aydınlatmaları eksiksiz ve güvenli hale gelecek, Aydınlatma Planı uygulanacak. (…) Kadınlar, açacağımız ‘Destek Hattı’ ile sosyal yardımdan başlayarak şiddete, istihdamdan kreş talebine her türlü sorunu için 7/24 bizi arayabilecek.
“Sokaklarda Korkusuzca Yürüdüğümüz Bir Ülke İçin”
20 yaşındaki Ceren Özdemir’in katilinin, gözaltına alındığı sırada, üzerindeki tişörtte İngilizce “Suddenly” (Aniden) yazıyordu. Gencecik bir hayatın üzerine aniden çöken felaket tüm Türkiye’yi yasa boğdu.
Kadınlar bir yandan yaşananlara isyan ederken, bir yandan da tıpkı Özgecan Aslan’ın, Şule Çet’in ve ne yazık ki daha nicesinin hikayesini duyduğunda olduğu gibi kendi travmatik hikayelerini hatırladı.
Olayın ardından Ordu’da düzenlenen protesto yürüyüşündeki bir pankartta “Sokaklarda Korkusuzca Yürüdüğümüz Bir Ülke İçin” yazıyordu.
ordu kadın platformunun çağrısıyla kadınlar özgür ve korkusuz bir yaşam için isyanlarını sokağa taşıdı #iyikidoğdunceren #cerenözdemir pic.twitter.com/EaM3g0cNc2
— NAR Kadın Dayanışması (@narkadindayanis) December 6, 2019
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü de, “Bu memleketin yarı nüfusuyuz. Bu memlekette insanca yaşamayı hak ediyoruz” diyor.
Kadınların insanca yaşama istediğinin evrenselliği önceki hafta Şili’de başlayan ve dünyanın pek çok ülkesine yayılan feminist protestoyla kendini gösterdi. Ancak gösteri 8 Aralık 2019 Cumartesi günkü Türkiye ayağında polis müdahalesi ve gözaltılarla sonuçlandı. Polisin müdahalesinden etkilenenler arasında, alanda bulunan Canan Güllü de vardı.
Güllü yaşananları şu sözlerle ifade etti:
Şiddete karşı verdiğim bireysel ve kurumsal mücadele nedeniyle Kanada’dan Uluslararası İnsan Hakları Ödülü alıyorum, 8 Aralık’ta kendi ülkemde Kadıköy meydanında “Şiddete hayır” dediğim için darp ediliyorum. Gerçekten çok acı ve bunun acısı geçecek gibi de değil.
© The Independentturkish