Sürmeli kız kuşu, mavi yıldız çiçeği ve Toros kurbağası…
Türkiye’de ne yazık ki nesli terek teker tükenmekte olan canlı türlerinden bazıları. Bunların 134’ü hayvan türü.
Nedenleri çok: İklim değişikliği, sera gazları, seller, kimyasal gübreleme, zirai ilaç kullanımı, artan kentleşme ve tüketimi teşvik eden yaşam biçimi.
Tüm bunlar canlı türlerin yaşam alanlarının daralmasına, tarım alanları ve su kaynaklarının azalmasına davetiye çıkartıyor. Raporlar da bu tehlikeli gidişe işaret ediyor.
Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) 2018 Faaliyet Raporu’na göre, Türkiye’de 2000 yılında 24 milyon hektarlık işlenen tarım alanı, yüzde 14 azalarak 2016’da 20 milyon hektara indi.
Uluslararası Doğayı Koruma Birliği’ne (IUCN) göre ise Türkiye, 2030 yılında su sıkıntısı çekebilir.
Su fakiri olma yolunda ilerliyoruz
Suyun aşırı ve bilinçsiz kullanımı ile tatlı su habitatları bozulan bölgelerden biri Büyük Menderes. Ülkemizde iklim değişikliğine en hassas yerlerden. Aynı zamanda Türkiye’deki 25 akarsudan biri.
Bölgede yağmur suyunu verimli kullanmak, kuraklık sel ve afet riskini ortadan kaldırmak için yağmur suyu hasadı projesi başlatıldığını açıklayan WWF Türkiye Genel Müdürü Aslı Pasinli projeyi şu sözlerle anlatıyor:
Türkiye, kişi başı 1500 metreküp su kullanımıyla su fakiri olma yolunda ilerliyor. Su kullanımı artmasına karşın, yağmur suları boşa akıyor.
Bu projeyle yağmur suyunu ekonomiye ve topluma kazandırıp, kuraklık, sel, tuzlanma gibi sorunları ortadan kaldırabiliriz.
Kuraklık ve tuzlanma asgari seviyeye indiriliyor
Projeye, HSBC Türkiye de destek veriyor. Gönüllüler de projede yer alabiliyor. Şimdiden HSBC gönüllü sayısı 200’e ulaşmış durumda.
Bu ekip, yağmur suyunu depolamayı ve tarımsal sulama eğitimlerini tamamladı ve yıllardır selle boğuşan Aydın’ın Haydarlı Köyü halkı da yağmur suyu hasadını öğrenmiş oldu.
Böylelikle kuraklık, toprağın tuzlanması ve heyelan sorunlarının asgariye indirilmesi sağlandı.
Bugüne kadar da 134 ton ya da dört kişilik bir ailenin altı aylık su ihtiyacını karşılayacak miktarda yağmur suyu hasat edildi.
Söz konusu projenin Milli Eğitim Bakanlığı’yla da işbirliğine gidilerek genişletilmesi planlanıyor. Hedef, Ekim 2020’ye kadar 650 ton yağmur suyu hasadı.
Sürdürülebilir projelere 100 milyar dolar kaynak
HSBC’nin 2025’e kadar sürdürülebilir modellere ilişkin projelere 100 milyar dolar kaynak aktarmayı hedeflediğini belirten HSBC Türkiye Genel Müdürü Selim Kervancı, “Türkiye de bunun önemli sac ayaklarından biri. Yağmur suyu hasadı projesiyle yeraltı suyu ve şebeke suyu kullanımını azaltıp bölge halkına sosyo-ekonomik faydalar da sağlayacağız” dedi.
İstanbul gibi büyük şehirlerde yaşanan sel ve afet risklerinin de doğadaki tahribatlardan kaynaklandığına vurgu yapan Aslı Pasinli, proje ile ilgili hedef ve önerilerini şu sözlerle aktardı:
Yağmur suyu hasadı projesiyle, önümüzdeki dönemde şehirlerdeki yağmur sularını toplayıp, tüketime ve tarımsal sulamaya kazandırmayı hedefliyoruz.
Ayrıca, suyu sünger gibi çeken asfalt yollar, drenajlı kaldırımlar yapılarak yağmur sularının sele neden olması engellenebilir.
Pamuk, domates, maydanoz yetişmeye başladı
Yağmur suyu toprağa emdirilerek suyun akıp gitmesi önlenirken, organik gübrelemeyle de toprağın onarımı sağlanıyor.
Muz kabuğu, kahve telvesi, yumurta kabukları gibi gıda atıkları (kompost) bunun için biçilmiş kaftan.
Tuzlu toprağın üstü, kompost da karıştırılarak iyi toprakla dolduruluyor.
Böylelikle topraktaki yararlı organizmaların çoğalması, köklerin daha iyi havalanması sağlanıyor ve çatlama önleniyor. Toprak, 1-1,5 yılda kendine geliyor.
Yağmur suyu hasadı yapan Aydın Haydarlı Köyü yöre halkı, toprak çok tuzlu olduğu için daha önce yetişmeyen domates, biber, salatalık, marul, maydanoz, pamuk gibi bitkilerin, şimdilerde yeşermeye ve gelişmeye başladığını söylüyor.
Vahşi gübreleme bitmeli, eylem planı şart
Ziraat mühendislerinden edinilen bilgilere göre, iklim değişikliği ve vahşi gübrelemenin etkisiyle tarım alanlarındaki tehlike her geçen gün artıyor.
“O nedenle kimyasal ve suni gübre kullanımı mutlaka kontrol altına alınmalı” diyen bir ziraat mühendisi, artmakta olan tehlikeyi şu sözlerle anlatıyor:
Çünkü, toprakların organik maddesini düşürüyor ve tuzlulaşmaya neden oluyor. Bu da tarım alanlarının yok olmasına neden oluyor.
Şayet erken davranılırsa bu durum rehabilite edilebilir. Bunun için organik gübre desteklenmeli. Toprak analizleri yapılmalı, ancak kimse tahlil yaptırmıyor.
Çünkü masraf olarak görülüyor. O nedenle sadece parasal olarak değil, eylem planıyla da tarım alanları ele alınmalı.
Evsel 6 milyon ton atığın sadece 1 milyonu kurtarılabiliyor
Türkiye Değerlendirilebilir Atık Malzemeler Sanayicileri Derneği’nin (TÜDAM) 2016 Geri Dönüşüm Sektör Raporuna göre, Türkiye’de yalnızca yerleşim birimlerinde yıllık yaklaşık 6 milyon ton geri dönüştürülebilir nitelikte atık oluşuyor.
Ancak maalesef bu atıkların yaklaşık 5 milyon tonu çöp sahalarına gömülüyor. Ekonomik değeri 1,5 milyar TL’nin üzerinde.
Ziraat Mühendisleri Odası’na göre, geçen yıl 5,3 - 5,5 milyon ton arası gübre kullanıldığı tahmin ediliyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, bu yılın 9 ayında 1 milyar dolarlık gübre ithalat edildi.
Organik atıkların geri kazanımında başarılı olunması gübre ithalatına ödenen para da azalacaktır.
© The Independentturkish