Bilim insanları, çığır açan yeni bir çalışma kapsamında hangi gezegenlerin Dünya dışı yaşama ev sahipliği yapabileceğini ortaya koydu.

Yeni araştırma, astronomların Dünya dışı yaşam bulma girişimlerinde taramaları gereken gezegen sayısını azaltmayı hedefliyor.

Bilim insanları bugüne kadar, Güneş Sistemi'nin dışında yer alan muazzam sayıda ötegezegen keşfetti. Teleskoplar şimdiden binlercesinin kataloglanmasını sağladı ve çok daha fazlası gelecek. Ancak birbirlerinden çok farklı olan bu gezegenlerdeki koşulların nasıl olduğunu bilmek, çok daha zor bir iş.

Yeni çalışmanın ardındaki bilim insanları, (galaksimizin yüzde 70'ini oluşturan) M tipi kırmızı cüce yıldızların etrafındaki gezegenlerin yaşama ne kadar elverişli olduğunu anlamak ve ihtimalleri azaltmak için çeşitli verileri bir araya getirdi. M tipi cüce yıldızların yörüngesindeki gezegenlerin yaşam bulmak için en uygun yerler olduğu düşünülüyor çünkü çok yaygınlar ve bu nedenle tespit edilmeleri daha kolay.

Araştırma, gezegenlerin yörüngelerini ve yıldızlarından gelen ışınları hesaba katan yeni sorular ekleyerek, hangi gezegenlerin yaşama elverişli olduğuna dair kavrayışımızın yeniden tanımlanmasını sağladı.

Bu sorular, yıldızdan gelen ışınların kayalık gezegenlerin atmosferini ne kadar ısıttığını ya da soğuttuğunun anlaşılmasını sağlıyor. Bu da bir ötegezegende su bulunup bulunmadığı ve dolayısıyla burada yaşamın başlamasının mümkün olup olmadığı sorularının yanıtlanmasını kolaylaştıracak.

Diğer bulgularının yanı sıra, araştırmacılar yalnızca aktif yıldızların yörüngesindeki gezegenlerin buharlaşma yoluyla ciddi oranda su kaybettiğini keşfetti (araştırmacılar bunu, üç boyutlu iklim modellemesi ve kimya analizini kullanarak yaptı -edn). Daha sakin yıldızların etrafında dönen gezegenlerinse suyu üzerlerinde tutma ve böylece Dünya dışı yaşama ev sahipliği yapma ihtimalleri daha yüksek.

Bilim insanları aynı zamanda ince ozon tabakasına sahip gezegenlerin tehlikeli derecede yüksek oranda morötesi ışınlara maruz kaldığını keşfetti. Bu da onları, (sıcaklıkları sayesinde mükemmel olabilecekken bile) yüzeylerinde serpilebilecek herhangi bir karmaşık yaşam formu için tehlikeli yerler yapıyor.

Yeni araştırma; Northwestern Üniversitesi, Colorado Boulder Üniversitesi, NASA'nın Sanal Gezegen Laboratuvarı ve Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nden araştırmacılarca gerçekleştirildi. Makale bu hafta hakemli bilim dergisi The Astrophysical Journal'da yayımlandı.

Northwestern Üniversitesi'nden makalenin başyazarı Howard Chen, "İnsanlık tarihinin büyük kısmı boyunca başka bir yerde yaşam olup olmadığı sorusu yalnızca felsefe alanına aitti" diye konuştu:

Yalnızca son yıllarda bu soruyu cevaplamak için modelleme araçlarına ve gözlemsel teknolojilere sahip olduk.

Bilim insanları artık, bakmamız gereken gezegenleri belirlemeye çalışıyor.

Araştırmanın kıdemli yazarı Daniel Horton, "Orada hala pek çok yıldız ve gezegen var, bu da çok fazla hedef olduğu anlamına geliyor" dedi:

Çalışmamız, teleskobumuzu çevirmemiz gereken lokasyon sayısını sınırlandırmaya yardım edebilir.

Bilim insanları, şu anda faal olan Hubble Uzay Teleskobu ve uzak gezegenlerdeki yaşam belirtisi olabilecek işaretleri taramak için yakında yörüngeye fırlatılacak James Webb Uzay Teleskobu'nun üzerinde, gezegenlerin yaşama elverişli olup olmadığını anlamak için su buharını tespit etmeyi ve diğer önemli verileri toplamayı sağlayan cihazlara sahip. Bu yeni araştırma da bilim insanlarının galaksinin neresine bakacağına karar vermesine yardımcı olabilir.

"Evrende yalnız mıyız? Yanıtlanmamış en büyük sorulardan biri" diyen Chen, sözlerini şöyle sürdürdü:

Yaşamın hangi gezegenlerde daha muhtemel olduğunu öngörebilirsek, bu soruyu yaşam süremiz içinde yanıtlamaya daha da yaklaşabiliriz.

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.independent.co.uk/life-style

Independent Türkçe için çeviren: Umut Can Yıldız