Mustafa Kemal'in, 1919’da Anadolu’ya yönelik gerçekleşen işgale karşı direnişi örgütlemeye başlamasının ardından İngiltere'nin, Atatürk hakkında bilgi toplama çalışmalarına hız verdiği yayınlanan raporlarda ortaya çıktı.
1919’un ardından yapılan ilk istihbarat değerlendirmesinde İngilizlerin Mustafa Kemal’in Anadolu’da başlattığı hareket için “devrimci ve tehlikeli bir niteliğe sahip” denilerek, zıtlarının desteklenmesi ve rakip hareketlerin bir araya gelmesinin teşvik edilmesi gerektiği söyleniyor.
BBC Türkçe, British Library’de bulunan ve gizliliği kaldırılan istihbarat raporlarıyla ilgili bir haber yayınladı.
Haber göre, belgelerde, mütareke döneminde İstanbul'da bulunan İngiltere Yüksek Komiserliği, istihbarat memurları ve ordu komutanlarının, Londra'daki Savaş Bakanlığı ile Dışişleri Bakanlığı'na gönderdiği raporlar yer alıyor.
Raporlarda, İngiliz işgal yetkililerinin Anadolu'da yeni yeni örgütlenmeye başlayan milli mücadele hareketinin halk desteği kazanmaya başladığı ve Osmanlı İmparatorluğu'nun kaderini belirleyecek olan anlaşmanın ağır şartlar dayatması halinde silahlı mücadeleye geçebileceği uyarıları da var.
“Milli Mücadele, İzmir işgaline tepkiyle beslendi”
Belgelere göre, milli mücadelenin İzmir işgaline doğan tepkiyle beslendi ve giderek daha güçlenen bir yapılanma geldi.
Mustafa Kemal özelinde hazırlanan ilk İngiliz istihbarat raporu da 9 Ekim 1919 tarihine ait.
O dönem, İngiltere'nin işgali altında bulunan Mısır'daki istihbarat birimince Fransızlardan alınan belgelere dayanarak hazırlanan “Mustafa Kemal ve milliyetçi (millici) hareket” başlıklı raporda, başlayan hareketin ulus çapında İstanbul hükümetine muhalif nitelikte olduğu ve her ne kadar Türkiye'nin toprak bütünlüğünü savunsa da manda sistemine de karşı çıkmadığına yer veriliyor:
Bu hareket, Yunanistan'ın İzmir işgaliyle başlamış, bunun ardından destek toplamış ve Türk heyetinin Paris'ten dönmesiyle, Yunanların İzmir'de yaptıkları, İtalyanların Antalya'ya çıkması ve Ermeni ile Kürt sorunlarına ilişkin belirsizlikle güçlenmiştir. Hareket, ordunun yardımıyla geniş çaplı bir siyasi direniş olarak kısıtlanmıştır ve daha fazla kışkırtılmadığı sürece silahlı mücadeleye dönüşme ihtimali düşük görülmektedir.
Bağdat'taki İngiliz istihbaratçılar farklı görüşte
İngiltere’nin Bağdat’da bulunan komiserliğinin Siyasi Komitesi’nin ise bu rapora o dönem itirazlar geliştirdiği göze çarpıyor.
Bağdat’tan gönderilen raporda şu ifadeler yer alıyor:
Mustafa Kemal'in faaliyetleri veya niyetleri konusunda, ne yazık ki iyimser bir görüş takınamamaktayım. (Kuzey Irak'tan) gelen raporlar ve İstanbul Hükümeti'nin elinin altındaki gerçeklik düzeyi yüksek bilgiler, bu hareketin tehlikeli bir nitelikte olduğunu ve askeri boyut kazanabilecek şekilde bir kargaşayı kışkırtma olasılığı hiç de düşük değildir. Siyasi hareketlerin baskıyla yok edilmediğine katılmakla birlikte, baskı uygulamanın ne adil olduğunu ne de elimizdeki tek silah olduğunu düşünüyorum. Zıtlarının bir araya gelmesi teşvik edilmeli ve rakibi olan hedefler yerine getirilmelidir.
İngiltere Yüksek Komiseri John de Robeck'in Dışişleri Bakanı Lord Curzon'a 28 Ekim 1919 tarihinde yazdığı raporda, İzmir işgalinin "direnişi başlattığına" dikkat çekilerek, "Mustafa Kemal, Mayıs ayında (1919 yılı) müfettiş olarak Samsun'a gönderildi. Smyrna'da (İzmir'de) uykuda yakalanan Türkler canlandı. Mustafa Kemal, gelir gelmez bu bölgeyi hareketlendirmek için faaliyete geçti. İtilaf Devletleri'nin kontrolü dışında kalan Amasya'yı karargah olarak belirledi. Bu hareket devrimci ve tehlikeli bir niteliğe sahip gibi görünüyor" deniliyor ve şöyle devam ediliyor:
Bu zamana (İzmir'in işgaline) kadar bu hareketin liderleri her an dayak yemekten korkan yaramaz oğlanlar gibiydi. İtilaf kuvvetlerinden herhangi bir muhalefetle karşılaşmayınca ve Merkezi Hükümetin gereksizliği ve muhtemelen işbirlikçiliği de fark edilince daha çok ön plan çıkmaya başladılar. Bitkin ve yozlaşmış İstanbul Hükümeti'nin Türkleri temsil etmediğini, Türkiye'yi mahvettiğini düşünüyorlar ve kendilerinin Türkleri temsil ettiğini, ülkeyi de yönetebileceklerini göstereceklerini söylüyorlar.
Teknik istihbarat da kullanıldı
Bu dönemde yazılan raporlarda, İngiliz istihbaratının ağırlıklı olarak iki şekilde bilgi topladığı anlaşılıyor. Bunlardan ilkini, milli mücadeleye bağlı olduğu bilinen kişilerin iletişimlerinin dinlenmesi, ikincisini de İngiliz istihbarat ajanlarının sahada çeşitli kişilerle yaptıkları görüşmeler oluşturuyor.
1919 yılının sonlarına doğru, İngiliz istihbaratının da giderek daha çok Mustafa Kemal ve milli mücadeleyi mercek altına almaya ve Londra'ya uyarılar yapmaya başladığı görülüyor.
“Raporlar Londra’da ciddi şekilde ele alınmadı”
Yazılan ilk raporlarda Atatürk'ün adının dahi doğru yazılmadığını aktaran Tarih Vakfı Başkanı ve İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Mehmet Ö. Alkan bu durumu, "Yerinden gelen istihbarat raporları Kemalist hareketi, milliyetçi hareketi, direniş hareketini az çok doğru teşhis eden bilgilere sahip. Fakat öte yandan bunların Londra'da nasıl yansıdığına baktığımızda, bunun ciddi şekilde ele alınmadığını görüyoruz" diye anlatıyor.
Raporların yazıldığı dönemde henüz Soyadı Kanunu çıkmadığı için daha sonra Atatürk soyadını alacak olan Mustafa Kemal'den bu isimle ya da Mustafa Kemal Paşa olarak bahsediliyor.
“Silahlı direnişi doğru şekilde tahmin eden İngiliz istihbarat memurları vardı”
Prof. Dr. Alkan, İngiltere'nin Osmanlı ordusunun dağıtılmış ve silahlarına da el konulmuş olmasından dolayı bir silahlı direniş olabileceği yönünde bir beklentisi olmadığına ancak 1919 yılının ortalarından itibaren bu ihtimali "doğru şekilde tahmin eden" istihbarat memurlarının olduğuna dikkat çekiyor.
Alkan, "Bu istihbarat memurlarının ilk gözlemlediği konu Türkiye'deki direniş hareketinin çok meşru bir yoldan kendisini ifade etmeye başladığı yönünde ki o meşru yol parlamenter yol. Bu durum, elbette parlamentonun doğduğu ülke olmakla övünen İngiltere için bir sürpriz. Kendisine karşı verilecek mücadele de seçim ve parlamento aracılığıyla verildi" diyor.
General Milne'nin hazırladığı raporda da benzer değerlendirmeler yer alıyor. Raporda, millici hareketin Türkiye'de kamuoyunun desteğini topladığı ve destekçilerinin de önemli pozisyonlara getirilmeleriyle bu desteğin giderek arttığı belirtiliyor.
Milne, millici hareketin o dönemde silahlı direniş fikriyle "flört ettiğini" ifade ediyor:
Bu yolu tercih etmeleri durumunda ateşle oynamış olacaklarının ve felakete yol açacaklarının farkındalar. Ancak silahlı mücadele fikrini Barış Konferansını etkilemek için istiyorlar. Zira halkın bildiği tek örgütlenme biçimi de bu. Barış Konferansı'nda Türkiye için çok ağır sonuçlar doğuracak kararların alınması ve İstanbul'daki yöneticilerin isyankarları kontrol altında tutamaması halinde millici hareket, İtilaf Devletleri'nin askeri planları üzerinde büyük etki yaratır. Halk silahlı ve ilk kez birlik olmuş durumda. Milliyetçi bir ayaklanma olması halinde kullanılması gereken askeri gücün boyutlarını hesaplamak zor.
Hazırlanan raporlarda yanıtı aranan bir diğer soru da Mustafa Kemal ve liderlik ettiği mücadele hareketinin İngiltere'ye bakışı.
İngiliz istihbaratının hazırladığı raporlarda, milli mücadeleye destek veren yayınlarda çıkan İngiltere veya İngiliz mandasını savunan İngiliz Muhipleri Cemiyeti karşıtı yazıların da özetlenerek Londra'ya iletildiği görülüyor.
BBC Türkçe