Türkiye Cumhuriyeti kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün 10 Kasım’daki ölüm yıldönümü, öncesindeki son hutbede adının anılmaması tartışma yarattı.
Eleştirilerin ve savunanların odağında camilerde okunacak hutbelerin içeriğine karar veren Diyanet İşleri Başkanlığı var.
Kimi çevreler Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bilinçli olarak 2015'ten beri milli bayramlar ve 10 Kasım öncesindeki cuma hutbelerinde Atatürk'ten bahsetmediğini, görmezden geldiğini öne sürüyor.
Adının geçmemesini Atatürk mü istedi?
Buna karşın Diyanet’in hutbelerde Atatürk’ün adını anmamasını haklı gösterenler de bir gazetede çıkan 5 Mart 1924 tarihli bizzat Atatürk tarafından yayınlanan kararnameyi gerekçe gösteriyor.
Bu kararnamede Atatürk’ün hutbelerde kişilere değil millete ve Cumhuriyet’e dua edilmesini emrettiği ve kişi adının geçirilmemesini istediği iddia ediliyor.
Hutbelerde kişi adı geçmesi dine uygun mu değil mi?
Gene Atatürk’ün adının hutbede geçirilmesine karşı çıkanların bir diğer gerekçesi siyasi figürlerin hutbelerde adının kullanılmasının dine uygun olmadığı iddiası.
Din bilginleri ikiye ayrılmış durumda
Son yıllarda her milli bayram öncesinde adeta gelenekselleşmeye başlayan bu tartışmayı konunun uzmanı olan isimlere sorduk. Kimisi Atatürk’ün bir siyasi figür olduğunu bu nedenle hutbede adının anılmamasının normal olduğunu söylerken kimisi farklı görüşte. İşte o görüşler..
Ali Rıza Demircan / Süleymaniye Cami Eski Vaizi
“Hutbelerde şahıs ismi zikredilmesini doğru bulmuyorum”
Türkiye’nin en büyük ve tarihi camilerinden Süleymaniye Camii’nde uzun yıllar boyunca vaiz olarak görev yapan emekli din adamı Ali Rıza Demircan, hutbelerde şahıs ismi geçmemesi gerektiği düşüncesinde.
Ben Türkiye’nin 12 yıl en büyük mabedinde vaiz olarak görev yaptım. Görevim süresince hiçbir hutbede şahıs adı zikretmedim, zikredilmesini de doğru bulmuyorum.
“Mustafa Kemal siyasi şahsiyettir”
Demircan, sözlerini şöyle devam ettirdi:
Kaldı ki Mustafa Kemal siyasi bir şahsiyettir. Lehine veya aleyhine görüş beyan edilebilir. Böyle iken bunun minberde Cuma hutbesinde adının anılması onun bazı yönlerini eleştiren insanların gönül kırıklığına sebep olur. Dolayısıyla hutbede Atatürk’ün veya Abdülhamit Han’ın veya Fatih Sultan Mehmet’in adının anılmasını şahsen doğru bulmam.
İhsan Özkes / Emekli Müftü – Siyasetçi
“Anmamak için 40 dereden su getiriyorlar”
Bir dönem CHP’de milletvekili olarak görev yapan emekli müftü İhsan Özkes ise Atatürk’ün adının hutbelerde son yıllarda bilinçli olarak anılmadığı iddiasında.
1976 ile 2003 yılları arasında Diyanet bünyesinde görev yaptım. Diyanet’te bulunduğum 26.5 yıl boyunca 10 Kasım’larda ve milli bayramlara denk gelen hutbelerde Atatürk’ün anıldığına bizzat şahit oldum. Bizzat kendim mevlit okutturdum. Ancak son yıllarda anılmadığını görüyoruz. Neden Atatürk anılmasın? Anmamak için 40 dereden su getiriliyor. Ben emekli bir müftü olarak Atatürk’ün anılmasını istiyorum. Her hutbede olmasa da milli bayramlarda, önemli günlerde anılsın. Bugün oylama yapılsa vatandaşın çoğu Atatürk’ün anılmasını ister. Her ülkede kurucusuna karşı saygı vardır.
“Atatürk adı geçmeyecekse hiçbir siyasinin adı da geçmesin”
Sosyal medyada bilinçli olarak Atatürk düşmanlığı yapıldığını iddia eden Özkes şunları söyledi:
Atatürk düşmanlığının önüne geçmek için yılda iki üç defa Atatürk’ün geçmesinin kime ne zararı var? Atatürk geçmeyecekse camilerde hiçbir siyasinin adı geçmesin. Ama geçiyor. Yıl içerisindeki 52 hutbenin neredeyse yarısında bir siyasinin faaliyetlerinin adı geçiyor. Burası cami değil mi? O zaman bunlar da söylenmesin. Atatürk bu ülkenin kurucusudur anılmalıdır.
İhsan Şenocak / İlahiyatçı
“Minber siyaset kürsüsü değildir”
Konuyla ilgili görüşünü sorduğumuz ilahiyatçı İhsan Şenocak, Cuma hutbelerinin bir siyaset alanı olmadığını belirtti.
Minber siyaset kürsüsü değildir. Hutbe, ibadettir. İdeolojik tartışmalara alet edilmemelidir. Hutbelerin gündemini medya değil Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye belirlemelidir. Cumanın bir parçası olması hasebiyle Alimlerin bir kısmına göre Hutbe mutlaka Arapça okunmalıdır. Ancak Ebu Hanife, hutbenin anlaşılması için muhatapların kendi dillerinde de okunabileceğini söylemiştir. Hutbenin Türkçe ya da başka dillerde okunması İmam-ı Azam Hazretlerinin bu ictihadına dayanmaktadır.
“Bilakis Atatürk hutbelerde adının zikredilmemesini istedi”
Şenocak, Atatürk’ün hutbede adının okunup okunmaması tartışmasıyla ilgili olarak da şunu söyledi:
Burada asıl üzerinde durulması gereken Mustafa Kemal’in hayat felsefi ve yaşam şeklidir. Kendisi camide, Cuma namazında anılmak istemiş midir? Mesela emlak ile alakalı vasiyyeti var. Vefatından sonrası için böyle bir talebi var mıdır? Bilakis hutbelerde adının zikredilmemesiyle alakalı bir yazısı var. Bu durumda Mustafa Kemal’e saygı göstermek onu yaşadığı gibi anlamak, hayat felsefesi esas alınarak hatırlamaktır.
Cemil Kılıç / Din Öğretmeni
“Atatürk’ün kararnamesi saltanat ve hilafet yanlılarına karşıydı”
Din öğretmeni olarak görev yapan ilahiyatçı Cemil Kılıç ise Diyanet’in son yıllarda hutbelerde Atatürk’ün adını geçirmemesine gerekçe olarak gösterilen 5 Kasım 1924 tarihli ve Atatürk imzalı kararnamenin bilerek çarptırıldığını iddia ediyor.
Atatürk camilerde herhangi bir siyasetçinin anılmasını istemiyordu o anlamda bu kararname doğru. Ama bunun bir nedeni vardı. 3 Mart 1924 tarihinde halifelik kaldırıldı. Bu genelge ise 5 Mart 1924’de yayınlandı. O günlerde halife ciddi bir siyasi figürdü. Saltanat yanlıları halen güçlüydü. Atatürk, Cuma hutbeleri yoluyla halifelik ve saltanat propagandasının yapılarak bir kalkışmanın önüne geçilmesi için siyasilerin adının hutbelerde geçirilmesinin önüne bu kararname ile geçmek istedi.
“Kararnameye dayanarak Atatürk’ü anmamak kurnazlık”
Kılıç, kararnameyi dayanak göstererek Atatürk’ün adının anılmamasını savunanlara da tepki gösterdi.
Bu genelgeye dayanarak bugün Diyanet’in önemli günlerde bir cümleyle de olsa Atatürk’ten bahsetmemesini savunanlar kurnazlık yapmasınlar, halkı yanıltmasınlar. Lütfen dürüst olsunlar. Bunu savunanlar tek kelimeyle kurnazlık yapıyorlar. Bu açıklama ile çok Kemalisti de ikna edeceklerini düşünüyorlar. Maalesef kananlar da oluyor. O genelge o günün koşullarında yayınlanmıştı. Bugün o koşullar yok. Dolayısıyla her hutbede olmasa da önemli günlerde milli bayramlarda Atatürk’ten bahsetmek gayet tabidir olması gereken bir şeydir.
“Atatürk siyasi bir figür değil”
Kılıç, Atatürk’ün siyasi figür olduğu için hutbelerde adının geçmemesi gerektiğini söyleyenlere de şöyle bir itirazda bulunuyor:
Atatürk günümüz koşullarında artık siyasi bir figür değildir. Cumhuriyet’in kurucu lideri olmasından kaynaklanarak halkın ortak değeridir. Dolayısıyla hutbede adının geçmesinde sıkıntı yoktur. Buna karşı çıkanların dindar nesiller üzerinde Atatürk’ün meşruiyet kazanmasından korkuyorlar. Biliyorlar ki camide Atatürk’ün adını duyanlar sokakta Atatürk karşıtlığına daha çok karşı çıkar.
“Kimse hutbenin dua bölümünde adının geçmesini söylemiyor”
Kılıç, Atatürk’ün adının hutbede geçmesinin dini açıdan da bir sakıncası olmadığı görüşünde.
Hutbenin bir dua kısmı bir de söylev yani hitabet kısmı vardır. Zaten kimse dua kısmında adının geçmesini söylemiyor. Hitabet kısmında ise ülkenin bir milli bayramından kurucu liderinden önemli günlerde geçmesinin hiçbir sorunu yoktur.
© The Independentturkish