Selen Uçer: Melodram kalıpları içinde, ama gerçek günümüzde geçen bir hikaye; “Aşk, Büyü, vs.”

56. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde “Aşk, Büyü, vs.” filmiyle "En İyi Kadın Oyuncu" ödülüne layık görülen Selen Uçer Independent Türkçe’ye konuştu

“Aşk, Büyü, vs.” filmiyle 56. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde "En İyi Kadın Oyuncu" ödülü alan Selen Uçer, yıllardır sinema, televizyon ve tiyatro sahnesinde önemli işlere imza atıyor. 

Aşk, Büyü, vs.”deki oyunculuğuyla seyirci ve eleştirmenler tarafından da çok beğenilen Selen Uçer, ödül töreninde yaptığı konuşmayla da dikkatleri çekti. 

Festival sonrası buluşup hem oyunculuk serüvenini ve hem Altın Portakal ödülünü konuştuk. 
 

Aşk, Büyü vs. Selen Uçer4.jpg
“Aşk, Büyü, vs.” filminden bir kare


- Üniversitede Kimya bölümünde okuyup daha sonra oyunculuğa yöneldiniz. Sizi oyunculuğa ne itti?

Ben Boğaziçi’ne oyuncu olmak için girdim; "Üniversite tiyatrosu ile başlarım" dedim. Mühendis anne baba çocuğu olarak konservatuara gitmeye ısrar edemedim.

Üniversite yıllarında, Boğaziçi Üniversitesi oyuncuları ile oyunculuğa başladım. Mezunların kurduğu Tiyatro Boğaziçi’nde Shakespeare’in Fırtına’sında oynadım ilk kez.

Aynı zamanda İstanbul Devlet Konservatuarı’nda yarı zamanlı şan okuyordum, çünkü yarı zamanlı tiyatro kapanmıştı.

Sonra Akademi İstanbul’da kısa bir süre Işıl Kasapoğlu’nun öğrencisi oldum ve bursla Chicago-Roosevelt Üniversitesi’nde oyunculuk yüksek lisansı yaptım.

Biraz tuhaf gözükse de tek amacı oyuncu olmak olan bir gençtim. Çeşitli imkansızlıklar ve imkanlarla kendi yolumu kendim çizdim.
 


- “Aşk, Büyü, vs.” filmi, sınıf farkı olan iki kadının imkansız aşkını anlatıyor. Senaryoyu okurken ne hissettiniz?

Yeşilçam klasiği sınıf farkı olan iki kişi arasındaki büyük aşkı anlatıyor. “Zengin kız, fakir …aşkı” ve evet, bu hikayede iki taraf da kadın.

Biz hep böyle gördük olayı. Melodram kalıpları içinde, ama gerçek günümüzde geçen bir hikaye. 

On iki yıl sonra Ümit (Ünal) ile çalışma fikri çok heyecanlandırdı. Senaryoyu yolladı iki gün okuyamadım heyecandan.  
 


“Anlat İstanbul”da küçük bir rolle sinemaya başladım. Sonra “Ara”da ilk başrolümü verdi Ümit bana. 

Ben zaten çocukluğumda “Teyzem” hayranı, Amerika yıllarında ise New York’da izlediğim “9” hayranı biriydim. 

Dolayısıyla duygu yoğunluğu fazlaydı benim için. Reyhan rolü de benim için yazılmış gibiydi, filmin ortasındaki dönüşümü özellikle çok sevdim.

- Filmin çekim süreci nasıl geçti?

Vallahi çok hızlı. 12 günde Büyükada’da çekildi. Yapımcımız Tayfur Aydın dahil olmasa çekilemeyecekti.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Çok düşük bir bütçe ile birbirinden çok farklı bir ekibin inadıyla, inancıyla çekildi. Ece ile ben 6-7 ay hem Ümit ile hem kendi aramızda prova yaptık.

Ayda bir Ada’ya gittik, o yolculuklarda bile çalıştık. Zor, ama çok güzeldi kısacası.

- Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde "En İyi Kadın Oyuncu" ödülü aldınız. Ödül alırken ne hissettiniz?

Büyük bir onur. Türk Sineması, Yeşilçam mirası ile bizim mesleğimiz için en köklü yapıdan alınan bir ödül. 

Özellikle 56. Antalya Altın Portakal Film Festivali 2 yıl festivalin yapılamaması ardında ‘öze dönüş’ temasıyla muhteşemdi gerçekten ve bu ödül çok önemli bir oyuncu için.
 

202616-989471031.jpg
“Aşk, Büyü, vs.” film ekibi Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde kırmızı halıda / Fotoğraf: Independent Türkçe​​​​​​​​​​​​​​


- Ödül alırken yaptığınız konuşmada sosyal medyada çok yankı buldu. Nasıl çıktı o konuşma?

12 yıllık deneyimlerle... Biz 2007’de Ümit Ünal ile “Ara” filmiyle Antalya’ya katılabilseydik benim başka bir hayatım olacaktı belki de. 

Bir takım talihsizliklerle anlaşılamayıp reddedilerek başladı benim hikaye. Sonra 2012’de “Can” filmi ile yarışırken de konuşulan adaylardan olmuştum.

Bir takım Antalya deneyimlerim vardı yani… O sabah kalktım, "Alsam da almasam da hayata diyeceklerim budur" diye hazırladım o metni. 
 


İki yakın arkadaşıma okuttum. Şu an “DasDas”da oynayan “Güle Güle Diva” oyunun yazarı, yönetmeni canım Firuze Engin’e okuttum. 

O beni bilir; ben öyle çıkıp konuşmayı sevmem pek, "Eğer yapacaksan hazırlıklı ol" dedi. Ben de biraz düşündüm yani üstüne. 

- Ümit Ünal ile daha önce “Ara” filminde de çalıştınız. Onunla çalışmak nasıl bir duygu? Sizin için Ümit Ünal ne ifade ediyor?

Onunla çalışmak bir “Öze dönüş”. İçten, dürüst, bilgili ve genç ruhlu biri. Kibar biri, bazen öfkeli biri, kendine en başta zarar verecek kadar duygusal biri. Çok sevdiğim biri…

- Filmde Safiye Ayla'nın “Güzel bir göz beni attı bu derin sevdaya” şarkısını söylüyorsunuz. O şarkıya ve o sahneye dair neler hissetiniz? Nasıl bir hazırlık yaptınız?

Uğraştım baya, çeşitli yorumları var, onları dinledim. Türk Sanat Müziği ayrı bir disiplin, arkadaşlarımdan yardım aldım.

Hem ses hem vücut kullanımı olarak çalıştım, yeni bir alandı benim için, zorlayıcıydı yani.  Ama sonuç güzel olmuş sanki. O yüzden mutluyum.   
 

Güle Güle Diva (1).jpg
“Güle Güle Diva” isimli bir oyundan bir kare / Fotoğraf: Independent Türkçe


- Şu sıralar “Güle Güle Diva” isimli bir oyun sahneliyorsunuz “DasDas”da. Tek kişilik bu oyunda 11 farklı karakteri canlandırıyorsunuz? Oyuna dair neler dersiniz?

Firuze Engin ile hayatımızın çok da parlak olmayan bir döneminde -benim ailemde hastalıklar, onun kendi hastalığı-  bir buçuk sene boyuncu nerede bulursak orada buluşup prova yapıp, çok içimizden çıkan bir oyun oluştu kısaca.

Tek kişilik kadın oyunları furyasından önce, çevremizde başka kişi de olmadığından tek kişi olmuş bir oyun. "İlla tek kişi olsun" demedim ben.  Yalnızdık, o ara ikimiz vardı. Sonra ekibimiz oluştu.
 

Güle Güle Diva (2).jpg
Fotoğraf: Independent Türkçe


Çok gerçek ve muhteşem bir yazımı var Firuze’nin. Bu sene oyunu kısalttık, yeniledik. Zaten geçen sene çok az oynayabilmişti.

Yeni oyun gibi bu sene yola devam ediyoruz. Kasım oyunları 8-19 Kasım “DasDas”da, sonrasını siteden takip edebilirsiniz, bekleriz.  
 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU