Sakarya’nın Arifiye ilçesinde yer alan, zırhlı araç üretimi ve tank modernizasyonunda 45 yıldır milli tecrübe ve bilgi birikimini kullanan Birinci Ana Bakım Merkezi Müdürlüğü Fabrikası’nın ya da kamuoyunda bilinen adıyla Tank Palet Fabrikası’nın özelleştirileceğine yönelik tartışmalara Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan yanıt geldi.
Ancak bir aydır devam eden tartışmalar yeni bir soruyu gündeme getirdi: Özelleştirme ve işletme hakkını özel bir şirkete devretmek arasındaki fark nedir?
Bu sorunun cevabını vermeden önce CHP ve İYİ Parti’nin “satılacak” diyerek karşı çıktığı, Erdoğan’ın bunun bir özelleştirme olmadığını anlattığı sürecin nasıl başladığını anlatmakta fayda var.
Tank Palet Fabrikası nedir?
Tank Palet Fabrikası, Arifiye ilçesinin Hanlıköy Mahallesi’nde 1 milyon 804 bin metrekarelik geniş bir arazi üzerinde yer alıyor.
Milli Prodüktivite Merkezi’nin son 10 yılda üç kez “En Verimli İşyeri” olarak tescil ettiği fabrika, dünyada ilk beş arasında.
Dünyanın en uzun süre dayanıklı tank paletlerini yüzde 100 milli kaynakla üreten, gündüz ve gece görüş dürbünleri ile Leopard 1 ve 2 tanklarının modernizasyonunu yapan fabrikanın en önemli ürünü zırhlı araç, Fırtına Öbüs’ün azami menzili 40 kilometre.
Fabrikada halen bir albayın komutasında 29 subay, 50 astsubay, 22 uzman çavuş, 112 memur ve 714 işçi çalışıyor.
Yasada nasıl yer aldı?
Savunma sanayiinde stratejik öneme sahip tesisin hukuki durumundaki değişiklikle ilgili ilk resmi beyan 20 Aralık 2018 Tarihli ve 30631 Sayılı Resmî Gazete’de yayımlandı.
481 sayılı Özelleştirme İdaresi ile ilgili, Erdoğan’ın imzasıyla çıkan Cumhurbaşkanlığı kararında şu ifadeler yer aldı:
“…Fabrika, özelleştirme ile hedeflenen genel amaçların karşılanmasının yanı sıra; milli savunma sanayinde ülke kaynaklarının etkin ve verimli kullanılmasının sağlanması ile fabrikanın işletme verimliliğinin artırılması ve yeni iş/üretim imkânları oluşturmaya yönelik yatırımların özel sektör tarafından yapılması amacıyla;
Özelleştirme kapsam ve programına alınmasına,
Özelleştirme uygulamasının, işletme hakkının verilmesi yöntemiyle gerçekleştirilmesi ve işletme hakkı süresinin 25 yıl olarak belirlenmesine,
Fabrikada Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik mal ve hizmet üretiminin devamlılığının sağlanması ile Milli Savunma Bakanlığı’nın kontrolünde yeni yatırımların yapılması da dâhil olmak üzere, ihale dokümanında ve işletme hakkı sözleşmesinde yer alacak hususların
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve MSB tarafından belirlenmesine,
4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Kanunu’nun üçüncü ve geçici 29’uncu maddeleri gereğince karar verilmiştir.”
Karara göre özelleştirme işlemleri 31 Aralık 2019 tarihine kadar tamamlanacak.
Muhalefet neye itiraz etti?
Söz konusu kararın ardından fabrikanın iş adamı Ethem Sancak ve Katar ortaklığındaki BMC’ye satılacağına yönelik haberler, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin de gündemine geldi.
İYİ Parti Sakarya Milletvekili Ümit Dikbayır'ın Tank ve Palet Fabrikası'nın özelleştirileceğiyle ilgili araştırma önergesi 8 Ocak’ta TBMM’de reddedildi.
Tank Palet 1975’te kuruldu. Ordunun tüm paletleri burada üretiliyor, onarılıyor, bakımı yapılıyor.
— Engin Özkoç (@enginozkoc) January 11, 2019
Burası bir Kamu İktisadi Teşekkül değil, ordunun parçasıdır!
Sattırmayacağız!
Katar Ordusu’na teslimine izin vermeyeceğiz!#TankPaletÖzelleşemezhttps://t.co/6q06T25kuy @YouTube
CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, fabrikanın özelleştirme kapsamına girdikten sonra yüzde 49,9 hissesi Katar ordusuna ait olan bir firmanın 25 yıllığına kullanım hakkını almaya çalıştığını belirterek, "Şirket yerli değil. Türkiye'nin savunma sanayisini 25 yıllığına Katar ordusuna teslim ediyoruz. Buna sizin vicdanınız elvermez. Türkiye affetmez. Bu ne millidir ne de yerlidir" diye konuştu.
İYİ Parti Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan ise, "Siz millete değil, yandaşlara çalışıyorsunuz. Siz bu tavrınızla ne milli ne de yerli olmadığınızı bir kez daha ispat ettiniz. Türkiye'nin ordusunun fabrikasını kalkıp Katarlılara peşkeş çeken, ne millidir ne yerlidir" ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı’nın yanıtı ne oldu?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, söz konusu eleştirilere, Katar Emiri Temim bin Hamed Al Sani ve Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın da katılımıyla gerçekleşen, BMC’nin Sakarya Karasu’daki fabrikasının temelinin de atıldığı “BMC Gelecek 50 Yıl Buluşması” başlıklı etkinlikte yanıt verdi.
Fabrika arazisi üzerindeki her türlü taşınmazın üretim, bakım ve onarımda kullanılan her türlü teçhizatın mülkiyetinin devlete ait olduğunu ve öyle kalacağını söyleyen Erdoğan, söz konusu anlaşmanın bir özelleştirme olmadığına vurgu yaptı. Cumhurbaşkanı, işletme hakkının belli şartlar, süreler ve kısıtlamalar dâhilinde BMC’ye devredildiğini ifade etti.
Yeni yatırımların 40-50 milyon doları bulacağını aktaran Erdoğan, “Şimdi bu tür yatırımları yapacak ve işletmeyi orada çok daha 'feasible', 'rantabl' hale getirecek olan bir firmaya karşı daha adım atılmadan işletme süreci daha tam başlamadan bu tür gösterilere girmek çok yanlış, çok çirkin. Şunu da söyleyeyim bu tür şeylere de kusura bakmasınlar prim vermeyiz” diye konuştu.
Projenin tamamlanmasıyla 10 bine varan istihdam yaratacağını söyleyen Cumhurbaşkanı şunları söyledi:
“Şu anda Arifiye'deki mevcut personelin tasfiyesi, işinden, aşından, ekmeğinden edilmesi asla söz konusu değildir. İşte kısa bir süre önce Milli Savunma Bakanım yanında arkadaşlarıyla beraber oraya gittiler, birlikte personelle bir cuma günü orada yemeklerini yediler ve onlara çeşitli açıklamalarda bulundular. Burada çalışan kardeşlerimizin özlük haklarında herhangi bir eksilme olmayacaktır. Aldığımız kararın gayesi, fabrikamızın verimliliğini, üretkenliğini, teknolojik kapasitesini ve gücünü artırmaktır."
“Kağıt Fabrikası’nı mesire alanına dönüştürdük”
Katar-Türkiye işbirliğinin kazan-kazan prensibine göre geleceğe yönelik bir adım olduğuna vurgu yapan Erdoğan CHP’yi eleştirerek, 1934’te kurulan ve özelleştirme kararı sonrası 2000’lerin başında satılan SEKA Kağıt Fabrikası örneğini verdi:
“…[B]u CHP zihniyeti, neyin satılacağını, neyin işletmeye açılacağını, inanın bu işlerden anlamaz. Biz; SEKA Kağıt Fabrikası'nı özelleştirdik. Orayı özelleştirdiğimiz zaman o zamanki genel başkanları, hep beraber geldiler oralarda eylemler yaptılar. Dedim ki, 'Bak yanlış yapıyorsunuz. Biz burayı özelleştiriyoruz. Burası yakın bir zamanda hem müze olacak, buradaki çalışanları da biz kamuda istihdam edeceğiz. Geri kalan bütün alanlar, halka açılacak.' Biz, çalışanları Kocaeli Belediyesi’nde istihdam ettik ve şu anda o dev makinelerin olduğu bölümler müze haline dönüştürüldü, dönüştürülüyor. Bütün o açık alanlar, bahçeler şu anda Kocaeli halkının adeta piknik alanları, mesire alanları haline geldi .”
Özelleştirme ve işletme hakkı devri arasındaki fark nedir?
Kamu iktisadi teşekküllerinin mülkiyet ve yönetiminin özel sektöre devredilmesi anlamına gelen “özelleştirme”, devletin, söz konusu kuruluşlardan tamamen elini çekmesi ya da çok az kontrolünün olması anlamına geliyor.
İşletme hakkı devrinde ise kamu kuruluşlarının veya işletmelerin aktiflerindeki mal ve hizmet üretim birimlerinin mülkiyet hakkı kamuda kalmak şartı ile belirli bir süre ve şartlar altında, bedel karşılığında özel bir şirket tarafından işletiliyor.
“Arifiye'deki tank fabrikamızla alakalı, bizler Cumhurbaşkanlığı olarak burada satış değil, özelleştirme değil, işletme devri yaptık.” https://t.co/Q2wC5qvKll pic.twitter.com/6AzGE90SRG
— AK Parti (@Akparti) January 13, 2019
Konuyla ilgili Independent Türkçe’ye konuşan savunma sanayiine yakın kaynaklar ise kararı “Geri dönülmez bir hata zincirinin başlangıcı” olarak niteledi.
Kararın 4046 sayılı Özelleştirme Kanunu’nun birinci maddesinde sayılan “özelleştirme kapsamına alınabilecek kuruluşları belirleyen” maddeye uygun olmadığını savunan kaynaklar şu ifadeleri kullandı:
“10 yıldır sadece prototipi için ALTAY tankına 1 milyar doların üzerinde ülkemizin kaynakları harcanırken, ülkemizde ALTAY tankını az bir yatırımla, 100 kadar yeni işçi alımı yapılarak 6 ayda seri üretimi yapabilecek devletin elindeki tank üretme kapasitesi ve tecrübesi olan tek fabrikamız, hiçbir tank ve obüs üretme yeteneği ve kapasitesi olmayan, adrese teslim olarak alacağı kesin olan Ethem Sancak ve Katar girişimine havale edilmesi kabul edilemez.
Aklı başında her firma veya holding bile kendi elindeki pırlanta değerindeki, ekonomiye sağladığı katma değeri olan böyle bir fabrikayı kaptırmamak için uğraşacakken, kendi silahlı kuvvetlerine ve stratejik işbirliği içerisinde olduğu dünyanın diğer silahlı kuvvetlerine üretim ve satış yapmakta olan böyle bir fabrikanın göz göre göre millilikten çıkarılması mantıkla izah edilemez.”
Fabrikanın özelleştirilerek tamamen devredilmesinin milli değerin elden çıkarılması anlamına geldiği söylenen açıklamada, “Bu özelleştirme kararından vazgeçilerek, fabrikanın mevcut haliyle Altay Tank projesini alan firmayla, ASFAT A.Ş. kanalıyla işbirliği ve sözleşme yapılarak, tank üretim sürecinde kullanılmasının daha doğru olacağının dile getirilmesi ve takip edilmesi, yüreği yaralı ve özverili yüzbinlerce savunma işçisi ve memuru tarafından umutla beklenmektedir” denildi.