Tüm dünyada olduğu gibi, Ortadoğu'da da siber güvenlik artık sadece bir teknoloji meselesi değil, adeta bölgesel güç dengelerinin ve uluslararası politikaların şekillendiği yeni bir savaş alanı.
Bu karmaşık ve tehlikeli ortamda, Türkiye'nin siber güvenlik konusundaki kararlı adımları oldukça önemli.
IDC'ye göre, Türkiye'nin siber güvenlik pazarı bu yıl 350 milyon dolarlık bir büyüklüğe erişecek.
Hem bölgesel hem de küresel bağlamda liderlik kapasitesini güçlendiren Türkiye'nin, yeni yasal düzenlemelerle siber güvenlikte bağımsız ve etkili bir yapı kurma adımları oldukça doğru bir hamle.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
2024 yılı sonlarına doğru, BTK bünyesinde gerçekleştirilen siber güvenlik faaliyetlerine ilişkin yazılı bir açıklama yapan Bakan Abdulkadir Uraloğlu, anlık olarak 17 milyon IP adresinin siber güvenlik zafiyetlerine karşı sürekli tarandığını, her gün 422 büyük saldırı ve 11 milyon zararlı erişim isteğinin engellendiğini açıklamıştı.
Ayrıca, bu kapsamda geçen yıl 140 bin büyük saldırının önüne geçildiğini de vurgulamıştı.
Bakan Uraloğlu, başka bir açıklamasında ise Türkiye'nin siber güvenlik alanında dünyanın en güçlü 10 ülkesinden biri olduğunu belirtmişti.
Yine, Ortadoğu ve Afrika'dan oluşan iş bölgesi olan META Araştırma Merkezi Küresel Araştırma ve Analiz Ekibi (GReAT) Direktörü Amin Hasbini, geçen yıl bu bölgede en çok saldırıya maruz kalan ülkenin Türkiye olduğunu bir Kaspersky etkinliğinde ifade etmişti.
Ortadoğu odaklı en etkili siber güvenlik şirketlerinden biri olan ve "Dijital Egemenlik" mottosuyla faaliyet gösteren LexCura'nın CEO'su Ken Nohara'ya göre, Türkiye son yıllarda siber güvenlik alanında ciddi bir büyüme göstermiş olsa da bu alandaki bölgesel ağırlığını daha da artırması gerekiyor.
Ortadoğu haricinde Japonya ve Brezilya gibi ülkelerde de faaliyet gösteren ve Interpol, IRS gibi uluslararası kurumlarla iş birliği içinde olan LexCura'nın raporunda, Türkiye'nin Ortadoğu'da tümüyle oyun kurucu rolü üstlendiği ve siber güvenlik alanında İsrail ve İran gibi ülkelerle devamlı mücadele edebilecek potansiyele sahip olduğu belirtiliyor.
Hâl böyle olunca, nihayet Resmi Gazete'de yayımlanan Siber Güvenlik Başkanlığı Türkiye'nin bu alandaki vizyonunu net bir şekilde ortaya koyacak.
AK Parti milletvekilleri tarafından hazırlanan ve Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulan Siber Güvenlik Başkanlığı, Türkiye'nin siber tehditlere karşı daha güçlü bir koruma kalkanı oluşturma çabasının somut bir göstergesi.
Başkanlık, Cumhurbaşkanlığına doğrudan bağlı olarak çalışacak ve İçişleri, Adalet, Milli Savunma, Ulaştırma ve Altyapı ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlıklarının yer alacağı Siber Güvenlik Kurulu'nun kararlarını uygulayacak.
Bu adım, yalnızca Türkiye'nin dijital altyapısını değil, bölgedeki dengeleri de lehimize etkileyecek.
Kurulan bu başkanlık, sadece tehditleri bertaraf etmekle kalmayacak; kamu kurumları arasındaki koordinasyonu sağlayarak, ülkenin siber güvenlik alanındaki reflekslerini daha hızlı ve etkili hale getirecektir.
Bu tür bir yapı, yalnızca savunma değil, saldırı yetenekleri açısından da bölgedeki en önemli aktör olan Türkiye'yi daha da etkili bir hale getirecektir.
Tabii ki Türkiye'nin siber güvenlik konusundaki hamleleri, sadece yerli ve milli teknolojilere yapılan yatırımlarla sınırlı kalmayacaktır.
Örneğin, Ortadoğu'da siber güvenlik; İran, İsrail ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin yoğun rekabetiyle şekillenirken, ülkemiz de bu karmaşık arenada dengeleri değiştirebilecek büyük bir güç olarak varlığını sürdürüyor.
Yine, burada Türkiye'yi farklı kılan yalnızca teknolojiye erişimi değil, aynı zamanda bu teknolojiyi stratejik bir vizyonla entegre etme kapasitesi.
Son yıllarda bu konudaki ilerlememiz ve ortaya konulan vizyon takdire şayan.
Türkiye'nin siber güvenlikte atacağı güçlü adımlar, sadece bir iç güvenlik meselesi değil, aynı zamanda bölgesel bir denge unsuru olarak değerlendirilmelidir.
Özellikle, Ortadoğu'daki enerji altyapıları, bankacılık sistemleri ve medya kuruluşlarına yönelik saldırılar göz önüne alındığında, Siber Güvenlik Başkanlığı gibi bir yapının kurulması Türkiye'yi bu alanda da oldukça güçlü bir ülke haline getirecektir.
Bu bağlamda, Siber Güvenlik Başkanlığı aynı zamanda Türkiye'nin siber güvenlik meselesini ulusal güvenliğin ötesine taşıyarak uluslararası arenada bağımsız bir aktör olma kararlılığını da pekiştiriyor.
Bu adım, Türkiye'nin sadece kendini savunma kapasitesini artırmakla kalmayacaktır; bölge ülkeleriyle iş birliği potansiyelimiz de oldukça yüksek.
Sonuç olarak, ülkemizin siber güvenlikte atacağı cesur adımlar, sadece Ortadoğu'da değil, küresel ölçekte de dengeleri değiştirebilecek bir güç projeksiyonu sunuyor.
Umuyorum ki, günden güne daha da kaosa sürüklenen bölgede Türkiye'nin bu alanda güçlü yapısı ve gösterdiği vizyon baki kalacaktır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish