7 yılın itirafı: Büyük konuşmayacaksın!..

Dr. Hatice Çolak Ali Independent Türkçe için yazdı

Aslında her şey büyük konuşmamla başladı, üniversite yıllarında Avrupa’da Uluslararası ilişkiler okurken...Tam 11 Eylül zamanları, herkeste İslamofobi tavan. Hocalar hep terörist gözüyle bakıyor bize, zaten başörtüsüyle okuyabilmek için Avrupa’ya gitmişiz, zaten yaralıyız, ve 17 yaşındayım sadece. Çok zorlandım. Dedim bir daha da yurtdışında yaşarsam... Şu okulu bir bitireyim, bir döneyim memleketime, bir daha da çıkarsam...!

Yüzlerce kez çıktım sonra, yüze yakın ülkeyi dolandım, yüzlerce proje yaptım dünyanın dört bucağında, THY’nin kurumsal sosyal sorumluluk departmanını yönetiyorum o zamanlar. Hatta öyle bir departman yoktu, biz kurduk. Binin üzerinde gönüllümüz var. Aslında herşey çok güzel dışardan bakınca. Ama içimde boğuluyorum. Birşeyler beni çağırıyor duyuyorum...

Sonra yolum Zanzibar’a düştü. Sadece 3 günlüğüne gelmiştim, bir seyahatin kenarına sıkıştırdığım bir detaydı Zanzibar. Yanımda şu an Assalam İstanbul’un başındaki Nazan ablam. O 3 günün ikincisinde burada kök salmaya karar verdim, ona dedim sen git abla, ben kalıyorum.

Büyük konuşmayacaksın!..

"Pişman mısın" diye soracak olursanız, yok yahu! Şu dünyaya 10 kere daha gelsem, 10 kere daha Zanzibar’da yaşamayı seçerdim.

Afrikalılar ikiye ayrılır derler. Afrika'da doğmuş ve Afrika içine doğmuş olanlar. Biz Afrika içine doğmuş gruba giriyoruz. Afrika konusunda birçoğunuzdan daha Afrikanist olabilirim.  İçinize bu muhabbet doğmasa belki daha zor olabilirdi. Şimdilik yedi yıl oldu, buralı biriyle evlendim, melez iki bebeğim var. Epey buralı oldum sayılır. Ama ölene kadar burda kalır mıyım bilmiyorum. Artık büyük konuşmuyorum. Allah nerde olmamı isterse, orda olurum. Ben tabiyim. Çünkü şunu çok iyi biliyorum, hayatta hiçbir şey kolaylıkla olmuyor, olmadı da!

 

Dr. Hatice Çolak Ali ve ailesi
Dr. Hatice Çolak Ali ve ailesi

 

Çokça zorlandım burada. Aslında Artvinliyiz biz, benim babamın köyünün adı da Zor. 93 Rus harbinde atalarımız kuzeyden gelmişler, bakmışlar dik bir yamaç. Demişler ‘Burada köy olur mu?’ Biri demiş ‘Olur, ama zor olur’. Adını ‘Zor’koyup orayı köy yapmışlar. Bu hikâye beni her zorlukla karşılaştığımda motive eder. Rabbimiz her zorlukla beraber bir kolaylık veren değil mi hem?

İşte bu yüzden çok iyi bilirim, herhangi bir şeyi kurmak zor. Bir yuva kurmak, bir vakıf kurmak, bir köy kurmak, içinde okul kurmak, permakültür bahçesi kurmak, sanat merkezi kurmak, sosyal girişim markaları kurmak! Maşallah biz hepsini kurduk.

 

 

Assalam'da çok özetle sistem şöyle işliyor:

PEACE adını verdiğimiz, 5 alanda yoğunlaştırdığımız programlarımız var: Permakültür, Eğitim, Sanat, İnsan ve Sosyal Girişimcilik.

Ve bunları besleyen 7 markamız var. Mesela kadın mesleki eğitim alıyor, sonra ya kendi markasını kuruyor ya bizim markaların birinde çalışıyor, hem kendi maaş kazanıyor, hem başka kadınların eğitim alabilmesine vesile oluyor, hem çocuğu da bizim okulumuza gidiyor, yani bütün bir sistem halinde sistem kendini besliyor.  
 

 

Yıllar süren KSS ve NGO tecrübelerimiz sonrası, sürdürülebilir STK yönetimi adına geliştirmeye çalıştığımız bu modele eğitim kadar permakültür de, sanat da, toplum da, sosyal girişimcilik demerkezde yer alıyor. Bunlardan herhangi birini çeker alırsansistemden, bozulur. Sistemi bağışa bağımlı kalarak değil, üretim yapıp satarak kazanma üzerine inşa ediyoruz.

Mesela Karibu Assalam markamız var. "Karibu"; "Hoş geldin" demek. Assalam bir eko-köy, gelip onu deneyimlemek isteyenler için kurduğumuz, gönüllü programları, konaklama, tur gibi hizmetler sunan bir sosyal girişim aslında.

16 odamız var, burada binlerce kişi ağırladık şimdiye kadar. Günübirlik gelenler de oldu, haftalık, aylık, 3 aylık, 6 aylık, yıllık gelenler de. Gönüllüler de, gezginler de, meraklılar da, alkışlayıcılar da, eleştiriciler de! Artık Helal turizm noktasında bilinir bir marka olmaya, tanınmaya bile başladık, bizi uluslararası turizm fuarlarında görürseniz şaşırmayın yani!

 

 

Diğer bir markamız KangaAfrika. İhtiyaç sahibi annelere dikiş tasarım öğretip, ürettiklerini satıyoruz. Yüzlerce kadın nasiplendi bu güne kadar bu markadan. Kadınlara meslek öğretiyoruz, mikro-finans veriyoruz, işe alıyoruz ya da onlara iş kuruyoruz. Modacılar geldi koleksiyonlar yaptılar beraber. Zanzibar kapılarıyla ünlü mesela, kapılardan mülhem bir koleksiyonumuz var, İstanbul Fashion Week'de gösterildi koleksiyon.

Zanzibar "Baharat Adası" diye bilinirmiş evvelden, baharat koleksiyonumuz var mesela, Zanzibar Fashion Week'de endam etti o da. Birçok otelde ürünlerimizi satıyoruz, kendi iki mağazamızda, online kanallarda. Aynı zamanda 5 ülkede (Almanya, Dubai, Avusturya, Türkiye ve Zanzibar) satışlarımız devam ediyor.

Yani yaptığımız şey öylesine bir dikiş öğretelim kadınlara, bebelerine elbise diksinler değil de tamamen gerçek bir hikâye...
 

 

Türkiye'de ve Zanzibar'da iki kafemiz var. İstanbul'daki zaten Galeri Afrika, Zanzibar'da 7 yıldır hem ürünlerimizi sattığımız, hem şehir merkezimiz olan CafeAfrica & Shops yanında bir bina daha kiraladık, Baharat Müzesi konseptinde bir workshop ve deneyim mekânı oluşturuyoruz.
 

 

Bir mağaramız var mesela! Adam's Cave adı, çünkü bulan çalışanımızın adı Adam. Bizdeki Adem, Adem'in mağarası oldu, her insanın bir mağarası var çünkü. Düşünsenize kampüsün altından çıktı! En az 200 bin yaşında diyor bilim adamları. Oraya ve eko-köyümüze turlar düzenlediğimiz bir tur markamız da var.
 

 

Ve bir de Hamamni1888 diye sabun markamız var. Bu marka altında baharat kokulu enfes doğal sabunlar üretiyoruz. Sonra da Zanzibar'ı köy köy dolaşıp sabun atölyeleri kuruyor, hijyen eğitimleri veriyor ve oradaki kadınlara bunun ilmini öğrettikten sonra istihdam alanı sağlamış oluyoruz.
 

 

Aynı zamanda ürettiğimiz bu sabunları otellere ve mağazalara da satıyoruz. Amacımız 3 sene içerisinde markalarımızı kurumsallaştırarak bağışlardan bağımsız şekilde operasyonlarımızı yürütebilmek ve tamamen kendi ayakları üzerinde durabilen bir Assalam inşa edebilmek.
 

 

"Neden bu kadar çok marka kurdunuz ki?" diye merak edenleriniz varsa deliliğimizden derim. Bir başlayınca duramadık. Assalam'ın genel hali bu sanırım, hızımızı alamıyoruz bir türlü! Ama her biri gelecek vadediyor! Görün bakın.
 

 

Gelecek deyince eğitimden ve okuldan bahsetmemek olmaz tabi ki!

Anlatsam yazılara, röportajlara sığdıramayacağım bir eko-okulumuz da var bizim. Anaokulu ve ilkokul olmak üzere 170 öğrencimize doğa ve sanat odaklı waldorf (çocuğa düşünerek, hissederek uygulama ile eğitim veren sistem) esintileriyle eğitim veriyoruz.
 

 

Uluslararası okullar ağının bir parçası olan okulumuza dünyanın her yerinden gönüllü öğretmenler ve öğrenciler geliyor. Okul sonrası medrese ve hafta sonu çocuk üniversitesi programları da yapıyoruz.
 

 

Çocuklarımız öğlene kadar akademik bilgi öğreniyor, öğleden sonra el sanatları, drama, hikâye anlatıcılığı, ahşap oymacılığı, çanak çömlek yapımı, eko-print gibi eğitimlerden geçiyorlar. 

Yakın bir zamanda Londra SOAS Üniversitesi ile staj anlaşması yaptık. Bize araştırmacılar verip uyguladığımız modeli de literatüre ekleyecekler.
 

 

Niyetimiz henüz 7 yaşındaki bu modeli, 3 sene daha Zanzibar'da çalışıp, sonrasında mentörlük yaparak 3'er ay eğitimlerle başka ülkelerdeki partner kurumlara da uygulamak ve güçlü sürdürülebilir vakıfları olan, dünyanın gönüllüsünü ağırlayan bir eko-köy ağı oluşturmak.

Şimdiden partner kurumlar bulmaya ve görüşme yapmaya başladık bile… 
 

 

Yolumuz uzun, hedefler büyük, yapacak iş çok! İşte bu yüzden hep diyoruz ki, evet 7 yıl oldu biz bu işe koyulalı ama nice yetmiş yıllara, başlattığımız bu sistem ile yeni nesillere yol göstermeye, yaralarımıza deva bulmaya!

Çünkü "Assalam" barış demek, huzur demek, PEACE yani.

Barış olduğunda başka hiçbir şey olmasa da oluyor. Barış olmazsa da hiçbir malın mülkün kıymeti kalmıyor.

Aynısı iç huzuru için de geçerli. Algılarımızı değiştirmek için çok müthiş bir direnç gerekiyor. Hepimizin en çok da buna ihtiyacı var!

Ve bence Afrika'nın bizden öğreneceği şeylerden çok daha fazla öğretecekleri var. 

Bundan sonraki yazılarda bunlara odaklanacağız, insan hikayeleri üzerinden, Afrika'dan öğrendiklerimize.

Vesselam.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU