İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Halk TV’de İsmail Küçükkaya'nın sorularını yanıtladı. İstanbul'daki Suriyeli konusunda açıklamalar yapan İmamoğlu; "Resmi sayılar 1 milyon 300 bin ila 1 milyon 400 bin arasında gösteriliyor; ancak bize göre bu rakam 2 milyon civarında" dedi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
İmamoğlu şöyle konuştu:
"Ortadoğu belediyelerini ağırlıyorum"
Biz, mutlak Suriyelilerin kendi ülkelerine dönmelerinde yerel yönetimler olarak etkin görev almalıyız. Bakın farklı sorumluluklarımız var derken buradan bahsediyorum. Onun için mesela bugün- bugün ülkemizde bütün yanlışlar, bütün eksikler bundan sonra devam etmemesi adına ülkemizde hep birlikte hareket edebilmeyi başarabilmeliyiz topyekûn. Bu perşembe ve cuma İstanbul'da Orta Doğu ve Kuzey Afrikalı belediyeleri misafir ediyorum ve ben bu çağrıyı iki ay önce yaptım. Niye yaptım biliyor musunuz? Gelin, biz bu coğrafyada niye savaşıyoruz? Biz bu coğrafyada insanlarımızı niçin kaybettiriyoruz? Biz bu coğrafyada, o insanlara niçin, zulüm yapılırken başka türlü destekler sunamıyoruz? Bağdat geliyor, Erbil geliyor, Amman geliyor, ta Kazablanka'dan tutun Trablus'a. 11 tane Filistin'in belediyeler birliği geliyor.
İmamoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Yüzde 90 oy alsanız ne olur"
Türkiye Cumhuriyeti Devleti güçlü bir devlet olmak zorunda. Bulunduğu coğrafya olarak olmak zorunda. Ama bu bölgede olmanın bazı koşulları ve şartları var. Komşularınızın iyi bir yönetime sahip ülke-devlet olmalarına destek olmak gibi bir sorumluluğu var. Bugün, Suriye'de yaşanan olaylar baktığımızda aslında, yakın tarihe geri dönelim, Libya'da Kaddafi veya, Irak'ta Saddam Hüseyin'in yaşadığı süreçlerle çok farklı, çok birbirinden uzak süreçler değil aslında.
İç çatışmalar, halkını yok yerine koymak, halkını hiçe saymak, ve belli bir kesimi koruyucu bir mekanizmanın altında tutup, kendi halkının farklı kesimlerine aynı derecede eşitlik hissini göstermemek, otoriter aklın, sonrasında geldiği sürecin özeti. Bugün Suriye'de de benzer bir şey yaşanıyor. Dolayısıyla, süreç çok hassasiyetle incelenmeli ve takip edilmeli ki biz de takip ediyoruz süreci. Baktığınızda, yüzde 90 oy alsanız ne olur yani? Esad yüzde 90'a yakın oy alarak seçiliyordu. Bugün bir anda pat diye ortada, bir Esad yok ve farklı gelişmeleri takip ediyoruz bölgede.
"Sınır güvenliği"
Türkiye'nin sınırları uyarısı yapan İmamoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
Neresinden baksanız bugün bizim son derece temkinli, son derece tedbirli ve, son derece, oluşan ortamın yarınlarda nasıl gelişmesi gerektiği konusunda da sorumlu bir devlet olduğumuzu unutmadan hareket etmemiz gerekir ve bugün terör örgütü diye anılan, bir kısım yapıların ki bazen sayıları oldukça da yüksek, sayılara ulaşabiliyor. bunlar yarın oluşacak yeni Suriye Devleti'nde hangi, alanlarda, hangi hususlarda ya da hangi yapıları itibariyle söz sahibi olabilecekler?
Türkiye burada nasıl bir süreçle karşı karşıya kalacak? Kimlerle, masada oturmak zorunda kalacak? Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin olmazsa olmaz önemli bir şartı var: Son derece önemli bir sınır güvenliği şartı oluşacak. Hangi koşullar oluşacaksa, birinci sırada Türkiye Cumhuriyeti Devleti açısından bir sınır güvenliği şartı oluşmalı. Elbette Suriye'de, bir hukuk devletinin bir demokrasi, odaklı bir yapının kurulması, bu yapı ki bütün oradaki etnik kökleri, mezhepleri kavrayabilen, hak ve hukuka sahip olmalarını sağlayabilen bir, devlet yapısının kurulabilmesi oldukça önemli. Bunun aslında zemini Birleşmiş Milletlerin yaptığı çalışmada da var.
"Türkiye masada olmalı"
Her konunun kendine göre hassasiyetleri var ama özellikle Suriye için söylüyorum. Esed'dı, Esad oldu. Sonra tekrar Esad oldu. Şimdi tekrar Esed oldu. Yani başka bir tarafına bakalım. Şam'da Emevi Camii'ne gitmekten bahsedildi burada.
Ya bizim kültürümüzde yok. Bizim bakış açımızda yok. Türkiye Cumhuriyeti Devleti 1923'teki kuruluş değerleri açısından bütün komşularıyla iyi ilişki geliştiren, dostluk ve barış içerisinde olması ama aynı zamanda o devletlerin de kendi hak ve hürriyetleri kadar, kendi içinde yaşayan halkların da haklarının ve hürriyetlerinin korunduğu mekanizmalarla güçlendirilmesi gerektiği, ben hemen bir flash bellekle yaparım, yani geçmişe dönerim.
Suriye'de Nusayriler var. Alevi kitlesi var. Hristiyan yapılar var. Sadece meseleyi bir Sünni cephe üzerinden, yani bir mezhepsel cephe üzerinden okumaya kalkan bir Türkiye, oradaki etnik varlıkların, oradaki inanç gruplarının varlığını teminat altına alacak, yeni demokratik bir, cumhuriyet ya da bir Suriye Devleti'nin kurulmasında masada olmalı Türkiye. Yani şu başlıkların ya da şu bakış açısının temsil ettiği bir duygunun Türkiye'ye hiçbir faydası yok.
Dilek İmamoğlu videosu
Dilek Hanım'ın videosu... Öyle çamura batmış insanların siyasette belli görevlere gelmesi o kadar acı ki. Bu insanların sırf rakip diye birilerinin eşini dostunu böyle hedef göstermesi inanılmaz. Benim eşim iyi yetişmiş bir Türk kadını. Üç vatansever evlat yetiştirmiş bir anne. Ben buradan ne okuyabilirim? Biz böyle bir şehir yaratabildik mi? Kadınların sokakta şarkı söyledikleri, güvenle yürüyebildikleri bir yer yapabildik mi?
Independent Türkçe